31.5.08

El Orfanato :: Uno Dos Tres Toca La Pared



"Korku Sineması'nda yapılabilecek her türlü teknik ve 'numara' bugüne kadar yapılıp bitirilmiştir.. Bundan sonra her yeni korku filmi kendisinden öncekileri bi şekilde tekrarlamak zorundadır."

Bu tespitimi (Aslında genel bir tespit.) belirtmekle, yirminci yüzyıla henüz girerken: “Keşfedilebilecek her şey keşfedilmiştir.” dediği iddia edilen ‘zavallım’ Amerikan Patent Bürosu Başkanı'nı –belki- akla getirmiş olabilirim..
Ancak sanırım siz de hak vereceksinizdir ki bu hususta o kadar da yanlış düşünmüyorum..

Bu klişelere boğulmuş filmlere örnek olarak en son, Hollywood çıkışlı The Mist (Öldüren Sis)'i görmüş idim ki özümü bu tür filmlere -neredeyse- tövbe ettirmişti..

İşte şimdi: "Ne varsa Uzak Doğu ya da Avrupa korku filmlerinde var" dedirten bir örnekle, yani El Orfanato / Yetimhane ile yeniden umutlandım..
Elbette, bu İspanya ve Meksika yapımı film de -diğerleri gibi- korku ya da gerilim filmi klişelerinden yararlanıyordu..
Ancak kullanılan bu klişeler ya da numaralar, eklektik olmaktan uzak bir anlayışla bir araya getirilmiş, asla istismar edilmeden, oldukça özgün bir senaryoya yedirilmiş idi..

Bu durumda formül çok açıktır: Ey korku filmi yapacak yapımcı!. (Gerçi bütün film türleri için de bu geçerlidir.)
Eğer elinde özgün, sağlam bir senaryo ve bu senaryodan film çıkaracak -sinemada devrimi, "aşırı git, mümkünse bokunu çıkar" olarak algılamamış- sanatsal heyecan sahibi, samimi bir yönetmenin varsa, ne duruyorsun?.
Örnek mi istiyorsun?. 

Film: El Orfanato.. Yapımcı: Guillermo Del Toro..




Onlardan bahsetmişken, ilk uzun metrajını çeken yönetmen Antonio Bayona'yı ve özellikle 'Anne' Laura rolündeki Belen Rueda başta olmak üzere müthiş bir performans sunan oyuncularını da unutmamalı tabii..


Bir Annenin Çocuğuyla ve Çocukluğuyla İmtihanı

Çocukluğunda bir süre yetimhanede yaşayan ve oradan bir aileye evlatlık verilmiş olan Laura, otuz yıl kadar sonra eşi ve çocuğuyla birlikte, oturmak üzere satın aldıkları -uzun bir süredir kullanılmayan- bu yetimhane binasına yerleşirler..
Laura, binayı restore ettikten sonra, zihinsel engelli çocukların kalıp, eğitim alabilecekleri bir yer haline getirmek ve ailesiyle de birlikte burada mutlu bir hayat sürmek amacındadır..

Bir nevi- eski bir köşk olan binanın inşaatı hızla sürmektedir..
Yalnız, yolunda giden işlere rağmen ailenin de huzurunu bozan bir gelişme, Laura' nın canını sıkmaktadır..
Hayal gücü bir hayli yüksek küçük oğulları Simon, bu yeteneğiyle yarattığını sandığımız bir grup 'hayali' arkadaşıyla içli-dışlı olmaya başlamış olup, onlarla oyun oynayarak falan, giderek, olayı iyice abartmaktadır..






Simon bir gün, annesiyle birlikte gittikleri deniz kıyısında bir mağaraya girdiğinde yeni 'hayali' arkadaşı Thomas’la tanışır..
Bir süre sonra Simon, Thomas'tan edindiğini söylediği, kendi 'kısa ama trajik' geçmişine ve sağlığına dair kendisinden saklanan mühim bilgilere ulaşır..
Anne, çocuğunun hal ve davranışlarındaki artan tuhaflıklardan iyice rahatsız olmaktadır..

Köşkte verilen, zihinsel engelli çocukların katıldığı bir partide meydana gelen olaylar, Laura' yı kahredecektir..
Ve olan bitenleri anlayabilmek, ailece girdikleri karanlık kabustan bir çıkış bulabilmek uğruna her yolu denemekten ise, onu kimse alıkoyamayacaktır..






Medyum rolünde, güzelim Geraldine Chaplin'in son yaşlı halini izlemek ve çocukluğumun 'ende tura bir ki üç' gibi uyduruk isimli oyununun, 'Uno Dos Tres Toca La Pared' adıyla İspanyol versiyonuyla karşılaşmak güzeldi..
Hele Laura'nın filmin finaline yakın, -çocukluktan sonra bir de anne olarak- gözyaşları içinde (Benim gözyaşlarım da buna dahil.) bu oyunu oynaması, tüyler ürperticiydi..

Bir korku-gerilim filminin, parapsikolojik, bir başka deyişle paranormal olayları temel alan alttürü özelliklerini -kan banyosu yaptırmadan, şiddetin bokunu çıkarmadan- gösteren Yetimhane, oldukça özgün hikayesiyle başarılı bir korku-gerilim filmi olurken, öte yandan öyküyü, bir annenin -önüne set çekilemez- evlat sevgisiyle yoğurarak, duygusallığın da zirvesine çıkıyor..

4  /5