Dün gece Londra Olimpiyatları'nın
kapanış törenindeydim..
Yok, Kültür Mafyası akıl
edip de beni Londra'ya falan göndermiş değil..
Tamamen kendi imkânlarımla
izliyordum töreni..
Evimdeki, üç kişi
kapasiteli kanepede uzanarak ve televizyona bakarak..
Vay be!.
Açılışta da benzeri hislere
kapılmıştım; ama adeta, 'Dünden Bugüne Britanya Müziği
Festivali' sergileyen bu kapanışa bakıp da şaşkınlığa
düşmemek imkânsızdı..
Onların yarattıkları Pop ve Rock
canavarlarının adlarını -nasıl bir dejenerasyondan geçmişsem
artık- çocukluktan itibaren dahili bellek kartına tek tek
kaydetmiş biri olarak, peşpeşe sıralanmış bunca müzisyeni (Epeyi bi isim de
elekten geçirilmiş o ayrı.) tekrardan anımsamanın
şaşkınlığıydı bu..
Sonra da düşündüm kara
kara..
Biz de olimpiyatlara adayız ya..
Korkmayın, şimdi coşup da yok
kebabımız var, yok gözlememiz var, yok misket havamız var
gibisinden espriler yapmaya kalkışmıcam..
Adamların dün gece sıraya
dizdiği en 'kıçı kırık' popçusunu, en 'eksik etek'
mankenini bile akrabamın çocuğundan çok daha iyi
tanıyordum yahu..
Peki dünya, bizim içimizden
çıkma hangi şarkıcıyı, hangi türkücüyü
tanıyordu?
Bakın tekil konuşuyorum..
Evet aynen..
Benim de aklıma gelen tek isim
Tarkan!.
O da şüpheli aslında..
Sadece iyimser bir tahminle ekledim,
dünyada tanınma ihtimali olan bu tek Türkiyeli müzisyeni..
Öyle ki, onun en meşhur şarkısı
olan Şımarık'ı, Kiss Kiss adıyla söyleyerek ünlenen
Holly Valance'ın Tarkan'dan çok daha fazla tanındığına
dair iddiaya bile girerim..
Gelelim TRT'nin imtihanına..
Olimpiyat yayını yapan kuruluşlar
arasında bir sıralama yapılsa küme düşeceği kesin olan
TRT'yi öyle uzun uzun eleştirecek değilim..
Bana kalsa kendilerine zaten göz
ucuyla bile bakmaz, Eurosport'tan şaşmazdım..
Ancak Eurosport -doğal olarak- bizim
sporcuların her maçına koşturamadığı için TRT'ye
de muhtaçtım..
Kurumun -spiker niyetine- neresinden
çıkardığı meçhul, diksiyonundan sunumuna kadar
yerlerde sürünen, milliyetçiliği ırkçılığa,
Müslümanlığı dinciliğe dönüşmüş o bir
takım adamların böğürmelerini çekmek zorunda
kaldım..
(Bu arada, atletizm yayınları
sırasında ortaya çıkan, huzur veren ses tonu, yerinde ve
gerektiği kadar konuşması, bilgili ve de isabetli yorumlarıyla
parlayan Ayşegül Baklacı'dan bahsetmezsem hakkını yemiş
olurum.. Eski bir atlet olan ve büyük ihtimâl TRT'ye
'yanlışlıkla' yorumcu seçilmiş Baklacı'nın, kurumun
Londra'da topladığı tüm sunucu ve de yorumcularının kalite
toplamını aştığını söylemek mümkün.)
İşte dün gece, Cimbom'un Süper
şampiyonluğunu ilan ettikten sonra zaplayarak döndüğüm
kanal TRT çıkınca, Olimpiyat'ı da orada kapatmak zorunda
kaldım..
(Takımın gol atmış ve alabildiğine
coşmuşken yaktığın o kahrolası meşaleyi tribünden sahaya
fırlatarak oyunun durmasına ve istim üstündeki
futbolcunun soğumasına neden olan ey gerzek Cimbomlu! Sana diyecek
lafı bulmakta zorlandığımın farkında değilsin di mi?)
Kimler çıkmadı ki stada ya da
sahneye..
İşte John Lennon!
Hemen yukarıdaki parantez içinde
tutmakta zorlandığım, dünyanın o en salak holiganının bir
benzeri tarafından, 1980'de katledilen büyük müzisyen..
Kendisi değil ama, oluşturulan
çeşitli suretleriyle oradaydı Lennon..
Çocuk korosunun söylediği
İmagine ile insanlara barışı, kardeşliği, paylaşmayı öneren;
bunun için de en azından hayal etmelerini isteyen John
Lennon..
TRT spikeri de galiba -şimdi aynen
benim olduğum gibi- gaza gelmiş olacak ki, parçanın
sözlerini tercüme etmeye başladı..
"Ülkelerin, sınırların
olmadığını hayal et, tüm insanların barış içinde
yaşadığını." falan derken susuverdi arkadaş, müzik
devam ediyor ama bizimkinde tık yok..
Az önce şakır şakır çevirdiği
İngilizce'yi unutmuş olamaz..
Ama gel de, 'No religion too.' kısmını
çevir bakalım..
Tıpkı Gemide filminde Erkan Can'ın
dediği gibi:"Adamın götünden kan alırlar Kâmil,
kan!"
Tabii ki 'zavallı' spikeri
suçlamıyorum..
Onu -yeri geldiğinde- sessizliğe
mahkûm kılan, hayal kurmasına bile yasak koyan o baskıcı
güce lanet ediyorum..
Lennon'ın özgürce ve rahatça
ağzından çıkan o sözler, çok ağır gelmişti
spikere..
Bir hevesle ve hatta tamamen içinden
gelerek, coşarak başlamıştı sözlerine; ama, gerçek
kafasına dank ettiğinde susuverdi..
"Ölümler, öldürmeler
de olmasın." falan diyerek, kapattı giderek tehlikeli olmaya
başlayan bu mevzuyu..
O değil de, sunucu, "Savaşlar,
ölümler olmasın." derken, çevirmekten caydığı
o sözleri -dolaylı da olsa- açıklamış oluyordu bi
bakıma..
İstemeden ama gayet net!
(İşbu yazı Kültür Mafyası'nda yayınlanmıştır.)
Keşke çevirebilseydi, keşke.
YanıtlaSilAma öyle bir memlekette yaşadığımı uzun vadede dahi pek hayal edemiyorum.
Bir de dünya çapında tanınmış sanatçı konusunda sadece Tarkan yok. Hasan Cihat Örter var, Barış Mançoyu da sayabiliriz sanırım naif bir bakış açısıyla :)
Tarkan gibi gel geç değil de bu gibi kıymetli sanatçılarımızla anılmak daha önemli bence.
Sevgiler.