21.9.09

Evimde Uzaylı Var :: Haydi yallah hop hop hop!


Yeni vizyona girmiş filmler hakkında, burada yıllardır (Breh.. breh!) ahkâm kesip dururken, zaman zaman şunu düşünmüşümdür: Ya önümüzdeki hafta, içimde hiç yazmak isteği uyandırmayan bir filmle baş başa kalırsam?.

Sonunda bu korktuğum da başıma geldi sayın seyirciler..
Evet aynen böyle bir gerçek var: İçimde hiç yazmak isteği uyandırmayan filmler..

Salt iyi ya da kötü filmden bahsetmiyorum..
Ancak yine de, kötü oluşları başat özelliklerini oluştursa da hakkında bırakın yazmayı, düşünmeyi dahi kesinlikle göze alamayacağım; zırvalıklarını alaya almak ihtiyacı bile duyamadığım, tam manasıyla (Çok afedersiniz!) boktan filmlerdir bunlar..

Aslında bir haftada yazmamak ve buna bahane uydurmak hiç de zor değil..
Senelik iznimin bir bölümünü kullanıyor olabilir ya da azmış sinüzitlerimle mücadele ediyor da olabilirim.. Olmadı, Basın Ekspres Yolu'nda mahsur kaldım derim.. Yalandan kim ölmüş?.
Ya da hiçbir neden uydurmadan da bu haftayı atlatabilirim..
Sevgili Patron'um, alt tarafı yazılmamış bir yazı için koskoca köşe yazarını gözden çıkaracak değil ya? İçi illaki rahat etmeyecekse, devasa maaşımın kıytırık bi kısmını da kessin varsın; katlanırım artık..



Oysa gelişmeler hiç de o yöne sapmadı..
"Olsun" dedi şu deli gönül ve akabinde de dublaj diliyle ekledi: "Hey adamım kahretsin ha! Kaldır koca kıçını da yap şu görevini.. Korkarım ki kaçman mümkün olmayacak.. Şu filmi izlediğin o lanet olası pazartesi gününü unutmalı ve kahrolası yazını da yazmalısın ahbap!. Ok?"

Gördünüz, emir büyük yerden.. Deneyelim bakalım..

Pearson Ailesi Tatilde

Pearson aileleri -ki kendileri iki ayrı aileden oluşmaktadır- bir süreliğine tatil yapacakları sayfiye bölgesine iki ayrı arabayla vasıl olurlar..

Kiraladıkları üç katlı eve yerleşen Pearsonlar'ı oluşturan birinci aile, evcimen baba Stuart Pearson (Kevin Nealon) ve iş bitirici anne Nina Pearson (Gillian Vigman) liderliğinde oluşmakta; diğer üyeleri de: Yedi yaşlarındaki, ailenin en küçük ve şirin kızı Hannah (Ashley Boettcher), teknoloji konusunda özel yeteneği bulunan on beş yaşlarındaki zeki oğlan Tom (Carter Jenkins) ve mevcut aklının tamamına yakınını boyfrendinin işgal ettiği, tam manasıyla bir 'tiki' olan en büyük kız Bethany (Ashley Tisdale)'dır..



İkinci Pearson ailesinde, vurdumduymaz amca Nathan (Andy Richter) ilk sırayı alırken, onun üç oğlu da kadroyu tamamlamaktadır: Yaşıtı olan kuzeni Tom'un aksine, zekası ve bilgisiyle değil de bilek gücüyle ve de haylazlığıyla hayatta başarılı olunabileceğine inanmış Jake (Austin Robert Butler) ve on iki yaşlarındaki ikiz kardeşler, Art (Henri Young ) ve Lee (Regan Young).
En yaşlı üye olan babaanne Nana Rose (Doris Roberts) ile tamamlanan aileye, oldukça büyük olan yaşını gizlemek suretiyle Pearsonlar'a kendini kabul ettiren, Bethany'nin erkek arkadaşı Ricky Dillman (Robert Hoffman) da katılır ki 'Dünyalılar' olarak, artık hiç bi eksiğimiz kalmamıştır..

Dünya Çocukları Uzay Cücelerine Karşı

İsminden de anlaşılacağı üzre, filmin bir de uzaylılar cephesi bulunmaktadır..
Her zaman, her yerde karşılaştığımız türdeşleri gibi dünyayı ele geçirmek arzusuyla yanıp tutuşan bu uzaylılar -daha doğrusu- Zirkonianlılar şu mürettebattan oluşmaktadır: En yaşlı ve en sinirli ve de dünyayı ele geçirmede en iddialısı, komutan Skip; varlığı şüpheli beyninin değil de kaslarının dediğini yapan savaşçı Tazer; grubun tek kadın elemanı ölümcül dişi Razor; son olarak da, mürettebatın en genç, en barışçıl ve en akıllısı olan, dört kollu teknoloji mühendisi Sparks..



Bir gece, meteor yağmuru arasında dünyaya iniş yapan, yeşil oldukları kadar cüce, çirkin oldukları kadar da sempatik bu 'animasyon' uzaylılar, tam da, Pearsonların tatil yapmak niyetiyle katlarına yerleştiği tripleks evin çatısında konuşlanırlar..
Bu bir tesadüf değildir, evin zeminine bir zamanlar uzaylılarca yerleştirilmiş bir zamazingo, dünyanın istilası için gereklidir ve bir an önce ona ulaşılıp, çalıştırılması da elzemdir..

Oyun ve şamata peşindeki Pearson sülalesi çocuklarının yerde aradıkları eğlencenin süperi, gökten inmiştir..
ABD Başkanlarının her zaman yaptığının tıpkısını bu kez çocuklar yapacak: Önce kendilerini, sonra sülale büyüklerini, daha sonra da dünyayı koruyup kollayacaklardır..
Haydi yallah hop hop hop!.



Ey dostlar! Ey Romalılar!

Aliens in the Attic, süresi boyunca olup biten tüm aksiliklere, kötülüklere rağmen, en sonunda 'iyilerin' kazandığı; 'pis' uzaylıların -bilmem kaçıncı defadır- ele geçirmeye teşebbüs ettikleri dünyanın -bu kez çocuk gücüyle- cansiparane korunduğu binlerce filmlik, malum Amerikan klasiği klişesinin komedi şekerine bulanmış yeni bir örneği..

Bir başka deyişle, 'geçici' haylazlıklara yeltenen zamane yeni yetmelerinin içten gelen darbelerine; uzaylılar dahil her türlü ötekilerin dıştan bindirmelerine karşın dimdik ayakta duran, bi ara sarsılsa dahi asla yıkılmayan (Adeta şanlı Amerikan Ordusu!) 'ortalama' bir Amerikan ailesinin o görülmeyen ama hissettirilen zırhına zerre toz kondurulamayacağını müsait beyinlere sittinsenedir kazımaya çalışan bir film numunesidir Evimde Uzaylı Var..




Yönetmen John Schultz'un animasyonla karışık bu filminde, sahneye çıkmak için sıraya giren sayısız mantıksızlıkları ve güldürme usulünün kabalığını görünce, içimden şöyle geçirdim: Ezelden tolere edilmiş komedinin yanı sıra, aile-çocuk ve çizgi film türlerinin hoşgörüsünü de sonuna kadar sömürmeye niyetli bu fırsatçı filmlere müsamaha göstermemenin zamanı artık gelmedi mi?. Ey dostlar, Romalılar!.

"Peki, beğenmediğini anladık da şu film hiç mi güldüremedi seni sayın ters eleştirmen?" diye soranınız olursa eğer: "Tabii ki de güldüm akıllım, ben robot muyum?" karşı sorusunu da hemen sorarım..
Uzaylıların, ensesine sapladıkları bir aletle beynini ele geçirerek, uzaktan kumanda aletiyle oynanabilen robotik bir oyuncağa çevirdiği şapşal Ricky'nin sarsak bi vaziyette, kendi kendini habire tokatlamasına ya da aynı operasyondan geçirilmiş ninenin bir ninja gibi dövüşmesine gülmemek mümkün mü?.
Aynen, karda ayağı kayıp da kıçüstü düşen birine, her 'normal' insanın kahkahalarla gülmekten kendini alamaması gibi.. Ki bu tamamen istem dışı gelişen, doğal bir davranıştır..
Bu cümleden olarak, bir komedi filminin işte bu doğal etkenlerin ve davranışların dışında yarattıklarıyla başarılı olabileceğini hatırlatmama gerek yoktur sanırım?.

- Yani ne gibi?.

- Mesela.. Zeka düzeyi yüksek espriler gibi!.


2  /5



(İş bu yazı Tersninja.com'da yayınlanmıştır)



1 yorum: