Güzelliğiyle göz kamaştıran
genç bir kadın olan Anna Karenina (Keira Knightley), Rus
siyasetinin önemli isimlerinden biri olan Karenin (Jude Law)’le
evlidir..
Bir erkek çocuk sahibi olan ve
St. Petersburg’da üst düzey bir yaşam konforu içinde
hayatını sürdürürken, 'mutlu bir kadın' imajı
veren Anna, çapkın bir bürokrat olan erkek kardeşi
Oblonsky (Matthew Macfadyen)’den gelen, karısı Dolly (Kelly
Macdonald) ile bozuk olan arasını düzeltmesini isteyen bir
mektup sonrası Moskova’ya gider..
Bu yolculuk sırasında tanıştığı
Kontes Vronsky (Olivia Williams)'nin genç ve yakışıklı bir
subay olan oğlu Vronsky (Aaron Taylor-Johnson)'yi görür
görmez çarpılan Anna Karenina için, o eski dingin
yaşantının sonu da gelmiş gibidir..
Moskova’daki evin ziyaretçilerinden
biri de, romantik ve 'idealist' bir çiftçi olan Levin
(Domhnall Gleeson)’dir..
Oblonsky’nin bu yakın arkadaşı,
Dolly’nin küçük kız kardeşi Kitty (Alicia
Vikander)'ye, Kitty de Anna'nın çarpıldığı Vronsky’ye
âşıktır..
Bu sırada düzenlenen büyük baloda, Vronsky’nin gözlerini Anna’dan alamadığını, evli Anna’nın da bu genç adamın ilgisine karşılık verdiğini gören Kitty, hüsrana uğramıştır..
Karşı koyamadığı bir aşka doğru
sürüklenen Anna, Vronsky'den kaçıp kocasına ve
aile yaşantısına geri döner dönmesine ama, ne hakkında
çıkan dedikodular durulur, ne de yüreğinde yanmakta
olan aşk ateşi söner..
Çok kötü bir duruma
düşen Bay Karenin'in, karısına verdiği ültimatomların
hiçbiri, aşkın büyüleyici etkisindeki Anna'yı
biraz olsun bile ırgalamaz..
Yetiş ya Komünizm!
'İşi ve niyeti iyi' bir kocaya sahip
olmanın, ayrıca eline bir de çocuk tutuşturmanın, bir
kadını mutlu etmeye, onu sadık bir eşe çevirmeye
yeteceğini sanan gerzek bir düşüncenin ortaya koyduğu
evrensel bir yanlışın destanıdır aslında Anna Karenina..
Oysa, insan doğasını küçümseyerek, o içgüdüyü evlilik denen bir takım düzmece yasalarla zapturapt altına almaya çalışmak, hiçbir tarafa mutluluk getirmeyecek bir müdahaledir..
Ve bu durum aynı zamanda, mutlak
acıyla bitecek trajik sonların 'resmi' üretiminin de bir
belgesidir..
Daha çok -toplum içindeki-
kadını ve kadınlık hallerini ön plana alarak irdeleyen bir
metne sahip gibi görünen film, aslında her cinsiyetin,
yani salt insanın kendi benliğiyle ya da doğayla ve de toplumla
-mücadele tarafı daha baskın- olan ilişkisine bakış
atıyor..
Öte yandan, Rus İmparatorluğu'nun o yıllardaki yöneticilerini ve zenginlerini içeren kaymak tabakasının, Batı uygarlığı özentisiyle debelenen debdebesine ve de sosyal uçurumun derinliğine tanık olunduğunda, insanın içinden, "Yetiş ya Komünizm!" deyu bağırmak geliyor..
Herhangi bir hikayeyi tiyatro dekorunda
anlatma çabası, kuşkusuz ki görülmemiş bir yöntem
değil..
Ancak burada gözlenen, genelde
sahnede başlayıp sahne önüne, oradan da her yere taşan
'teatrel plato' anlayışıyla film, neredeyse benzersiz bir hâl
alıyor..
Kapsamı içine müziği ve dansı da sokan bu teatralliğe eklenen stilize anlayışın, oldukça farklı bir estetik sonuç ortaya koyduğunu görüyoruz..
Yönetmenin biraz da farklı şeyler
yapma endişesi yüklü, ama gerçekten 'delice' bir
cesaretle giriştiği bu kendine has yorumu izlerken,"Buna ne
gerek var?" sorusu, sık sık akla geliyor.. Dolayısıyla bu
durum, filmi izlemeyi güçleştiren bir engel gibi de
duruyor..
Ama öte yandan, bu yapılanın bir
sanatsal tercih olduğunu, yapanın da haza bir sanatçı
olduğunu kabul ederek saygı duymamak da mümkün değil..
Ancak, Anna'yı intihara kadar
götürecek 'trajik' sürecin yeterince işlenmemesi ve
sona doğru yaratılması gereken 'climax' etkisinin bir türlü
oluşamaması, bana göre filmin en büyük eksikliği..
3.5 / 5
Yönetmen: Joe Wright
Senaryo: Ton Stoppard, Leo Tolstoy
Tür: Dram
Oyuncular: Keira Knightley, Jude Law,
Aaron Taylor-Johnson
Yapım: İngiltere, 2012, 129'
Filmi henüz seyretmedim, zaten yazıyı da şu noktadan sonra dikkatle okuyamadım:
YanıtlaSil-'İşi ve niyeti iyi' bir kocaya sahip olmanın, ayrıca eline bir de çocuk tutuşturmanın, bir kadını mutlu etmeye, onu sadık bir eşe çevirmeye yeteceğini sanan gerzek bir düşüncenin ortaya koyduğu evrensel bir yanlışın destanıdır aslında Anna Karenina..
Ne muhteşem ve acı bir tespittir.
Film hakkında çok güzel kritik yapmışsın.Şahsen ben filmi çok beğendim Keira Knightley'ın oyunculuğu zaten tartışılmaz ayrıca Jude Law'ı izlemek ayrı bir zevk.
YanıtlaSil