19.1.09

Aydınlık Bir Cenaze Töreni



(İş bu yazı bundan tam iki yıl önce yazılmış ve yayınlanmıştır.. Günün mana ve ehemmiyeti itibarıyla bugün buraya da eklenmiştir.)

Dün, sırf barıştan yana aydın bir yurttaş olduğu için katledilen Hrant Dink'in, hem fiziki hem de ruhani açıdan pırıl pırıl bir havada gerçekleşen cenaze törenindeydim..

Oturduğum Kadıköy'den karşıya biraz geç geçtiğimden, korteji yolda karşılarım düşüncesiyle Karaköy'den Bankalar Caddesi boyunca yürüyerek Şişhane'ye, oradan da Tepebaşı'na gittim..

Caddeler bomboş, oradan geçecek cenazeyi ve onu yolcu edecek yürüyüşçüleri bekliyordu..

Doğrusu, bu tür protesto yürüyüşlerinden falan, onlarca yıl önce umudunu kesmiş biri olarak, kalabalığa karışıp yürümeyi şimdi de hiç aklımdan geçirmiyordum..
Yine de içimden gelerek beni zorlayan tuhaf bir güç, işte beni bugün buraya kadar getirmişti..

Madem gelmiştim, Kasımpaşa manzaralı yüksekçe bir yerde yerimi almak suretiyle, buradan geçecek olan korteji bir müddet seyretmenin, hem de bir kaç fotograf çekmenin uygun olacağına karar verdim..




Biraz sonra önümden, içinde Hrant Dink'in cenazesinin bulunduğu çiçekler içindeki araba ve onu takip eden on-onbeş arabalık bir konvoy geçti..
Daha sonra da büyük bir kalabalığın bana doğru gelmeye başladığını gördüm..
Çocuk, genç, yaşlı, erkek ve kadın binlerce İstanbullu, çoğunun ellerinde küçük yuvarlak dövizlerle önümden geçmeye başladılar..
Dövizlerde, siyah zemin üzerine beyaz harflerle "Hepimiz Hrant Dink'iz", "Hepimiz Ermeni'yiz" yazıları göze çarpıyordu..

Bir süre kenardan seyrettiğim bu muhteşem kalabalığın sonunun geleceği yoktu; insanlar, hayatlarında büyük ihtimal hiç karşılaşmadıkları, belki de yüzünü bile görmedikleri, kalleşçe kıyılmış bu aydınlık yürekli insana son görevlerini yapmak üzere önümden akıp geçiyorlardı..
Orada bulunan herkesin yüreklerindeki heyecanı hissetmemek imkansızdı..

Yürüyenlerin alkışlarına evlerden ve biz seyircilerden karşılık veriliyor; tüm insanlar, adeta tek yürek ve o yürekte de Hrant Dink baş köşeye oturtulmuş halde, üzgün ama mutlu birbirlerini alkışlıyorlardı..
Bu mutluluk, onbinlerce aydınlık ve iyi insanın çevremizi saran tüm kara, kapkara kötülüklere karşın birbirleriyle buluşmalarından, ruhen kucaklaşmalarından kaynaklanıyordu..

Artık ben de, seyirci ve fotografçı olmaktan çıkmış, bu hüzünlü, mutlu ve görkemli insan seline katılmış yürüyordum..