9.5.08

The Forbidden Kingdom / Yasak Krallık



Çocukluğumun ve ilk gençliğimin Beyoğlu sinemaları, Bruce Lee'nin ve 'Kolsuz Kahraman' Wang Yu'nun sayısız maceralarını zevkle izlediğime şahittir..
'Uzakdoğu savaş sanatları/sporları' üzerine yapılanmış bu aksiyon filmleriyle aramdaki 'düzeyli ilişki' ilerleyen yıllarda giderek soğumaya başladı ve bir süre sonra da hitama erdi..
Bunun nedenini tam olarak bilemiyorum, ama Tarkan'ın Vang Yu' yla olan mücadelesini anlatan, Tarkan Kolsuz Kahramana Karşı adlı filmden şüpheleniyorum.. (Varsa, günahı boynuma.)
Zira filmde, Vang Yu denen Kolsuz Kahraman'ın iki kolunun da -maşallah- yerinde olduğunu ibretle görmem ve Tarkan'ın, yediği dayaktan un-ufak olmuş kemiklerini tedavi etmek üzere yanardağın içinde fokurdayan magmaya -kaplıca misali- sokulup çıkarılmasına tanık olmam, bünyemde oldukça kötü izler bırakmış olmalı..

Konumuzla bağlantılı olarak, Kaplan ve Ejderha ile -bilhassa- Hero, çok eskiden bitmiş bu ilişkiyi -biraz da olsa- canlandırabilmiş olağanüstü filmler olarak, yakın zamanda gündemime gelmiş idi.. 
Fakat yine de Jackie Chan'in türlü şaklabanlıklarla süslü filmlerini -televizyonda da olsa- seyretmeye fazla dayanamıyordum..




Sarhoş Üstad’ın Yumruğundan Altın Serçe’nin Gonca Dudağına

Bu ruh ve şeraitte seyre koyulduğum 'Yasak Krallık', hemen üstte bahsettiğim kaliteli yapımlar kadar olmasa da oldukça keyif aldığım bir film oldu..


Rob Minkoff’un yönettiği, Jet Li ve Jackie Chan (İlk kez aynı filmde buluşmuşlar.) gibi işin ustalarının oynadığı bu fantastik ama aksiyon bazlı, komedi ve romantik soslu film, bizi, Kung-fu manyağı bir Amerikalı çocukla birlikte önce Amerika'dan Antik Çin'e götürüyor, sonra da aynen geriye postalıyor..


Bütün bu -bir filmlik- süre zarfında Çin dövüş sanatları üzerine bilinen ne kadar oyun veya hareket varsa, hemen şöyle söyleyeyim: "Allahını görüyorsunuz!"


Başta, Jackie Chan ve Jet Li arasında olmak üzere erkek-erkeğe, kadın-kadına, kadın-erkeğe, teke-tek, bine-tek, karada-havada bilumum pozisyonlarda o kadar çok olağanüstü kavgalar seyrettim ki “beni bu bayağı uzun bir süre idare eder artık” deyu düşünüyorum..






Büyük oranda Çin’in egzotik mekanlarında çekilmiş bu 'destansı' film, -her ne kadar gerçekliği tartışma götürse de- Amerika'daki gerçek bir dünyayla, eski Çin'in masal/efsane dünyasını biraraya getirmek gibi, ilginçlik düzeyini -kafadan- arttıran, -haliyle- başarı garantisi de sunan bir senaryoya sahip..
Senarist John Fusco, 'Maymun Kral', 'Sekiz Ölümsüz' ve 'Beyaz Saçlı Gelin' (Erkeklerden nefret ettiği için olsa gerek, gelin yerine iblis de denmekte.) gibi çeşitli devirlerden kalma Çin efsanelerinden ve romanlarından faydalanarak bu fantastik hikayeyi kotarmış..

Rasta saçlarıyla 'Sarhoş Üstat' Lu Yan rolünde Jackie Chan, o yerinde bir saniye duramayan 'zıp zıp' halinden biraz uzaktı.. Ancak, durulmuş hali fazla uzun sürmüyor, ihtiyaç halinde ve de şarabı içtiğinde onu durdurabilmek yine pek mümkün olamıyordu..






Karizmatik 'Sessiz Keşiş' ile birlikte, güçlü ama pek şakacı Maymun Kral'ı da oynadığını göz önüne alırsak, ciddiyetiyle tanıdığımız Jet Li, Chan'in o 'malum' zıpır hallerini sanki bu filmlik ödünç almış gibiydi..

Bencileyin, malum Tarkan filmi misali ‘eşsiz’ örneklerden olumsuz manada etkilenmediyseniz, hatta Tarkan misali bunlardan güçlenerek çıktıysanız; ya da zaten bu tür ‘vurdulu-kırdılı’ filmlerin hastasıysanız, durduğunuz kabahat.. Hemen sinemalara!.


Son olarak, Altın Serçe rolündeki Liu Yifei'nin güzelliği üzerine "ne söylesem az olur" demek istiyorum..
Çin'de, Amerikalı oğlana -bu kızımızın- gül goncası dudaklarını öpmenin kısmet olamaması -bana göre- filmin en büyük hayal kırıklığı idiyse de, bunun Amerika'da gerçekleşebileceğini hissedebilmek içimi bayağı rahatlatan bir teselli kaynağı olmuştur.. (Bana da n'oluyorsa!?)