Kendi türlerinden bir ulus yaratmayı hedefleyen vampirlerin, seri üretime geçerek çoğaldığı 19. Yüzyıl'ın başlarındayız..
Henüz dokuz-on yaşlarındaki
Abraham Lincoln'ün 1818 yılının o meşum gününde
tanık olduğu olaylar, hemen tüm hayatının gidişatını
belirleyecektir..
Minik İbrahim, sevgili annesinin
ölümüne neden olan, kölelerin çalıştığı
büyük bir çiftliğin sahibi olan Jack Barts'tan
intikam almaya yemin etmiştir..
Aradan geçen dokuz yılda
büyüyüp gelişen genç Lincoln, Barts'tan öcünü
almasının o kadar kolay olamayacağını görecektir; çünkü,
o herif bir vampirdir..
Kahramanımız, gaddar vampir tarafından tam öldürülecekken ortaya çıkan vampir avcısı Henry Sturgess tarafından kurtarılır..
Daha sonra bu 'avcı'nın öğrencisi
olarak, tavsiyelerine riayet eden Abraham Lincoln, hem intikamını
alabilmek, hem de bundan sonraki yaşantısını düzenlemek
üzere bir takım kararlar alır..
Gittiği Springfield'de hem çalışıp,
hem hukuk tahsili yapan, hem de önüne çıkan cümle
vampirleri vampir cehennemine gönderen Abraham, bu arada aşık
da olur..
Hocası 'avcı'nın, 'aşk yok, aile
kurmak yok' tavsiyesini böylece pek yerine getiremez; ama, iyi
bir hukukçu olarak siyasete de atılan müstakbel Başkan'ı
karısının yanı sıra, politika ve halk da bağrına basar..
Filmin daha ismiyle karşılaştığınızda vereceğiniz ilk tepki, şaşırmayla karışık bir sırıtış ve hemen akabinde de alaycı bir reddediş olabilir; ki lütfen ayarlarınızla oynamayınız..
Bunun bir nedeni, prestijli bir devlet
büyüğüne duyulan -kromozomlarınıza kadar işlemiş-
saygıysa; diğeri de 'gerçek' bir ismi 'hayali' bir
'meslek'le bağdaştırmayı reddetme refleksimiz olsa gerek..
Müstakbel bir 'Atatürk
Zombilere Karşı' filmine -şiddeti çok daha hiddetli olsa
da- muhtemel tepkimiz de aynı minvalde olacaktır..
Koskoca Abraham Lincoln'ü vampir avcısı yaptığı yetmezmiş gibi, onun başkanlığı sırasında patlayan Amerikan İç Savaş'ının tarafları arasına vampirleri de ekleyen film, Başkan'ın -çocukluğundan itibaren- düzenli olarak tuttuğu günlüklerini kendi 'fantastik' savına delil gösteriyor..
Vampirlik gibi 'sanal' bir olguyu bir
tarihi gerçekliğin tam odağına yerleştiren yapım, saygın
bir şahsiyeti bir nevi süper kahramana dönüştürerek,
'cesur' bir girişimde bulunuyor..
Bu cesaretini -kalıpların içinde
kalarak- daha özgün bir biçim yaratmada kullanamıyor
belki ama, kendisini keyifle izletmeyi de başarıyor..
Gerçekliği olan tarihi bir
devlet adamıyla, fantastik bir hayal ürünü olan
vampirleri, komedi ya da absürtlükten tamamen uzak durarak
tam bir 'devlet ciddiyetiyle' bir araya getirmek, beklenenin aksine
seyirciye büyük bir çelişki yaşatmıyor..
Hatta, bir yandan bunun gerçek
olma ihtimalini düşündürürken, öte yandan
fantezinin çarpıcılığı konunun ciddi tarafını
törpüleyerek, kendine özgü bir mizahın ortaya
çıkmasını da sağlıyor..
Finalin finalinde zamanımıza gelen film, vampir avcısı Henry Sturgess'i bir barda -tıpkı bir zamanlar genç Lincoln'e yaklaştığı gibi- genç bir adama yaklaşırken gösterir..
Bu kişinin Başkan Obama olma
olasılığı hiç de düşük değildir..
Son olarak, Lincoln'ün, 'Tarih
savaşları hatırlar, dökülen kanları değil.' özlü
sözünü konumuza uyarlayarak, 'Tarih vampirleri
hatırlar, içtikleri kanları değil.' diyor ve hepinize iyi
seyirler diliyorum..
Abraham Lincoln: Vampire Hunter /
Vampir Avcısı: Abraham Lincoln
Yönetmen: Timur Bekmambetov
Senaryo: Seth Grahame-Smith
Tür: Aksiyon, fantastik, korku
Oyuncular: Benjamin Walker, Rufus
Sewell, Dominic Cooper
Yapım: ABD,2012, 105′
3 / 5