Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm filminin -büyük
ölçüde- Emrah Serbes’in Son Hafriyat adlı
romanından uyarlandığını hatırlatmama -bilmiyorum- gerek var
mı?
Yok mu?. Peki..
Bu film hakkında yazmayan bi ben kalmıştım ki o borcumuzu da
geçende eda ettik, çok şükür..
Yine de bendeniz, farklı bir şey yapayım da fark yaratayım
diyerek, romanla filmi -bu işin standartı olan- yedi şıkla şık
bi şekilde karşılaştırmaya kalkışmış bulunuyorum..
Bir kusurum olursa affola..
Bu farklara, bir eksiklik, bir kusur penceresinden bakıyor değilim
elbette; yaptığım, sadece birer tespit, hem de sadece benim gözüme
ve aklıma takılanlarla sınırlı..
Zaten kitabı yazan, filmin senaryosunu da yazdığına göre,
olaya o biçimde eleştirel bir yaklaşım, pek de anlamlı
olmayacaktır..
Ayrıca eklemeliyim ki, bir kitaptan yararlanarak çekilen
filmin, oradaki her ayrıntıyı kullanmasını beklemek kadar saçma
bi şey de olamaz..
Yönetmen: Serdar Akar |
Yine
de Buyrun İşte Tam Yedi Fark
1. 'Biri
film, diğeri roman' diyerek, birinci maddeyi kolayca
geçiştirebilirdim, ama benden bu çakallığı
beklemezdiniz umarım..
Bekler miydiniz?!
Valla teessüf ederim, ben öyle
bir insan mıyım?
Baştan alıyorum:
Filmde bülbül gibi şakımasa
da 'gerektiği kadar' konuşan bir Behzat Ç. vardır;
oysa romanda, 'kızının başına gelenler sonrası -tek kelime
etmeyen- suskunluğa gömülmüş bir Amirim' vaziyeti
hâkimdir..
Ta ki son sayfalara doğru, Harun'un 'Bowling topu'
sertliğindeki kafasını, alnının tam ortasına yiyene kadar..
Dili çözüldüğünde
ağzından çıkan ilk cümleyse, "Saçma sapan
konuşma" olur..
2. Filmde
Cansu Dere'nin canlandırdığı Songül adında bir
karakter romanda da var; lâkin -dişi olmanın dışında-
başta 'karakteri' olmak üzere, her şeyiyle farklı biridir o..
Çok bilmiş bir 'Olay Yeri
İnceleme' komiseri olarak, Behzat'la önce didişen, sonra da bi
güzel sevişen Songül'ün romandaki karşılığı,
'seri katil' Red kit'in hedeflerinden bir diğer polis olan Ekrem'in,
bir güzellik tanrıçası endamında olduğu halde -ne
yazık ki- zekâ geriliğinden muzdarip gencecik kız
kardeşidir..
Cansu Dere |
Bu arada, filmdeki Songül ya da
Cansu Dere gerçeğine şu itirazımı yapmazsam da rahat
edemem:
Ne kitaptaki, ne de dizideki Behzat
Ç. -bırakın aynı teşkilatta çalışıyor olma
sakıncasını- o yaşta ve bu denli 'ulaşılmaz' güzellikteki
bir kıza pek takılmaz diye düşünüyorum..
Yine bizim tanıdığımız Behzat'ın,
öyle daha yeni tanıştığı bir kadına şapur şupur
giriştiği, hemen akabinde yatağa attığı da görülmüş
şey değildir..
Hatırlatırım ki onun Savcı Esra ile
olan vuslatını, tam bir sezon boyunca ve umarsızca bekledik de
durduk..
Ayça Eren (Şule) |
3. Romanda
olup da filmde olmayan karakterlerden ilk aklıma gelenler, Behzat
âmirin gönlüne taht kurmuş kadınlardan, 'solcu
aktivist' Bahar ve 'pavyonlar kraliçesi' Gönül
olduysa da en büyük eksikliği -manevi kızımız- Şule'de
hissettim..
Dizide her göründüğü
sahnede şirinliğiyle insanın içini ısıtan, romanda adının
geçtiği her bölümde yüzümüze
tebessüm yerleştiren Şule'nin, mesela filmin bir yerinde amuda
kalkmış vaziyetini bozmadan söylediği, "Ben Hegelci'yim
de, bir Marksist'in gelip beni ayaklarımın üstüne
oturtmasını bekliyorum." repliğini işitmeyi, doğrusu çok
isterdim..
4. Kitapta
olmayıp da dizide ve 'Sinema Filmi'nde tüm güzelliği ve
de çekiciliğiyle yer alan Savcı Esra'yı anmamak ne mümkün..
Üstelik romanda, 'kirpi bıyıklı'
bir tıfıl herifin -Esra'nın yerine- savcı koltuğuna oturduğunu,
hatırlamak bile istemiyorum..
5. SSK
İşhanı'nda meydana gelen ve Behzat Ç.'nin tabancayla bir
adamı yaralamasıyla da sonuçlanan olayın müfettişlerce
soruşturulması, romanın büyük bir kısmını kapsarken
-bu konu daha önce dizide işlendiğinden olacak- filmde hiç
yer almıyor..
Bu konuyu hatırlamak isteyenlere şöyle
yardımcı olayım: Behzat âmirini müfettişlere
ispiyonlayan Akbaba'nın, "Cinayet ben oldum cinayet!"
başlığıyla özetlenebilecek -bencileyin hassas bünyeleri-
anında gözyaşlarına boğan o müthiş tiradı vardı ya
hani..
6. Özellikle
Harun'un yoğun isteği ve ısrarı sonucu Cinayet Masası ekibinin
kullandığı emektâr araba nihayet yenilenir..
Bu değişim romanda, 'Röno
Toros-Renault Megane' biçiminde olurken; filmdeki elemanlar,
Hyundai Accent'den inip, Renault Clio Symbol'e binerler..
Fakat ne yazık ki bu yeni arabayla
fazla bi mesafe de katedemezler..
7. Behzat
Ç. Seni Kalbime Gömdüm -hakkındaki tartışmalar
hâlâ sürüyorsa da- bir sinema filmidir; Son
Hafriyat ise -neyse ki tartışılmıyor- bir romandır..
Ben kaçtım, hadi eyvallah!.
Film çekilecek dendiğinde çok acayip bi şey hayal etmiştim o malzemeyle o oyuncularla neler yapılır diye, ki yine filmde oyuncu seçimi gayet başarılı ama bir şeyler eksik olmuş... Ne bilim...
YanıtlaSilyazdığına katılmamam mümkün değil özgür c.c..
YanıtlaSilbenim hayallerimi bi bilsen.. inan, en azından seninkiyle baya bi çekişirdi valla :)
öte yandan koruyor insan çok beğendiği bir şeyi, rahatça tarafsız olamıyor eleştirirken.. büyük ihtimal, biliyor neyin eksik olduğunu da "ne biliim" deyip geçiştiriyor..
konuyla ilgili bir önceki yazımda vurguladığım gibi bu film aslında hiç çekilmemeliymiş.. ya da o kitap ya da kahraman, hiç dizileşmeden direkt film olmalıymış sanki..