17.10.11

Oğuzhan Ersümer'den Altın Portakal ve Ötesi (4) :: Le Gamin au Vélo / Bisikletli Çocuk



(Çıkan Kısmın Özeti: Monica Bellucci)



Oğuzhan Ersümer: Önceki gün muhtemelen kötü bir filme gidecektim, fakat baktım Altın Portakal'dan bildir bildir, para verdiğin yok.
Ben de ne bildireceğim kötü filme gidip, rahatıma bakayım dedim.

Daha sonra, Umut Limanı'nda "safça" bulduğum Kaurismaki hümanizmi gibi olmasından korka korka Dardenne Kardeşler'in Bisikletli Çocuk filmini izledim.


Oh diyorum, mutlu mesut çıktım filmden.

Aslında pek de eğlenilecek konu-durum yok filmde.
Mutluluğum, iyi bir film seyretmiş olmaktandı.
Ayrıntıları daha sonra yazacağım.
Nasıl olsa para vermiyorsun.
İstediğim zaman Yazar'ım :)









Numan Serteli: Hocam işşte bu!!

Benim yazarım -hemen sahiplenirim- aynen benim gibi olmalı..

Para işi, espri/bahane biliyorum ve onu geçiyorum.. 
Hem, allah bana ben sana :)

Senden istenileni değil, kendi istediğini yapmak..
Her zaman keyfine göre takılmak..

Önünde saygıyla eğiliyorum hocam..



O.E.: Sağolasın, keyfe göre davranmayı mutlak hale getirmek olanaksız, fakat gerçekten keyfiyet ile ilerlemek için elimden geleni yapıyorum.
Gurum Rilke'dir.




N.S.: ....



Dardenne Biraderler



O.E.: Dardenne’ler aslında çok tanıdığım yönetmenler değil.
1-2 filmlerini seyrettim.
Nasıl olur da çok tanımam, nasıl olur da seyretmem?

Hoşgörülü olmak lazım…
Takip ettiğim yönetmenler değil işte.
Bu bir-iki içinden aklımda kalan bir Lorna’nın Sessizliği
Finali dışında oldukça beğendiğimi hatırlıyorum.

Ormanın içinde….
Beğenmediğim kısım ormanın içinde geçen bölümdü diyecektim ki, Av Mevsimi’ndeki vurguyla “şüphe, hep şüphe” var içimde...

Bakma öyle kimi zaman o kötü, bu iyi diye ahkam kestiğime Numan ağbi..

Yazmayı kesip Youtube’da filmin finalini aradım şimdi, bulamadım, online izleme seçeneğini denedim ve filme ulaştım.

Yaklaşık on dakikalık finali yeniden izledim.
Bir Yumurta’nın can olduğu, “ikinci seyrediş vakası” daha yaşadım.

Nesini beğenmemişim ki ben o finalin.

Sanıyorum, ya Lorna’nın psikolojisini kavrayamamışım ya da kavradığım kadarını pek “sanatsal” bulmuşum.




İçinde taşıdığı can ile birlikte, güvensiz ortamın yükünün, Lorna’nın akıl dengesini bozmaya doğru sürüklediği o bölüm fazla “dramatik” gibiydi.

Bir dakika, düşünüyorum da belki o derece “sanatsal” ve “dramatik” değil belki ama özelliksiz, birazdan gelişecek olayları hissettiren, dikkati, merakı, heyecanı düşüren bir finaldi.

Sanki, tamam film bitti, Lorna “kafayı yedi”, böyle sayıklayacak sayıklayacak film bitecek dedirtiyordu.
Öyleyse film izleyicide bitti, fakat anlatı bitiremedi işini, son iki-üç dakika film bitecek diye bekleyeceğiz….
Bu iyi değil işte.
Bak çark ettim yeniden :)




İçimdekinin tam ifadesini bulana dek yeniden düşünmeyi seviyorum.

Lorna’nın Sessizliği’nde sorun olarak gördüğüm dikkat azaltıcı final, Bisikletli Çocuk filminin bir sekansında yeniden karşıma çıktı.
İyi oldu bak finali yeniden izlediğim, bunun üzerinden açıklayabileceğim o sekansı.

Meyve yeme arası…



N.S.: Pardon! Ne meyvası Hocam?



O.E.: 2 mandalina 1 elma...



N.S.: Haa! Mandalinayla elmaları karıştırmamak lâzım sanki..



Bisikletli Çocuk


O.E.: ‎"Sanatsal"dan kasıt ise, başka filmlere de uyarlanabilir ama, burada Dardenne'ler film boyunca hatırladığım kadarıyla "gerçekçi" estetiği takip ediyorlar.

Filmin sonunda ise ruhsal bozulmayla birlikte, Lorna'nın iç sesi kullanılıyor.
Daha dramatik, daha sanatlı, film izlediğimiz hissinin, tasarlanmışlık hissinin arttığı, mesajlı bir kısım oluşuyor orada, finalde yönetmenin filme attığı fırça izi daha görünür oluyor.

Şimdilik ancak bu kadar anlatabildim.

Kaurismaki'de sıkıştığım zaman dediğim gibi, sevmedim işte.



N.S.: Diyosun..




(Devamı Var.. Valla!)