Hakan Bıçakcı: ".. Kafa sesi çok özel bir takım deneysel durumları istisna olarak kabul edersek sinemada karşılaşılacak en sakil tekniktir. Temsil biçimlerinin en rüküşüdür. Anlatıcı adına bir tür acizliktir. İdealinde oyuncunun o sırada ne düşündüğünü yüzünden okumamız gerekir. Bu durum hayatta da böyledir. Birine baktığımızda ne düşündüğünü yüzünden okumaya çalışırız. Havada yankılanan sesini duymayız.
Kafa sesi denen olaya yıllardır
takılan biri olarak ‘aksanlı kafa sesi’yle de karşılaşmak
varmış şu hayatta. Düşündükçe gözüm
seyiriyor. İyi seyirler."
Hürrem Sultan’ın aksanlı kafasesi (Afili Filintalar)
***************************
Yıllar sonra gelen edit:
Facebook üzerinden yapılan karşılıklı yazışmaların bir araya getirilmesinden oluşturduğumuz bu söyleşi, verilen linklerin zaman içinde kaybolmasıyla anlaşılamaz hale geldiğinden, ve yazıyı tamamen silmeye de kıyamadığımızdan bu açıklamayı yapmak zorunda kaldık..
Burada bahsi geçen 'kafa sesi' bir şarkı söyleme tekniği değil de, sinemada -tiyatro da olabilir- karakterlerin düşüncelerini ya da yaşananları bir nevi 'dış ses' misali seyirciye 'kolayca' iletilmesi hadisesi olup; bana göre de, zamandan ve emekten tasarruf sağlayan, 'uyanıkca' bir işlemdir..
Görüleceği üzre bendeniz, bu yönteme -çok özel örnekler hariç- karşı çıkarken; Ersümer Hoca, tam tersi görüşteydi ve yazı içinde örnek görüntülerle savını desteklemişti..
Galiba ben de bir örnekle falan buna katılmıştım, fakat bu görüntüler ve sesler uçunca, yazımız oldukça güdük kalmıştır..
Özürlerimizle bilginize sunulur.. 15 Mart 2020
*****************************
***************************
Yıllar sonra gelen edit:
Facebook üzerinden yapılan karşılıklı yazışmaların bir araya getirilmesinden oluşturduğumuz bu söyleşi, verilen linklerin zaman içinde kaybolmasıyla anlaşılamaz hale geldiğinden, ve yazıyı tamamen silmeye de kıyamadığımızdan bu açıklamayı yapmak zorunda kaldık..
Burada bahsi geçen 'kafa sesi' bir şarkı söyleme tekniği değil de, sinemada -tiyatro da olabilir- karakterlerin düşüncelerini ya da yaşananları bir nevi 'dış ses' misali seyirciye 'kolayca' iletilmesi hadisesi olup; bana göre de, zamandan ve emekten tasarruf sağlayan, 'uyanıkca' bir işlemdir..
Görüleceği üzre bendeniz, bu yönteme -çok özel örnekler hariç- karşı çıkarken; Ersümer Hoca, tam tersi görüşteydi ve yazı içinde örnek görüntülerle savını desteklemişti..
Galiba ben de bir örnekle falan buna katılmıştım, fakat bu görüntüler ve sesler uçunca, yazımız oldukça güdük kalmıştır..
Özürlerimizle bilginize sunulur.. 15 Mart 2020
*****************************
Oğuzhan Ersümer: Sende de seyirme
oluyor mu Numan abi? Oluyor diye mi paylaştın bunu?
Numan Serteli: Yok benimki seyirmiyor
da kaşınıyo hocam..
Yazıyı paylaşma nedenim ise, Hakan beyin yukarıdaki, aynen katıldığım görüşüdür..
O. E.: İstisnalar kaideyi bozar.
Sürüsüne bereket kafa sesinden müteşekkil bir
film ama (Hayat Ağacı'nda artık baygınlık vermesine rağmen) hiç
de aciz değil; tam da günlük hayatta duyamadıklarımızı
duyurabildiği için...
Sen şimdi: “Oğuzhan Ersümer
Hocam, bu da deneysele girer” diyeceksin belki...
N.S.: Hayır! Yok öyle bi
niyetim..
O. E.: Fakat!
Fakat zaten klişelerin hangisi rüküş
değildir?
Popülerin niyeti popülerlik
iken onda sakil olmayanı aramak çok doğru bir yöntem
değil gibi geldi. En azından söylemi değiştirmek lazım
sanki.
N. S.: Aslında ben o 'deneysel' kısma
bile inanmıyor, aynen film müziğinde olduğu gibi buna da
kökten karşı duruyorum hocam..
Bu duruma daha çok romanların
filme aktarılmasında rastlanır ve çok gereksizdir bence..
Bir seyirci olarak, verdiğin o örnek trailer'daki kafa
seslerinin anlattıklarının tümünü değilse de
gerekli olanları aynen hissedebileceğimi iddia etmekteyim..
O. E.: Hım, saflar çok
keskin...
Müzik olmaz, kafa sesi olmaz gibi
olmazlara karşı duruyorum Numan abi :)
N. S.: Sen bakma biraz öyle
görünüyor belki ama sandığın kadar da keskin değil
durum..
"Olmasa daha iyi olur" anlamındadır itirazlarım..
Yoksa herkes istediğini istediği gibi yapsn bana ne..
O değil de bu yorumlaşma böyle
gider ve biraz daha tatlanırsa yeni bir yazı dizisi olabilir sanki
dikkat :)
O. E.: O kıvamda bir sonuç
çıkarsa olur tabi, alıştık ne de olsa :)
(Görüldüğü üzre,
işbu Facebook yorumlaşması bir yazı dizisi olmasa da böyle
bir şey oldu.. Mutluyuz - Müdüriyet)
O. E.: Peki ben
sorayım, kafa sesinden önce, film müziğine neden
karşısın?
N. S.: Genellikle kullanıldığı
şekliyle, tıpkı o nefret ettiğim kahkaha efekti misali benim
tepkilerime ya da duygularıma çobanlık yapmaya kalkıştığı
için karşıyım..
Yoksa, böylesi bi -gerzekçe-
niyeti olmadan, kendi halinde akıp giden film müziklerini çoğu
kez farketmem bile..
Bir de kötü filmlerin güzel
müzikleri olur ki bence müziğin en doğru işlevi burada
görülür..
O çalar, ben tempo tutarım falan,
film de akar gider..
O. E.: Mesela ilk 03.26 saniye.
......................
......................
Farketmemek imkansız.
Duygularına çobanlık yapıyor ama
zaten görüntüler de yapacak aynısını.
Bu jenerik
dersen, aynı müzik filmin içinde de kimi zaman ortaya
çıkıyor.
Ne dersin?
N. S.: Existenz candır.. Cronenberg,
can oğlu candır..
Öte yandan, buyur bu da benden bir
örnek:
........................
........................
Bu sahneyi müziğinden ayrı
düşünmem mümkün bile değildir..
Zaten bu muhteşem filmi ayrıca
boyutlayan müziğin tek bir notası dahi fazla değildir ki..
Çelişki mi dedin?
Hiç sanmıyorum..
O. E.: Bak buna da karşıyım.
Lost
Highway'deki sahnenin müziği ile şundaki arasında hiçbir
fark göremiyorum.
...........................
...........................
Bence tek fark, "You never have me"deki
ruh halinde.
O hal de Lynch'in kendisi zaten..
Ama bak böyle kullansın canım
feda:
................................
................................
N. S.: Olayı, You'll never have me'ye
biraz da o müzik taşıyor ama..
Bu arada bu ayrıntıyı özellikle
vurgulamanızdan, ayrıca mütehassis olduğumu söylemeliyim sayın Ersümer..