2.8.08

The Dark Knight :: Playboy Bruce, Joker bin Ladin’e Karşı!.


Ondan önce ya da sonra ne yaparsa yapsın -en azından benim açımdan- adı geçtiğinde hemen Memento'yu akla getirecek yönetmen Christopher Nolan, Batman Başlıyor / Batman Begins'dan sonra ikinci Batman filmi Kara Şövalye / The Dark Knight ile karşımızda..

Bruce Wayne / Batman rolünde Christian Bale, ona babası kadar yakın olan, sadık kâhya Alfred rolünde Michael Caine, ileri teknolojik ürünler mucidi Lucius Fox rolünde Morgan Freeman ve Teğmen Jim Gordon rolünde Gary Oldman ilk filmdeki kadrodan bu filme aynen taşınmışlar..

Batman'ın baş düşmanı Joker rolünde Heath Ledger, Bölge Savcısı Harvey Dent/İki Yüzlü rolünde Aaron Eckhart, Batman'ın müzmin sevgilisi Rachel Dawes'da da Maggie Gyllenhaal bu film ile kadroya katılan başlıca önemli oyuncular..

Üç yıl önce Batman Begins'i izlediğimde yönetmen Nolan'ın film üzerindeki müthiş damgasından çok etkilendiğimi hâlâ hatırlıyorum.. 

O zaman yazdığım bir yazıya tekrar baktığımda, filmde tek beğenmediğim şeyin Katie Holmes'un oyunculuğu olduğunu söylemişim ve Nolan'ı ve de filmini şöyle selamlamışım: "Bir yönetmenin çok bilinen ve bu nedenle kısıtlayıcı bir öyküye ve de Hollywood şablonculuğu dayatmasına rağmen böylesi bir güzelliği bize sunması takdire şayan.. Velhasılı kelam bu film, hem tüm Batman filmlerinin hem de tüm çizgi kahramanlı filmlerin en iyisidir."





Batman'in, Polis Teğmeni James Gordon ve yeni Bölge Savcısı Harvey Dent'e yardımcı olmasıyla, Gotham City'deki kanunsuzlukların üzerine sıkı bi şekilde gidilmiş, asayişin berkemal olması yolunda önemli bir yol alınmıştır..

Yalnız unutulmaması gereken biri, Batman’ın en büyük düşmanı, 'suç dahisi' Joker, fazla vakit geçirmeden kendini gösterecek, Gotham’ı görülmemiş bir kaosa sürükleyecek terörün fitilini ateşleyecektir..

'Milyarder Playboy' Bruce Wayne görünümlü, suç savaşçısı Kara Şövalye, kendisini düşmanlarından ayıran prensiplerini çiğnemeden, bir acımasız doğal afet kadar beklenmedik ve yıkıcı Joker'le baş edebilecek midir?.






Christopher Nolan, ilk filmde ünlü kahramanın çocukluğuna, köklerine inmiş, onu milyarder bir sanayiciden Batman'a hangi koşulların, neden ve nasıl dönüştürdüğünü güzel bir kurguyla ortaya koymuştu.. 

The Dark Knight ise, artık olgunlaşmış bir Batman olarak kahramanımızın maceralarına odaklanıyor..

Yardımcısı Alfred'in filmde: “Bazı insanlar sadece, dünyanın yanıp kül olduğunu görmek isterler.” özlü sözüyle tarif ettiği 'iblis' Joker başta olmak üzere kötülerle savaşmaya yeminli Bruce Wayne, kimliğini gizlemek için taktığı kara maskesiyle Gotham'ın, hatta bi ara Hong Kong’un sokaklarını, çatılarını arşınlayacaktır..

Öte yandan film, "Suç kartellerinin ve çeşitli ebattaki çetelerin çıkarlarına engel olup, bal kovanlarına çomak sokan Batman, bu insanüstü çabalarıyla kötülerin tepkilerini coşturmak suretiyle yoksa Gotham City’nin huzursuzluğuna mı neden olmaktadır?." gibisinden enteresan bir soruyu da ortaya atar..





Yönetmen Nolan, Batman kadar öne çıkan, hatta ondan daha ayrıntılı olarak betimlenen, -merhum Heath Ledger'in olağanüstü bir yorumla canlandırdığı- Joker'in ve Savcı Harvey Dent’ten -elim bir kaza sonucu- intikamcı kötüye geçiş yapan Two Face'in ilginç hikayeleriyle kapsamını oldukça genişlettiği The Dark Knight'la yine pek görkemli bir yapıt ortaya koymuş..

O değil de, bir zamanlar oynadığı Secretary filmiyle, -söylemesi ayıp- sanal haremimin en mutena semtinde yerini almış Maggie Gyllenhaal'le burada tekrar buluşmak -benim açımdan- çok güzeldi..




4.5  /5