10.4.13

Warm Bodies :: Bir Zombiye Gönül Verdim


Dünya/ABD, malum bir zombileşme sürecine daha girmiştir..
Salgından etkilenen insanlar ya ölmekte ya da yaşayan ölülere dönüşmektedir..
Sayıları az da olsa -insan olarak- hayatta kalanlar, yüksek duvarlarla çevrili bir bölgede -askeri de dahil- her türlü önlemlerini almış vaziyette beklemektedirler..

Giderek çoğalan zombileri ve onlardan bin beter yaratıklar olan -zombiliğin son mertebesi!- 'iskelet'leri kaygıyla izleyen bu insanlar, gençlerden kurdukları avcı birlikleriyle onları yuvalarında bulup yok etmeye çalışmaktadır..

Bu gençlerden biri de Komutan Grigio (John Malkovich)'nun güzel kızı Julie (Teresa Palmer)'dir..

Havaalanı bölgesinde çıktıkları son 'av'da sevgilisini kaybeden, ama yakışıklı bir zombinin kalbini çalan Julie için asıl macera şimdi başlamaktadır..




Kendisini yok etmeye çalışan bu kızı yiyip karnını doyuracağına -bir görüşte- aşık olan ve onu diğer zombilerden koruyarak, pistte duran bir uçaktan ibaret evine götüren R (Nicholas Hoult) -sizden enteresan olmasın- çok enteresan bir zombidir..

Birazcık pis görünüp koksa da- oldukça yakışıklı bir genç olan bu yaşayan ölü, bulunduğu tuhaf durumu irdeleyip, zombilik üzerine -alaycı bir biçimde- düşünebilen, sadece baş harfini hatırladığı adı gibi, eskiye dair unuttuklarını anımsamaya çalışan, tek samimi arkadaşıyla birlikte barda oturup hırıldayan, hatta plaktan müzik dinleyerek hayallere dalan biridir..




Bizim gibi insan olsa, bir kıza aşık olmak onu daha da beter ederek, iyice zombileştirecektir belki ama, kendisi bir zombi olduğundan bu durumdan olumlu bir biçimde etkilenerek, yeniden 'insanlaşma belirtileri' gösterir: Donmuş kalbi çalışmaya, damarlarında sıcak kan dolaşmaya başlar..
Tüm zombilerin bu şekilde iyileşmeleri mümkün müdür acaba..

Bundan önceki filmi 50/50 (2011) ile güzel bir iş ortaya koyan yönetmen Jonathan Levine, Isaac Marion'un bir romanından senaryolaştırdığı bu filmle de istikrarını sürdürüyor..

Sahip olduğu 'korku' türüne ve içerdiği birbirinden iğrenç zombilere karşın, kulağımıza 'All you need is love' şarkısını mırıldanırken, 'Aşk her şeye kadirdir' mottosunu da fısıldayan bu -her şeyden önce- 'sempatik' filmi sevmemek ne mümkün!.

Başından itibaren 'zombili filmler'in tüm klişeleriyle kafa bulan, mizahı gerçekten mükemmel bir metinle başlayıp da ilerleyen film, olaylar gelişmeye, eldeki böylesi malzeme de hafiften tükenmeye başladığında -doğal olarak- bu özellik biraz tavsıyor gibi..
Zaten o sıralarda da öykü, daha çok 'aşk ve kavuşmak' üzerine yoğunlaşarak, hafiften 'ciddileşme' eğilimi gösteriyor..




Çok işlenen ve sadece bir korku unsuru olarak kullanılan 'İnsan-Zombi' ilişkisine -mizah ağırlıklı da olsa- 'öteki' tarafından bakabilmesi, kuşkusuz ki filmin değerini arttıran bir husus..

Öte yandan, zombi de olsa bir ölüyü diriltiyor olması, filmin kadınlara önemli bir jesti olarak gösterilebilir tabii..
Ancak bunu yaparken, zavallı erkek zombinin -tıpkı normal erkeklerde de olduğu gibi- çabalarını gözden kaçırmayarak takdir edelim lütfen..
Bu arada, başarılı oyunculuğu kadar, sempatik görünümüyle de Nicholas Hoult'ın filme katkısı büyük..

Genelde hit parçalardan oluşan leziz soundtrack'ini konusuna güzelce yediren, korkudan aksiyona, romantizmden dehşete kadar, değindiği hiçbir türü istismar etmeyen bu gayet 'samimi' filmi ben sevdim, siz de sevin..


Warm Bodies / Sıcak Kalpler

Yönetmen: Jonathan Levine
Senaryo: Jonathan Levine, Isaac Marion (kitap)
Tür: Komedi, korku, duygusal
Oyuncular: Nicholas Hoult, Teresa Palmer, John Malkovich
Yapım: ABD, 2013, 98'

 /10