16.1.11

Memleket Meselesi :: Belki de Haksızca Yenen Bir Tokattır


Adil Hoca (Ahmet Uğurlu), emekliliği yaklaşmış bir ilkokul öğretmenidir..
İnatçı ve doğrucu karakteri yüzünden yıllarca sürgün yiyerek Anadolu'yu dolaşmış Adil Hoca'nın yüzüne nihayet şans güler gibi olmuş da, memleketi olan Antalya-Gazipaşa'da öğretmenliğinin son günlerini geçirmek kendisine nasip olmuştur..
Annesi, karısı ve liseye giden oğluyla yaşayan, öğretmen maaşıyla da geçinmeye çalışan 'Doğrucu Davut' kişilikli öğretmenimizden en fazla şikayeti olan kişi, onun bu özelliğinden dolayı pek de rahat bir yaşantısı olamamış, karısı Nazife (Füsun Demirel)'dir..

Resmi görevi okulun hademeliği olsa da, Adil Hoca'nın tam tersi karaktere sahip biri olarak, menfaat hissettiği her yere, her işe anında yetişen Haceli (Tuna Orhan) de, 'etinden sütünden' her zaman nasiplendiği Hoca'nın -maalesef- en yakınındaki bir diğer kişidir..
Bir gün, yol üzerinde durmakta olan sahipsiz bir keçiyi kenara çekmek isteyen Adil Hoca, o sırada arabayla oradan geçmekte olan genç bir polisin kaza yapmasına neden olur ki; öğretmenimizin, üzerine yürüyen bu polisten okkalı bir tokat yemesi, filmin de ana mevzusunu başlatacaktır..

Gururu fena halde incinmiş olan Adil öğretmen, bu olayı giderek bir memleket meselesi haline getirir..
Kuşkusuz ki yılmadan vereceği 'adalet mücadelesi' çeşitli engellere takılsa da, bu yiğit adamı doğru bildiği 'hak' yolundan döndürecek güç, anlaşılan, baya bi tepelerde bir yerde olmalıdır..




Sağcısı Geldi Cami Dikti, Solcusu Geldi Heykel”

Memleket Meselesi'ni izlerken, sinemayı ve daha da çok da hayatı kendine dert edinmiş bir senarist-yönetmen hayal etmiştim ki daha sonra, bu ilk filmi sebebiyle TV'ye çıkan İsa Yıldız'ı gördüğümde, kafamdaki o imajın tam da yerine oturduğunu fark ettim..
Ne söylediğini ve akabinde neler diyeceğini de gayet iyi bilen, bu ciddi ve mütevazı genç adamın, bu filmiyle belki tam olarak başaramadığını düşünsem de, yönetmenliğinin -kesinlikle- gelecek vaat ettiğini söylemekten, bir sinemasever olarak memnuniyet duyuyorum..
Bu arada, Ahmet Uğurlu ve Tuna Orhan'ın karşılıklı olarak adeta döktürdükleri -başbakandan adalet isteme mevzulu- rüya sahnesinin, sinemamızda nadir görülen performanslardan biri olduğunu düşünüyorum..




Filmin bir yerinde Adil Hoca'nın ağzından dökülen: "Sağcısı geldi cami dikti, solcusu geldi heykel dikti. Başka da bir yaraya merhem olan olmadı" sözleri aslında bu filmin genel rotasını belirliyor.. Peki, sağcı da olsa, solcu da ya da Atatürkçü de -fazla da değil sadece bir anlığına- tarafsız düşünebilecek herkesin, sanırım hak vereceği bu 'gerçekten doğru' laf yüzünden, filmin fragmanının TRT denetimine takıldığını biliyor muydunuz?
Hükumet yalakalığının zirve yaptığı bu 'tırtsal' sansür talebi, yapım şirketini -maalesef- geri adım attırmış olsa da benim filme yönelik sempatimi arttırdığını da gizleyecek değilim..
Üstelik de, "Solcu değil misiniz, hepiniz Atatürk'ten geçiniyorsunuz" gibisinden suçlamalarla, solculuğa biraz daha insafsızca girişmesine karşın..




Basbakanlagorusmekistiyorum


Haksızlığa uğrayan bir öğretmenin, kurduğu 'basbakanlagorusmekistiyorum..com' sitesiyle bu haksızlığı memleket meselesine dönüşmesi üzerinden, internetin önemine de dikkat çeken filmin mühim görsel öğelerinden biri de 'mobese' görüntüleri..
Dış çekimlerdeki bir çok sahnenin başlangıcını oluşturan bu görüntülerin bir filmde bu anlamda ve bu denli yoğun kullanılması -sanıyorum- bizde bir ilk.. Lakin, bu eksantrik çekimlerin gerekliliğini düşünürken, bunun, o sahnelerin hepsine katkı sağladığını söylemek de biraz zor tabii..




Ciddiyeti kallavi ve sertliği can yakıcı memleket meselelerini, kabası biraz fazla kaçmış bir komediyle de olsa, yutulacak hâle getiren bu film, toplumumuz nezdinde her geçen gün iyice değerini kaybederek, adeta demodeler çöplüğüne gönderilen, doğruluk, haysiyet, onur gibi kavramları, sanki bize son defa hatırlatmak istiyor gibidir..

Hangi olayların ve nelerin, ne gibi özelliklerle haber değeri taşıyabileceği üzerinden, medya eleştirisinin de öne çıkarıldığı bu bir nevi siyasal komediyi, bazı klişelerle malul, ince mizahı da biraz göz ardı etmiş biçimde bulsam da, özellikle usta oyunculukların yardımıyla vasatı bulan kalitesiyle, bazı sahnelerini keyifle, genel olarak da rahatlıkla izlemek mümkün diye düşünüyorum..


Yönetmen: İsa Yıldız
Senaryo: İsa Yıldız
Oyuncular: Ahmet Uğurlu, Füsun Demirel, Tuna Orhan, Ahmet Kural, Bora Akkaş, Bekir Çiçekdemir
Yapım: 2010, Türkiye, 105 dk.


(İşbu yazının bir kısmı Tersninja.com'da yayınlanmıştır)