16.2.09

Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak :: Zor ama imkansız değil!.



Kütahya‘nın bir köyünde doğup büyüyen, hatta yem fabrikasından işçi emeklisi olduktan sonra da aynı köyde oturmaya devam eden Ahmet Uluçay'ın yazıp yönettiği hatta bir rolde de oynadığı, 2004 yılı yapımı bir güzel filmdir Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak..

Yönetmenin bu ilk sinema filmi, Anadolu'nun ücra bir köyünde, içlerine sinema ateşi düşmüş iki çocuğun hayallerini gerçeğe dönüştürme çabalarını tüm sıcaklığıyla gösterirken; aslında anlatılan, bu sinemasal tutkuyu tam anlamıyla bizzat yaşamış Ahmet Uluçay'ın kendi hikayesidir..

Sinema ile 1960’ların ortalarında köyün ilkokuluna seyyar bir sinemacının gelmesiyle tanışan Uluçay, arkadaşı İsmail Mutlu ile uzun uğraşlar ve deneyler sonunda tahtadan bir sinema makinesi yaparlar..
Bu makineyle ve kasaba sinemasının çöplüğünde buldukları kırpıntı filmlerle, köylülere, eski bir ahırda gösterimler de yaparlar..

Ahmet Uluçay daha sonra, 1994 yılında bir 'Alamancı'dan aldığı eski püskü Betamax bir video kamera ile ilk kısa filmi olan Optik Düşler‘i çeker..


Yönetmenle

Olayların, 1960’lı yılların bir yaz mevsiminde, küçük bir Anadolu kasabası ve köyünde geçtiği filmin hikayesine dönersek: Recep ve Mehmet köylerinin yakınındaki Tavşanlı kasabasında çıraklık yapmakta olan iki köylü çocuğudur..

Recep (İsmail Hakkı Taslak) bir karpuz satıcısının, Mehmet (Kadir Kaymaz) ise bir berberin yanında çırak olup, her ikisi de sinemaya delicesine tutkundur..
Gündüzleri kasabada çalışıp, geceleri köydeki evlerinin ahırında bir yandan derme-çatma bir film projeksiyon makinesi yapmaya çalışırken, öte yandan da hayatlarını tamamen değiştirecek bir hayalin, rejisörlük yapmanın düşlerini kurmaktadırlar..




Onların bu konudaki çabalarını, aileleri başta olmak üzre kimse ciddiye almaz: Birer fakir köylü çocukları olarak, böyle boş işlerle vakit geçirmeleri yerine, daha faydalı uğraşlar içinde olmalarını isterler..

Köyün delisi Deli Ömer (Fizuli Caferov) ise, çocukların bu sinema sevdasının tek tanığı ve destekçisidir..
Recep'in, kendisinden yaşça büyük olan Nihal (Boncuk Yılmaz)'e olan aşkı da işin içine karışınca, bu yaz mevsimi, genç çocukların hayatlarında derin ve unutulmaz izler bırakacaktır..

Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, öykünün kahramanlarından biri olan Karpuzcu Kemal’in, ‘olmayacak şeylere umut bağlamak’ anlamında kullandığı bir deyim olup, filmin kahramanlarının umut dolu çabalarına dışardan bakan, olumsuz bir karşılığa denk gelirken; tam tersi olarak, Ahmet Uluçay'ın, bu naif, hüzünlü, sıcak ve umut dolu başarısının olumlu anlamda bir karşılığıdır da..




Ayrıca bu film, bir basit hikayenin, tüm imkansızlıklara rağmen, sinema zekasına sahip insanlarca nasıl yoktan var edilebildiğine şahane bir örnek olarak pırıl pırıl parlamaktadır..
Hem de saçma sapan özentilere kapılarak, sahip olduğu kısıtlı malzemeyi eline yüzüne bulaştıran, sonra da yaptıkları o şeyleri film diye önümüze koyanlara tokat gibi bir cevaptır aynı zamanda..

Gerçi tesadüf oldu ama seçtiğim bu filmin, birilerine, derdimizi bir türlü anlatamadığımız şu günlere cuk oturduğunu da doğrusu inkar edecek değilim..

Evleriyle, sokaklarıyla köy ve kasaba dünyasını; arkadaşlıkları, sevdaları ve bitmeyen umutlarıyla 'küçük' insanların dünyasını çok samimi bir dille anlatan bu güzel filmi yıllar önce izlerken, bitmesini hiç istemediğimi şimdi hatırladım da içim ısındı yine..



1 yorum:

  1. Türk sinemasından son yıllarda çıkan filmler içerisinde, uzun yılların ardından ilk seyrettiğim film(hem de severek) bu filmdi herhalde. Zaten ondan sonra da seyrettiğim filmleri saysam bir el dahi oluşturamam. İzlemememin ya da izleyemememin var elbette nedenleri ama konu dışında kaldığından, hiç o konuya girmiyor ve bu filmle ilgili miniminnacık küçücük bir anımı yazmak istiyorum. Filmi seyrettikten kısa süre sonra tesadüfen karşılaştığım bir japon, kendisini japon filmleri konusunda bunalttığım ve hiç türk filmi izlemiş olma ihtimalini bile düşünmediğim esnada, bana bu filmi izlediğini ve filmin temelindeki naiflikten çok etkilendiğini anlatmıştı. İşte o an, hayli utanarak, ecdadımın yeni dönem filmlerine azıcık daha itina ile yaklaşayım dediysem de hayatta aldığım birçok karar gibi, bu ateşlenme de kısa sürmüş, ben gene ayrı telden çalmaya devam etmiş idim. Yine de, en azından böyle film yapsınlar, canımı alsınlar... Bu arada "Sarkastik" de beni bitirdi yani:)

    YanıtlaSil