20.12.10

Çakallarla Dans :: Âlem Çakal Olmuş



"Büyük bir şirketin muhasebecisi olan Servet, gözünü para hırsı bürümüş karısının gazına gelerek, şirketin İnternet hesapları üzerinden hatırı sayılır miktarda bir parayı patronundan çalma plânı yapar. Bu plânın bir parçası da en yakın arkadaşı olan Gökhan'dır. Parayı onun hesabına aktarıp herhangi bir olumsuz durumda suçu onun üzerine yıkacaktır. Diğer iki arkadaşı da bu hain plânın figüranı olacaklardır. Ama unuttuğu iki şey vardır; birincisi, kendisi gibi kurnaz ama saf olan arkadaşları, ikincisi ise; çakallık yapmaya çalışırken zaten çakalların alengirli oyunlarının tam ortasında olmaları.
Dört kafadar başlattıkları bu işi ellerine yüzlerine bulaştırır ve başlarına gelmedik komik olay kalmaz. Kısa yoldan para kazanmak uğruna bindikleri geminin dümeni onları, akıllarına bile gelmeyecek çılgın ve eğlenceli bir serüvene sürükler."

Bu yukarıdaki paragraf, filmin resmi tanıtım yazısıdır..
Cesaret gösterip de ayrıca kendi dilimden bir tanıtım yapamadığım için özür diliyor ve bu kutsal vazifeyi, birbirinden gözü pek, diğer sinema yazarlarımıza bırakıyorum..


Yok Böyle Dans

Hemen her hafta, kötü bir yerli komedi filmiyle karşılaşıyor ve her defasında da "bundan daha kötüsü olamaz" diyorum..
Lakin ben bunu dedikçe, her geçen hafta bir öncekini aratacak kötülükte başka bir filmle karşılaşıyorum ki Çakallarla Dans da bunların son örneği..


İçlerinde yetenek düzeyi baya bi üst düzeyde olan oyuncuların da olduğu kalabalık kadro, sanki filme motor demeden önce hep birlikte görkemli bir uyuşturucu partisine katılmışlar, filmi de o şahane kafayla çekip bitirmişler gibi..
Sahne gerektirmese de her oyuncuda dizginlenemeyen bir hareketlilik, bir kendinden geçiş görülüyor ki bildiğiniz gibi değil.. 
Bi yerden sonra insan, yapılan saçmalıklara kızma sürecini de aşarak, bu zavallı çırpınışlara artık acımaya başlıyor..


Alakasız olaylarla birbirlerine zorla bağlanan sahnelere, sanki ortada müthiş bir alengirli durum varmış havası yaratma çabalarına bakılırsa da aynı 'dumanlı' kafayla yazılmış gibi duran saçma sapan bir senaryoya haiz film, belli ki 'kaba komedi' denilen güldürü türünü, kabalığın dik alasını yapıp sergilemek olarak algılayan bir zihniyetin ürünü..





Yönetmen: Murat Şeker
Senaryo: Murat Şeker, Ali Tanrıverdi
Oyuncular: Şevket Çoruh, İlker Ayrık, Timur Acar, Murat Akkoyunlu, Tuba Ünsal, Kemal Uçar
Yapım: 2010, Türkiye, 102 dk.


(İşbu yazı -kısmen- Tersninja.com'da yayınlanmıştır)



11 yorum:

  1. Kötü film demişken...
    Av Mevsimi'ni izlediniz mi? :)

    YanıtlaSil
  2. izledim.. ya siz?
    "kötü film demişken" baya bi manidar olmuş yalnız..
    anlatmak isterseniz :)

    YanıtlaSil
  3. O yoğun eziyete maruz kaldım, evet. :)

    Bloguma yazacağım, yazınca yeniden ziyaret ederim bu sayfayı.

    YanıtlaSil
  4. Misal:
    http://benyazarsamolur.blogspot.com/2010/12/av-mevsimi.html

    :)

    YanıtlaSil
  5. Size bir şey söyleyeyim mi, benden ne sinema eleştirmeni olur, ne hakim olur, uzatmayayım benden ne köy ne de kasaba olur. Ben tarafsız olmayı beceremeyen biriyim. Misal küçük oğlumun okulunda aile birliğindeyim. Okul yönetimi beni disiplin kuruluna seçmişler. İki toplantılarına katıldım. İkisinde de ortalığı birbirine kattım. Çünkü toplanmamızın nedeni ceza verilecek öğrencilere ne ceza verileceğinin tespitiydi. Ben durumlarına asla tarafsız bakamadım ve hep öğrencilerin tarafı oldum. Hele bir olayda eğer o öğrenciye ceza verilirse oğlumu okuldan alacağımı söyleyecek kadar durumu abarttım. Neticede bir daha çağırmadılar haklı olarak beni toplantılara tabii:)

    Şimdi böyle taraftar ruhlu biri olarak seyredeceğim filmlere ve okuyacağım kitaplara özen gösteririm. Öyle her filme her romana hemen dalmam. Hele filmde hazetmediğim biri oynuyorsa zaten seyretmem.Niye boşuna kendime eziyet edeyim. Çünkü başladığım bir filmi ya da romanı yarım bırakamam. Ya da kolay kolay beğenmemezlik yapamam. Bıraktığım zamanlar olmuştur. Ama sonra ne kadar bulduğum haklı sebeplere göre filmi ya da kitabı yarım bıraktığımı kendime telkin etsem de gene de ikna edemem kendimi. İçimde acısı kalır. Böyle feci huylarım vardır.

    Şimdi mesela "Bir Kadın" Av Mevsimi için yazdığı yönetmen Yavuz Turgul’dan başlayıp, Çetin Tekindor’un burun bilmemnelerine, Şener Şen’in tekdüzeliğine, Cem Yılmaz’a zerre hazetmediğine kadar pek çok eleştirel cümleler yazmış ya… Ne mutlu! Benim böyle cümleler kurmam mümkün değil. Daha doğrusu haddime değil yani bilmem anlatabiliyor muyum? Şimdi… Ben Av Mevsim’ini uzun zamandır beklemekteydim. Çünkü Şener Şen, Çetin Tekindor, Cem Yılmaz, Yavuz Turgul memleketimin az sayıdaki değerleri.. Çünkü onların filmlerini çok özlüyorum. Ve polisiye film severim. Polisiye Türk filmi kaç tane var acaba? Bilemedim. Filmde keşke şurası şöyle olaydı dediğim sahneler olmadı değil. Oldu ne yalan söyleyeyim. Ama bu filme benim kötü film demem mümkün değil. Zaten bu film seyredilmeyecek kadar kötü nasıl olabilir? Bu filmde Şener Şen, Çetin Tekindor, Cem Yılmaz varsa ve filmi Yavuz Turgul çevirdiyse.. Of, görüyorsunuz değil mi? Böyle işte… Tarafsız olmam mümkün değil.

    Ben Av Mevsimi’ni sevdim.

    O değil de Numan, iyi ki sinema yazarı değilim. Misal Çakallarla Dans'a gitmeyi aklımın ucundan dahi geçirmedim:)

    Of, gene çok uzun yazdım. Üzgünüm. Böyleyim.

    YanıtlaSil
  6. Sevgili "hayal kahvem",
    Yazdığınız yorumu yüzümde gülümseme ile okudum. Sizin gibi taraftar ruhlu değilim, aksine gayet "kıl" bir sinema izleyicisiyim. Aslında hayatın sunduğu pek çok şey için fazlasıyla eleştirel bir yaklaşımım var. Sadece eleştirmiyorum ama alternatifler geliştiriyorum, önerilerim var, fikirlerim var. Biri Recep İvedik'i acımasızca eleştirdiğim için kızmıştı bana; neymiş efendim o pazarlama başarısını, o devamlılığı ne hakla eleştirirmişim; adam başarılıymış işte, ben de sadece konuşuyormuşum! Hı hı, diyip geçmiştim kendilerine. Önüme konan şeye dair minicik de olsa bir hoşnutsuzluğum varsa yemem ben onu. Restoranların sevmediği müşteri tiplerindenim. Hani "sorunlu" dediklerinden... O yüzden "acaba" dediğim yerlere de gitmem yemek için. Şans vermez miyim? Veririm. Bkz: Yavuz Turgul, Şener Şen, Cem Yılmaz. Ama verdiğim şansı hap yapıp atarlarsa ben de burun kıvırıp iterim o tabağı önümden. Fakat iyi ki benden çok yok, zira sinema sektörü batardı. Ve iyi ki sinema eleştirmeni filan değilim, kimse beni sevmezdi. :)

    YanıtlaSil
  7. Selam Bir Kadın

    Ben ne yazık ki halen kendimle kavga eden biriyim. Ama galiba artık neleri sevip neleri sevmeyeceğimi biliyorum. Seçiciyim.
    Misal Recep İvedik'i hiç seyretmedim. Seyretmek istemedim. Ben sinema yazarı değilim ki her filmi seyredeyim. O kadar ne vaktim ne de naktim var.Sinemanın hayatımızı eşsiz kıldığına inananlardanım. Eşsiz kılsın diye seveceğimi düşündüğüm filmleri izlerim.

    Bir Kadın, emeğe ve nimete büyük hürmetim vardır. Şener Şen, Çetin Tekindor nimettendir bana göre...
    Onların bir bakışına bile fitim yani öyle diyeyim...Filmi sevdim.
    Sizi de sevdim. Siz öylesiniz. Ben böyleyim... Muhtelif kadın ve insan halleri sergiliyoruz... Şimdi ben otururur buna da sevinirim.

    Hımm.. Yemek konusuna gelirsek, şöyle söylemeliyim. Ömrümde bir kez bile önüme getirilen yemeği elimin tersi ile itmedim. Şimdiye kadar bir kere bile "acaba" diyerek yemek yemedim. Belki iştahlı biriyim. Taştan yumuşak herşeyi yerim. Onun için arıza hissettiğim bir durumla karşılaşmadım bilmiyorum.

    Emek ve nimet... Dediğim gibi önemlidir benim için. Burdan sizin vesilenizle haikularını çok sevdiğim Numan Serteli'ye mahsus selam ederim. Büyük emek vererek yazdığını düşündüğüm yeni haikularını sabırsızlıkla beklediğimi itiraf etmeliyim:)

    Sevgiler Bir Kadın. Tanıştığımza sevindim.

    YanıtlaSil
  8. Hayal kahvem,

    Ben de tavrınızdaki zarafeti pek sevdim. Teşekkür ediyorum iltifatlarınız için. Bilmukabele.

    Dipnot: Recep İvedik'i seyredeceğime taş olayım daha iyi. Orada burada gördüğüm birkaç dakikalık videolarından tiksindim ben, bütününe tahammül etmeyi tasavvur edemiyorum.

    YanıtlaSil
  9. Selam Numan, sizin Av Mevsimi hakkında yazınız var mıydı? Okumak isterdim doğrusu..

    Eğer yazmadıysanız da bu film hakkındaki düşüncelerinizi öğrenmek isterim. Zahmet vermezsem tabii..

    Biraz tuhaf oluyor başka bir film yazınızın altında Av Mevsimi muhabbeti yapmak ama.. Böyle başladı ya bir kere.. Olsun ne olacak ki! Ben Mümkünmertebe'de 'Sanal ama Can Dostlar Derneği' üyesi gibi hissediyorum kendimi..
    Sinema minema, haiku naiku muhabbeti ediyoruz işte öyle değil mi?

    YanıtlaSil
  10. valla aynen dediğin gibi hayalciğim.. muhabbet falan oyalanıp gidiyoruz işte menzile doğru..

    o değil de iki değerli 'okuyucu'mun değersiz bir yazımın altında uygarca yazışıp tartışmaları hatta tanışmaları falan beni o kadar mutlu kıldı ki bi bilseniz..

    av mevsimi hakkında yazım yok ama bi kısa yorum yapmıştım naçizane.. buraya da koyayım bari..

    yorumdan ayrı olarak bazı hususlara değinecek olursam, av mevsimi kötü bir film değil elbette.. hele benim gibi, her hafta vizyona giren tek kelimeyle berbat bir sürü yerli yapım izleyen birine aradaki farkı soracak olursan, av mevsimi'ne şahane bile diyebilirim..

    ancak her filmi, yapımı ve yönetimiyle bizde uyandırdığı beklentiyle değerlendirmenin daha doğru olacağını düşünmekteyim.. demek istediğim, bu film, yeni veya iddiasız bir yönetmenin elinden çıksaydı eğer, ne benden ne de diğer yazrlardan bu denli olumsuz eleştiriler almazdı.. o yönetmenden, iyi bir başlangıç yapmış, ilerisi için ümit vaat eden biri olarak bahsedilirdi..

    maalesef bu durum, önceki işleriyle çıtayı yükseğe koymuş dünyadaki bütün yönetmenler -aslında tüm sanatçılar- için önlerine -kendi elleriyle- dikilmiş sanatsal bir engeldir.. yani karşılaştırma kaçınılmazdır..
    dünyaca ünlü yönetmen -ki kendisini ben de pek severim- wim wenders'in son filimi hakkında yazdığım, adamı adeta yerin dibine sokan (tabii adamın ruhu bile duymamıştır o ayrı :) yazım aklıma geldi şimdi.. yerinde saymalar normaldir lakin geriye gidişlerde eleştiriler de acımasız olur..
    olay kısaca budur..

    öte yandan, yorumumda da göreceksin ki 'bir kadın' arkadaşımızla da farklı düşünüyoruz.. tabii ki bunlar çok doğal..

    ben de epey eleştiri okları sallamışım belki ama hem, film hakkında onun kadar 'acımasız' olmamışım hem de 'bastıbacak' hakkında tam tersini düşünmüşüm..

    şöyle söyleyeyim.. herkesin beğendiği ve toz kondurmaktan da kaçındığı bir takım kişiler, isimler falan olabilir.. cem yılmaz da benim için öyle.. onu her bakımdan çok yetenekli ve çok akıllı ve de işini mükemmelen yapmaya uğraşan biri olarak görüyorum.. yoksa babamın veya ağbimin oğlu falan değil kendisi..

    neyse işte daha fazla uzatmamayım ben.. oysa hayal hanım, elbette sizler, her zaman ve dilediğinizce uzatabilirsiniz :)



    "av mevsimi, vaat ettikleri düşünüldüğünde haliyle yüksek tutulan beklentileri karşılayamayan bir film olmuş maalesef..

    yavuz turgul’un, özellikle doğallıktan uzak bazı diyaloglarla hikayenin -gerekli olan- gerçekçiliğine problem oluşturan senaryosu ve bazı yan karakterlerin özen gösterilmeden oluşturulduğu ‘yalapşap’ oyunculuk yönetimi yanında; şener şen’in, suratında neredeyse tek bir kılın bile kıpırdamadığı -duygu yoksunu- donuk ve monoton oyunculuğu, tam bir hayalkırıklığı..

    bu hal ve tavırlarıyla, yavuz turgul ve şener şen, göründüğü her sahnede filmin irtifasını yükselten cem yılmaz’ın ve görüntü yönetmeni uğur içbak’ın olağanüstü çabalarının filmin geneline yansımasını engelleyen adeta aşılması imkansız bir duvar oluşturmuş gibiydiler..
    keşke diyorum.. keşke şu cem yılmaz’a izin verileydi, imkan tanınaydı da parlak zekası ve müthiş sinema yeteneği ve de sezgisiyle filmin hem senaryosuna, hem de yönetimine bir el ataydı.. bakın işte o zaman kesinlikle her şey çok daha güzel olurdu."

    YanıtlaSil
  11. İşte bakın gene ceberrut taraftar ruhum nüksetmeye başladı. Şimdi ben Numan Serteli'nin filmle ilgili bu yorumunu okudum ya.. Allahım yarabbim.. İnanamıyorum kendime.. Numan Serteli'nin aynen katılıyorum yazdıklarına!Yazdıklarına tarafsız gözle bakmama imakan yok.. Dedikleri bu kadar mı doğru gelir insana?

    Teşekkür ederim cevabınız için.. Bakın bu kez yorumumu kısa keseceğim..

    O değil de, bir şey daha söyleyeceğim.. Hani 'Sanal ama Can Dostlar Derneği' diye yeni bir dernek kurmuşsunuz ya kendimi o derneğe üye gibi hissediyorum ama acaba nasıl gerçek üye olabilirim?

    YanıtlaSil