22.4.10

The Last Station :: Tolstoy, Devrim, Aşk, Evlilik ve Mülkiyet Hakkında


Anna Karenina, Harp ve Sulh gibi anıtsal romanların yazarı Tolstoy (Christopher Plummer) yaşlılık günlerini, sevgili eşi 'Kontes' Sofya Andreyevna Tolstaya (Helen Mirren) ve çocuklarıyla, geniş bir arazideki köşkünde geçirmektedir..

Yazarın, sosyalizmin bir nevi Hıristiyanca yorumu denebilecek, sömürü karşıtı ve devrimci düşüncüleri üzerine kurumlaşma çabalarının bir numaralı destekçisi olan Vladimir Chertkov (Paul Giamatti), Tolstoy'un eserlerinin yayın haklarından oluşan gelirinin -bundan böyle- halk için kullanılması taraftarıdır..

Lükste gözü olmayan, halk gibi yaşamayı seven Tolstoy'un bu yönde iknası gayet kolaydır; ancak, yazar kocasını çok sevse de, parayı ve lüksü daha da çok seven karısı Sofya'yı kandırmak kesinlikle mümkün değildir..

Sofya'nın gözünde Chertkov, servetlerine göz dikmiş bir akbabadan başka bir şey değildir..

Aynı zamanda, karı-koca arasına girmiş bir karakedi durumu da oluşturan Chertkov yüzünden, Tolstoy'ların mutlu aile yapısında çatırdamalar başlar..




Yazarın evinden uzakta çalışmalarını sürdüren Chertkov, eskiden kendisinin de yaptığı Tolstoy'un sekreterliği görevine, genç Valentin Bulgakov (James McAvoy)'u seçerek, köşke gönderir..

'Tolstoycu' idealist bir genç olan Valentin'e, orada olan bitenler hakkında sürekli not almasını isteyen kurnaz Chertkov'un amacı bellidir tabii..

Zamanla Tolstoy'la çok iyi bir dost da olan Valentin, orada hem bilginin, hem de aşkın en iyisini tadacaktır..
Bir zamanlar Sofya'yla yaşadığı büyük aşkı o güne kadar başarıyla taşımış Tolstoy için işler, maalesef karısının günbegün artan dırdırlarıyla iyice kötüye gitmektedir..

Büyük Rus yazarı Lev Nikolayeviç Tolstoy'un, 1910 yılında seksen iki yaşındayken Rusya'nın güneyindeki bir tren istasyonunda zatürreden vefat ettiğini biliyoruz..
Amerikalı yazar Jay Parini'nin The Last Station adlı romanından yararlanılan bu filmde, Tolstoy'un trajik sonunun hemen öncesindeki yaşantısından kesitler görürken, onu -bir bakıma- ölüme sürükleyen nedenlere de aşina oluyoruz..




Son İstasyon romanı, Tolstoy'un, karısı Sofya'nın, doktorunun, çocuklarının, Çertkov'un ve sekreteri Bulgakov'un günlüklerinden ve mektuplarından yararlanılarak yazılmış..

Bu romandan, klasik ve düz anlatımlı bir sinema anlayışıyla başlayıp süren -zaman zaman komediye de kaçan- bir film yapmayı başarmış görünen yönetmen Michael Hoffman, ünlü yazarın hayatının son yılına, hem onun idealleri açısından, hem de insani tarafından oldukça derinliğine yaklaşmış..

Bu arada The Last Station'ın, bir diğer 'kahraman' olan Valentin Bulgakov'un, kendi hayatı açısından çok çarpıcı gelişmeler içeren ve asıl konuya paralel olarak akan hikayesini kapsadığını da ekleyeyim..

8   /10


(İş bu yazı Tersninja.com'da yayınlanmıştır)