19.5.13

Zincirli


Bu ay da yazacak şöyle 'derin' bir mevzu bulamayınca, yine 'eski dost' sinemaya yaslanmaya karar verdim ey okur dost!. 
Yaptığım hinlik sadece bundan ibaret değil; ama şimdi kalkıp onu da itiraf edecek değilim..

Öyleyse, bir zamanlar, sivilcelerini mutsuzluğuna katık etmiş bir liseli ergenken yaptığımızı yapalım; sınıfımızdaki karatahtanın sol üst köşesine gereğini yazalım derim ben..

Ders: Sinema
Konu: Kapı zinciri

Sanırım hepimizin evinin kapısında bulunan, daha çok geceleri yatarken falan, muhtelif kilitlere yardımcı olması faslından kullanılan bir alettir kendileri.. 
Lâkin öyle 'temel' bir işlevi vardır ki bunun -ecnebi filmler dışında- ne kullanıldığına tanık oldum, ne de çok istediğim hâlde kendim kullanabildim.. 

Çalınan -knock'layan- kapımızın arkasında kimin olduğu hakkında şüphe duyduğumuz anlarda ya da evimize girmesini istemediğimiz bazı kişilerle, kapıyı açmadan -küçük bir aralıktan da olsa- yüz yüze konuşabilme imkanı sağlayan, kapı zinciri işlevinden bahsediyorum.. 

Gerçekten çok merak ediyorum, aranızda kullanan var mı bunu böyle.. 
Ben yapamadım hiç; ya her defasında unuttum bunu denemeyi ya da resmen yediremedim kendime yahu!. 
Ne öyle korkaklar gibi, kapı aralığından konuşayım ki biriyle; erkekliğe sığar mı hiç!. 

İşte sırf bu yüzden, 'cesur' erkeklerimizi devre dışı bırakıyor, kadınlarımıza sesleniyorum.. 
Lütfen, artık bizden de bir 'yiğit' kadın ortaya çıksın ve bu kutsal görevi başarsın artık.. Zira bu bir vatan görevine dönüştü bence.. 
Neden sadece ecnebi diyarlar, neden sadece onların kadınları?.

Gerilim ya da korku filmlerinde bu işlevin sıkça kullanıldığını biliyoruz; ancak ve ne yazık ki, burada kullanılan kapı zincirlerinin hiçbir önleyici tarafı bulunmadığını da biliyoruz.. 
Gözü dönmüş bir 'kötü'nün darbesiyle birlikte, zincirin bir yana, kapının diğer yana savrulduğuna (Zavallı kızın durumundan hiç bahsetmeyelim isterseniz.) çok defa tanık olduğumuzdan, bu mevzuyu kapatıyor ve hemen, sıradaki romantik filmimize geçiyorum..

Esas oğlan, bi kaç saat önce -sırf hıyarlığı yüzünden- küstürdüğü sevdiceğinin evinin kapısına af dilemek üzere dayanmış, zili çalmaktadır.. 
Halâ sinirli kız, kapının deliğinden oğlanı süzer; görür ki bizim zavallı hıyar, "Küçük Emrah" bakışlarıyla adeta süt dökmüş kedi gibidir.. 
Emrah efendi, burnundan soluyan bir kadını, bu duruşuyla hemen yumuşatacağını zannederken, ne kadar da salak görünmektedir..

Bazı şeylere karar vermiş, üstelik, kendi iç mahkemesinde kalemini dahi kırmış bir kadını böylesi taktiklerle ikna edebilmek hiç mümkün müdür, Müdür!? 

Deveye hendek atlatmak ne ki, hendeği deveye atmak bile bundan kolaydır; ya da bir kadına ofsaytı anlatabilmek.. 
Şaka şaka!. (Yazar burada, “Tırstım lan” demek istiyor.)

Neme lâzım, biz yine filmimize geri dönelim isterseniz.. 
Kızgın kızımız önce kapının zincirini takar, sonra da kapıyı aralayıp çemkirir: "Ne var!."
Protagonist arkadaş, gerilmiş zincirin izin verdiği küçücük aralıktan kıza yaltaklanmakta ve içeri kabulünü reca etmektedir.. 

Bu 'dil dökme' işlemi epeyi uzunca bir süre devam eder.. 
İç mahkemesinde durumu yeniden değerlendiren 'Hakime hanım', sonunda kesin hükmünü vermiştir.. 
Hiçbir şey söylemeden kapıyı kapatır..

Karar olumlu olsa bile, zincirin çıkarılması için -kısa bir süreliğine- kapının kapatılması zaten gerekmektedir.. 
Az sonra o kapı o adama, ya ardına kadar açılacak ya da bir daha asla açılmayacaktır.. 

İşte, bu birkaç saniyelik 'heyecanla bekleme' süresi, romantik dramımızdaki gerilimin de zirve yaptığı noktadır.. 
Adam, kararın olumlu olmasını gözyaşlarıyla, -eğer tip, masum bir hıyardan ibaretse- biz seyirciler de dualarla beklemekteyizdir..

Kız, affa karar vermişse kapıyı açar ve -yükselen müzikle birlikte- adama sarılır.. 
Elbette bu durum, hem ikili, hem de biz 'yufka yürekli' seyirciler açısından adeta bir katarsis etkisi yaratır ki tadına doyum olmaz..

Aksi durumda, kız adama s.ktiri çekmiş demektir.. 
Ki o 'Refüze efendi' kapının dışında, halâ salya sümük, dil dökmektedir.. 
Bunların, yalvarmaktan yorulduğunda, kapının önünde köpek gibi kıvrılıp yatan cinsleri dahi görülmüştür ki aman düşman başına!.

Öte yandan son bir ihtimâl daha var -yok ölmek değil!. 
Esas kız, açma yanlısı olduğu halde, gururu yüzünden eğer kapıyı açmadıysa, sırtını içerden kapıya yaslayarak öylece durur ve gözünde beliren bir adet damla, pembe yanaklarından, titreyen dudaklarına doğru süzülür.. 
Bu pek hüzünlü sahne, dışarda oğlanı, içerde kızı, sinemada da bizi öyle perişan eder ki bak yine gözlerim yaşardı..




(İşbu yazı, 'kültür mafyası dergisi'nin Nisan 2013 tarihli sayısında yayınlanmıştır)