20.5.12

rıtkacadat ümülö ılnac reh



o gün ne mi oldu



sabah evden çıktım

mersedes cipimin

kapısını aralayan şoföre

orta parmağımı gösterdim

anlamış ve burulmuştu garibim

bugün metrobüse binecektim






kızıltoprak'tan çevre yoluna çıkışı

tam ortasından böldüm

keçi yolunu takip ederek

söğütlüçeşme'ye döndüm

ne keçi ne söğüt ne çeşme

ne de söğütlü çeşme gördüm



tren istasyonunu alttan aştım

metrobüse ulaştım

orta kapıyı hizalayan gruba

arkadan yanaştım

huylananlar oldu

üstüme alınmadım



ikinci araçtan sonra

oturma garantisi kaptım

gelen üçüncüye

saygısızca atladım

gidiş istikâmetinin aksine

cam kenarına kuruldum

o geleceğe giderken

ben geçmişime baktım



geçen her saniyemi

pencereden izledim

önümde bir yığın mazi

fikirtepe'ye vardım

ne akıl ne fikir vardı

ne de fikirden bir tepe



maziye bakmaktan çabuk sıkıldım

geçmiş geçmişte kalmıştı

önümüzdeki maçlara baktım



kulaklığımın iki ucunu

iki ayrı kulağıma taktım

telefonu aradım bulamadım

elimde kalan fişe

uzun uzun baktım



büslerde prizsiz kaldım

yavruağzı tişörtlünün

şeker pembe telefonuna

umarsız bakakaldım



uyumuşum



zincirlikuyu'daydım

depderin kuyuya baktım

paslı zincirimi

birden içine boşalttım

mahşer gürültüsüyle yükselen

kara kızıl suyuna

komşufırın ekmeği bandım



uyandım ki

metrobüs kıyam etti

cümle yolcular secde



sahibesiz pembe telefonu

alnımın çatında hissettim

eşsiz fişimi düşündüm

gözlerimle arandım

yavru ağızlının 

yarı açık avcundaki

sağ kulağımı tanıdım



gelecek istasyon burhaniye

anonsuyla buhrana girdim

ıssızlık durağının

durağan ısı oldum



kırk yıllık köprü ayağının

bacak olduğuna hükmettim

deniz havası iyi geldi sanki

açıldım

avrupalı bacakların arasından

kollayca kaydım



uyumuşum ki

bir kez daha uyandım

uykulara doyamadım

uyanmalara kanamadım



rükuya durmuş metrobüs

son kez konuştu

zincirlikuyu

bu yöndeki son istasyondu



beyaz mermerde parlayan

yeşil neon harfler

gözümü aldı

ben ezberden okudum

uçarak girdim kapıdan



uyumuşum