Bir
İstanbul Film Festivali'nin daha hemen yakınımızda belirdiği şu
günlerde bir liste yapmak adettendir dedim ve tanıtım
yazılarıyla birlikte de şöyle bi sıraladım..
Elbette
bunu yaparken, festivalin bir sürü bölümünden
sadece -bence önem arz eden- üç tanesini (Akbank
Galaları / Dünya Festivallerinden / Edebiyattan Beyazperdeye)
bu iş için ayırarak, olası alternatifleri minimuma
indirdim ve on iki adet filmi de bunların içinden seçtim..
Aksi
halde bu seçki listelikten çıkar -maazallah- festival
bileti kuyruğuna dönebilirdi ki işin içinden çıkmamız
da zorlaşırdı..
Listenin
sıralamasının tamamen tesadüfi olduğunu, numaralandırmaların
hiçbir anlam ifade etmediğini de hatırlattıktan sonra, ben
hepimize iyi seyirler diler, sağlık ve mutluluk dileklerimi de
hemen peşinden gönderirim..
1-
Kayıp Umutlar (Promised Land)
Yönetmen:
Gus Van Sant
Matt
Damon´ın hem senaryosuna katkıda bulunduğu hem de başrolü
paylaştığı, Gus Van Sant´ın bu en yeni filmi, şirket
entrikalarına ve taşra politikalarına odaklanıyor. Şirketinin
gözbebeği, pazarlama uzmanı Steve Butler ve iş arkadaşı,
kasaba sakinlerinin topraklarından doğalgaz çıkartma hakkı
için teklif sunmak üzere kırsal bir kasabaya gönderilir.
Kolaymış gibi görünen işleri, bölgede saygı
duyulan bir öğretmenin halkın da desteğiyle projeye karşı
çıkmasıyla çıkmaza girer. Kaya gazını hidrolik
kırma yöntemiyle çıkarma konusunda büyük
holdingler ile kasaba halklarının çatışmasına odaklanan
film, Amerika´da bu konudaki son tartışmaların da odağına
yerleşiyor.
2-
Disconnect
Yönetmen:
Henry Alex Rubin
Hayatı
olmadığınız yerlerde de yaşamanın sonuçları nelerdir?
İnternetin bize sağladığı özgürlük müdür,
tutsaklık mı? Henry-Alex Rubin´in bu ilk uzun metrajlı
kurmaca filmi, sinsice iç içe geçen bir dizi
sürükleyici öykü eşliğinde internetin günlük
hayatımıza etkisini anlatıyor ve bizi unutulmayacak karakterlerle
tanıştırıyor: kimlik hırsızlığı kurbanı gergin çift,
sanal zorbalık yapan oğluyla uğraşan eski polis, oğulları
intihara kalkışan sevgi dolu anne-baba, yetişkin sitelerde
internet kamerası hep açık hırslı TV muhabiri... İlk
gösterimi Venedik Film Festivali´nde yapılan Disconnect,
"Defolu ve insan olmaya dair bir aşk mektubu." Rubin, 2005
yapımı, tekerlekli sandalye rugby´si konulu belgesel
Murderball´un da yönetmeni.
3-
Başka Bir Hayat (Dans La Maison)
Yönetmen:
François Ozon
Arka
sıradaki öğrenci göze çarpar; farklıdır, parlak
bir zekâya sahiptir ama uyumsuzdur. Henüz 16 yaşındaki
Claude´da fazlası da vardır. Claude, kompozisyon ödevi
için aradığı esin perisini sınıf arkadaşının evinde
bulur ve yazma yeteneğiyle birlikte keşfettiği keskin gözlemciliği
röntgencilik boyutuna ulaşır. Sıra dışı öğrencisinin
yeteneğinden etkilenen Germain ise öğretmenin keyfini yeniden
keşfeder. Ne var ki, özel hayatın ihlaliyle başlayan olaylar
çığırından çıkar. Claude kontrolünü ufak
ufak yitirirken, gerçek ile kurmaca ayırt edilemez hale
gelir.
4-
Geceyarısından Önce (Before Midnight)
Yönetmen:
Richard Linklater
Berlin
Film Festivali´ndeki uluslararası prömiyerinde alkışlarla
karşılanan Geceyarısından Önce, Julie Delpy ile Ethan
Hawke´u beyaz perdede üçüncü kez
buluşturuyor. On sekiz yıl süren aşkları, 1995´te Gün
Doğmadan Önce ile başlamış, 2004´te Günbatımından
Önce ile sürmüştü. Celine ve Jesse artık
hayatın bambaşka bir aşamasına geçmiştir ve birlikte
yaşamaktadırlar; iki de kızları vardır. Bütün aile,
Jesse´yle birlikte bir Yunan adasındaki yazarlar kampına
gider. Jesse ve Celine elbette bu boş vakitlerinde tartışacak,
flörtleşecek, kariyerleri, çocuklar ve tabii ki aşk
hakkında felsefe yapacaktır. Ve bir kez daha, sonları belirsiz
olacaktır.
5-
Bir Vampir Hikayesi (Byzantium)
Yönetmen:
Neil Jordan
Neil
Jordan sinema klasikleri arasına giren kült filmi Vampirle
Görüşme´den on yedi yıl sonra yeniden tanıdık
konulara geri dönüyor ve bu kez anne-kız vampirlerin
hikâyesini anlatıyor. Gizemli Clara ve Eleanor vahşice
işlenmiş bir cinayetin ardından kaçarak harap bir kıyı
kasabasına sığınır. Beş parasızdırlar. Clara çaresizlikten
fahişelik yapmaya başlar. Bu sırada ebediyen okul çağında
kalakalmış kızı Eleanor, ona hakkındaki gerçekleri soran,
nazik Frank´le tanışır. Vakit geçmeden küçük,
huzurlu balıkçı köyü ölümlerle
sarsılmaya başlar. İki yüz yıllık bir süreyi kapsayan
Bir Vampir Hikâyesi, bol kanlı, melankolik atmosferiyle
izleyiciyi etkileyen gotik bir dönem filmi ve aynı zamanda şık
ve çağdaş bir gerilim.
6-
Kapital (Le Capital)
Yönetmen:
Costa-Gavras
Bankalar,
kapalı kapılar ardındaki entrikalar, lüks tekneler, manken
kızlar, şirket uçakları, para, para, hep para... Kapitalist
sistemin pis iç yüzü dünyanın en tanınmış
politik film yönetmenlerinden biri olan Costa-Gavras tarafından
gözler önüne seriliyor... Kapital, para dünyasının
en gözden çıkarılabilir hizmetkârlarından
biriyken onun tartışmasız efendisi haline gelen Marc Tourneuil´ün
önlenemez yükselişini konu alıyor. Avrupa´nın en
büyük bankası Phenix Bank´ın yeni yönetim
kurulu başkanı olunca, Tourneuil kurul üyelerine bir açıklama
yapar: "Yeni Robin Hood benim! Yoksullardan çalıp
zenginlere vermeye devam edeceğiz!" Gavras´ın deyişiyle,
"Sermayenin kölesiyiz. Peki bizi kim özgür
kılacak?"
7-
Babadan Oğula (The Place Beyond the Pines)
Yönetmen:
Derek Cianfrance
Günahlar
babadan oğula geçtiğinde trajedi kaçınılmazdır.
Luke, yeni doğan oğluna bakabilmek için banka soygunculuğuna
bulaşmış, profesyonel bir motosikletçidir. Yolu çaylak
polis memuru Avery ile kesiştiğinde şiddetli bir çatışma
her ikisinin de yaşamını değiştirir. On beş yıl sonra, bu
karşılaşmadan habersiz olan genç oğulları, hepsini
kuşaklara yayılan bir kan davasına sürükleyecektir.
Parlak kadrolu, yüksek bütçeli, heyecanla beklenen
bu dramatik gerilim, babalar ve oğulların, hırsızlar ve
polislerin, kahramanlar ve kötü adamların, intikam ve
pişmanlığın kesiştiği bir dünyayı gözler önüne
seriyor.
8-
Saksı Olmanın Faydaları (The Perks of Being a Wallflower)
Yönetmen:
Stephen Chobsky
Hayatımız
boyunca yanımızdan ayrılmayan can dostları anlatan bu dokunaklı
filmi Stephen Chobsky, Türkçe'ye de çevrilen kendi
çoksatan romanından sinema perdesine uyarladı. Logan Lerman,
Emma Watson (Harry Potter) ve Ezra Miller´ın (Kevin Hakkında
Konuşmalıyız) rol aldığı filmin kahramanları karizmatik son
sınıf öğrencileri, güzel ve özgür ruhlu Sam
ile korku nedir bilmeyen, eşcinsel üvey kardeşi Patrick´in
kanatları altına aldığı utangaç, duygusal ve çekingen
Charlie. Bu komik ve dokunaklı ergen hikâyesi, büyüme
sürecinin alt üst edici gelgitli hallerini aktarırken,
kimlik sorunları, arkadaşlık, aile, ilişkiler ve cinsellik
konularını da masaya yatırıyor.
9-
Lanetli Kan (Stoker)
Yönetmen:
Park Chan-Wook
Park
Chan-wook´un ilk Hollywood çalışması, yaslı anne,
kızı ve gizemli ama çekici bir "amcası"
arasındaki aşk üçgeninin karanlık hikâyesini
anlatıyor. India babasının ölümünün ardından,
dengesiz annesi ve ikili bir yaşam sürdüren, yakışıklı
Charlie Amca ile aynı evi paylaşmaya başlar. Hiç dostu ya
da arkadaşı olmayan genç kadın, babasının ardında
bıraktığı boşluğun nihayet dolduğunu düşünürken
amcasına gönlünü kaptırır. Prison Break´in
yıldızı Wentworth Miller´ın senaryosunu yazdığı Lanetli
Kan, yıldızlarla dolu, ahlaksızlığın derinlerini eşeleyen,
Hitchcockvari bir gerilim.
10-
Aklımı Oynatacağım (Los Amantes Pasajeros)
Yönetmen:
Pedro Almodovar
Almodovar´ın
"hafif, çok hafif bir komedi" olarak tanımladığı
yeni filmi, ilk filmlerindeki kahkahalı, imkânsız durumlara
geri dönüşünün habercisi. Bu kez kahramanlarımız
Mexico City´ye giden bir uçakta... Havada sorunlar
yaşanmaya başladığı anda yolcular uçağın düşeceğini
düşünerek en mahrem sırlarını itiraf etmeye geçiverir.
Almodovar´ın alıştığımız oyuncularının yanı sıra
Antonio Banderas, Penélope Cruz ve Paz Vega da filmde ufak
rollerde karşımıza çıkıyor.
11-
Çocuk Pozu (Pozitia Copilului)
Yönetmen:
Calin Peter Netzer
Çocuk
Pozu, dediğim dedik bir anne ile yetişkin oğlu arasındaki
ilişkiyi duygusal ve heyecan verici olduğu kadar mizahi bir yolla
aktarıyor. 60 yaşındaki Cornelia, son derece mutsuzdur çünkü
34 yaşındaki oğlu Barbu bütün gücüyle ondan
bağımsızlığını ilan etmeye çalışmaktadır. Barbu hem
ayrı eve çıkmış, hem kendine bir araba almış hem de
Cornelia´nın tasvip etmeyeceği besbelli bir de kız arkadaş
edinmiştir. Barbu´nun bir kazaya karıştığı için
tutuklandığını öğrendiğinde Cornelia´nın annelik
içgüdüsü kabarır, oğlunu kurtarmak için
elinden geleni yapar. Ondan sonra da oğlunun yine eskisi gibi
bağımlılığını sürdürmesini bekler.
12-
Sislerin İçinde (V Tumane)
Yönetmen:
Sergei Loznitsa
Barbarlık,
insanlık onuru ve savaş... 1942, SSCB´nin Batı sınırı...
Bölge Nazi işgali altındadır. Yerel direnişçiler bir
treni raydan çıkardığında, demiryolu işçilerinden
Sushenya da tutuklanır ama sonra serbest bırakılır. Sözde
ihaneti kulaktan kulağa yayılan Sushenya iki direnişçi
tarafından ormana götürülür, çünkü
hainliğin cezası ölümdür. Ormanda ilerlediklerinde
pusuya düşerler ve Sushenya bir anda kendini yaralı düşmanıyla
karşı karşıya bulur. Kadim ormanın derinliklerinde, etrafta ne
dost ne düşman varken ahlaki bir karar vermek zorundadır, ne
var ki şartlar ahlaki değildir.