26.8.12

360 :: Hayat Çizgisinde Yalpalayan İnsana Dair


Memleketi olan Slovakya'nın Bratislava kentiyle, telekızlık yaparak da olsa para kazanmaya çalıştığı Viyana arasında -malûm işine bulaştırmadığı kız kardeşiyle birlikte- mekik dokuyan bir genç kadını tanıtarak başlayan film, farklı şehirlerde, farklı yaşamlar süren bir takım insanların dünyasına daha kamera doğrultarak devam eder; ve nihayet, başladığı yere ve de kişilere dönerek sona erer..

Bu arada, Paris, Londra, Denver ve Phoenix gibi kentleri dolaşan yapım, 'her an sahne ve dekor değiştiren' bir takım tesadüflerin oluşturduğu hayatın bu özelliğini vurgulayarak, 'unutkan insan'a hatırlatma görevini yerine getirir..

360, adının hakkını vererek bir daire oluşturmak için, başlangıçtaki öyküye finalde de dönüyor; ama bu durum hem içerik hem de biçimsel bir zorlamayı da beraberinde getiriyor..




Oysa hayat denen şey, çember değil de bir çizgiden ibarettir ve o çizgi, kendi içinde hareket etmekten başka çaresi olmayan her insanı içine alabilecek kadar da geniştir..
Ne olup bitecekse, her şey orada olup bitiyor..
Ve o çizgi, sağ kalıp da yola devam edebilenler için hep aynı yerde duruyor ve sonsuza dek de uzanıyor..

Anlık ve derinleşmesi oldukça zor ilişki başlangıçlarını güzelce kotaran; ancak, daha fazlası için yetersiz kalan bir senaryoya sahip filmin -haddini aşarak- seslenmeye kalkıştığı kesimleri şöyle bir sayayım dedim de şaştım kaldım valla..




Evliler, bekârlar, bırakıp da gidenler; içgüdülerinin zorlayıcı gücüne hemen teslim olanlar, bu güce direnenler ya da bu gücü romantik pudralarla maskeleyerek aşka dönüştürmeyi tercih edenler; ihanet edenler, ihanete aynen yanıt vermeye kalkışarak yürek yangınını soğutmaya kalkışan umarsızlar; artık alışkanlık haline gelen ilişkilerden sıkılanlar; dinsel ve toplumsal engellere takılanlar..

Daha çok erkekler açısından dillendirilir, ama erkek-dişi her insanın doğasına tamamen ters hatta zararlı bir kurum olan evliliğin, çıkmazları üzerine bir deneme de denebilir bu film için..




Evlilik 'kurumsal' olduğu için daha bi sosyal sorun gibi duruyor; ama yaşattığı kişisel trajedi açısından, evlilik dışı beraberlikleri de aynı kapsamda değerlendirebiliriz..
Her evlilik ya da birliktelik önünde sonunda ve muhakkak bir ihanetle, bir ayrılıkla sekteye uğrayacaktır..
Bunun sonrasında dahi sürdürülmeye çalışılan o ilişki, tamamen ölmese de kesinlikle bir bitkisel hayattan ibarettir..

Cidade de Deus (2002) ve Blindness (2008) gibi iki iyi filmin yönetmeni olarak tanıdığımız Fernando Meirelles, kadrosunu çok iyi oyuncularla oluşturduğu bu son filminde ezeli ve ebedi bir sorunsala, kadın-erkek ilişkilerine odaklanıyor..




Bunu yaparken alışılmıştan farklı bir yöntem izleyerek, filmi bölümlere ayırıyor ve farklı sekanslarda -bazıları diğerine geçiş yapsa da- farklı kişi ve de meselelere değiniyor..
Lâkin, değindiği her öyküyü -çok odaklı yapısı icabı- yeterince kapsamlı işleyip geliştiremeyince, bu da filmin en güçsüz tarafı olarak göze batıyor..

Bu arada, yeri geldiğinde ekranı bölümlere ayırarak ya da sahneleri birbirlerinin içine kaydırarak yapılan montajın da, filmin durağan haline hareket getiren doğru bir seçim olduğunu düşünüyorum..



Yönetmen: Fernando Meirelles
Senaryo: Peter Morgan
Tür: Dram, duygusal
Oyuncular: Rachel Weisz, Jude Law, Anthony Hopkins
Yapım: İngiltere-Avusturya-Fransa-Brezilya, 2011, 110'

6,5   /10