14-24
Şubat tarihleri arasında idrak edeceğimiz ve gösterilecek
filmleri, Beyoğlu Cinemaximum Fitaş, İstinye Park Cinemaximum,
Cinemaximum Budak salonlarında izleyebileceğimiz !f İstanbul'un
hazırlıklarına bir an evvel başlasak iyi olacak..
Seyirci
olarak takip etmeyi düşündüğünüz bir film
festivali öncesi, evde yaptığınız 'Görülesi
Filmler Listesi'ni içeren hesaplarınızın kaçta kaçı
sinemada gerçekleşmiştir acaba.. Sizi bilemem ama benimkini
hemen söyleyeyim : Tam bir hayâl kırıklığı!.
!f
İstanbul için yaptığım bu son listenin de, benzeri bir
akıbete uğrayacağını şimdiden söyleyebilirim..
Üstelik öte yandan, bazı 'şahsi ve kurumsal' engellere takıldığından, çoğu filmden mahrum da bir liste bu..
Bu 'engeller' mevzusuna
hiç girmeden devam edecek olursam; aşağıda sıraladığım,
animasyon, belgesel ve kurmacadan oluşan bu filmleri, -hem daha
kapsamlı bir bilgi vermek, hem de kolaya kaçmak amacıyla-
resmi tanıtım yazılarıyla size aktarıyorum..
Artık ne kadarı
kısmet olacak bilemiyorum ama, filmleri izledikten ve festivali de
bitirdikten sonra, aynı filmlerden, bu kez kendi yorumlarımla
yeniden bahsetmek üzere, hepinize saygılarımı sunuyorum..
Consuming
Spirits /
Ruhları Tüketmek
Yönetmen:
Christopher Sullivan
"Tam
teşekküllü animatör Christopher Sullivan, Ruhları
Tüketmek’te aşkla işlenmiş ve uzun yılların emeği
sonucunda ortaya çıkmış bir iş sunuyor. Sullivan, tamamen
bağımsız bu şaheseri gerçekleştirmek ve gerekli parayı
bulmak için on yıldan fazla zaman harcamış. Sanat ruhu bu
değilse, nedir? Sullivan, siyah-beyaz karalamalardan, neredeyse üç
boyutlu gibi duran modellere kadar pek çok animasyon tekniğini
bir arada kullanmış. Hikâye, aynı gazetede çalışan
ve ilk anda birbirlerini yalnızca uzaktan tanıyormuş gibi görünen
üç kişi etrafında şekilleniyor. Gelişen olaylar bu
kişilerin geçmişlerinin aslında fazlasıyla iç içe
geçmiş olduğunu ortaya koyuyor. Onların ve ilişkilerinin
derinliklerine indikçe, biz de kahkahadan duygusallığa
geçiyoruz. Filmin animasyon stili de hem karakterlerin
psikolojilerini hem de ustanın hafıza, fantazi ve gerçeklik
gibi kavramları algılayışını yansıtacak şekilde değişiyor."
Blood
Brother
/ Kan Kardeşim
Yönetmen:
Steve Hoover
Oyuncular:
Steve Hoover, Rocky Braat
"Arayışta
olan binlerce Batılı gibi Rocky Braat da 2008’de sırt çantasıyla
Hindistan’ı ziyaret etmektedir. Bir gün Chennai’da HIV’li
yetimlerin kaldığı bir kuruma götürülür.
Halbuki çocuk seven bir adam değildir. Ama orada tanıştığı
çocuklar bir türlü aklından çıkmayınca her
şeyini satıp Hindistan’a taşınma kararı verir. Çocuklarla
iç içe, onlar gibi yaşamaya başlar. Rocky’nin
çocukluk arkadaşı olan yönetmen, sonunda merak edip
arkadaşının peşinden Hindistan’a gidince ortaya bu yıl
görebileceğiniz en etkileyici filmlerden biri çıkar.
Çocukların Rocky’e ihtiyacı olduğu kadar, Rocky’nin de
onlara ihtiyacı olduğunu görürüz. Yaşamanın ancak
sevdikçe ve sevildikçe anlam kazanabileceğini gün
be gün birlikte öğrenirler. Filmin konusu kulağa klişe
geldiyse bir kere daha düşünün deriz. Kan Kardeşim
mütevazılığı, dürüstlüğü ve sevginin
iyileştirici gücüne dair anlattığı hikâyeyle
aklınızdan, daha da önemlisi kalbinizden, çıkmayacak."
Museum
Hours
/ Ziyaret Saatleri
Yönetmen:
Jem Cohen
Oyuncular:
Mary Margaret OHara, Bobby Sommer, Ela Piplits
"Anna,
Montreal’den Viyana’ya kuzeninin hastalığı nedeniyle gelmiş
ve şehrin büyüsüne kapılmış bir ziyaretçi.
Johann ise günlerini Bruegel ve diğer sanat eserleri üzerine
düşünerek ya da ziyaretçileri inceleyerek geçiren,
Viyana’daki muazzam Sanat Tarihi Müzesinin bir güvenlik
görevlisi. İkisinin yolları müzenin ziyaret saatleri
sırasında kesişir. Arkadaş olurlar. Sanat, hayat ve şehir
üzerine fikir yürüttükleri sohbetler, bir şehir
ve müze turundan fazlasına, iki insanın kendilerini ve şehri
keşfedişinin iddiasız bir portresine dönüşür.
Ziyaret Saatleri, artık Jem Cohen’in imzası haline gelmiş olan
gözlemci üslubuyla şekilleniyor ve doymak bilmeyen bir
merakla iki kayıp ruhun içsel coğrafyalarının hikâyesini
anlatıyor. Patti Smith ile Guy Picciotto’nun yapımcılığında
Sanat Tarihi Müzesinin sponsorluğuyla gerçekleştirilen
film, hem leziz bir sanat tarihi rehberi hem de sokaklarında
kaybolacağınız bir şehir senfonisi."
Back
To The Square /
Meydana Dönüş
Yönetmen:
Petr Lom
Oyuncular:
Salwa El-Hossini, Mark Nabil, Wally Ragab, Lamiz Ragab, Sayyd Mohamed
"Mısır’da
Mübarek’i düşüren tarihi devrimin üzerinden
altı ay geçmiş. Beş devrim tanığı hayatlarında nelerin
değiştiğini, nelerin değişmediğini anlatıyor. Ne kazanıldı?
Onlara neler oldu? Gerçek şu ki, insanlar hala askeri rejimin
adaletsizliklerine maruz kalıyor, hala acı çekiyor. Yönetmen
Petr Lom belgesel çekmek için Harvard’daki parlak
kariyerini bırakan ilginç bir adam. Lom, İran’daki
Ahmedinejad rejimini anlattığı Letter to the President adlı
filmiyle dikkatleri çekmişti. Bu belgeselde ise Tahrir
devriminin sadece bir başlangıç olduğunu, demokrasiye
ulaşmak için mücadelenin devam etmesi gerektiğini
anlatıyor. Uyanmanın ve meydana geri dönmenin zamanının
geldiğini vurguluyor. Öyle görünüyor ki
Mısırlılar Lom’u hayal kırıklığına uğratmayacak. Zira
Muhammed Mursi’nin yetkilerini genişletmesine tepki duyan halk
tekrar Tahrir’i dolduruyor."
Efterklang:
Ghost of Piramida
Yönetmen:
Andreas Koefoed
Oyuncular:
Efterklang
"Bir
albümün hayata gelişinin büyülü hikâyesi...
Hem de büyüleyicilikten çok uzak bir mekanda.
Piramida, paslı, çirkin binalardan ve daha iyi zamanlara ait
bir geçmişin hayaletlerinden fazlasını barındırmayan eski
bir Rus maden kasabası. Tarihin, güzel olsun olmasın, her şeyi
gösterişli kıldığının kanıtı. Ve Efterklang’ın çorak
topraklardan yükselen sihirli müziği... Sisli karlı
dağlardan, uyuklayan çimlerden, bata çıka ilerlenen
kara çamurdan, paslı borulardan ve terk edilmiş maden
ocaklarından... Tüm bunlar olurken, kasabanın eski bir sakini,
eski güzel günleri anlatıyor. Kısacası, bu film
gerçekçi, zarif ve uhrevi bir deneyim için
mutlaka izlenmeli."
Parada
/
Yürüyüş
Yönetmen:
Srdjan Dragojevic
Oyuncular:
Goran Navojec, Goran Jevtic, Hristina Popovic, Milos Samolov, Nikola
Kojo
"Yürüyüş,
klişelerle ve stereotiplerle umarsızca oynayarak Balkanlar’daki
homofobiye edepsiz bir şekilde cevap veriyor. Maçolukla
eşcinsel onurunun karşılaştığı bu savaş alanında önce
eski bir suçlu ve savaş gazisi olan Limon’la tanışıyoruz.
Savaş alanındaki bir diğer isim ise Limon’un köpeğini
kurtaran ince ruhlu veteriner Mirko. Mirko’nun aşkı Radmillo ise
geçmiş yıllarda yaşananlara inat, Belgrad’daki Onur
Yürüyüşü’nü gerçekleştirmeye
kararlı. İşte asıl hikâye Limon ve onun kadar maço
arkadaşlarının Onur Yürüyüşü’nün
güvenliğini üstlenmek zorunda kalmalarıyla başlıyor.
Yürüyüş’ün gücü siyaseten doğrucu
bir tavır takınmadan her kesimden izleyiciye seslenebilmeyi
başarmasında yatıyor ve filmi izleyen herkes kalbi yumuşamış
bir şekilde salondan ayrılıyor."
20
little films
/ 20 Küçük Film
Yönetmen:
Apichatpong Weerasethakul, Léos Carax, Jem Cohen, Jean-Luc
Godard, Martin Arnold, Bruce Baillie, James Benning, Stan Brakhage,
Gustav Deutsch, Ernie Gehr, Ken Jacobs, David Lynch, Chris Marker,
Jonas Mekas, Matthias Müller, Peter Tscherkassky, Agnès
Varda
"Viennale,
1995 yılından beri her sene çok sevdiği dünyaca ünlü
bir yönetmenden festivale bir dakikalık küçük
filmler halinde kendi katkılarını yapmalarını istiyor. Birer
fragman gibi düşünülebilecek bu filmler, günümüze
kadar festival için birer girizgâh gibi kullanıldılar.
Ama aslında bu küçük filmler bildiğimiz fragman
kavramından oldukça farklılar; amaçlanan, daha çok
kendi başlarına ayakta durabilen, bağımsız bir sinema anı gibi
işleyebilen küçük filmler yaratmak."
Sans
Soleil
/ Güneşsiz
Yönetmen:
Chris Marker
"Güneşsiz,
1965 yılının İzlanda’sında, bir kır yolunda el ele yürüyen
üç çocuğun görüntüsüyle
açılır. Aynı anda bir dış ses, bize isimsiz bir
anlatıcının mektuplarını aktarmaya başlar. Dünyanın dört
bir yanından yüzlerce imge akın eder ekrana; bazen ince
bağlantılarla birbirini yankılayan, bazen birbirini tamamlayan,
bazen de çarpışıp patlayan imgeler. Japonya’dan, Gine’nin
Bijago Adaları’ndan, Capa Verde’den görüntüler ve
sesler... Dünyanın dört bir yanını dolaştığını ve
hâlâ ilgisini çeken tek şeyin sıradanlık
olduğunu söyleyen bir anlatıcının mektupları aracılığıyla
kamera bizi yeraltı pasajlarında, pazar yerlerinde, uçsuz
bucaksız kumsallarda gezdirir; dinsel ayinlere, sokak gösterilerine,
kutlamalara tanık eder. Marker’ın başyapıtı Güneşsiz,
aynı anda hem antropolojik bir araştırma, hem zaman kavramı
üzerine felsefi bir deneme, hem de şiirsel bir sinema örneği
olan eşsiz bir yapım. "
Devremülk
Yönetmen:
Ufuk Aksoy
Oyuncular:
Gökçe Deniz Balkan, Melike Arslan
"Bazen
tek başına bir ev ya da bir evde tek başınalık çok iyi
gelir. Hele ki şehirden kaçabiliyor ve puslu bir adaya
gidebiliyor ve o evi orada bulabiliyorsanız. Bu genç kadın
da geçirdiği kötü günlerin ardından
yalnızlığın iyileştiriciliğine inanıyor ve bir arkadaşının
anahtarını verdiği adadaki eve sığınıyor. Puslu bir adanın
kış halinin tüm melankolik elementleri mevcut, yazın
cıvıltılı anılarını bile silip atan cinsten. Kimseye
rastlamadan geçen dört günün ve insanın
kemiklerine işleyen yalnızlığın haleti ruhiyesi, kapıda dönen
başka bir anahtarın sesiyle yırtılıyor, aynı evden medet uman
başka bir kadın. Yapacak başka bir şey yok, bu geceyi birlikte
geçirecekler. En iyisi bir şişe şarap açıp sohbet
etmek. Kayıplarından ve kaçışlarından konuşmak"
Chiri
/
İzler
"İzler,
annesinin halası ile kocası tarafından yetiştirilen yönetmen
Naomi Kawase’nin kısa bir otobiyografik belgeseli. Film, Kawase
doğduğunda bile altmış beş yaşında olan büyük
halasının, doksan beş yaşına girdikten sonraki son günlerinin
samimi bir gözlemi. Halası kaçınılmaz olarak ölüme
yaklaşırken, Kawase de, çoğu büyüdüğü
yerde geçen ve aile meseleleriyle ilgilenen filmlerindeki
temel konuları sorguluyor."
The
Capsule
/ Kapsül
Yönetmen:
Athina Rachel Tsangari
Oyuncular:
Deniz Gamze Ergüven, Sofia Dona, Evangelia Randou, Aurora
Marion, Ariane Labed, Clémence Poésy, Isolda Dychauk
"!f,
sinemanın sınırlarını zorlayanların filmlerini sunmayı çok
seviyor. Bu 35 dakikalık avant-garde proje, yönetmene bir
koleksiyoner tarafından sipariş edilmiş. Modayı yüksek sanat
ve büyük bir ilham kaynağı olarak sunması istenmiş.
Ancak Tsangari bu ilhamı bir adım ileri götürüp
kadının özünü de sergilemeye soyunmuş: imgesini,
ruhunu, etini ve zamanın başından beri çektiği acıyı…
"
Higuita
Yönetmen:
The Boy
Oyuncular:
Angeliki Karistinou, Argiris Thanasoulas, Dafnie Manousou
"Bir
grup insan, ‘Hastalık’tan korunmak için, bir adada kendi
kendilerine sürgüne çekilmişlerdir. Aradan otuz
yedi yıl geçmiştir ve bu kararın sonuçlarına şahit
oluruz. Uygarlığın kalıntıları arasında altı kişi, deliliğin
kıyısında yok oluşa doğru sürüklenirken, amaçsızca
gezinirler ve onlara bir zamanlar bahşedilmiş rolleri oynamaya
devam ederler. 2008 yılında, ilk Keş!f yarışmasında ödül
kazanan Pembe’nin yönetmeni The Boy lakaplı Alex Voulgas’dan
tuhaf ve bir o kadar da hipnotize edici bir film Higuita.
Psikanalatik referanslarla dolu anlatısı hiçbir kurala bağlı
olmadan ilerliyor ve seyirciyi hem görsel hem de işitsel bir
ziyafete davet ediyor. Gerçeküstü ve deneysel
sinemadan beslenen bu küçük ama oldukça
gösterişli film, kaotik ve karanlık bir dünya tasavvur
ederken, sanki Edvard Munch’un ‘Çığlık’ı
kulaklarınıza fısıldanıyormuş gibi bir izlenim bırakıyor."
Beware
of Mr. Baker
/ Dikkat! Bay Baker Var
Yönetmen:
Jay Bulger
Katılımcılar:
Ginger Baker, Eric Clapton, Stewart Copeland
"Gelmiş
geçmiş en iyi davulcu. Şeytan. Allahın sopası. Deli dahi.
Bunlar, Cream grubunun davulcusu Ginger Baker hakkında filmde
yapılan yorumlardan birkaçı. Yorumları yapanlar ise Eric
Clapton, Carlos Santana, Jonny Rotten gibi rock’un devleri.
Baker’ın muhteşem bir davulcu fakat aynı zamanda korkunç
bir adam olduğu konusunda emin olabiliriz. Yönetmenin filmde
Baker’in sopasını burnuna yemesi sanki bu durumun kanıtı gibi.
“Benimle bir probleminiz varsa” diyor Baker, “gelin söyleyin
ve burnuma bir yumruk atın. Sizi dava etmem. Döverim.” Ve
dövüyor da sahiden! Uyuşturucu bağımlılığı Baker’ın
mizacını ve ilişkilerini etkilemiş olabilir ama müzik
tutkusunu köreltmemiş. Onun hakkında ne düşünürsek
düşünelim, adı ödüllü bir belgesele ilham
olacak kadar yaşadı ve aslında kendisi de dünyaya kim
olduğunu gösterebilecek kadar uzun bir süredir yaşıyor."
Zerre
Yönetmen:
Erdem Tepegöz
Oyuncular:
Jale Arıkan, Rüçhan Çalışkur, Özay Fecht
"Zeynep
bu büyük evrende ne kadar yer kaplıyor? İşsizlikle dolu
bir şehirdeki insanların hayatları, uçuşan sayısız
parçacıklar gibi küçücük müdür?
Zerre’de, annesi ve kızıyla hayatını devam ettirmeye çalışan
Zeynep’in, bir tekstil atölyesindeki işinden kovulduktan
sonraki iş bulma mücadelesini izliyoruz. Kamera Zeynep’i bir
saniye bile yalnız bırakmıyor. Zeynep’in dünyası -
Tarlabaşı’nın sokakları ve evleri - karanlık ve klostrofobik.
Zeynep her daim mücadele içinde. Açılış
sahnesiyle bile bizi bir hapishanedeymişiz gibi hissettirebilen
Zerre, çıkışsızlığı ve distopik bir coğrafya olarak
şehrin sıkıntısını iliklerimize kadar işliyor. Bu bir ilk
yönetmenlik denemesi, ancak özenli bir belgesel geçmişini
de hissettiriyor ve işçi sınıfına gerçekçi,
sade bir bakışla selam duruyor."
Aurora
/ Kaybolan Dalgalar
Yönetmen:
Kristina Buožyte
Oyuncular:
Brice Fournier, Frédéric Andrau, Sharunas Bartas
"Yapay
ağ transferi üzerine bilimsel bir çalışmada yer alan
Lukas, komadaki bir hastanın bilincine girebilmek için
sensörlerle kaplanarak sıvı dolu bir tankın içine
girmektedir. İlk başlarda tek gördüğü şey sinirsel
ağ yolları ve elektrokimyasal iletilerin birbiriyle çarpışmasıdır.
Ancak, yavaş yavaş berraklaşan görüntüler bu
dünyada yaşayan çok güzel bir kadının varlığını
ortaya çıkarır. Kimdir bu kadın? Deneyimlediği,
yakınlığını ve tinselliğini gerçekmiş gibi hissettiği
şey gerçekten bu kadının bilinci midir? Yoksa kendi
deneyiminin yarattığı sanrının bir parçası mıdır?
Kristina Buožyte’nin çok basit bir fikirden yola çıkan
ve gerçeküstü atmosferiyle dikkat çeken
filmi, akla varoluşun karmaşıklığıyla ilgili önemli
sorular getiriyor. Aşkın ve tutkunun görsel koreografisini
ustaca inşaa eden Kaybolan Dalgalar şimdiden topladığı bir çok
ödülle bilimkurgu dalında senenin en çok dikkat
çeken çıkışlarından!"
Bye
Bye Blondie
/ Güle Güle Sarışın
Yönetmen:
Virginie Despentes
Oyuncular:
Emmanuelle Béart, Béatrice Dalle
"!f
seyircisi yazar ve yönetmen Virginie Despentes’i Düz Beni
filminden hatırlayacaktır. Hani Orhan Pamuk’un yarısında
çıktığı... Güle Güle Sarışın ise ne Düz
Beni kadar rahatsız edici ne de onun kadar provakatif. Hatta filme
komik bile denebilir. İki genç kız bir rehabilitasyon
merkezinde birbirlerinde aşkı buluyor ama sonrasında ikisi de
kendi yollarına gidiyor. Biri hep punk, diğeri hep arada derede.
Yıllar sonra bu ikili tekrar bir araya geliyor ve dürüst
bir şekilde yaşamadıkları takdirde hem birlikte olamayacaklarını
hem de ayrı yaşayamayacaklarını anlıyorlar. Despentes’in bu
filmdeki en radikal tavrı, lezbiyen bir çift olarak 80’lerin
iki seks ikonunu kamera önüne koyması: unutulmaz ‘Betty
Blue’ Beatrice Dalle ve Manon of Spring’in (1986) erkeklerden
intikam almaya soyunan güzeli Emmanuelle Béart. Film, iki
kadının aşkını anlatırken aynı zamanda Paris’in lezbiyen
yaşamından ve Paris televizyonlarının yapmacık dünyasından
izler sunuyor."
Shut
Up And Play the Hits
/ Sus ve Hitleri Çal
Yönetmen:
Will Lovelace, Dylan Southern
Katılımcılar:
James Murphy, Pat Mahoney, Tyler Pope, Nancy Whang
"James
Murphy, kurduğu LCD Soundsystem grubunu garip bir şekilde dağıtmaya
karar verdi. LCD’nin başarılı bir albüm yayımladıktan
sonra, popülerliklerinin zirvesindeyken harika bir konserle
dağılması, müzik gruplarının nasıl sonlandığını
düşündüğümüzde, oldukça tuhaf
kaçıyor. Rock dünyasını az biraz takip eden herkes
bunun tipik bir son olmadığını bilir ama Murphy de hiç
tipik bir adam değil. Tabiri yerindeyse, jübilelerini 2 Nisan
2011’de Madison Square Garden’da ihtişamlı bir konserle
yapıyorlar. Grubun isteği üzerine siyah/ beyaz giyinen
izleyiciler eğlenmekten, dans etmekten ve ağlamaktan helak
oluyorlar. Murphy de gözyaşlarını tutamıyor. Belgesel, dört
saatlik bu dans ve müzik şölenini kaydederken Murphy’nin
samimi bir portresini de sunuyor. Murphy, hayatının 3 Nisan
itibariyle nereye evrileceğini bilmiyor; hiç plan yapmamış.
Ama bir rock tutkunuyken otuz sekiz yaşında “bir albüm
yapacağım” deyip bu noktaya ulaşan biri sonuçta. Mutlaka
bir yolunu bulur."
Halley
/
Kuyruklu Yıldız
Yönetmen:
Sebastián Hofmann
Oyuncular:
Alberto Trujillo
"Meksika’da
bir spor salonunda güvenlik görevlisi olan Alberto, ölmeye
başladığı gerçeğini artık daha fazla saklayamayacak hale
gelir. Çürüyen bedenini makyaj ve parfüm artık
kapatamaz. Spor salonu müşterilerinin sağlıklı vücutlarına
gıptayla bakarken, kendi bedenini bu hale getiren tuhaf
hastalığından utanır. Çaresizce aşırı uç
yöntemler denemeye başlar ve kendisine mumya sıvısı enjekte
eder. Tam hayattan çıkıp gitmeye hazırlandığı sırada,
spor salonunun kadın yöneticisiyle ilginç bir arkadaşlık
geliştirir ve onun sayesinde tekrar hayatta kalmaya çalışır.
Ne kadar gerçeküstü olsa da, film görsel olarak
oldukça zengin (adeta Francis Bacon resimleri gibi), duygusal
olarak da ölmekte olan kahramanına – hayata tutunmak için
neden olduğu dehşete rağmen şefkatle yaklaşıyor bir yerde."
Zima,
otkhodi! /
Kış, Defol!
Yönetmen:
Khoreva, Klebeev, Kurov, Kusabov, Leonteva, Moiseenko, Mustafina,
Rodkevich, Seregin, Zhiriakov
"10
Aralık 2011 günü, Vladimir Putin’in başkan seçilmesinin
ardından, Rusya çalkalanıyor. On binlerce insan hükümet
karşıtı gösteriler için sokaklarda. On genç
yönetmen bu fırsatı yakalayıp ellerine kameraları alıyor ve
hem bu gösterileri hem de yakınlarında olup bitenleri
kaydetmeye başlıyor. Kâh korsan göstericilerle eylem
öncesi hazırlıklarda, kâh votkalı ‘vatan nasıl
kurtulur’ sofralarında, kâh Pussy Riot ile birlikte,
sonradan ünlenen kilise eylemindeyiz. Filmde mizah da üzüntü
ve öfke de bol miktarda var. Ancak, filmi soluksuz olarak
izlemenize neden olacak asıl unsur insanlar. Defol Kış!, şiddete
maruz kalma ya da hapse düşme tehlikesine rağmen bir şeyleri
değiştirmek için çabalayan çok sayıda
etkileyici insanla tanışmanızı sağlayacak. Film bittiğinde
onların enerjisi size de bulaşmış olacak."
Festival
hakkında ayrıntılı bilgiye ulaşmak ve kendi listelerinizi oluşturabilmek için buyrunuz..