Oğuzhan Ersümer: Önceki gün
muhtemelen kötü bir filme gidecektim, fakat baktım Altın
Portakal'dan bildir bildir, para verdiğin yok.
Ben de ne bildireceğim kötü
filme gidip, rahatıma bakayım dedim.
Daha sonra, Umut Limanı'nda "safça"
bulduğum Kaurismaki hümanizmi gibi olmasından korka korka
Dardenne Kardeşler'in Bisikletli Çocuk filmini izledim.
Oh diyorum, mutlu mesut çıktım
filmden.
Aslında pek de eğlenilecek konu-durum yok filmde.
Mutluluğum, iyi bir film seyretmiş olmaktandı.
Aslında pek de eğlenilecek konu-durum yok filmde.
Mutluluğum, iyi bir film seyretmiş olmaktandı.
Ayrıntıları daha sonra yazacağım.
Nasıl olsa para vermiyorsun.
İstediğim zaman Yazar'ım :)
İstediğim zaman Yazar'ım :)
Numan Serteli: Hocam işşte bu!!
Benim yazarım -hemen sahiplenirim-
aynen benim gibi olmalı..
Para işi, espri/bahane biliyorum ve
onu geçiyorum..
Hem, allah bana ben sana :)
Hem, allah bana ben sana :)
Senden istenileni değil, kendi
istediğini yapmak..
Her zaman keyfine göre takılmak..
Önünde saygıyla eğiliyorum
hocam..
O.E.: Sağolasın, keyfe göre
davranmayı mutlak hale getirmek olanaksız, fakat gerçekten
keyfiyet ile ilerlemek için elimden geleni yapıyorum.
Gurum Rilke'dir.
Gurum Rilke'dir.
N.S.: ....
O.E.: Dardenne’ler aslında çok tanıdığım yönetmenler değil.
1-2 filmlerini seyrettim.
Nasıl olur da çok tanımam,
nasıl olur da seyretmem?
Hoşgörülü olmak lazım…
Takip ettiğim yönetmenler değil işte.
Takip ettiğim yönetmenler değil işte.
Bu bir-iki içinden aklımda
kalan bir Lorna’nın Sessizliği…
Finali dışında oldukça beğendiğimi hatırlıyorum.
Finali dışında oldukça beğendiğimi hatırlıyorum.
Ormanın içinde….
Beğenmediğim kısım ormanın içinde geçen bölümdü diyecektim ki, Av Mevsimi’ndeki vurguyla “şüphe, hep şüphe” var içimde...
Beğenmediğim kısım ormanın içinde geçen bölümdü diyecektim ki, Av Mevsimi’ndeki vurguyla “şüphe, hep şüphe” var içimde...
Bakma öyle kimi zaman o kötü,
bu iyi diye ahkam kestiğime Numan ağbi..
Yazmayı kesip Youtube’da filmin
finalini aradım şimdi, bulamadım, online izleme seçeneğini
denedim ve filme ulaştım.
Yaklaşık on dakikalık finali yeniden
izledim.
Bir Yumurta’nın can olduğu, “ikinci seyrediş vakası” daha yaşadım.
Bir Yumurta’nın can olduğu, “ikinci seyrediş vakası” daha yaşadım.
Nesini beğenmemişim ki ben o finalin.
Sanıyorum, ya Lorna’nın
psikolojisini kavrayamamışım ya da kavradığım kadarını pek
“sanatsal” bulmuşum.
İçinde taşıdığı can ile birlikte, güvensiz ortamın yükünün, Lorna’nın akıl dengesini bozmaya doğru sürüklediği o bölüm fazla “dramatik” gibiydi.
Bir dakika, düşünüyorum
da belki o derece “sanatsal” ve “dramatik” değil belki ama
özelliksiz, birazdan gelişecek olayları hissettiren, dikkati,
merakı, heyecanı düşüren bir finaldi.
Sanki, tamam film bitti, Lorna “kafayı
yedi”, böyle sayıklayacak sayıklayacak film bitecek
dedirtiyordu.
Öyleyse film izleyicide bitti,
fakat anlatı bitiremedi işini, son iki-üç dakika film
bitecek diye bekleyeceğiz….
Bu iyi değil işte.
Bak çark ettim yeniden :)
Bak çark ettim yeniden :)
İçimdekinin tam ifadesini bulana dek yeniden düşünmeyi seviyorum.
Lorna’nın Sessizliği’nde sorun
olarak gördüğüm dikkat azaltıcı final, Bisikletli
Çocuk filminin bir sekansında yeniden karşıma çıktı.
İyi oldu bak finali yeniden izlediğim,
bunun üzerinden açıklayabileceğim o sekansı.
Meyve yeme arası…
N.S.: Pardon! Ne meyvası Hocam?
O.E.: 2 mandalina 1 elma...
N.S.: Haa! Mandalinayla elmaları
karıştırmamak lâzım sanki..
O.E.: "Sanatsal"dan kasıt
ise, başka filmlere de uyarlanabilir ama, burada Dardenne'ler film
boyunca hatırladığım kadarıyla "gerçekçi"
estetiği takip ediyorlar.
Filmin sonunda ise ruhsal bozulmayla
birlikte, Lorna'nın iç sesi kullanılıyor.
Daha dramatik, daha sanatlı, film
izlediğimiz hissinin, tasarlanmışlık hissinin arttığı, mesajlı
bir kısım oluşuyor orada, finalde yönetmenin filme attığı
fırça izi daha görünür oluyor.
Şimdilik ancak bu kadar anlatabildim.
Kaurismaki'de sıkıştığım zaman
dediğim gibi, sevmedim işte.
N.S.: Diyosun..
(Devamı Var.. Valla!)