Genç bir baba, geçirdiği
cinnet sonucu, iş ortaklarını ve ayrı olduğu eski karısını
öldürdükten sonra kapıldığı panik duygusuyla iki
küçük kızını kaptığı gibi, arabasını karla
kaplı yollara vurmuş; deli gibi sürdüğü arabanın
kontrolünü, bir süre sonra tamamen kaybedince de, iki
kızının da içinde bulunduğu araçla birlikte
uçurumdan aşağıya uçmuştur..
Neyse ki ufak sıyrıklarla kurtulan bu
üçlü, ormanın içinde ilerlerken, terk
edilmiş bir evle karşılaşırlar..
Bu tekinsiz evde adeta yıllar boyu
birilerinin gelmesini bekleyen bir 'şey' vardır..
Çok geçmeden babaları da
ortadan kaybolunca, Victoria (Megan Charpentier) ile Lilly (Isabelle
Nélisse), vahşi doğada yapayalnız yaşamak zorunda
kalırlar..
Her yerde onları arayan amca Lucas
(Nikolaj Coster-Waldau), beş yıl sonra onları bulduğunda, kızlar,
adeta vahşi ve ürkek birer hayvana dönüşmüş
gibidirler..
Bir Rock grubunda bas çalan
sevgilisi Annabel (Jessica Chastain) ile birlikte yeğenlerini
sahiplenen ressam amca Lucas, çocukları tedavi ettirmeye
çabalarken, bir de kızlar üzerinde hak iddia eden
Teyze'yle uğraşmak zorunda kalır..
Zavallı çocukların normale
dönmesi hiç de kolay olmayacağı gibi, ormandan şehre
dönerken, yanlarında Mama'yı da mı getirmişlerdir ne..
Filmin 'gururla sunan' ünlü
yapımcısı Guillermo del Toro, Don’t Be Afraid of the Dark
(2010)'tan sonra korku türünün yeni bir hayal
kırıklığıyla daha karşımızda..
Anlaşılan o ki, yine yapımcısı
olduğu El orfanato (2007) ile bir zamanlar şahane bir iş yakalayan
dostumuzun 'Bir daha' arayışları devam edecek..
Filmin başlarında ben nedense,
çevreci mesajı olacak, hatta işi 'doğa ana'ya dahi
bağlayabilecek sıradışılıkta ve fantastik bir öykü
beklerken; çocuğunu yitirmiş bir anne ile annesini yitirmiş
çocukların dramını hortlak unsuruyla süslemiş,
sıradan bir korku filmiyle karşılaştım..
Tamam, kötü bir film denemez
belki ama, böyle bir insani dramı tüm sinemasal araçları
kullanarak alabildiğine sömüren, bin yıllık korku
sinemasının kalıplarına sıkı sıkıya bağlı, hem biçim,
hem de içerik olarak 'tutucu' bir yapım olduğu kolaylıkla
söylenebilir..
Başlangıçtaki nispeten
'hortlaksız' bölüm oldukça başarılı bir gerilim
ve korku yaratırken, -üstelik 'komik' görünümlü-
korku unsurunun kabak gibi ortaya konduğu, finale kadar devam eden
uzunca bir kısımla film, sıkıcılıkta sınır tanımaz hale
geliyor..
Olaya bilimsellik katma amaçlı,
kızlarla ilgilenen araştırmacı doktorun -olmasa daha iyi olur-
varlığı ve çalışmaları, filmin akışını iyice
tökezletiyor..
Bu filme kaynaklık eden ve ortasındaki
bir sekansta kendini hatırlatan bir kısa filmle, biz korkuseverleri
önceden heyecanlandıran yönetmen Andrés
Muschietti'ye meğer fazla bel bağlamışız..
'Anneliğin kutsallığı' ya da
vazgeçilmezliği söylemini, 'hortlaklı film' alt türüne
yamayarak boyut katma derdindeki Mama, seçtiği anne
örneklerinin yetersizliği başta olmak üzere, senaryoda
göze çarpan zaaflar nedeniyle, vermeye çalıştığı
trajik atmosferi bir türlü oluşturamayan ve bu
eksikliğini, abarttığı ses efekti ve de müzikle -olmadı-
kelebekli böcekli dijital bezemelerle örtmeye çalışan
bir film..
Mama
Yönetmen: Andres Muschietti
Senaryo: Neil Cross, Andres Muschietti,
Barbara Muschietti
Tür: Korku
Oyuncular: Jessica Chastain, Nikolaj
Coster-Waldau, Megan Charpentier
Yapım: İspanya-Kanada, 2013, 100'
5,5 /10
5,5 /10