18.8.12

TRT'nin İmagine ile İmtihanı



Dün gece Londra Olimpiyatları'nın kapanış törenindeydim..

Yok, Kültür Mafyası akıl edip de beni Londra'ya falan göndermiş değil..
Tamamen kendi imkânlarımla izliyordum töreni..
Evimdeki, üç kişi kapasiteli kanepede uzanarak ve televizyona bakarak..

Vay be!.
Açılışta da benzeri hislere kapılmıştım; ama adeta, 'Dünden Bugüne Britanya Müziği Festivali' sergileyen bu kapanışa bakıp da şaşkınlığa düşmemek imkânsızdı..

Onların yarattıkları Pop ve Rock canavarlarının adlarını -nasıl bir dejenerasyondan geçmişsem artık- çocukluktan itibaren dahili bellek kartına tek tek kaydetmiş biri olarak, peşpeşe sıralanmış bunca müzisyeni (Epeyi bi isim de elekten geçirilmiş o ayrı.) tekrardan anımsamanın şaşkınlığıydı bu..



Sonra da düşündüm kara kara..
Biz de olimpiyatlara adayız ya..
Korkmayın, şimdi coşup da yok kebabımız var, yok gözlememiz var, yok misket havamız var gibisinden espriler yapmaya kalkışmıcam..

Adamların dün gece sıraya dizdiği en 'kıçı kırık' popçusunu, en 'eksik etek' mankenini bile akrabamın çocuğundan çok daha iyi tanıyordum yahu..
Peki dünya, bizim içimizden çıkma hangi şarkıcıyı, hangi türkücüyü tanıyordu?
Bakın tekil konuşuyorum..

Evet aynen..
Benim de aklıma gelen tek isim Tarkan!.
O da şüpheli aslında..
Sadece iyimser bir tahminle ekledim, dünyada tanınma ihtimali olan bu tek Türkiyeli müzisyeni..
Öyle ki, onun en meşhur şarkısı olan Şımarık'ı, Kiss Kiss adıyla söyleyerek ünlenen Holly Valance'ın Tarkan'dan çok daha fazla tanındığına dair iddiaya bile girerim..




Gelelim TRT'nin imtihanına..

Olimpiyat yayını yapan kuruluşlar arasında bir sıralama yapılsa küme düşeceği kesin olan TRT'yi öyle uzun uzun eleştirecek değilim..
Bana kalsa kendilerine zaten göz ucuyla bile bakmaz, Eurosport'tan şaşmazdım..
Ancak Eurosport -doğal olarak- bizim sporcuların her maçına koşturamadığı için TRT'ye de muhtaçtım..

Kurumun -spiker niyetine- neresinden çıkardığı meçhul, diksiyonundan sunumuna kadar yerlerde sürünen, milliyetçiliği ırkçılığa, Müslümanlığı dinciliğe dönüşmüş o bir takım adamların böğürmelerini çekmek zorunda kaldım..

(Bu arada, atletizm yayınları sırasında ortaya çıkan, huzur veren ses tonu, yerinde ve gerektiği kadar konuşması, bilgili ve de isabetli yorumlarıyla parlayan Ayşegül Baklacı'dan bahsetmezsem hakkını yemiş olurum.. Eski bir atlet olan ve büyük ihtimâl TRT'ye 'yanlışlıkla' yorumcu seçilmiş Baklacı'nın, kurumun Londra'da topladığı tüm sunucu ve de yorumcularının kalite toplamını aştığını söylemek mümkün.)




İşte dün gece, Cimbom'un Süper şampiyonluğunu ilan ettikten sonra zaplayarak döndüğüm kanal TRT çıkınca, Olimpiyat'ı da orada kapatmak zorunda kaldım..

(Takımın gol atmış ve alabildiğine coşmuşken yaktığın o kahrolası meşaleyi tribünden sahaya fırlatarak oyunun durmasına ve istim üstündeki futbolcunun soğumasına neden olan ey gerzek Cimbomlu! Sana diyecek lafı bulmakta zorlandığımın farkında değilsin di mi?)

Kimler çıkmadı ki stada ya da sahneye..
İşte John Lennon!

Hemen yukarıdaki parantez içinde tutmakta zorlandığım, dünyanın o en salak holiganının bir benzeri tarafından, 1980'de katledilen büyük müzisyen..
Kendisi değil ama, oluşturulan çeşitli suretleriyle oradaydı Lennon..
Çocuk korosunun söylediği İmagine ile insanlara barışı, kardeşliği, paylaşmayı öneren; bunun için de en azından hayal etmelerini isteyen John Lennon..




TRT spikeri de galiba -şimdi aynen benim olduğum gibi- gaza gelmiş olacak ki, parçanın sözlerini tercüme etmeye başladı..
"Ülkelerin, sınırların olmadığını hayal et, tüm insanların barış içinde yaşadığını." falan derken susuverdi arkadaş, müzik devam ediyor ama bizimkinde tık yok..
Az önce şakır şakır çevirdiği İngilizce'yi unutmuş olamaz..
Ama gel de, 'No religion too.' kısmını çevir bakalım..
Tıpkı Gemide filminde Erkan Can'ın dediği gibi:"Adamın götünden kan alırlar Kâmil, kan!"

Tabii ki 'zavallı' spikeri suçlamıyorum..
Onu -yeri geldiğinde- sessizliğe mahkûm kılan, hayal kurmasına bile yasak koyan o baskıcı güce lanet ediyorum..
Lennon'ın özgürce ve rahatça ağzından çıkan o sözler, çok ağır gelmişti spikere..
Bir hevesle ve hatta tamamen içinden gelerek, coşarak başlamıştı sözlerine; ama, gerçek kafasına dank ettiğinde susuverdi..
"Ölümler, öldürmeler de olmasın." falan diyerek, kapattı giderek tehlikeli olmaya başlayan bu mevzuyu..

O değil de, sunucu, "Savaşlar, ölümler olmasın." derken, çevirmekten caydığı o sözleri -dolaylı da olsa- açıklamış oluyordu bi bakıma..
İstemeden ama gayet net!  


 (İşbu yazı Kültür Mafyası'nda yayınlanmıştır.) 


1 yorum:

  1. Keşke çevirebilseydi, keşke.
    Ama öyle bir memlekette yaşadığımı uzun vadede dahi pek hayal edemiyorum.
    Bir de dünya çapında tanınmış sanatçı konusunda sadece Tarkan yok. Hasan Cihat Örter var, Barış Mançoyu da sayabiliriz sanırım naif bir bakış açısıyla :)
    Tarkan gibi gel geç değil de bu gibi kıymetli sanatçılarımızla anılmak daha önemli bence.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil