14.11.08

Kebab Connection


Hamburg’da yaşayan Türk genci İbo'nun, bir Bruce Lee ve Kung Fu hayranı olarak en büyük hayali, Almanya’nın ilk karate filmini çekmektir..

Restoran sahibi Yunanlı komşusu ile kıyasıya bir rekabet içindeki döner kebabcı amcasının, bu rekabetten üstün çıkmak amacıyla İbo'dan bir reklam filmi çekmesini istemesiyle, İbrahim'in amacına ulaşma hayalleri daha bir canlanmıştır..

Amaca giden yoldaki bu küçük adım, Almanya’da doğup, büyümüş İbo (Denis Moschitto
)’yu çok heyecanlandırır ve yerel sinemalarda gösterildiğinde, insanların çok hoşuna giden, amcasının küçük dükkanını müşteriden dolup taşıran reklam filmini çeker..
Kendi çapında şöhreti yakalayan, -gönül işleri de dahil- her işi yolunda giden İbo'nun hayatı; kız arkadaşı Titzi (Nora Tschirner)'nin beklenmedik hamileliğiyle allak bullak olacaktır..




Tiyatro okulunun giriş sınavlarına hazırlanmakta olan Alman sevgilisi Titzi’nin hamileliği -tahmin edileceği üzre- herkesten önce, her iki tarafın ailelerini ilgilendirir..

En büyük tepki, "Alman bir kızdan torunları olacağı" gerçeği kendilerine kabus gibi gelen Türk aileden, daha doğrusu babadan gelir..

Görüldüğü kadarıyla henüz çocukluktan kurtulamamış İbo'nun, kendisini baba olmaya hazır hissetmemesi; onun aksine, Titzi'nin karnındaki bebeği doğurmayı çok istemesi ise, işleri esas zora sokan hususlardır..

Hamileliğine verdiği tepkiler yüzünden, kız arkadaşıyla araları iyice açılan İbo'nun artık tek düşüncesi, bir an önce filmini çekmektir..
Fakat işler bir kez bozulmaya görsün.. 

İbo'yu artık zor günler beklemektedir..




Yönetmeni Anno Saul olan, senaristlerinin arasında Fatih Akın’ın da bulunduğu, ülkemizde 2005 yılında gösterilen Kebab Connection, izleyicisini öncelikle güldürmeyi amaçlayan bir film..

Fatih Akın'ın filmleriyle tanıdığım ve sevdiğim, 'Hamburkiye' diye adlandırabileceğimiz; neşeli, hüzünlü, acılı ve de acayip bir muhitte geçen, oldukça başarılı filmimiz; eğlenceli olduğu kadar, Almanya'da bir arada yaşayan, çeşitli ve farklı kültürlerin anlaşmaları ve çatışmaları üzerine de düşünmemizi sağlıyor..

'Dublaj' olayının kötü etkisine rağmen filmin, leziz döner kebabının 'farklı' insanlar arasındaki sıcak bağlantıyı -bazıları dirense de- nasıl sağladığını, kasmadan, abartmadan hatta 'anlatmadan' göstermesi pek güzel..

Bu arada, "Sen bir Türk'ün hiç bebek arabası ittiğini gördün mü" gibi ilk anda komik gelen, ama sonrasında iç acıtan bir sorunun sorulmuş olması bile, bu filme ayrı bir değer katıyor bence..


7   /10