Teşebbüs başarısız olmuş ve Tommy yakayı ele vermiştir.. Ancak o, bu durumuna rağmen neşesinden bir şey kaybetmez ve Fransız polislerle, kısa bir süre sonra serbest kalacağına dair iddiaya bile girer..
FBI ajanı Henry (Colin Hanks), üç yıllığına, gizli bir operasyonda görev yapmak üzere, annesiyle yaşadığı evinden ayrılmak üzeredir..
Evinden neyse de, kendisine pek düşkün tombul annesi Marty (Meg Ryan)'den ayrılmak biraz güç olur..
“Şişman olduğu için mi hayata boş vermiş, yoksa hayata boş verdiği için mi şişkolaşmış” olduğu hususu müphem olsa da, Marty -şişmanların kendileriyle barışık ve mutlu oldukları- şeklindeki meşhur savı, tek başına çürütecek derecede bakımsız ve mutsuz bir kadındır..
Oğlunu yolcu ettikten sonra, havaalanında yere yayılmış, 'fast food' tıkınan 'hormonlu' Meg Ryan, elindeki bardağa, bir hayırseverin para atmasının akabinde, kafasının üzerinde bir ampul belirir..
Üç yıl sonra, yanında nişanlısı Emily (Selma Blair) ile birlikte evine dönen Henry oğlumuzun, havuzun kenarında güneşlenen bikinili, 'fıstık gibi' sarışının, giderken şişman ve 'mecburen çirkin' bıraktığı annesi olduğunu anladığı andaki şaşkınlığı, daha sonra, filmin sonuna kadar değişen periyotlarla sürecektir..
Anne Marty'nin, sıraya dizdiği her ebattan sevgililerine, rahat hareketlerine ve gece yaşantısına karşılık habire şaşıran ve de utanan oğlanın, bu meşguliyet nedeniyle ihmal ettiği ‘ateşli’ nişanlısı, bir yandan çarşafları tırmalarken, öte yandan da bütün bu olup bitenlerle 'süper' eğlenir..
Artık sıra, filmin başında, başarısız hırsızlık girişimi sonrası yakalandığında Avrupa'da bıraktığımız yakışıklı Tommy'nin, Amerika'da ortaya çıkıp Marty ile tanışmasına gelmiştir..
Tanrı'nın izni, Eros'un kavliyle ve elbette, tıbbi estetik mucizesi Meg Ryan'nın tüm şirinliği yanısıra, karşı koyulamaz seksiliği sayesinde, bu formalite de kolayca yerine getirilir..
FBI ajanı oğul sahibi, -kırkından sonra azan- bir annenin, şimdi de bir hırsız sevgilisi olduğunda ortaya çıkabilecek her türlü komiklik ve tuhaflıkları bu filmde de bolca bulmak mümkün..
Hikayenin başındaki, Marty'nin geçirdiği mucizevi değişimin –inanılmaz- oluşunu, hoş görerek söylersek: Bu -eğlenceli olma ihtimali çok fazla- değişimin oluşum sürecinin es geçilmesi, filmin bu espriyle başlamasını –bir bakıma- anlamsız kılarken, belki de, filmin olası başarısını da engellemekte..
Aynı şekilde, sanki hayattaki rollerini değiştirmiş gibi duran, 'sıra dışı' anne ve fazlasıyla sıradan oğlu arasında yaşanması olası espriler de -film boyunca- olgunlaşamadan harcanıp gidiyor..
Filmin, başarılamayan 'komedi' kısmının yanısıra, Tommy ve Marty'nin birlikte üstlendiği 'romantik' bölümden de etkilenmek pek mümkün değil..
Velhasılı, My Mom’s New Boyfriend / Annemin Yeni Sevgilisi, tamamen, kadrodaki ünlü oyuncuların isminin arkasına sığınan ama onlardan ekstra bir performans sağlayamayınca da başarısız kalmış bir romantik-komedi..
Yine de, -en azından- sırf Meg Ryan ya da Banderas için filme gidecek olanlara tavsiyem ise, film bittikten sonra yazılar akarken, perdenin kenarında gösterilen, "çekim sırasında ne eğlendik.. ne eğlendik." konulu görüntüleri beklemeniz..
Oyuncuların ve set personelinin blues bir parçayı çalıp, dans ettikleri görüntülerle; Marty'nin İtalyan aşçı sevgilisinin çekimden arta kalan komik halleri sizi -muhtemelen- filmin kendisinden daha çok eğlendirecektir..
2 /5