5.6.13

Star Trek Into Darkness / Bilinmeze Doğru: Star Trek


Yönetmen J.J. Abrams, Atılgan gemisinin genç subaylarının bugüne kadar ki en destansı yolculuklarına çıktığı “Bilinmeze Doğru: Star Trek”i sunuyor.
Abrams, sevilen seriyi yeniden başlatmak üzere 2009 yılının övgüler alan hit filminin eğlencesini, mizahını ve ruhunu yaratan ekiple tekrar bir araya geliyor.
Bu ikinci yolculukta, aksiyonu yükseltmiş, duygusallığı artırmışlar ve durdurulamaz bir yok etme gücüyle Atılgan’ı tehlikeli bir ölüm kalım oyununa göndermişler.
Atılgan’ın kadınlarının ve erkeklerinin inandıkları her şey tehlikeye girerken Kaptan Kirk’ün sahip olduğu tek aile olan mürettebatı için sevgiye meydan okunacak, dostluklar parçalanacak ve fedakarlıklar yapılması gerekecek.


Film Atılgan’ın çekişmeli bir galaktik kazanın ardından yeryüzüne dönmesiyle başlıyor. Geminin aceleci kaptanı hala barış ve keşif için yıldızlara doğru daha uzun bir yolculuğa çıkmak için can atmaktadır. Ama Mavi Gezegen’de işler yolunda değildir. Yok edici bir terör hareketi, korku veren bir gerçeğe ışık tutmuştur: Yıldız donanması içeriden saldırıya uğramıştır. Çatışma, bütün dünyayı bir krize sürükleyecektir. Kaptan Kirk, Atılgan’ı Klingon’ın anavatanından San Francisco Körfezi’ne uzanan benzersiz bir göreve çıkarır. Atılgan gemisinde içlerindeki düşman, yok etme konusunda şaşırtıcı bir yeteneğe sahiptir. Dostlar ve düşmanlar, intikam ve adalet, top yekun savaş ve birleşik bir geleceğin sonsuz potansiyeli arasındaki ince çizgide dolaştıracaktır.


Abrams’ın “Star Trek” filminde Atılgan’ı duygusal olarak hayata getiren ekip geri dönüyor;  Kaptan James T. Kirk rolünde Chris Pine, İkinci Kaptan Spock rolünde Zachary Quinto, Dr. Leonard “Bones” McCoy rolünde Karl Urban, Baş mühendis “Scotty” (Scott) rolünde Simon Pegg, Muhabere Subayı Uhura rolünde Zoe Saldana, Helmsman Hikaru Sulu rolünde John Choi, Pavel Chekov rolünde Anton Yelchin ve Amiral Christopher Pike rolünde Bruce Greenwood... Oyuncu kadrosuna, galaksiler arası gizemli terörist John Harrison rolüyle Benedict Cumberbatch, gemiye yeni katılan Carol Marcus rolüyle Alice Eve ve Atılgan’la çatışmaya giren Yıldız Gemisi Donanması Amirali rolüyle Peter Weller katılıyor.

Son derece yüksek çözünürlüklü IMAX®  kameralarıyla çekilen ve teknolojiyi zorlayan geniş detaylı 3D dönüşümüyle sunulan film, izleyicilerin Star Trek evrenine daha önce hiç görülmemiş kısa bir bakış sunuyor.

Paramount Pictures ve Skydance, bir Bad Robot yapımı olan J.J. Abrams filmi “Bilinmeze Doğru Star Trek”i sunar. Film, Gene Roddenberry tarafından yaratılan Star Trek’e dayanarak Robert Orci & Alex Kurtzman & Damon Lindelof tarafından yazılmıştır. Yapımcılar; Abrams, Bryan Burk, Lindelof, Orci ve Kurtzman’dır. Sorumlu yapımcılar; Jeffrey Chernov, David Ellison, Dana Goldberg ve  Paul Schwake’dir. Kamera arkasında yeniden bir araya gelen ekip içinde görüntü yönetmeni Dan Mindel, yapım tasarımcısı Scott Chambliss, kostüm tasarımcı Michael Kaplan, editörler Maryann Brandon ve Mary Jo Markey ile besteci Michael Giacchino bulunmaktadır. Filmin yıldızlararası görsel efektleri ve animasyonları bir kez daha “Star Trek”teki çalışmasıyla Oscar® adaylığı alan Roger Guyett koruması altında Industrial Light & Magic’deki dehalar tarafından yapılmıştır.

Uzay:  Karanlıkla yüzleşme

Dört televizyon dizisini, 11 sinema filmini ve sayısız galaktik hayali ateşlemiş bir mirasta, bu film, izleyicilerin Star Trek  hikayelerini 3D ve yüksek çözünürlükte ilk kez deneyimlemelerini sağlıyor. 2009 yılının “Star Trek” filminde inkar edilemeyecek derecede ümit veren ama Akademi’den yeni mezun olmuş, bir grup uzay gezgini yıldızlara doğru büyüleyici bir ilk sefere çıkmıştı. Çatışan kişiliklerinin ardındaki zekaları, yetenekleri ve sadakatleri ilk kez sınanmıştı ama aynı zamanda bu sadece bir başlangıçtı. Şimdi Atılgan Gemisinin acemi ekibi kendilerini bulurken hem engin karanlıkta daha ileri gitmeleri hem de savaşın kötü güçleri gezegenin ve dünyaların gizli kutsallığını tehdit ederken  23. yüzyıl dünyasına dönmeleri gerekmektedir.

Abrams “Bilinmeze Doğru Star Trek” ile bilinmeyen bölgelere ilerlerken pop kültürün simgesel eserlerinden birine sevgi ve saygılarını sunan Star Trek evreni hakkındaki kendi insani görüşüne dönmüş.

İlk film 1960’ların mütevazı televizyon dizisinin mizah, karizmatik karakterler ve sınırsız hayal gücüyle 21. yüzyılın hızını ve aksiyonunu birleştirdiği ve bu süreçte yeni, duygusal bir başlangıç hikayesi işlediği için övgüler almıştı. Abrams’ın “Star Trek” filmi, Gene Roddenberry’nin asıl vaadini tekrar ederek herkesin içinde bulunan gökbilimciyle konuşmuş ve sonsuz olasılığın gerçek olarak hissedilmesini sağlamıştır.

Abrams, ilk filmin başarısının hemen ardından şöhretin rehavetine kapılmamış. Star Trek’in hükmünün ardından ikinci yolculukları  için filmin her açıdan daha derine gideceğini, Star Trek karakterlerini neyin motive ettiğini ve görevlerinin neden çok zorlayıcı olduğunu her zamankinden daha cesur bir şekilde araştıracağını biliyordu. Bu yapımcılar için inanılmaz yeni bir meydan okumalar dizisiydi. Atılgan herkesin o güne kadar gördüğünün çok ötesine uzanacaktı. Yepyeni dünyalar hayal edilecek, sonra da inşa edilecekti. Abrams hikayeyi başka bir cepheye taşımak için IMAX® ile anamorfik 35 mm’nin hibrit karışımı olan bir formatta çekip 3D olarak sunma kararını verdi.

Yine de en büyük mücadeleler Kirk, Spock, Uhura, Bones, Scotty, Sulu ve Chekov’un karşılaştıklarıydı. Yıldız donanması korkunç bir saldırıyla parçalandığında sadece yıldız donanmasının karanlık yüzüyle değil, aynı zamanda korkutucu bir şekilde görkemli yeni düşmanlarıyla da yüzleşmeleri gerekiyordu. Ama böyle öngörülemeyen bir evrende güvenebilecekleri tek bir şeyi sorgulayacaklardı: birbirlerini.

Abrams “Bu film her açından ilk filmden daha ileri gidiyor, volkanik gezegenler, çılgın uzay gemisi kovalamaları, güçlü özel efektler var. Ama ayrıca daha farklı bir hikaye var” diyor. “Atılgan ekibi bu kez en zorlu sınav karşısında prensiplerinize ne olur sorusuyla ve güven, sadakat sorularıyla yüzleştiklerinde kişisel ve ahlaki ikilemleri açısından çok daha fazlasıyla mücadele ediyorlar. Amacımız  mizahı, insanlığı ve canlılığı korurken daha karmaşık ve karanlık bir alana girmekti. Kaptan Kirk için intikam görevi olarak başlayan şey, kaptan olmaya layık olmanın anlamını aramaya dönüşüyor.”


Abrams şöyle devam ediyor; “Hikayenin ilerlemesi için bunun ilkinden daha tutkulu bir film olması gerekiyordu. Aksiyonu ve ölçeği ışık yılları kadar ileride. IMAX® ve 3D teknolojisini getirmek izleyicilere başka bir heyecan ve keyif düzeyi getirecek. Ama aynı zamanda hangi ölçekte ya da formatta olursa olsun herkesi için hala önemli olan bugüne kadarki en heyecanlı ve duygusal hikayeyi anlatmaktı.”

Hikaye, yazım sürecini değişmeze yakın bir beyin fırtınası oturumuna dönüştüren Damon Lindelof ile birlikte senaryo yazarları ve yapımcılar Robert Orci ve Alex Kurtman tarafından bir kez daha ele alınmış. “Hikaye için kaç toplantı yaptığımı sayamam” diyor Abrams düşünerek. “Hiç durmadan birlikte çalışıyor, ayarlamalar yapıyor, iyileştirmek için nelere ihtiyacımız olduğunu çözüyoruz. Bob, Alex ve Damon’la tekrar çalıştığım için kendimi şanslı hissettim.”

Yapımcı  ve Bad Robot’ın ortak kurucusu Bryan Burk, senaryo için başka bir altyapının da Star Trek ekibinin bazen başa çıkılmaz olsa da ayrılmaz bir arkadaş grubu oluşturması fikri olduğunu belirtiyor. Şöyle açıklıyor; “Bilinmeze Doğru’nun senaryosu bir soruyla başladı; Atılgan ekibini en büyük tehlikenin ve çatışmanın içine nasıl atabiliriz? İlk film bu ekibin bir araya gelmesini konu aldıysa bu hikayenin de birlikte büyümelerini ve nasıl yetişkinler oldukların anlatması gerektiğini düşündük. Bu fikrin muazzam bir enerjisi ve olasılığı vardı.”

Abrams, filmin yoğun dramatik enerjisini bir sonraki görsel düzeye taşımak için IMAX® ile önceki beklentileri aşmak için post prodüksiyonda özenli bir 3D dönüşümü kullanmış. Bu, amacı en fantastik hikayede bile özgünlüğü korumak olan yönetmenin hafife aldığı bir karar olmamış. Ama son birkaç yıldaki, en son teknoloji 3D ve IMAX® filmlerini yakından incelediğinde ve "Mission Impossible: Ghost Protocol"da IMAX® kullanan yönetmen Brad Bird ile birlikte çalıştıktan sonra Abrams, görüşü genişleten teknolojiyle Star Trek'in hızlı hikaye anlatımını birleştirmek için doğru zaman olduğuna ikna olmuş.

Yönetmen "Bir film IMAX® çekildiğinde var olan hiçbir şeye benzemiyor. Çözünürlüğü inanılmaz ve film sizi içine alıyor. Ama bu şekilde sunulan bir uzay macerasını henüz izlemedim. Christopher Nolan son derece iyiydi ve bana IMAX® kullanan "The Dark Knight Rises" filminin bir bölümünü izlettirdi. O muhteşem görüntüleri izlemek bu filmin bir kısmını IMAX® çekme fırsatımız olsaydı yapmamanın delilik olacağını farkına varmamı sağladı." diyor.

Abrams şöyle söylüyor; "Sonunda hikayenin sadece uzaydaki değil, dünyada ve yıldız gemilerindeki büyük ölçeğini aktarabildik. Bence bu inanılmaz heyecanlı olacak."

Ekibe tekrar katılan Industrial Light & Magic görsel süpervizörü Roger Guyett şöyle ekliyor; "Neredeyse uzaydaki 'Lawrence of Arabia' gibi bir konseptle IMAX®, J.J.'in Atılgan'ın deneyimlediği müthiş manzaraları göstermesi için muhteşem bir yöntemdi."

Filmin bir bölümü için IMAX® fotoğraflama kullanmak yaratıcı amaçlara da hizmet etmiş. Abrams şöyle açıklıyor; “Setlerimizden birkaçı daha dikeydi ve IMAX® ölçeği daha da büyük hissettiriyordu. Filmin başında volkanik gezegen Nibiru için, Kronos’un Klingon gezegeni için ve özellikle de San Francisco'daki olağanüstü kovalamaca için bunu kullandık. Bir aksiyon dış mekandaysa IMAX® kullanarak çekim yapmak iç mekandayken anamorfik 35 kullanmak kural haline geldi."

Star Trek dünyasının parıltısıyla ve hızıyla eşleşen bir 3D deneyimi yaşatmak söz konusu olduğunda Abrams ve ekibi biraz daha yenilikçi yaklaşmışlar. Film yapımcıları önce kullanmak konusunda ketum davransalar da görsel amaçlarıyla eşleşecek şekilde yapabileceklerini fark etmişler. Burk şöyle söylüyor; "Daha önce hiçbir filmimizi 3D yapmamıştık. Ama Star Trek'e bakınca- destansı savaşlar, gezegenlerin manzaralarını taramak ve tırnak ısırtan aksiyonlarla Star Trek 3D olmaya layık değilse hangi film layık olacak diye düşündük. Bizim için amaç 3D'yi ilk kez kullanacaksak özel ve farklı yapmaktı."

 Sadece 3D'yi eklemekle başlayan bu süreç yeterli olmamış. Hikaye anlatımını artırmak için de kullanılması gerekiyormuş  ya da "Star Trek"in durumunda görülmemiş dünyaları canlandırmak için... Burk şöyle devam ediyor; "James Cameron "Avatar" ile çıtayı yükseltti ve bize daha önce hiç görmediğimiz bir şeyi gösterdi. Ama daha sonra gelen birçok filmde gördüğümüz gibi bir filmi sadece 3D çekmek onu Avatar yapmıyor. Bunu yapacaksak  gerçekten denemek istediğimizi biliyorduk."

 Bunu yapmak için de son birkaç yılın en büyük 3D filmlerinden bazılarında çalışmış olan stereograf Corey Turner'ı getirmişler ve kullandığı  teknikleri izleyicilerin henüz görmediği alanlara 3 boyutlu detaylar ve derinlik katması için teşvik etmişler. Burk şöyle söylüyor; "Süreç, düşündüğümüzden çok daha kusursuz ve son derece zorluydu. Corey ile birlikte filmin gerçek anlamıyla kare kare üstünden geçtik ve 3D'nin mümkün olduğu bütün açıları zorladık. Nesnelerin adeta perdeden dışarı çıkar gibi olmasını sağladık. Corey'e düzenli olarak "biraz daha zorlayalım" diyorduk. O da "herhangi birinin gidebileceği en son nokta burası" diyordu. "Daha ileri! Daha ileri!" diyorduk. O da gidiyordu. IMAX® ile 3D kombinasyonunun izleyicilerin bugüne kadar gördüklerine benzemeyeceğini umuyoruz."

Görsel sihir Abrams'ın yenilikçi lens, ışık tasarımı ve açılarıyla 2009'un Star Trek filminin gidişatını belirleyen görüntü  yönetmeni Dan Mindel ile çalışmasında da ön plandaymış. Abrams, Mindel hakkında şunları söylüyor; "Sektördeki en iyi görüntü yönetmenlerinden biri. Bu filmi her sahneye dokunulabilir duygusal bir doku katarak çekti. Dan, görselliği filme kararlılık ve gerçeklik katmak, karakterlerin ulaşılabilir olmasını, dünyanın nefes almasını sağlamak için kullanıyor."

Abrams, filmin bütün görsel fantazisi ve hayal gücü için yine de mümkün olan her şeyi kamerada yaratmayı tercih ediyor. Yeşil ekranları ve bilgisayar grafiklerini ancak gerekli olduğunda izleyicileri kimsenin görmediği galaksilere götürmek için kullanıyor. Ama aksiyonu ve dramı zengin bir kontrast yaratarak daha sert ve detaylı seviyor. "Star Trek” isimli bir filmi yeşil ekran öğelerini kullanmadan yapamayacağınız ortada. Ama ilk filmden sonra "Bilinmeze Doğru"da da devam ettiğimiz şeylerden biri de sentetik ya da kısır olmayan, çok ama  çok gerçek hissedilen bir dünya yaratmak için mümkün olduğunca mekan bulmak ve setler kurmak oldu.


Sorumlu yapımcı Jeffrey Chernov şöyle söylüyor; "Bu filmi sizi uzayın derinliklerine götürse de J.J.'İn hikaye anlatımının her zaman ayakları yere basan bir yanı vardır. Hareketinizi ve etkisini duygunun yönlendirdiğini bilir. Bu da en uzak mesafedeki hikayeyi bile özel kılar."


Abrams, Star Trek'i yeni ve duygusal bir alana taşırken biraz Kaptan Kirk'ün bir adım sonra ne olacağını hiç bilemediğiniz evrene doğru gidişi gibi hissettiğini belirtiyor ve buna hazır olmanız için uyarıyor. "Böyle bir filmde, her gün ve her düzeyde daha öncekinden daha iyi bir iş yapmanız için sınanıyorsunuz. Ama tıpkı Kirk'ün hikayede yaptığı gibi ben de böyle bir fırsatın değerini gerçekten biliyorum." diyor.


Burk sözlerini şöyle bitiriyor; "İlk filmde Star Trek'in ne olabileceği beklentilerine meydan okumak istedik. Bence şimdi J.J. bir sonraki karmaşıklık adımına geçti. Böylece insanlar bu filmden çıkarken "Bu bir Star Trek filmi miydi?" diye sorabilirler.


Köprüye Dönüş: Mürettebat Tekrar bir araya Geliyor


Kirk:

“Bilinmeze Doğru Star Trek” başlarken Kaptan James T. Kirk bir dönüm noktasındadır. Doğru olduğuna inandığı şeyleri yapmak için kurallara meydan okuyarak kusursuz bir komutan olmuştur. Ama küstahlığı ve protokole karşı gelme isteği, Yıldız Donanması o güne kadarki en ezici tehlikeyle yüzleştiğinde bile onunla çatışmasına neden olur.

Gücü  ve hassasiyetiyle Kirk rolünü tekrar canlandıran Chris Pine'ı yakın gelecekte Kenneth Branagh’ın Jack Ryan’ında göreceğiz. Atılgan'a dönerken heyecanlı olan Pine, ikinci çılgın yolculuğa başlamanın heyecan ve beklentilerle dolu olduğunu belirtiyor. "Setteki ilk gün, okula döndüğünüz ilk güne çok benziyor" diye gülüyor ve "Herkesi tekrar görüyorsun, önündekiler için heyecan duyuyorsun ama yine de hepsi için çok iyi bir iş çıkarmak istiyorsun. Ama karakterin ritmine bir kez döndüğümde her şey yeniden başladı" diyor.

 Ancak bu kez Kirk, kayıplarla ve kendisi için en çok neyin önemli olduğu gibi sorularla yüzleşerek kariyerinin en yoğun sarsıntısını yaşarken, Pine’da bu ritim ona yeni bir tarz getirmiş. Pine, özellikle " Bilinmeze Doğru Star Trek"in senaryosunun Kirk ile Spock birbirlerini daha iyi tanırlarken ve hem göze çarpan farklılıklarıyla hem de su götürmez bağlarıyla mücadele ederlerken aralarında gelişen girift zıtlığı incelemesine hayran kalmış.


Şöyle anlatıyor; "İki karakterin de diğeri olmadan aynı olmayacağı duygusu hep vardı. Bu hikaye de ikisi için de gerekli bir yolculuğu işliyor. Kirk kurallara karşı gelmeyi seviyor ama bu hikayenin başlangıcında Kaptan Pine, onu oturtup 'çok iyi olabilirsin ama henüz değil' dediğinde bu zırhında bir çatlak yaratıyor. Kirk daima kaygısız, göz alıcı bir cazibeye sahip ama bu görev sırasında şüphelerle mahvoluyor. Hikayeyi iki karakter için de çok güzel buldum."


Şöyle devam ediyor; "DNA'ları bu kadar zıt olan ama arkadaş olarak kendi sentezlerini oluşturan başka iki adam daha bulamazsınız".


"Bilinmeze Doğru"nun temaları Kirk'ü tamamen duygusal alanlara taşısa da Abrams'ın karanlığı renk ve ışıkla nasıl dengeleyeceğini içgüdüsel olarak bildiğini belirtiyor. Pine şöyle söylüyor; "J.J. eğlenmenin gücünü ve izleyicinin karakterlere gerçekten değer vermesine izin vermenin gücünü biliyor. Çektiği olaylar ne kadar fantastik ya da inanılmaz olursa olsun, izleyiciyle hikaye arasında nasıl bağ kuracağını biliyor. Bu kez olağanüstü aksiyon sahneleri var. Ama hepsinin merkezinde insan deneyiminin özü var."

Spock:

Uzayın derinliklerinde içindeki şeytanlarla yüzleşmek zorunda kalan sadece Kirk değil. İkinci kaptan Spock da "Bilinmeze Doğru"da kendisine daha önce hiç bakmadığı bir gözle bakmaya zorlanıyor. Mantığını, sinir bozucu duygularının üzerinde tutmak için mücadele veren yarı Vulkan, yarı insan Zachary Quinto'yu son dönemde aynı zamanda yapımcılığını da üstlendiği "Margin Call" filminde yatırımcı rolünde izledik. "Bilinmeze Doğru" Spock'ı ve Quinto'yu drama, aksiyon ve romantizm konularında eşit derecede yeni yönlere taşıyor.


Spock, filmin ilk anlarından itibaren görev idealleri, kurallara bağlılık, kendini düşünmeden fedakarlık yapma ve Kirk'ün dünyayla daha tutkulu ama daha sorunlu ilişkisi gibi konularla mücadele ediyor.  Quinto şöyle anlatıyor; "Bu film Spock için duygusal olarak uygun olmayı ve arkadaş olmayı anlamakla ilgili. Filmin başında Kirk, kendinden beklendiği gibi, daha sonra dönüp kendisine zarar veren bir takım düşüncesiz kararlar veriyor. Ama temel kurgu Spock'ın kurallara uymak uğruna ölmeye hazır olması ve Kirk'ün bazı kurallar yüzünden arkadaşının ölmesine izin vermek istememesi üzerine. Bu gerçekten ikisini daha başında çatıştırıyor ve bu konu film boyunca tekrarlayan bir temaya dönüşüyor. Ama sonra Spock'ın iyi dost olmanın anlamını anladığı ve insanlar için ne kadar derin duygular besleyebileceğini kendisine itiraf ettiği bir an geliyor. Bu anda o güne kadar düşündüğünden daha çok insan olduğunu fark ediyorsunuz."


Quinto, filmin aynı zamanda, kızgın bir volkana atlamaktan şiddet dolu yakın dövüşe kadar Spock karakterinin bütün somut örneklerinden daha çok fiziksel yoğunluk gerektirdiğini de belirtiyor. "Çok fazla koşma, çok fazla fiziki hareket vardı. Filme hazırlanırken çok fazla antrenman yaptım. Ama bu aynı zamanda filmin en büyük ödüllerinden biriydi çünkü Spock'la tamamen farklı bir şekilde bağ kurmama olanak verdi. Çok keyifliydi." diyor.


Keyifli olan bir başka şey de Spock'ın iç dünyasını hoşuna gideceğinden çok daha fazla açığa vuran Spock ile Uhura arasındaki olasılık dışı aşk. "Bu filmde Uhura ile Spock arasında gerçekten çok hoş bir an var. Uhura, Spock'ın ölme isteği konusunda kendisine karşı neden hayal kırıklığı duyduğunu ifade ediyor ve Spock da ona "Bu seçimi kolay verdiğimi düşünüyor olabilirsin ama sana yemin ederim kolay vermedim" diyor. Bununla Spock'ın ruhunu daha önce görmediğimiz bir şekilde görüyoruz. Benim için gerçekten çok etkileyiciydi."


Şöyle ekliyor; "Uhura rolünde Zoe Saldana'yla çalışmak müthişti. Çok açık, çok hassas ama buna rağmen çok güçlü. En iyilerine gününü gösterebilir ve sonra yumuşayıp cezbedici bir şekilde açılabilir. Birbirimizi yıllardır tanıyoruz ama özellikle böyle bir samimiyetle çalışırken böyle bir yakınlığa dönmek çok güzel."


Quinto, Spock'ın bütün bu değişimi boyunca karakterleri yeni yönlere taşıması konusunda Abrams'a sonsuz güvendiğini söylüyor. "J.J.'i farklı kılan insana ve karaktere verdiği vurgudur. Her şeyi kitabına göre yapmaz. Star Trek'te de kesinlikle yapmadı. Ayrıca ilk filmin elde bir olduğunu varsaymamıza asla izin vermedi. Tamamen yeni bir hikaye türüne başladığımızı ve sadece kaldığımız yerden devam etmediğimizi belirtti."


Quinto için aynı kalan bir şey özelliklerini klasik Vulkan görüntüsüne dönüştüren günlük makyaj ritüeli olmuş. Ama bu kez yeni zorluklar da varmış. Filmin başında Spock, Nibiru gezegeninin ateşten ve kayadan oluşan öfkeli merkezine inerken Quinto'nun inşa etmesi kendi başına bir süreç olduğunu ifade ettiği özel bir volkan kıyafeti giymiş. "Kıyafet, vücudumun lazer bilgisayar tasarımlarına dayanarak özel olarak yapılmış. Bu yüzden bir çok prova oldu. Kıyafet inanılmaz kısıtlayıcı ve rahatsız. Ama muhteşem görünüyor. İçinde çalışmak benim için bir meditasyon egzersizi oldu. Kıyafeti volkan sahnelerinin çekiminde 6 gün giydim ve oldukça zorlayıcıydı."


Ama Quinto genel olarak bitmek bilmeyen çelişkileri ve birleşik bir benlik arayışıyla milyonları hayran bırakan bir karakteri daha iyi sergileme fırsatıyla keyiflenmiş. "Zekanın, mantığın ve tutkunun işareti olarak görülen bir karakteri canlandırma fırsatı benim için büyük bir onur. Spock, onunla her ilişkimde bana bir şeyler öğretiyor. Öğrettiği şeylerden biri de doğruluk" diyor.

 Uhura:

Zoe Saldana da Atılgan'ın Muhabere Subayı olarak dinleme ve yorumlama yeteneklerini önemli bir şekilde kullanan büyüleyici, ciddi uzay dil bilimcisi Uhura'nın yeni yönlerini gösterme fırsatıyla mutlu olmuş. Quinto gibi Saldana da Spock ile Uhura'nın ilişkisini yeni bir boyuta ve karışıklığa taşıma fikrinden heyecan duymuş. "Bence ilk filmdeki ilişkileri herkesi şaşırttı. Ama devam etmenin tek yolu daha derine gitmekti. Birlikte olacaklarsa o zaman ilişkilerinde sınanmaları gerekecek ve bu filmde bunun yolu da J.J.'yi sevmenizi sağlayan büyük değişikliklerden biri oldu."

Atılgan'ın köprüsündeki tek kadın olan ve bu yeni göreve Carol Marcus sayesinde katılan Uhura, Kirk ve Spock için farklı bir yere sahip ve ikisi tarafından da dost olarak görülüyor. "Spock gibi birine daha yakın çünkü daha çok kurallara uygun yaşayan biri. Ama Kirk'ün de hoşuna giden bir yabaniliği var ve Kirk’ün kalbinin her zaman iyi bir yerde olduğunu biliyor." diyor.


Bu pozisyon Saldana'ya Kirk ile Spock'ın birbirlerini yeni yollardan şaşırtmalarını  ve sırlarını paylaşmalarını izlemek için ön sıradan bir koltuk sağlamış. "Chris ile Xach'ın bu karakterleri yapılandırmaya devam edişini, özlerine saygı duymalarını ama kendi farklılıklarını eklemelerini izlemek çok güzeldi. Bence çok daha iyi oldular ve bu filmde şakalaşmalarını izlemeye bayıldım. Çelişirlerken altta Chris ile Xach'in gerçekte olan güzel ve saygılı arkadaşlıklarını görüyorsunuz" diyor.


Uhura da "Bilinmeze Doğru"da Kirk ve Spock gibi önemli değişiklikler yaşıyor. Saldana şöyle anlatıyor; "Ekip yetişkinliğe geçiyor, daha büyük sorumluluklar alıyorlar ve her biri seçtikleri yolları kabullenmeyi öğreniyor. Kendileriyle daha rahat olduklarını görüyorsunuz ve Uhura bunu çok yapıyor. Kendisine hayatımın mürettebatım, gemim ve inandığım prensipler uğruna feda edecek güce sahip miyim diye soruyor. Bunlar onun için heyecan verici sorular."


Saldana için özellikle heyecan verici olan da Uhura'nın akıcı Klingon diline olan yeteneğini ilk kez sergileme fırsatını bulması  olmuş. Bu da yeni, tamamen hayali olsa da kendi garip grameri ve yapısı  olan bir dili öğrenmek anlamına gelmiş. "Klingon çok eğlenceli" diyor. "Telaffuzları, her sözcüğün anlamını keşfetmek ve sonra hepsini drama ve sahnenin gerilimi içine dahil etmek çok güzeldi. Sette kedi kuyrukları havada olan Klingonlu oyuncularla birlikteyken ne kadar aşırıya götürebileceğimiz konusunda hayal gücüm gerçekten parıldadı. Böyle çok yeni, çok ender ve zorlayıcı işler yapmayı seviyorum."



Abrams, Saldana'nın Klingonlularla karşılaşma şeklinden hoşlanmış. "Hangi dili konuşursa konuşsun, replikleri duygusal olarak zorlayıcı bir şekilde söyleme yeteneği var.  Bunu Zoe öyle bir şekilde  getirdi ve gerçekleştirdi ki yapay ve komik değil ama hoş ve keyifli oldu. Bu filmde hoş bir detay olabilir ve muhteşemdi" diyor.


Bones, Scotty, Chekov ve Sulu:


Geminin geleneksel Tabip Subayı Leonard "Bones" McCoy aynı zamanda sorgulayıcı bir evrededir. Yıldız Donanmasının gittiği her yönü sorgulamaktadır. Son dönemde "Dredd"de fütüristik bir karakteri canlandırdıktan sonra rolüne dönen aksiyon yıldızı Karl Urban "Çıktıkları bu görev konusunda çok endişeli çünkü daha çok askeri bir görev ve yıldız donanmasının barış ve keşif sırasında ne iyi durumda olduğunu düşünüyor" diye açıklıyor.


Bones’un kaba mizah anlayışı Kirk'ün ve Spock'ın olayları ya da birbirlerini fazla ciddiye almaktan uzak tutmak için yararlı bir araç haline gelmiştir. Ama şimdi Atılgan'ın her yerinde çatışmalar bir dönüm noktasına gelmişken o bölümde yapması gereken çok iş vardır. Urban'a göre bu da eğlencenin bir parçasıymış. "Bana göre Star Trek her zaman birbiriyle mükemmel bir şekilde anlaşmak üzere bir araya gelmemiş olan ama ortak bir düşman karşısında her zaman farklılıklarının üstesinden gelen bir grup insan hakkındadır. Bones'u Spock'ın tam zıttı olarak görüyorum. Spock mantıksa, Bones hümanizmdir. Kirk'ün iyi bir kaptan olarak ikisinin ortasını bulması gerekir. Bilinmeze Doğru Star Trek’te her biri bu göreve nasıl tepki vereceklerini çözmeye çalışırken bu ilişkideki önemli bağı görüyorsunuz."



İngiliz oyuncu ve komedyen Simon Pegg'i rolüne dönerken heyecanlandıran geminin fırtınalı mühendisi Scotty aynı zamanda Bilinmeze Doğru Star Trek’teki bağlantıdır. "Scotty'yi tekrar oynamak heyecanlıydı. Çünkü Atılgan artık gerçek bir mürettebat oluyor. İlk filmde daha yeni bir araya geliyor ve birlikte yolumuzu buluyorduk. Artık hala ilişkilerini geliştirmeye çalışsalar da Scotty herkesi daha iyi tanıyor. Örneğin Chekov'a hala "küçük adam diyor" derken gülüyor.



Ama Scotty'nin Atılgan'da en iyi tanıdığı kişi dostu Kirk'tür ve artık güçlü bir gemi kaptanı olması sözünü sakınmayan mühendisi, işini tehlikeye atarak Kirk'e ağzına geleni söylemekten alıkoymaz. Pegg şöyle anlatıyor; "Scotty karmaşık ve asi olabilir ama söz konusu işi olduğunda disiplinlidir. Jim'e her zaman Kaptan diye hitap eder. Ama aynı zamanda ona karşı dürüsttür. Bu bölümde yumruk yumruğa geliyorlar. Scotty, onu yanlış bir zamanda sınıyor ve sonucuna katlanıyor. Aynı anda orada gerçek bir bağ var. Scotty Kirk'e saygı duyuyor. Onu cesur, yetenekli, sezgisel bir kaptan olarak görür ve kendinden olmasından hoşlanır. Büyük kavgaları sırasında Scotty öfkelidir ama aynı zamanda kaptanının kendisinden istediği her şeyi yapmaya hazırdır."



Sonunda Scotty'nin Atılgan'ın yeni görevinin tehlikesiyle ilgili ilk endişeleri haklı çıkar. "Scotty biraz içer, biraz kavgacıdır ve bazen de biraz gülünçtür. Ama çok iyi bir mühendistir." diyor Pegg.



Pegg, J.J. Abrams'la tekrar bir araya geldiği için de sevinmiş. "Kendisi arzuyla, pozitiflikle ve yaratıcılıkla herkesi tetikte tutan Atılgan'ın gitmesini sağlayan itici güçtür" diyor.



Atılgan'a Rus deha Pavel Chekov olarak dönen Anton Yelchin de aynı şeyleri hissetmiş; "J.J.'le ilgili hoşuma giden bu dünyaya ve her karakterin kişisel yolculuğuna gerçekten değer veriyor olması. J.J. tarafından sadece yönetilmek değil, yönetmesini izlemek de keyifli" diyor.



Kirk'le işler ters gittiğinde bir an için Scotty'nin yerine geçen Chekov'dur. "Hararetli bir anda Kirk ve Scotty bir anlaşmazlık yaşıyor ve Kirk, Chekov'a 'kırmızı bir gömlek giy' diyor. Yelchin şöyle anlatıyor; "Çok heyecanlıydı. Sadece estetik düzeyde bile heyecanlıydı. Çünkü bir filmi tek bir renk giyerek geçirdim ve şimdi başka bir renk giyiyorum! Ama dahası Chekov'un hazır olduğunu, ayağa kalkabildiğini ve iş değiştirebileceğini kanıtladığı bir anı canlandırmak çok güzeldi."



Yelchin, karakterin köklerine dönerek Chekov'u yeninde canlandırmak için hazırlanmış. "Orijinal bölümlerden Chekov'un hoşuma gittiği birkaç bölümü tekrar tekrar izledim. Bu karakteri gerçekten çok sevdim ve Atılgan'a geri döndüğüm için gerçekten heyecanlıydım. Bu filmin kazanmaya karşın doğru olanı yapma temasını Star Trek evreninin zekası ve mizahı ile bağdaştırma şeklini seviyorum. Bu edebiyatta ve film tarihinde tekrar edilen bir temadır."



Bir kez daha dümenci Hikaru Sulu rolünü oynayan John Cho da şu sözleriyle aynı duyguları paylaşıyor; "İkinci film büyük fikirlere ve sorulara bu tanıdık karakterlerle yaklaşarak Star Trek'in manevi köklerine sadık kalıyor"



Cho için vatandaşlarıyla birlikte köprüye dönmek bütünün bir parçası  olduğunu hissettirmiş. "Sanki aradan hiç zaman geçmemiş gibiydi. Hayatınızda böyle büyük bir deneyim yaşayıp sonra aynı işi daha heyecanlı bir şekilde bir kez daha yapmanız pek sık görülmez. Bu yüzden bir ayrıcalık gibiydi."


Carol Marcus, Christopher Pike ve  Amiral


Atılgan'ın köprüsü bu yolculukta yeni bir mürettebatı; kasıtsızca kendi komplikasyonlarını getiren Yardımcı Bilim Subayı Carol Marcus'u karşılıyor. Önceki Star Trek filminde tanıtılan alımlı fizikçi rolünü Oxford'da eğitim almış ve "She's Out of My League" ve "Sex and The City 2" filmlerinde izlediğimiz İngiliz oyuncu Alice Eve üstlenmiş.



Abrams, “Kastın geri kalanına göre farklı bir tadı olacak ama yine de ekibe mükemmel bir şekilde uyum sağlayacak birine ihtiyacımız vardı. Zeki ve eğlenceli olmalıydı. Seksi ama gerçekten başarılı  ve azimli olmalıydı. Alice de hepsini getirdi" diyor.



Eve, mürettebata katılmak konusunda karmaşık bir şekilde mutluymuş. "Carol, Atılgan'a gizlilik içinde geliyor. İleri fizik doktorası olan bir silah uzmanı. Bu yüzden Spock'ı biraz rahatsız ediyor. Ayrıca Carol ve Kirk hemen bir elektriklenme yaşıyorlar. Spock da bunu görüyor. Bu yüzden bu da onu biraz tehdit etmiş olabilir."



Bu zorlu romantik kıvılcımı Kirk rolündeki Chris Pine'la keşfetmek özellikle eğlenceli olmuş. "Carol ve Kirk arasında bir tür Hepburn ve Tracy titreşimi var. Müthiş bir bağ. Chris'le çalışmak olağanüstüydü. İnanılmaz cömert biri ama bence aynı zamanda filmi de çok güzel taşıyor." diyor.



Bruce Greenwood, özellikle genç öğrencisi Kaptan Kirk için her şeyi değiştiren bir an için geri dönerken Atılgan'ın akıl hocası ve özgün kaptanı Christopher Pike "Bilinmeze Doğru"da da önemli bir rol oynuyor. Film başlarken Pike, Kirk ilk talimatıolan uzay gezginlerinin başka bir medeniyetin gidişatını değiştirebilecek herhangi bir şey yapmaması ya da müdahale etmemesi gerektiğini belirten karşı gelinemez Yıldız Donanması kuralını ihlal ettiği için öfkelidir. Greenwood şöyle söylüyor; "Yaptıkları büyük bir kural ihlali olmasına rağmen Kirk ve Spock'dan yana bir hüküm vermesini sağlayan Pike'in Kirk'ü oğlu gibi sevmesidir."



Pike, Kirk'ün sadece işine son vermez, daha iyi bir lider olması için onu ateşler. Greenwood şöyle söylüyor; "Pike, Kirk'e duygularının kararlarını yönlendirmesine izin verdiğinde insanları tehlikeye attığını, hatta evrenin düzenini bile değiştirebileceğini ve bunun kabul edilemez olduğunu söyler. Bunu ona söyler çünkü bir gün yeteneklerini galaksiyi kurtarmak için kullanabileceğini biliyordur."



Yıldız Donanmasının bir komutanı daha "Bilinmeze Doğru"da savaşa girer. Ama tam olarak göründüğü gibi biri olmayabilir. Karanlık ve gizemli karakterin rolünü, "Robocop"dan sinsi seri katil dramı "Dexter"a kadar birçok rolde oynayan oyuncu, film yapımcısı ve saat tarihçi Peter Weller üstlenmiş. Star Trek'i tehlikeli, yeni Black Ops bölgesine, önleyici savaşa ve Yıldız donanmasının sırlarına götürme fırsatıyla ilgileniyor.



Welle, filmin kadrosuna alınmaktan heyecan duymuş. Abrams şöyle anlatıyor; "Onunla konuşurken Amiral rolü için mükemmel olurdu diye düşündüm. Daha sonra onu aradım, teklif ettim ve o da kabul etti. Hatırlayabildiğim en garip kast kazasıydı."



Abrams şöyle ekliyor; “Onu ekibe aldığımız için şanslıyız. Peter bir yandan  sistemli ve her türlü detaya önem veriyor. Öte yandan çok entellektüel ve neyi, nasıl söylediği konusunda inanılmaz akıllı. Ama aynı zamanda çok güzel iç güdülere sahip ve yaptığı işin mekaniği konusunda rahatladığında mekanikleri unutuyor ve onu izlemek olağanüstü oluyor."



Weller bir anda dahil olmuş. Şöyle anlatıyor; "Senaryo müthişti. Orci, Kurtzman ve Lindelof bana çok destek verdiler. J.J.'in de düzeltmeleriyle birlikte bana göre muhteşem bir karakter yaratmayı başardık. Yıldız donanması için doğru olduğuna inandığı şeyleri yapan dürüst bir vatanperverlik anlayışına sahip biri. Muhalif gibi görülebilir ama ondan daha karmaşık."



Güçlü Bir Rakip Ortaya Çıkıyor



"Bilinmeze Doğru Star Trek’in” zifiri merkezinde gizemli bir düşman, yıkıcı içgüdülerinin dünyaya ait ya da kozmik hiçbir bağı yokmuş gibi görünen galaksiler arası bir terörist ortaya çıkar. Bu kişi tek kişilik bir kıyamet ordusu olan John Harrison'dır ve Kaptan Kirk'ün hedefi haline gelir.



Film yapımcılarının John Harrison isimli adamı ve Star Trek bilgisiyle derin bağını  düşünmeye başladıkları andan itibaren aradıkları onu kapsayacak oyunculuk özelliklerine sahip biri olmuş.



Abrams sayısız yetenekli oyuncuyla görüştükten sonra tamamen belirsiz bir yöne doğru ilerlemeye karar vermiş. Çok uzaklara giderek televizyondaki "Sherlock", “War Horse,” “Atonement” ve “Tinker Tailor Soldier Spy”dan “The Hobbit” ve “Parade’s End” filmlerine kadar tarihi rollerden dönem rollerine kadar çeşitli türlerde ünlü olan İngiliz oyuncu Benedict Cumberbatch'e bakmış. Abrams, beklentileri göz ardı ediyor gibi görünse de Cumberbatch'in yeteneği ve çekimine inanmış.



Abrams şöyle açıklıyor; “İlk filmde simgesel rolleri alarak yaptıkları işi tamamen onaylayan bir ruhla kendilerine mal eden olağanüstü oyuncularımız vardı. Benedict de karakteriyle aynı şeyi yaptı. Masaya yepyeni bir tutum, kişilik, geçmiş ve güçle geldi. Ama öyle zorlayıcı ve güçlü bir oyuncu ki işe yarıyor. Yaklaşımında çok doğru olan çarpık bir çok bilmişlik var. Bana göre nasıl görünebileceği konusundaki her türlü endişeyi geçersiz kıldı. Hiçbir şekilde daha önce olan bir şeyi bozmuyoruz. O bu karakterin bizim versiyonumuzdaki hali. Bu doğru bir yoldu çünkü gerçekten çok iyiydi."



Cumberbatch, senaryoyu okuduğunda zaten bir Trek hayranıymış. "İlkini izlemiştim ve muhteşem olduğunu düşünmüştüm. Son derece esprili, zeki ve aynı zamanda orijinaline sadıktı. Bu senaryo beni daha da derinden etkiledi. J.J.'le karakterim hakkında, bu adamın kim olduğu ve Yıldız donanmasında oynadığı rolü konuştuk."



Cumberbatch'in her ne kadar aileye dışarıdan bir tehdit olsa da önceden kurulmuş bir ailenin ortasına Atılgan'ın setine gelmesi heyecan verici olmuş. Şöyle yorumluyor; "J.J. sette son derece keyifli bir atmosfer yaratıyor. Oyunculara ve süreçlerine saygısı çok büyük. Bu yüzden oyun için de aynı zamanda ciddi konsantrasyon için de her zaman yer var. Bu sette olması gereken müthiş bir dinamikler karışımı."



Cumberbatch, karakterin sinir bozucu ruh haline daldıkça, dövüş ve kovalamaca sahneleriyle dolu olan ve  bugüne kadar aldığı  fiziksel açıdan en yorucu rol için antrenmanlara da başlamış. Bu konuda kendisine Chris Pine'ın ve Zachary Quinto'nun yardım ettiklerini söylüyor. "Zach ve Chris bu konuda çok iyiler, çok güçlü ve hızlılar. Ayrıca bana karşı çok kibar ve düşünceli oldular. Her zaman güvenliği düşündüler ama sonra duyguların parçalanmasına izin verdiler."



Özellikle Pine ve Cumberbatch arasındaki gergin duygular herkes tarafından içgüdüsel olarak hissediliyormuş. Karl Urban şöyle söylüyor; "Chris ile Benedict'in birlikte sahnelerini izlemeyi çok sevdim. Çünkü havada tam anlamıyla kıvılcımlar uçuşuyordu.



Pine şöyle ekliyor; "Benedict bu karaktere çok iyi uydu. Performansı o kadar kesin ki bir hayranı ve oyuncu arkadaşı olarak hayretle izledim. Ürpertici, ürkütücü ve çok başarılıydı. Bence önemli Star Trek anları arasında yer alacak bazı anlar yarattı."



Atılganı Büyütmek



"Bilinmeze Doğru Star Trek" aksiyonu, ölçeği ve hatta karakterlerinin ruhunu büyütürken film yapımcıları Atılgan'ın, geminin çarpan kalbinden, köprüden olan görünümünü büyütmenin zamanının da geldiğini karar verdiler. Sadece orijinal dizilerdeki karton setlerin değil, aynı zamanda sadece birkaç yıl öncesinin setlerin de çok ötesine geçtiler.



Abrams şöyle söylüyor "İzleyicilere geminin daha fazlasını  göstermek ve daha derinlik vermek istedik. İlk filmde geminin gerçek ve destansı büyüklükte olması için çok çalıştık ve büyük anlamda işe yaradı. Ancak sorun Köprünün bir sette, Işınlanma Odası başka bir sette, Revir Kompartımanı başka bir sette gibi.  Herhangi bir süreklilik sağlayamıyordunuz. Bu kez sürekli bir set inşa etme fırsatımız oldu. Böylece köprüden bir koridorla Turbo Plaza bölümüne, köşeyi dönerek Revir Kompartımanına gidebiliyordunuz. Bu gemiye sadece eğlenceli bir yan ürünü olan boyutu anlamında değil aynı zamanda birbirine bağlı olduğu duygusunu da vermiştir. Kast ve ekip böyle güzel tasarlanmış bir sete geldiğinde buraya inanmalarına yardım ediyor. Her şeyi,performansları, ışığı, kamera çalışmasını yükseltiyor. Her açıdan yararlı oldu. İnsanlara çok sevdiğimiz bu dünyaya daha büyük bir görüş sağlıyor."



Sorumlu yapımcı kısaca şöyle anlatıyor; "Yeni tasarım izleyiciye gerçekten Atılgan'da yaşama fırsatı veriyor. İlk planları gördüğümde bunun Star Trek'e özel bir şey olacağını düşündüm. Kimse geminin bir ucundan diğerine yürüyememiş ya da gemide boydan boya koşamamıştı. Üstelik Turbo Plazayı da ilk kez inşa ettik. Gemiye dikey bir alan sağlıyor."



Oyuncular yeni Atılgan setinin uzay yolculuğu gerçeğini eve getirmeye yardım ettiğini düşünüyorlar.  Chris Pine şöyle söylüyor; "Bu filmde gerçek bir oyun alanına sahiptik. Ekibin yaptığı detaylı  çalışma inanılmazdı. İnşa ekibi, bizi içine alacak bu dünyaya sahip olabilmemiz için haftada 7 gün 24 saat çalışıyordu."



Tasarımlar bir kez daha, Abrams'la sık çalışan ama kariyerinin en etkileyici çalışmalarından bazılarını "Star Trek" ile  yapan, Atılgan'ı günümüz modern tasarımının prizmasının içinden hayal eden set tasarımcısı Scott Chambliss'e düşmüş.



Abrams şöyle söylüyor; "Scott, bu filmde bütün beklentilerimi aştı. Olağanüstü bir iş çıkardı. Sadece muhteşem setler tasarlamadı, onları tasarımları yükselten bir şekilde inşa etti. Atılgan'ın bütün öğeleri dikkat çekiciydi. Baktığım her yerde şaşırmıştım."



Yaratıcı süreç Chambliss'in tam ölçekli Atılgan için hazırladığı yeni tasarımlarla başlamış. Yapım müdürü  Tommy Harper şöyle söylüyor; "Kavramsal çalışmayı tamamlayınca hepimiz aşık olduk. Sonra nasıl başaracağımızı düşündük. Nasıl inşa edeceğimizin, aydınlatmanın lojistiği ve bunları bütün parayı harcamadan nasıl yapacağımıza sıra geldi. Sonunda gerçekten güzel, muhteşem bir set oldu. J.J. için bu dünyayı gerçekten ortaya çıkardı ve bence izleyiciler için de aynı şey geçerli olacak."



Chambliss, her iki Star Trek filmindeki çalışmasının da özellikle tek bir güçlü etkiye borçlu olduğunu söylüyor; cesur, aynalı  renkleri ve geometrik desenleriyle Uzay Çağı kreasyonlarıyla bilinen avangard, Fransız modacı Pierre Cardin'in endüstriyel tasarımları. Chamblis şöyle söylüyor; "Cardin'in endüstriyel tasarımlar yaptığı bütün Atılgan setleri için temel oldu."



Bu özellikle mahkumlar için olan ileri teknoloji hücre için geçerli. Tasarımcı Cannes'ın hemen dışındaki efsanevi "Bubble House"a gönderme yaparak şunları söylüyor; "Mahkum hücresini tasarlarken Pierre Cardin'in 70'lerde inşa ettiği bir sahil evini düşünüyordum. Temelde her biri diğer odalara ya da yukarıya, gökyüzüne bakan yuvarlak pencereleri olan bir dizi beyaz kapsüldü. Ayrıca üstü ve altı plastik kalıplarla çerçevelenmiş bazı yuvarlak İtalyan televizyonlarına da baktım. Bunlar her hücrede bulunan her şeyi gören gizli kameralar oldular.  Bir mahkum olarak size içinde duygusal ve klostrofobik özellikler barındırarak güzel bir vitrine sıkıştığınıza ve sürekli gözlendiğinize dair akıldan çıkmayan bir etki yaratıyor."



Chambliss, Atılgan'da baştan sonra kendisinin ve Abrams'ın Stark Trek'e bakışlarını  kontrol ettiğini düşündükleri vizyona sadık kalmış. "Amaç, her zaman modern olan ama bizi orijinal televizyon dizisine de bağlı tutan retro teknolojik bir etki bırakmaktı. Eski bilgisayar teknolojisinden parıltılı, güzel tasarım öğelerini alıp eski Star Trek'e saygılarımızı sunmayı çok seviyorum. Retro ile fütüristik anlayışları birbirlerini destekleyecekleri şekilde karıştırmaya çalıştık. Mihenk taşımız, Gene Roddenberry'nin gelecekle ilgili iyimserliğini almak ve bunu zamanımıza aktarmak olmaya devam ediyor."



Atılgan, bu yeni yolculukta sadece büyümüyor, aynı zamanda bugüne kadarki en çılgın uçuş manevralarını da yapıyor. Gemi bir noktada zorunlu inişe başlarken Abrams'ın Chambliss'in parıltılı setinde fiziksel olarak yeniden canlandırmayı seçtiği radikal bir eğim alıyor.  Simon Peg şöyle anlatıyor; "Her şey eğimli bir setle bir arada bulunana kablolarla yapıldı. Böylece biz gerçekten de duvarların yanında koşuyorduk. Çekim çok eğlenceliydi. Neyin aşağıda neyin yukarıda olduğu hakkındaki algımızı sürekli yeniden düzenliyorduk. Zorlayıcıydı da ama Chris ve ben bağlı olmayı, sürüklenmeyi ve bağırmayı sevdik çünkü müthiş bir sahne olacağını biliyorduk."



Görsel süpervizör Roger Guyett şöyle anlatıyor; "Gemi dönüyor ve yapay yerçekimi azalıyor. Bu olunca da insanlar etrafta kaymaya başlıyor. J.J. kamerayı belli şekillerde hareket ettirirsen ve insanlar belli şekillerde hareket ederse gemideki her şeyin gerçekten baş aşağı olduğunu duygusunu vereceği fikriyle çok ilgilendi. Haklıydı da. J.J. en ince detaylardaki görsel sihri dahi çok iyi anlıyor."



Tuhaf Yeni Dünyaları Keşfetmek: Nibiru ve Kronos



“Bilinmeze Doğru Star Trek” film yapımcılarını dünya yaratmanın girift zorluklarına –özellikle filmi göz alıcı bir aksiyon sahnesiyle açan volkanik, kırmızı gezegen ile savaştan parçalanan Klingon'un ana vatanı Kronos için istenilen yeteneklere- daha çok taşımıştır. Scott Chambliss şunları söylüyor; "Film yapımcıları için başka dünyalar yaratmaktan daha heyecanlı ve eğlenceli bir şey olamaz. Hayal edilemeyeni gerçek kıldığınızı nadir bir fırsat yakalıyorsunuz."



Chamblis, filmin verimli ama teknolojik açıdan ilkel Nibiru'daki ilk sahneleri için ada tarzı bir uygarlık hayal ederken çok eğlenmiş. "Star Trek’in sevdiğim bir yanı da çok sayıda kontrast ortamla çalışmaktır. Nibiru, Klingon gezegeninin antitezi ve ikisi de dünyadan tamamen farklı. Herkes ada gezegenin ayartıcı bir atmosferi olmasını istedi. Hawaii'ye yaptığım yolculuklardan hatırladığım bir şey de koyu kırımızı ve başka bir dünyadan gelmiş gibi görünene "ruj bambu" dedikleriydi. Bu gezegen tümüyle kırmızı olsa nasıl olur diye düşünmeme yol açtı. Turkuvaz mavisi suyla ve beyaz kumla bir araya geldiğinde muhteşem bir özellik oldu. Sadece göz alıcı bir renk paleti değildi. Star Trek hikaye anlatımında benimsediğimiz bir özellik olan retro titreşimine de sahipti. Sonra onun etrafından bütün kültürel atmosferi geliştirdik."



Jeffrey Chernov şunları ekliyor:  “Nibiru'nun zorlukları  bazen neredeyse eziciydi. Sadece setler ve çekimler zor değildi. Aynı  zamanda çözmesi aylar alan bütün bir kabileyi de yaratmak zorundaydık. Birçok filmi bunu bilgisayar efektiyle yapacağız derdi ama J.J. gezegen hayatını kameraya yansıtmak istedi. Bu yüzden biz de Nibiru yerlilerini tasarlamaya başladık. Görünüşlerini ortaya çıkarmak epey zaman aldı. Yaratık tasarımcımız Neville Page, özel efektler makyaj tasarımcımız David Anderson ve kostüm tasarımcımız Michael Kaplan'la birlikte çalıştık."



Kronos da bir o kadar zorlayıcıymış. Abrams, Klingon savaşçı  toplumunu kendi orijinal yöntemiyle ifade etmesi için Chambliss'e bir kez daha tam bir yaratıcı alan sağlamış. Şöyle anlatıyor; "J.J.'in Kronos’un muhteşem bir oyun alanı olmasını istediğini anlamıştım. Ama bu oyun alanının ne olacağı her yaklaşımda biraz daha gelişti. Kronos savaşçı bir kültür. Bu yüzden gezegenin zehirli bir çöplüğe benzeyen bir bölümünü, nükleer bomba ya da çevresel felaket sonrasında tüm sonuçlarıyla göreceğiniz bir yeri göstermenin ilginç olacağını düşündük.”



Sıra dışı dünya ait bir mekandan esinlenmiş. “Terk edilmiş bir Rus su parkının fotoğraflarını buldum. 50’lerden ya da 60’lardan kalma, tamamen bakımsız kalmış, büyük ölçekli bir yapıydı. Çok garipti. Görüntü için gerçekten esin verdi.” diye açıklıyor, Chambliss.



Devasa bir hangarın üzerine 12 bin metrelik set yapılmış. Tommy Harper şöyle anlatıyor; “Dev gibiydi. J.J. çok fazla kamera çekimi yapmak istedi. Sadece dijital bir dünya istemedi. Çok baskı altındaydık ama sete damgasını vuran titreşimli ışık duvarı da dahil her şeyi başardık. Aklınızda kalacak setlerden biri. Kronos’a varmak bile heyecanlı!”



Chambliss, Kronos’a bir hayat vermenin ötesinde bir Klingon savaş gemisinin içini tasarlama fırsatına da sahip olmuş. “Gemiye kendi kültürel kimliğini kazandırmak eğlenceliydi. Üç koltuklu bir gemiydi. Bu yüzden üç koltuğun da farklı yönlere bakmasına karar verdik. Çok dar ve karışık bir alandı ve bu gibi zorlukları seviyoruz. Hepimiz içeri tırmandık, başlarımızı çarptık, eşyalara vurduk. ‘Bu çok güzel ama çekim yapmak zor olacak’ dedik. Sonra J.J. geldi ve o alanda kamerayı kullandı. Heyecan vericiydi.”



Abrams, Klingonları şöyle anlatıyor; Klingonları hayata getirmek için yanımızda çok iyi bir yaratık tasarımcısı  olan Neville Page ile müthiş bir özel efektler ve makyaj sanatçısı  olan David Anderson olduğu için şanslıydık. Roller için olağanüstü oyuncular seçtik ve inanılmaz işler yaptılar. Yine Atılgan’ın tasarımında olduğu gibi filmdeki Klingon’lar da daha öncekileri, orijinal hallerine saygılarını sunuyorlar.”



Galaksiler Arası Moda



Kostüm tasarımcı Micheal Kaplan “Bilinmeze Doğru”ya işini genişleterek birçok kostüm tasarımcıdan farklı olarak daha fazla hayal gücü ve araştırma kullanarak dönüyor. “Star Trek bir dönem filmi yapmaya benziyor ama o dönemden hiçbir şeyin var olmadığı bir dönem filmi! Eskicilere ve kostümcülere gidip bir şeyler toplayamıyorsunuz. Star Trek’de her şeyin yapılması gerekiyor. Senaryoda eklemeler ya da değişiklikler olursa Elinizde bulunabilecek veya çekip alabileceğiniz bir şey yok. Bu yüzden böyle bir filmde çok fazla hazırlık gerekiyor.” diyor.



Bu yeni yolculuk için mürettebatın standart üniformalarında bile değişiklikler olmuş. Kaplan şöyle açıklıyor; “Çok fazla oynamak istemedik. Ama biraz daha sofistike ve seksi hissetmelerini istedik. Üniformaları yakın çekimlerde görebileceğiniz bumerang deseniyle serigraf baskı yaptım. İnce bir değişiklik. Renkler de biraz değişti. Kırmızı biraz daha kan kırmızı oldu. Mavide biraz daha yeşil var. Atlı sarısı biraz daha hardal tonunda. Pantolonlar da biraz daha üste oturdu ve kullanışlı bazı değişiklikler eklendi. Artık bazı oyuncuların üstlerini başlarından geçirmelerine gerek kalmadı. Çünkü görünmez bir fermuar var.”



Bu kez en heyecanlı kostümlerden biri Spock’ın volkan keşfi kıyafeti olacaktı. Kaplan, uzay kıyafetinin simgesel görüntüsüne yeni bir yön vermiş. “Uzun süre düşündüm. Sonunda bir bilim kurgu filminde gördüğüm bakır rengini buldum. Uzay kıyafeti her zaman gri, beyaz ya da hatta altın sarısı olur. Ama alevlerin yansımalarını düşündüm ve çok güzel olacağına karar verdim” diyor.



Ancak kostümün güzelliğinin içinde bir anlaşılmazlık var. “Çok kapsamlı bir kostüm. Görüntünün içine giren çok fazla kablolar ve makine mühendisliği işi var. Zach’in gerçek anlamda cıvatalarla tutturulması gerekti. Bu yüzden onun için hızlı bırakılma mekanizmaları ekledik”.



Kaplan ayrıca bazı başrol oyuncuları için yıldız donanmasının dalgıç giysilerini de yapmış. Zoe Saldana’nın Uhura karakterinin yakut kırmızısı kıyafeti de bunlardan biri. “Bence Uhura’nın kostümü J.J.!in filmdeki favori kostümlerinden biri oldu.” diyor Kaplan ve şöyle ekliyor; “Bunların gerçekten Star Trek tarzı dalgıç kıyafetleri olmasını istedik. Bu nedenle Star Trek için uygun ve modern görünecek bir şey düşündüm.”



Diğer kıyafetler arasında ışıklı kaskları olan metal dokuma uzay kıyafetleri, Yıldız Donanması üniformaları ve genel yolculuklarda kullanılan her yeri örten tarzda Uzay Mekiği kıyafetleri var. Filmde ayrıca Atılgan mürettebatı, Knormian Ticari aracında ve Kronos’da sivil kıyafetler de giyiyor. Bu Kaplan için heyecan verici başka bir unsur olmuş. “Gidecekleri koşullara uygun olacak kıyafetler giymelerini istedim. Bu yüzden basit ve kabalar.”



Saldana da kıyafeti konusunda heyecanlanmış. “Bizi Kronos hakkında merakta bırakan, Mad Max tarzı, göçebe kıyafetine bayıldım. Michael sanatçı olduğu iyi de bir hikayeci.”



Kötü tarafa gelince, Kaplan Vengeance mürettebatı ve Benedict Cumberbatch’in kötü karakteri için  ışıkta yansıyan ızgara desenler bulunan üniformaları yapmaktan da keyif almış. “Benedict için uzun paltolar fikrini çok sevdim. Böylece uzayda hareket ederken arkasında paltosunu uçuşurken görüyorsunuz. Onu ilk kez Kronos’da gördüğünüzde ışık arkadan geliyor. J.J. ve ben başta kim olduğunu bilmememizin iyi olacağını düşündük. Paltosunu neredeyse Klingon paltosuyla karıştırıyorsunuz. Sonra aşağı atlıyor. Hala kim olduğunu anlayamıyorsunuz. Çünkü başında kapüşonu ve maskesi var. Sonra hepsi çıkıyor ve Benedict’i görünce şaşırıyorsunuz”



Kaplan, Klingon kostümleri için ilk film için yaratılan ama izleyicilerin görmediği tasarımları kullanmış. “Fırtına birliği askerlerinin paltoları için gergedan ya da fil derisine benzeyen bir kumaş kullandık. Kaskları, at nalı yengeçlerine dayandırıldı. Çok güzel bir tasarım olacağını düşündüm. Sonra savaşçılar için de savaşmaya elverişli kıyafetler tasarladık.”



Kaplan, sadece bilinmeyen dünyalar için değil, 23. yüzyıl Londra’sı ve San Francisco’sundaki dünyamız için de tasarım yapma şansına sahip olmuş. Kendisini bir kez daha zamanda hem geleceğe hem de geçmişe bakarken bulmuş. “Filmin geri kalanında olduğu gibi dünyanın da 60’ları temel almasını istedik. Ama daha fütürüstik, inandırıcı bir versiyonu olacaktı. Christian Dior, Rudy Gernreich ve Cortége gibi modacılardan ilham aldı. Sonra kendi kostümlerimizi hazırladık.”



Kaplan, Abrams’la çalışmayı şöyle özetliyor; “Her şeyin hoş olması gerekiyor ama daha çok anlattığımız hikayenin duygusal gerçeğini yansıtmalı.”





Keşfin Olduğu Yer: Ulusal Lazer Füzyon Tesisi’ne Yolculuk



Gene Roddenberry, Star Trek’le ilgili olarak şöyle demiş; “Neredeyse tamamı  insanlığın geleceğinin parlak olduğunu düşünmemden kaynaklanıyor. Önümüzde mucizeler var. Başka türlü nasıl olabilir bilmiyorum.” 50 yıl önce yarattığı uzay yolculuğu hikayesiyle milyonları çekmeye devam eden bu anlayış, çoğunlukla insanın hiç durmadan bilimsel keşif yapma güdüsünden ilham almıştı. Yıllar içinde hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde Star Trek felsefesi, birçok genç bilim adamına, araştırmacıya ve yazara ilham vermiştir.



J.J. Abrams, bu ilham döngüsüne hoş bir övgü olarak “Bilinmeze Doğru Star Trek”i özellikle anlamlı bir mekana götürmüş; geleceğin enerjisinin benzersiz araştırmalarının yapıldığı yer olan Lawrence Livermore Laboratuarları’ndaki Ulusal Lazer Füzyon Tesisi’ne. Burada dünyanın en yoğun lazer ışınlarından 192’si, maddenin ve anti maddenin sırlarını ortaya çıkarmak ve termonükleer füzyonu araştırmak amacıyla kullanılıyor. Buradaki çalışmalar bir gün dünyayı değiştirecek, insanlığı çevre kirliliğinden, sınırlı yakıttan kurtaracak ve hatta uzay yolculuğunu daha pratik hale getirebilecek bir enerji devrimiyle sonuçlanabilir.



Gizli bir devlet  tesis olarak genelde film ekiplerine izin verilmiyormuş. Ama Star Trek tamamen farklıymış. Star Trek ile tesis arasındaki bağlar gerçekten çok köklüymüş. Ne de olsa Atılgan yakıt olarak hidrojenin tesisteki ismi de “ağır hidrojen” olan bir izotopuyla, döteryumla çalışıyor. Burada çalışan bilim adamlarının çoğu da mesleklerine Kirk ve Spock’ın insan bilgisinin mevcut sınırlarını aşmaya çalışmalarını izlerken ilgi duymaya başlamış.



Tesisin ve Foton Bilimi Kuruluşu’nun Ortak Yönetici Başkanı olan Dr. Edward şöyle anlatıyor; “Yıllardır Star Trek’in burada olması gerektiğini fark etmelerini bekliyorduk! Burası çok fütüristik bir tesis ve sanırım hepimiz Star Trek’in gelecek vizyonundan etkilendik.”



Tesis, film yapımcılarına benzeri yapılamayacak bir mekan sağlamış. Yıldız donanmasının, ışık hızından daha ileri yolculuk yapmayan olanak veren, en gelişmiş teknolojili büküm motorunu yaratan geminin içindeki görünmeyen nükleer kısımlarına girme fırsatını vermiş. Tesis için ise laboratuarlarını sinematik bir hikayecinin gözleriyle yorumlanmasını görme fırsatı olmuş. Moses “J.J. Abrams’ın yaptığımız işe ait bakış açısını görmek çok heyecan vericiydi” diyor.



Abrams, sadece teknolojik güzelliğinden değil aynı zamanda 21. yüzyıl biliminin 23. yüzyıl filmine yol gösterdiği bir yerin ortasında bulunmaktan da çok etkilenmiş. Şunları söylüyor; “Biz sadece bir filmi çekmeye çalışıyorduk. Ama etrafımızdaki bütün dünyaya yardım edecek teknolojiler üzerinde çalışan yenilikçi bilim adamları vardı. Ulusal Lazer Füzyon Tesisi’ndeki araştırmaların bir gün temiz ve sınırsız enerjiyi keşfedecek olmaları fikri çok heyecan verici. Öte yandan hikaye için gerçekten müthiş bir mekandı. Ama daha da önemlisi oraya kabul edildiğimiz için gerçekten gurur duyduk. O insanlar gezegenin kaderini, tıpkı tekerleğin ya da ampulün değiştirdiği gibi değiştirecek araştırmalar yapıyorlar. Çekim yapmak için bizi kabul ettiklerine bile inanamadık. Sonra bizi ağırladıkları için çok heyecanlıydılar. Birçoğu bize kendilerinin bilimle ilgilenmesinde Star Trek’in ilham verdiğini söyledi.”



  Yapım sırasında, Star Trek aksiyonunu kendi gözleriyle görmek için çok sayıda bilim adamı, sanatçı ve tanınmış kişi “Bilinmeze Doğru”nun setine akın etmiş. Onların varlıkları, konseptin hala evrensel olarak ne kadar cezbedici, ve esinlendirici olduğunu sürekli hatırlatmış.



Bryan Burk şöyle özetliyor; “Bence bütün bu farklı insanları  Star Trek’e çeken, J.J.’yi, kastımızı ve ekibimizi bir araya getiren şey: Farklı türleri ve dünyaları öğrenmek için cesur bir şekilde dünyayı terk ederken geleceğimizin bizim için neler sakladığı merakı. Hepimiz dünyada savaşın olmadığı, her türlü sorunumuzu birlikte çözdüğümüz bir gelecek vaadine doğru çekiliyoruz. Star Trek’in vizyonu ve bu hikayenin konusu da bu.”



KAST HAKKINDA

(Alfabetik Sırayla)



Günümüzün en heyecanlı oyuncularından biri olan JOHN CHO (Hikaru Sulu) sinema ve televizyonda zorlu performanslar sergilemeye devam etmektedir. Cho ilk kez “MILF” argo deyişine popülerlik kazandırdığı 1999’da çığır açan komedi “American Pie” ile dikkatleri çekmiştir. Son dönemde, bu yılın başında çıkan serinin son filmi “American Reunion”da rolünü tekrarlamıştır. Kült komediler “Harold & Kumar Go to White Castle”, “Harold & Kumar Escape from Guantanamo Bay” ve “A Very Harold and Kumar 3-D Christmas” filmlerindeki Harold Lee rolüyle tanınmıştır.

Beyaz perdede en son Len Weiseman’ın klasik filmin yeni yapımı  “Total Recall”da Colin Farrell, Jessica Biel and Kate Beckinsale ile birlikte rol almıştır. Nisan ayında izlenecek olan Seth Gordon’un “Identity Thief filminde Melissa McCarthy ve Jason Bateman’ın karşısında rol almıştır. Mayıs ayında “Bilinmeze Doğru Star Trek” filminde Teğmen Hikaru Sulu rolünü yeniden canlandıracaktır.



Diğer film çalışmaları arasında Willem Dafoe ve Hugh Grant’le birlikte rol aldığı Weitz Bros'un “American Dreamz”, “Better Luck Tomorrow”, “Pavilion of Women”, Steven Soderbergh'in “Solaris” ve En iyi film dalında Oscar ödüllü “American Beauty” filmleri bulunmaktadır.



Cho, halen NBC’nin hit komedisi “GO ON”da Stephen rolünde, Matthew Perry’nin patronu ve en yakın arkadaşını canlandırmaktadır. Cho, ABC’nin dizisi “Flashforward”de ve Ajan Demitri Noh’u canlandırmış ve Weitz Bros’un “Off Centre” adlı dizisinde rol almıştır. Çok sayıdaki konuk oyuncu rollerine ek olarak “Kitchen Confidential”ın son sezonunda da yer almıştır.



Seul, Kore’de doğup Los Angeles’da büyüyen Cho, California Üniversitesi, Berkeley’de İngiliz Edebiyatı okurken oyunculuğa başlamıştır. Maxine Kingston’ın ünlü biyografisinden uyarlanan ilk oyunu “The Woman Warrior” ile tüm ülkeyi dolaşmıştır. Diğer sahne çalışmaları arasında Singapur Repertuar Tiyatrosu yapımı “Hamlet”te Laertes rolü ile East West Oyuncuları’nın çeşitli oyunları bulunmaktadır.



Cho halen Los Angeles’da yaşamaktadır.



BENEDICT CUMBERBATCH (John Harrison) “Steven Moffatt ve Mark Gattiss’in Conan Doyle kitaplarının çarpıcı uyarlamasındaki “Sherlock Holmes” başrolüyle ünlüdür. Kendisine uluslararası ün ve BAFTA adaylıkları ve en iyi oyuncu dalında Eleştirmenlerin Tercihi Ödülünü gibi çeşitli ödüller kazandıran bir roldür. Son dönemde Steven Spielberg’ün “Warhorse” filminde  Binbaşı Stewart’ı ve Tomas Alfredson’ın “Tinker Tailor Soldier Spy” adındaki Gary Oldman, Tom Hardy ve Colin Firth’ün de rol aldığı filminde Peter Guillam karakterini oynamıştır. Benedict 2011’de National Theatre’a dönmüş, Danny Boyle’ın yapımı olan “Frankenstein”da Dr. Frankenstein ile yaratık arasında rollerini canlandırmıştır. Rolüyle Laurence Olivier Ödülünü ve en iyi oyuncu dalında Evening Standard ödülünü kazanmıştır.



Benedict, The London Academy of Dramatic Art (LAMDA)’daki eğitiminden önce Manchester Üniversitesi’nde Drama eğiti almıştır. İlk televizyon rolleri arasında “Tipping The Velvet”, “Silent Witness”, “Nathan Barley”, “Spooks”, “Dunkirk”, “To The Ends Of The Earth” ve “The Last Enemy”  bulunur. Ancak BBC’nin övgüler alan dramı “Hawking”deki Stephen Hawking’i canlandırdığı rolü uluslararası şöhreti ve ilk BAFTA adaylığını getirmiştir. İkinci BAFTA adaylığı 2010’da BBC uyarlaması “Small Island”daki Bernard rolü için gelmiştir.



Cumberbatch’ın film çalışmaları arasında “Starter For Ten,” “Amazing Grace,” “Third Star,” “Wreckers,” “Stuart: A Life Backward,” “The Other Boleyn Girl” ve Joe Wright’ın Oscar adayı “Atonement” filindeki alçak Herburt Marshall rolüdür.



Sahnede Regents Park’da iki sezon boyunca The New Shakespeare Kumpanyasıyla birlikte, Trevor Nunn’ın yapımı olan “Lady From The Sea”de Linsrand rolünü, Tenessee Williams’ın “Period Of Adjustment”’da George rolünü ve Olivier ve Ian Charleston ödülleri adaylığı aldığı Richard Eyre’ın muhteşem West End topluluğu yapımı “Hedda Gabler”’ da Teesman rolünü oynamıştır. Ionesco’nun “Rhinocerus”’unda Berenger rolünü oynamış; Royal Court’ta “The Arsonists” ve “The City“de rol almış  ve 2010 yılında da Thea Sharrock’s National tiyatrosundaki ödüllü Rattigan oyunu “After The Dance”in yeni yapımında David Scott Fowler rolünü oynamıştır.



Benedict son dönemde BBC/HBO dramı “Parade’s End”de rol almıştır. Geçtiğimiz yıl, Peter Jackson’ın “The Hobbit” filminde Ejderha Smaug rolünü oynamıştır. Halen Steve McQueen’nin “August:Osage County” filmini çekmektedir. “Sherlock”un üçüncü sezonu 2013’de çekilecektir.



ALICE EVE (Carol Marcus) Oxford’dan mezun olduğundan bu yana sinema, televizyon ve tiyatrodaki yeteneklerini sergilemiştir. En son Columbia Pictures’ın “Men in Black III” filminde genç ajan Oh’u oynamıştır. Barry Sonnenfeld’in yönettiği filmde serinin üçüncü filmde rollerini tekrar canlandıran Will Smith ve Tommy Lee Jones’un karşısında rol almıştır.



Eve, son dönemde Edgar Allen Poe’nun hayatının son günlerini sinemaya aktaran Rogue Pictures’ın “The Raven” filminde rol almıştır. Şair, peşinde olduğu cinayetlerin hikayelerindeki cinayetlere ayna tuttuğu bir seri katilin peşindedir. Eve, John Cusack’ın canlandırdığı Edgar Allen Poe’nun nişanlısı rolünü oynamıştır. Film, Relativity tarafından 9 Mart 2012’de vizyona girmiştir.



Son olarak profesyonel suçlu bir körün, ahlaksız bir polisten nakit paketini almasına yardımcı olmaları için zorlu bir motel sahibiyle kızını rehin aldığı “Eye of Winter”ın yapımını bitirmiştir. Tze Chun’un yönettiği filmde Bryan Cranston, Logan Marshall-Green ve Ursula Parker da oynamaktadır.



2010’da Dreamworks/Paramount’un romantik komedisi “She’s Out of My League”de oynamıştır. Filmde ayrıca canlandırdığı karakter sonunda hayallerindeki kızla çıkan ama korkularının ve güvensizliklerinin ilişkiyi tehdit etmesine izin veren Jay Baruchel de rol almıştır. Eve ayrıca Warner Bros. Pictures’ın yazın gişe rekortmeni “Sex and The City 2”de de rol almıştır.



2008’de övgüler alan “Rock N Roll” oyunuyla Broadway’e ve Londra’nın Batı yakasına yönelmiştir. Oyunu Tom Stoppard yazmış, Trevor Nun yönetmiştir. Alice; Rufus Sewell, Brian Coxx ve Sinead Cusack ile birlikte rol almıştır.



Eve, 2006’da “Starter for Ten” de James McAvoy ve Rebecca Hall’la birlikte rol almıştır. Filmin yapımcısı Tom Hanks’tir ve David Nicholls’ün çok satan kitabına dayanmaktadır. Hikaye, 1980’lerin Bristol’ünde bir grup öğrencinin üniversiteyi bitirme çabasını konu alır. “Starter for Ten” 2006 Toronto Film Festivali’nde gösterilmiştir.



Diğer filmleri arasında “ATM,” “The Decoy Bride,” “Crossing Over,” “Big Nothing” and “Stage Beauty ” vardır. Televizyon çalışmaları arasında “The Rotters Club,” “Losing Gemma” ve “Hawking” bulunur.

Eve, oyuncu Trevor Eve ile Sharon Eve’in kızlarıdır. Oxford Üniversitesinde İngilizce okumadan önce Londra okula bitmiştir. Üniversitede oyunculuk aşkının geliştiği birçok tiyatro eserinde rol almıştır. Üniversitede oynadığı roller arasında “Scenes from an Execution”daki Galacatica ve “An Ideal Husband’daki Mabel bulunmaktadır.



Eve halen Londra’da yaşamaktadır.



BRUCE GREENWOOD (Kaptan Pike) son dönemde ABC Korku /Dram dizisi “The River”da balta girmemiş Amazon’da sihir aramaya giden ve kaybolan, ailesi ve arkadaşları onu bulmak üzere gizemli ve ölümcül bir yolculuğa çıkan yabani hayat araştırmacısı ve TV karakteri Emmet Cole’ü canlandırmıştır. “Paranormal Activity”nin yaratıcısı Oren Peli ve Steven Spielberg sorumlu yapımcılardır.



Ayrıca Paramount Pictures filmi, Robert Zemeckis’in yönettiği “Flight”da Denzel Washington’la birlikte rol almıştır. Film, tehlike altındaki bir uçuşta zorunlu iniş yaparak neredeyse tüm yolcuların hayatını kurtaran havayolu pilotu Whip (Washington)’ın madde kullanımı sorunlarını konu alır. Greenwood, eskiden Whip’le birlikte uçan ve skandaldan kurtulmasına yardım etmeye çalışan Pilotlar Birliğinin başkanı Charlie rolünü canlandırmaktadır.



Daha sonra aynı adlı kitaptan uyarlanan “Devil’s Knot”da Reese Witherspoon ve Colin Firth ile birlikte övgüler alan Kanadalı yönetmen Atom Egoyan için çalışmışlardır. Bu birlikteki dördüncü filmleridir. Önceki 3 film arasında bir striptizciye saplantılı olan bir vergi müfettişini canlandırdığı “Exotica”daki başrolü bulunmaktadır. Film, Cannes’da Palm D’OR adayı olmuş, Uluslararası Toronto Film Festivalinde En İyi Kanada filmi ödülünü almıştır. Ayrıca “The Sweet Hereafter”da trajik bir otobüs kazasında ölen iki çocuğun babasını canlandırmaktadır. Film Cannes’da Jüri büyük Ödülünü almış, Genie ödüllerinde En İyi Film de dahil birçok ödül almıştır.  Ayrıca En İyi Erkek Oyuncu adayı da olmuştur. Bunlara ek olarak “Ararat” filminde oynamıştır.



“2009’daki gişe rekortmeni ilk filmdeki Kaptan Christopher Pike rolünü “Bilinmeze Doğru Star Trek”te tekrar canlandırmıştır.



Son dönemde ailesini geçindirmek için bir suç işlemeyi düşünen bir motosiklet akrobasi sürücüsünü konu alan “A Place beyond the Pines”da Ryan Gossling ve Bradley Cooper ile rol almıştır. Bu hareketi eski polis olan bir politikacıyla ölümcül bir çarpışmaya neden olacaktır. Greenwood, Bölge Savcısı Yardımcısı Bill Killcullen rolündedir. Filmi Derek Cianfrance tarafından yazılmış ve yönetilmiştir.



Daha önce, Jay Roach’un yönettiği “Dinner For Schmucks” filminde Steve Carell ve Paul Rudd ile oynamıştır. Diğer film çalışmaları arasında Bruce Beresfor’un yönettiği Mao’s Last Dancer” filmi bulunmaktadır. Film, dansçı Li Cunxin’in çok satan anılarına dayanmaktadır. Prömiyeri 2009 Uluslararası Toronto Film Festivali’nde özel gösterimde yapılmıştır. Walt Disney'in aksiyon gerilim filmi “National Treasure: Book of Secret”da Birleşik Devletler başkanı rolünde Nicholas Cage’in karşısında rol almıştır. 2007’de efsanevi şarkıcı/besteci Bob Dylan’ın “I’m Not There” isimli sıra dışı biyografi filminde iki rolü canlandırmıştır. Filmde Cate Blanchette ve Richard Gere ile birlikte rol almış, yazar/yönetmen Todd Haynes ile birlikte çalışmıştır. Film, Bağımsız Sinema Ödüllerinin açılışı olan Robert Altman ödülünü almıştır.



Sürükleyici dram “Thirteen Days”de, Küba Füze Krizi görüşmelerini yapan çarpıcı Başkan John F. Kennedy rolüyle ünlüdür. Kevin Costner ve Steven Culp’la birlikte rol almıştır. Film Greenwood’a, En iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Golden Satellite ödülünü kazandırmıştır. 2006’da Tony Scott’ın yönettiği gerilim filmi “Déjà vu”da Denzel Washington ve Val Kimler ile birlikte rol almıştır. 2005’de “Capote” filminde Philip Seymour’un karşısında, Truman Capote’nin ortağı, yazar Jack Dunphy’yi canlandırmıştır. Performansı Sinema Oyuncuları Birliği’nin Sinema Filminde Olağanüstü Kast Performansı dalında adaylık getirmiştir.



2004’de gişe rekortmeni bilim kurgu filmi “I, Robot”da Will Smith’in karşısında rol almıştır. Cinayetten şüphe altında olan US Robotics’in acımasız yönetim kurulu başkanını canlandırmıştır. Aynı yıl övgüler alan “Being Julia” filminde yaşlanan bir kadın oyuncunun enerjik metresini canlandırmıştır.  Rolü, en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Genie ödülü adaylığını getirmiştir. 1999’da gerilim filmi “Double Jeopardy”de Ashley Judd’un karşısında öldürücü planlar yapan eşini canlandırmış ve en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Blockbuster Entertainment ödülüne aday olmuştur.



Greenwood’un diğer film çalışmaları arasında Kelly Reichardt’ın yönettiği, Michelle Williams’la birlikte rol aldığı “Meeks Cutoff”, “Barney’s Version”, Danny Glover’la birlikte rol aldığı “Donovan’s Echo” ile “Firehouse Dog”, “Hollywood Homicide”, “The World’s Fastest Indian”, “Eight Below”, “Rules of Engagement”, “Racing Stripes”, “Here on Earth”, “The Lost Son”, “Thick as Thieves”, “Disturbing Behavior”, “Passenger 57” ve “Wild Orchid” bulunur.



Greenwood, televizyonda da çeşitli ve başarılı bir kariyere sahiptir. 2009’da Hallmark Hall of Fme Noel filmi olan, Greg Kincaid’in romanına dayanan “A Dog Named Christmas”da rol almıştır. 2007’de DividMiclh’in HBO dizisi “John from Cincinnati”de rol almıştır. Kariyerinin başlarında ödüllü dizi “St. Elsewhere”de Dr. Seth Griffith rolünü canlandırmıştır. Ayrıca övgüler alan “Larry Sanders Show”da da yer almıştır. “Magnificent Ambersons” ile “A&E için “The Riverman” ile CBS için “Saving Millie” de dahil olmak üzere birkaç haftanın filmi sunumunda yer almıştır.
Bruce ve karısı Susan Los Angeles ve Vancouver’daki evlerinde yalamaktadırlar.



SIMON PEGG (Montgomery “Scotty” Scott) 1993 yılında Londra’ya taşınmış ve stand up komedi yapmaya başlamıştır. Daha sonra televizyon komedisi “Asylum”, “Six Pairs of Pants”, “Faith in the Future”, “Big Train” ve “Hippies”de rol almıştır. 1998 ile 2004 arasında düzenli olarak BBC radyo 4’ün “The 99p Challenge”ında rol almıştır. 1999’da Channel 4 dizisi “Spaced”i yaratmış ve Jessica Stevenson ortak yazarlığını yapmıştır. Bu proje için en iyi dostu Frost’u getirmiştir. Dizideki performansı ile Komedi dalında en iyi yeni erkek oyuncu dalında İngiliz Komedi ödülüne aday olmuştur. Pegg, Spaced’in yönetmeni Edgar Wright ile birlikte romantik zombi  komedisi (ya da “RomZomCom”) “Shaun of the Dewad”i yazmış ve rol almıştır. Film, Nisan 2004’de vizyona girmiştir. Pegg ve Wright, George A. Romero’nun daveti üzerine Romero’nun “Land of the Dead” filminde konuk oyuncu olmuşlardır. 2004’de ayrıca “Danger! 50.000 Volts!” adlı televizyon dizisine dayanan “Danger! 50.000 Zombies!”de rol almıştır. Zombi avcısı Dr. Russel Fell’i canlandırmıştır.



Pegg'in diğer çalışmaları arasında 2. Dünya Savaşı mini dizisi, “Band of Brothers”, “Black Books”daki konuk oyuncu rolleri, “Brass Eye Special”, “I'm Alan Partridge”, “The Parole Officer” ve Factory Records hikayesi “24 Hour Party People” bulunmaktadır. Ayrıca İngiliz çizgi romanı “200AD”den ilham alan Big Finish Productions’ın işitsel oyunları dizisi Strontium Dog’da mutant kelle avcısı Johnny Alpha’yı canlandırmış, “Bottom” isimli diziye dayanan “Guest House Paradiso” filmde Richie ile Eddie’nin otelindeki  bir konuğu canlandırmıştır.



Pegg, Big Finish Productions’ın Doctor Who işitsel hikayesi Invaders From Mars’ta Don Chaney rolünü canlandırmış, 2005 Doctor Who’nun 2005 bölümü “The Long Game”de editörü canlandırmıştır. Ayrıca “Doctor Who Confidential” belgeselinin ilk serisinin anlatıcısıdır.



“Shaun of the Dead”i tamamladıktan sonra Pegg’in daha büyük ve daha iyi işler için İngiliz sinema sektörünü bırakıp bırakmayacağı sorgulanmıştır. Kendisi şöyle cevap vermiştir; “Buradan kaçıp ‘Mission: Impossible III!’ü yapacak değilim.” Ardından hemen dediğini yapmış ve Tom Cruise’un karakteri Ethan Hunt’a yardım eden I.M.F. teknisyeni Benji Dunn rolünü oynamıştır. 2006’da “Big Nothing”de David Schwimmer ile birlikte Amerikan karakteri Gus’ı canlandırmıştır.



2006’da Pegg ve Wright ikinci filmleri “Hot Fuzz”ı tamamlamıştır. Film, Şubat 2007’de vizyona girmiştir. Polis-aksiyon filmlerine saygılarını  sunan, Nick Frost’un da rol aldığı bir filmdir. Pegg, dehşet verici olayların yaşandığı Sandford’ın kırsalına atanan Londra polisi Nicholas Angel’ı canlandırmıştır.



Pegg 2007’de “The Good Night” (Jake Paltrow’un yönettiği) ve David Schwimmer’ın yönettiği, Thandie Newton ile Hank Azaria’nın da rol aldığı “Run, Fat Boy, Run”da oynamıştır.



Pegg, “Paul”  isimli filmi Nick Forst ile birlikte yazmış ve rol almıştır. Film, Pegg ve Frost’un Amerika’yı dolaştığı araba yolculuğunu konu almaktadır. Pegg, ayrıca Wright’la birlikte “Blood and Ice Cream” adını verdiğimiz üçlemenin sonuncu filminin fikrini bulduklarını duyurmuştur (İlk ikisi “Shaun of Dead” ve “Hot Fuzz”dır). Geçici olarak “The World Ends” ismi verilmiştir. Bu filmlerde ve “Spaced”de Frost yan rolü canlandırırken Pegg, baş kahramanı oynamaktadır. Ancak Paul’un bu dinamiği değiştireceğini açıklamıştır. Pegg ayrıca “Blood and Ice Cream” üçlemesine dahil olmadığı için “Paul”ü Wright’ın yönetmeyeceğini de belirtmiştir. Tamamlanan senaryo, film endüstrisinde yapıma konmayan en iyi senaryoların listesini oluşturan  2008 Kara Listesinde yer almıştır. Paul iki oy almıştır.



Pegg, 8 Mayıs 2009’da vizyona giren on birinci Star Trek filminde mühendis Montgomery "Scotty" Scott’ı canlandırmıştır. “Bilinmeze Doğru Star Trek”te aynı rolü tekrarlamıştır.



2010’da 19. yüzyılda Edinburgh’da cinayetleriyle ve mezar hırsızlığıyla nam salmış Ulster’li adamları konu alan, John Landis’in yönettiği “Burke and Hare” filminde William Burke rolünü oynamıştır. Çizgi roman dizisi “The Boys”da Wee Hughie karakteri kendisine benzetilmiştir. Bu Pegg’in izni dışında yapılmış olsa da kısa sürede hayranı olmuş ve hatta ilk bölümün girişini bile yazmıştır. Ayrıca da “Chronicles of Narnia: Voyage of the Dawn Treader”da kahraman fare Reepicheep’i seslendirmiştir.



Pegg, “Mission: Impossible – Ghost Protocol”da Benji Dunn rolünü tekrar canlandırmıştır. Film serisinde karakterlerini her filmde canlandıran Tom Cruise ile Ving Rhames dışında birden fazla filmde yer alan tek oyuncu olmuştur.



CHRIS PINE (Kaptan James T. Kirk), Hollywood’un en yakışıklı, genç oyuncularından biri olarak çıkış yapmıştır ve halen Aralık 2013’de vizyona girmesi planlanan “Jack Ryan”ı çekmektedir. Daha önce Alec Baldwin, Harrison Ford ve Ben Affleck tarafından canlandırılan Tom Clancy’nin aksiyon kahramanını canlandırmaktadır.



Pine son dönemde Dreamworks Animasyonu “Rise of the Guardians”da Alec Baldwin, Hugh Jackman, Isla Fisher ve Jude Law ile birlikte, Touchstone Pictures’ın dram filmi “People Like Us”da Michelle Pfeiffer, Elizabeth Banks ve Olivia Wilde’la birlikte, 20th Century Fox’un aksiyon komedi filmi “This Means War”da Reese Witherspoon ve Tom Hardy ile birlikte rol almıştır.



Pine daha önce Tony Scott’ın yönettiği, Denzel Washington’La birlikte 20th Century Fox aksiyon filmi “Unstoppable”da rol almıştır. 2009’da yönetmen J.J. Abrams için Paramount’ın gişe rekortmeni sinema filmi “Star Trek”’de James T. Kirk rolünü canlandırmıştır. “Bilinmeze Doğru Star Trek”da aynı rolü tekrarlamıştır.



Pine’ın diğer film çalışmaları arasında Paramount Vantage filmi “Carriers”, eğitsel animasyon filmi “Quantum Quest: A Cassini Space Odyssey”, yazar/yönetmen Randall Miller için “Bottle Shock”, yazar/yönetmen Ryan Craig için bağımsız film “Small Town Saturday Night”, Working Title Films ve Universal Pictures için Joe Carnahan’ın cesur topluluk dramı “Smokin’ Aces”, Eddie Kaye Thomas ve Jane Seymour ile birlikte rol aldığı “Blind Dating” ve Lindsay Lohan’la birlikte rol aldığı Fox/New Regency romantik komedisi “Just My Luck” bulunmaktadır. Pine, Anne Hathaway’le ilk film çalışmasını “The Princess Diaries 2: Royal Engagement” filminde yapmıştır.



Pine sahnede yakın dönemde Los Angeles’da Mark Taper Forum’da Martin McDonagh’ın “The Lieutenant of Inishmore”da oynamıştır. Mart 2011’de Los Angeles Drama Eleştirmenleri “Inishmore”daki rolüyle kendisine En iyi başrol oyuncu performansı ödülünü vermiştir.



Pine ayrıca Los Angeles’da Geffen Playhouse’da Chris North’un karşısında oynadığı dram “Farragut North”daki rolüyle 2009 Ovation ödülü adaylığını kazanmıştır. Diğer sahne çalışmaları arasında yine Geffen Playhouse’da Neil LaBute oyunu “Fat Pig” ve Off-Off-Broadway’de sahnelenen tek kişilik gösteri “The Atheist” bulunmaktadır.



Pine, California Üniversitesi Berkeley’in İngiliz dili bölümünü bitirmiş, American Conservatory Theater’da ve İngiltere’de Leeds Üniversitesinde oyunculuk eğitimi almıştır. Geniş tiyatro çalışmaları arasında “Our Town”, “American Buffalo”, “No Exit”, “Waiting for Godot” ve “Orestes” gibi yapımlardaki performansları bulunmaktadır.



Pine, oyuncu bir aileden gelmektedir. Anne babası oyuncu Gwyne Gilford ve Robert Pine, merhum büyükannesi ise 30’larda ve 40’larda sinema oyuncusu olan Anne Gwyne’dır.



ZOË SALDANA (Nyota Uhura) Hollywood’da gerçek bir yıldızdır. Tutku hissettiği rolleri seçen çok yönlü ve saygın bir oyuncudur. 2009’un gişe rekortmeni ve en çok konuşulan, James Cameron’ın bilim kurgu gerilim filmi “Avatar”da Neytiri rolünde oynamıştır. Filmde Sigourney Weaver ve Sam Worthington’la birlikte rol almıştır. Avatar kısa sürede tüm zamanların en çok hasılat yapan filmlerinden biri olmuş ve en iyi yönetmen ve en iyi film fddalarında 2010 Altın Küre ödüllerini almıştır. Avatar, 2010 yılında en iyi film de dahil olmak üzere toplam 9 Oscar adaylığı almıştır.



2009’da J.J. Abrams’ın 2010 yılında 4 Oscar adaylığı alan gişe rekortmeni aksiyon bilim kurgu filmi “Star Trek”deki rolünden sonra Saldana’nın ünü yeni düzeylere taşınmıştır. Saldana, Chris Pine, Zachary Quinto, Eric Bana ve Winona Ryder’ın karşısında ‘Nyota Uhura’ karakterini canlandırmıştır. “Bilinmeze Doğru Star Trek’te rolünü tekrar etmiştir.



Saldana’nın diğer film çalışmaları arasında “The Losers,” “Death At A Funeral,” “Vantage Point", “Haven,” “Guess Who,” “Pirates of the Caribbean: The Curse of the Black Pearl,” “The Terminal,” “Dirty Deeds,” “Temptation and Constellation,” “Get Over It,” “Crossroads,” “Snipes,” “Drumline” ve çıkış yaptığı filmi “Center Stage” bulunmaktadır. Televizyon çalışmaları arasında WB’nin “Keeping It Real” ile NBC’nin “Law & Order” dizileri bulunmaktadır.



2004’de The Terminal’daki performansıyla Movieline dergisinin Genç Hollywood “İzlenecek Oyuncu” ödülünü almıştır. 2009’da “Holywood Kadınları”nda derginin en iyilerinden biri olarak Elle’in kapağını süslemiş, ayrıca derginin seçtiği “Yılın Kadınları”ndan biri olarak Glamour’ın da kapağında yer almıştır. Saldana yılı Maxmara’nın “Geleceğin Yüzü”, Glamour İngiltere’nin 2010 yılı için “Yılın Kadın Oyuncusu” unvanıyla bitirmiştir. Aynı zamanda Calvin Klein İç Çamaşırları ile Calvin Klein Envy’nin yeni yüzü olmuştur.



Saldana’nın son çalışmaları arasında, ebeveynlerinin öldürülüşüne tanıklık ettikten sonra soğuk bir suikastçı olan genç bir kadını canlandırdığı Sony Pictures’ın aksiyon filmi “Colombiana” filmiyle Bradley Cooper, Olivia Wilde ve Jeremy Irons’la birlikte oynadığı Eylül 2012’de vizyona girecek olan “The Words” filmi bulunmaktadır. Saldana son dönemde Christian bale ile bağımsız dram “Out of The Furnace”ın ve Clive Owen ile birlikte rol aldığı “Blood Ties”ın çekimlerini tamamlamıştır.



Saldana, New York’da doğup büyümüştür. Halen Los Angeles ve New York’da yaşamaktadır.



ZACHARY QUINTO (Spock) televizyonda ilk kez kısa ömürlü televizyon dizisi “The Others”da rol almıştır. “CSI”, “Touched by an Angel”, “Charmed”, “Six Feet Under”, Lizzie McGuire” ve “L.A. Dragnet” gibi filmlerde konuk oyuncu olmuştur. 2003’de Fox dizisi “24”de tekrarlana bilgisayar uzamanı Alex Kaufman rolünü canlandırmıştır. Quinto üçüncü sezonun 23. bölümünde yer almıştır.



2006’da Quinto, VH1 dizisi “So NoTORIOUS”da Tori Spelling’in en iyi arkadaşı, kendini beğenmiş, gey İranlı-Amerikalı Sasan rolünü canlandırmıştır. O yıl daha sonra dört sezon boyunca Tim Kring’in “Heroes” kadrosunda Gabriel Gray ya da seri katil Sylar karakteriyle yer almıştır.



J.J. Abrams’ın yönettiği “Star Trek” film serisindeki genç Spock rolü 2007 Comic-Con’da resmen ilan edilmiştir. Yeni “Star Trek” filminin tanıtımı için yapılan bir basın toplantısında Leonard Nimoy’un yanında konuşan Quinto, Minoy’un genç Spock rolünü kimin oynayacağına dair kast onayının Nimoy’a verildiğini açıklamış. “Bana göre Leonard’ın katılımı rahatlatıcıydı. Genç Spock’ı oynayacak oyuncunun onayını verdiğini  biliyordum. Bu yüzden rolü aldığımda onun sayesinde olduğunu biliyordum” diyor.



Eylül 2008 röportajında Abrams, Quinto’nun performansıyla ilgili olarak şunları söylemiş: “Zachary bir ağırlık ve inanılmaz bir mizah anlayışı getirdi. Bu çok güzel bir karma çünkü Spock’ın karakteri yanıltıcı bir şekilde karmaşık. Benim için sahneler üzerinde çalıştıktan sonra nihayet tamamını izlemeye sıra geldiğinde filmi izlemek olağanüstüydü. Çekim sırasında farkında olmadığım şeyler yapıyordu. Hikayesini takip etmek için inanılmaz şeyler yapıyordu.” Quinto ayrıca çeşitlilik ve geniş kapsamlı kastın oluşturma konusundaki tarihçesine de dikkat çekmiş. Barack Obama’nın yaklaşan seçimlerinin vizyon tarihi olan Mayıs 2009’a doğru bu dinamiği yapılandıracağını söylemiş.



“Star Trek”in ardından kısa komedi “Boutonniere”de rol almış. “Eski ev sahibim ve arkadaşım (oyuncu Coley Sohn) tarafından yapılan ve yönetilen bir filmdi. Beni aradı ve bana bir iyilik yapıp kısa filmimde oynar mısın, dedi” diyor.



Quinto, Corey Moosa ve Neal Dodson’la bir araya gelerek Before the Door Pictures’I kurmuş. Şirket, sinema, televizyon, dijital medya ve grafik romanlar alanlarında çalışıyor. 2009 San Diego Çizgi Roman Kongresinde çizgi roman yayımcısı Archaia ile üç kitap basım anlaşması yaptığını duyurmuştur. Ortaklıktaki ilk projenin yazar Victor Quinaz tarafından yazılmış Mr. Murder is Dead adlı 100 sayfalık bir grafik roman olması beklenmektedir. Ardından yazar/aktör Michael MMillian tarafından yazılan çizgi roman dizisi LUCID: A Matthew Dee Adventure kitabı gelecektir.



Quinto'nun tiyatro deneyimine çeşitli yapımlardaki roller dahildir. Bunların arasında Los Angeles Shakespeare Festivali’ndeki “Much Ado About Nothing” ve Old Globe Tiyatrosundaki “Intelligent Design of Jenny Chow” oyunları bulunmaktadır. Quinto, Signature Tiyatrosunda Tony Kushner’ın “Angels in America” oyununu Off-Broadway tarafından tekrar yapımında başroldeki Louis Ironson karakterini oynamıştır. Bu rolü için Theatreworld Olağanüstü İlk Sahne Performansı ödülünü almıştır.



2010’da Quinto'nun şirketi Before the Door Pictures “Margin Call”u yapmıştır. Maddi krizlerle ilgili bağımsız bir filmdir. Quinto filmde Peter Sullivan’ın rolünü oynamıştır. Filmde yer alan diğer oyuncular arasında Jeremy Irons, Kevin Spacey, Stanley Tucci, Penn Bagdgley ve Deni Moore da bulunmaktadır. “Margin Call”, Ocak 2011’de Sundance Film Festivalinde gala yapmıştır. Quinto Ekim 2011’de FX dizisi “American Horror Story”de sık sık rol alan evin eski sahibi Chad karakterine başlamıştır. Quinto ikinci sezona başrollerden biri olan Dr. Oliver Thredson karakterini canlandırmak üzere dönmüştür.



KARL URBAN (Dr. Leonard McCoy) Peter Jackson’ın “The Lord of The Rings” üçlemesinin ikinci ve üçüncü bölümlerinde yer alan Rohan savaşçısı Eomer’deki dinamik rolüyle ya da Paul Greengrass’ın “The Bourne Supremacy” filmindeki Kirill rolündeki ürkütücü performansıyla tanınmaktadır. Urban, son dönemde 2009 yılındaki bilim kurgu filmi “Star Trek”te Dr. Leonard “Bones” McCoy rolünü oynamıştır ve aynı rolü “Bilinmeze Doğru Star Trek”te tekrarlamaktadır. Ayrıca yönetmen Tony Kaye’in suç dram filmi “Black Water Transit”te de rol almıştır.



Wellington, Yeni Zelanda’da doğan Urban, televizyona ilk kez çocukken çıkmıştır. Okul yılları boyunca çok sayıda sinema ve sahne yapımını yazmış, yönetmiş ve rol almıştır. Genç bir yetişkinken Avustralya ve Asya’da tiyatro, sinema ve televizyondaki çalışmaları ve aldığı eğitimlerle oyunculuk kariyerine devam etmiştir.



Urban’ın yer aldığı ilk sinema filmi “Heaven”dır. Yeni Zelanda Sinema Ödüllerinde “Via Satellite”daki ve övgüler alan “The Price of Milk”deki performansları için en iyi erkek oyuncu dalında iki adaylığı bulunmaktadır. Son dönemde “Out of The Blue” filmindeki Nick karakteri performansıyla Quantas Sinema Ödüllerinde en iyi  erkek oyuncu ödülünü kazanmıştır.



Urban, yeni Zellanda’da yaşamaktadır ve Yeni Zelandalı 30 binden fazla yoksul  çocuğu besleyen ve giydiren KIDS CAN adlı organizasyonun destekçisidir.



PETER WELLER (Yıldız Donanması Amirali) dünya film sektörünün önemli üyelerindendir ve “Bilinmeze Doğru Star Trek”’in kadrosuna katılmıştır. Karısı Sheri ile birlikte bir yaşındaki oğulları Tehodore Mark Gerald Francesco Weller’ın ilk kez anne baba olmuşlardır. 5 isimli bir çocuktur.



Weller, halen California Üniversitesi Los Angeles’da İtalyan Rönesans ve Antik Roma Sanat Tarihi bölümünde doktora adayıdır. Fransızca, İtalyanca, Almanca, İspanyolca konuşur, Latince okur. Lisans derecesini Kuzey Teksas Üniversitesi’nden almıştır. Saha çalışmalarında öğretmenlik yaptığı, aynı zamanda profesör olarak özellikle Hollywood ve Roma İmparatorluğu üzerine kendi dersi de bulunan İtalya’daki Floransa Syracue Üniversitesi’nden İtalyan Rönesansı Sanat Tarihi dalında yüksek lisans  derecesine sahiptir.



Yayın sahibi bir sanat tarihçisi olan Weller (Artibus et Historiae 2012), Travel Leisure’da dahil olmak üzere birkaç dergi için İtalyan sanatı ve seyahatleri konularında yazmaktadır. Amerikan Rönesans Derneği ile 16. Yüzyıl Derneği’ne Rönesans ve Eski yapıtlar konularında akademik çalışmalar sunmuştur.  Weller, History Channel dizisi “Engineering in Empire”da akademisyen/moderatördür.

Amerikan Drama Sanatları Akademisi’ne gitmiş ünlü Uta Hagen ile geniş ölçüde çalışmış, efsanevi Elia Kazan aracılığıyla Actors Studio’daki çalışmalarına başlamıştır. New York tiyatro çalışmaları arasında David Rabe’in “Sticks and Bones and Streamers”ın (yönetmen Mike Nichols), , David Mamet’in “The Woods”, William Inge’nin “Summer Brave”, William Mastrosimone’nun “The Wool Gatherer”, Richard Nelson’ın “Frank’s Home” ve Otto Preminger’ın yönettiği Eric Maria Remarque’ın “Full Circle” eserlerinin orijinal yapımları bulunmaktadır. Çok sayıdaki filmi arasında “Shoot the Moon”, “RoboCop”, “The Adventures of Buckaroo Banzai”, Woody Allen’ın “Mighty Aphrodite”, Michelangelo Antonioni’nin “Beyond the Clouds”, Michael Tolkin’in “The New Age” ve David Cronenberg’in fikri William Burroughs‘a ait olan filmi “Naked Lunch” bulunmaktadır.



Kısa film “Partners”daki yönetmenliğiyle Oscar’a aday olmuştur. Televizyon yönetmenliği çalışmaları arasında “Hate Crimes for Homicide: Life on the Street”de yönettiği bölümle Nancy Susan Reynolds İnsan Hakları ödülünü almıştır. “Fringe” dizisinin “White Tulip” bölümündeki, “Dexter”ın 2010 sezonundaki konuk oyunculukları övgüler almıştır. Halen FX dizisi “Sons of Anarchy” ile A&E”nin “Longmire” dizisi ile Fox’un yeni dizisi “Mob Doctor”ı yönetmektedir.



Los Angeles’ta altı kişilik bir müzik grubunda bebop/caz trompet çalar.



Peter ve karısı Sheri eski  yapıtlar, tarih, sanat, mimari ve mutfakları da dahil olmak üzere Avrupa ve Asya’nın kültürel dünyasıyla tanışmaları, dünya gezginleri olarak kişisel deneyimleri, Fransız ve İtalya’da özellikle de neredeyse 30 yıldan fazla bir süredir yarı zamanlı olarak yaşadıkları Campagna sahilindeki hayatları, Avrupa’ya “Nasıl nereye ve neden” yolculuk etmeleri konusunda arkadaşlarına ve yabancılara yardım etmeleri aracılığıyla olmuştur. Peter ve Sheri halen kültürel/mutfak seyahat realite programı olan “GET LOST!”un yapımında çalışmaktadır.



ANTON YELCHIN (Pavel Chekov) Anton Yelchin, Hollywood’un en yakışıklı yükselen yıldızlarından biridir.  “Like Crazy”, “Star Trek”, “The Beaver”, “Charlie Bartlett” gibi filmlerde övgüler alan performansları ve bu yılın önemli filmlerindeki rolleriyle hızlı bir şekilde ünlenmiştir.



Yelchin, son dönemde İngiliz versiyonunda baş karakteri seslendirdiği “From Up on Poppy Hill” filminin prodüksiyonunu tamamlamıştır. Anton ayrıca Jim Jarmusch’un gelecek filmi “Only Lovers Left Alive”daki çalışmasını bitirmiştir. Yelchin merakla beklenen projede Tilda Swinton, Tom Hiddleston ve Mia Wasikowska ile birlikte rol almıştır. Sony’nin 31 temmuz 2013’de vizyona girecek olan “Smurfs 2” filminde “Sakar Şirin” rolünü ve “Bilinmeze Doğru Star Trek” filminde Pavel Chekov rolünü tekrar oynayacaktır. Anton daha sonra Diane Kruger ile birlikte “5 To 7” ile birlikte çalışmaya başlayacaktır. New York’da Fransız bir diplomatın karısıyla ilişki yaşayan hırslı bir roman yazarını konu alır. “Mad Men”in sorumlu ortağı Victor Levin, filmi yazacak ve yönetecektir.



Yelchin, Drake Doremus’un filmi “Like Crazy”deki rolüyle övgüler almıştır. Like Crazy, ilk kez Ocak 2011’de Sundance Film festivali’nde gösterilmiş, övgüler ve Büyük Jüri ödülünü almıştır. Yelchin performansı ile 2011 Aspen Film Festivali’nde “İzlenecek Sanatçı” ödülünü, 2011 Hollywood Film Festival’inde “Hollywood Spot Işığı Ödülü” ile onurlandırılmıştır.  Yelchin, Amerikalı bir öğrenciye aşık olan ve vize süresini geçirdikten sonra ABD’ye girişi yasaklanarak ayrı düşen İngiliz üniversite öğrencisini konu alıyor.



Yelchin, son dönemde Disney/Dreamworks’ün gerilim filmi “Fright Night”da rol almıştır. Film, komşularının vampir olduğunu keşfeden 1985 yapımı bir komedi-korku filmidir. Filmde Yelchin, Colin Farrell ve Toni Collette’in karşısında “Charley Brewster” rolünü canlandırmaktadır. Yelchin, Sony’nin 2001’in hit yaz filmi “The Smurfs”de “Sakar Şirin”e sesini vermiştir.  Filmde Hank Azaria, Neil Patrick Harris, Sofia Vergara, Katy Perry ve George Lopez gibi yıldızlar yer almaktadır. Yelchin, Hugh Grant, Salma Hayek ve Jeremy Piven’ın rol aldığı animasyon filmi “The Pirates!  Band of Misfits”de “Albino Korsan” karakterini seslendirmiştir.



Yelchin, “The Beaver”daki Porter Black performansıyla eleştirmenlerden övgüler almıştır. Aynı zamanda yönetmenliği de yapan Jodie Foster ve Mel Gibson’la birlikte rol almıştır. Film, morali bozuk ve kunduz el kuklası takarak teselli bulan bir adamı (Gibson) konu almaktadır. Yelchin, Gibson ve Foster’ın oğlu rolündedir. Lisa Schwarzbaum, Entertainment Weekly’deki filmle ilgili eleştirisinde Yelchin’in sıra dışı oyunculuk yeteneğini şöyle yorumlamıştır; “Her zaman muhteşem Anton Yelchin’den çok güzel, enerji dolu bir performans.”



Yelchin, geleceği görebilen yetenekleri olan ve karanlık ve tehditkar güçlerle bağı bulunan gizemli bir adamla karşılaşan hızlı gıda aşçısı “Odd Thomas” başrolünü oynadığı “Odd Thomas filmini tamamlamıştır. Willem Dafoe, Patton Oswalt ve Addison Timlin ile birlikte oynamıştır. Yelchin, “Terminator: Salvation”’da ‘Kyle Reese’ rolünde Christian Bale ve Sam Worthington ile birlikte oynamıştır. McG’nin yönettiği film 2018’de felaket sonrasında geçmektedir. “Terminator: Salvation” tüm dünyada $370 milyon dolar hasılat yapmıştır.



Yelchin ayrıca Star Trek’de, Chris Pine ve Zachary Quinto ile birlikte Pavel Chekov rolünü canlandırmıştır. Filmi J.J. Abrams yönetmiş ve övgüler almıştır.



Yelchin, “Charlie Bartlett” filminde Robert Downey Jr. ve Kat Dennings’in karşısında baş rolde oynamıştır. Film, yeni bir devlet lisesine uyum sağlamaya çalışan zengin bir genci konu alır. Los Angeles Time “Charlie Bartlett”ı şöyle tasvir etmiştir; “Anton Yelchin, rolüne çok güçlü bir bastırılmış öfke ile arzu, masumiyet ve erken gelişmişlik karması getiriyor.”



Yelchin’in diğer filmleri arasında Bruce Willis ve Emile Hirsch ile birlikte oynadığı ALPHA DOG, Sinema Filmindeki En iyi Genç başrol oyunucusu performansı dalında ödül aldığı “Hearts In Atlantis”, Donald Sutherland’a birlikte rol aldığı “Fierce People”, Robin Williams’la birlikte rol aldığı “House of D”, Susan Sarandon’la birlikte rol aldığı “Middle of Nowhere” ve hepsi Ethan Hawke, Robin Wright Penn, Shia LaBeouf, Orlando Bloom, James Caan, Julie Christie, Andy Garcia, Natalie Portman gibi yıldızlardan oluşan kastıyla “New York, I Love You” bulunmaktadır.  Yelchin ayrıca 2002’de İtalya’daki Giffoni Film Festivalinde “Hızla Yükselen Yetenek Ödülü”nü almıştır.

Yelchin, televizyonun en beğenilen dizilerinden bazılarında da rol almıştır. Showtime dizisi “Huff”da iki sezon boyunca Hank Azaria’yla birlikte rol almıştır. Ayrıca “Criminal Minds” ve “Law & Order: Criminal Intent”de konuk oyuncu olarak rol almıştır.



Yelchin halen Los Angeles’da yaşamaktadır.



FİLM YAPIMCILARI HAKKINDA


J.J. ABRAMS (Yönetmen yapımcı) Bad Robot Productions’ın kurucusu ve yapımcısıdır. Yapımcı ortağı Bryan Burk ile birlikte yönetmektedir. 2001’de kurulan Bad Robot, Paramount Pictures ve Warner Bros. Stüdyoları ile ortaktır ve “Cloverfield”, “Star Trek”, “Morning Glory”, “Super 8”, “Mission Impossible: Ghost Protocol” ABC’nin “Alias” ve “Lost” Fox’un “Fringe” ve CBS’in “Person of Interest” gibi filmleri ve televizyon dizilerini yapmıştır.



New York’da doğan, Los Angeles’ta büyüyen Abrams, Disney’in “Taking Care of Business’ filminin temelini oluşturacak bir hikayeyi yazdığı Sarah Lawrence College’a gitmiştir. İlerleyen yıllarda “Regarding Henry”, “Forever Young”, “Armageddon” ve “Joy Ride” gibi filmleri yazmıştır.



1998’de çalışma arkadaşı ve eski dostu Matt Reeves ile birlikte ilk televizyon dizisi “Felicity”yi yaratmıştır. Abrams, dizinin dört sezonu boyunca Sorumlu Yapımcı olarak görev yapmıştır. Ayrıca ABC için “Alias” dizisini yaratmış ve sorumlu yapımcılığını gerçekleştirmiş, ABC’nin “Lost” dizisinin ortak yapımcılığını (Damon Lindelof ile birlikte) ve sorumlu yapımcılığını gerçekleştirmiştir.



Abrams 2006 yılında ilk sinema filmi “Mission: Impossible 3”ü yönetmiştir. İkinci sinema yönetmenliği denemesi olan “Star Trek” Mayıs 2009’da vizyona girmiştir. Abrams’ın yazıp yönettiği ve Abrams, Burk ve Steven Spielberg’ün yapımını gerçekleştirdiği “Super 8” Haziran 2011’de vizyona girmiştir. Son filmi, “Star Trek”in devam filmi 2013’de vizyona girecektir.



Abrams 2005 yılında “Lost” dizisi pilot bölümüyle Drama Dizisi üstün Yönetmenlik dalında Emmy ödülü ile “Lost” dizisiyle Üstün Drama dizisi dalında Emmy ödülü almıştır. Ayrıca “Alias” ve “Lost”un pilot bölüm senaryoları için Emmy adaylıkları almıştır. Ayrıca “Alias”, “Fringe”, “Lost”, “Person of Interest” ve “Revolution” dizilerinin ana müziğini bestelemiş ve “Felicity”nin ana şarkısının ortak yazarlığını yapmıştır.



Abrams, halen CBS’in “Person of Interest”, Fox’un “Fringe”  ve NBC’nin “Revolution” dizilerinin sorumlu yapımcısıdır.



Abrams ile karısının üç çocuğu vardır.



18 yıldan fazladır birlikte olan yaratıcı iş arkadaşları ALEX KURTZMAN ve ROBERTO ORCI (Yazar/Yapımcı) kendilerine sinema ve televizyonunun önde gelen yazar/yapımcı ekiplerinden biri olarak yer edinmişlerdir.

İkili halen ikisi de 2013’yılında vizyona girecek olan “Ender’s Game” ile “Now You See Me” filmlerinin post prodüksiyonunu yapmaktadır. Bilinmeze Doğru Star Trek’in Damon Lindelof ile birlikte yapımcılığı ve senaryo yazarlığını yapmanın yanı sıra Tom Cruise’un oynadığı, Doug Liman’ın yönettiği “All You Need is Kill” filmini yazmaktadırlar. Warner Bros’da hazırlanan filmin yapımcısı Erwin Stoff’tur.



Ayrıca “Amazing Spider Man 2” filminin prodüksiyon öncesi dönemindeler ve Universal’in “The Mummy” ve “Van Helsing” filmlerinin yapımına hazırlanmaktalar. Kurtzman ve Orci televizyonda Len Wiseman yönetmenliğindeki “Sleepy Hollow”un 20th Century Fox uyarlamasında çalışmaktadırlar.



Geçtiğimiz Haziran ayında Alex Kurtzman’ın ilk yönetmenlik denemesini de yaptığı  Disney için “People Like Us” filminde çalışmışlardır. Filmde Elizabeth Banks ve Chris Pine rol almış, senaryosunu Kurtzman & Orci  ve Jody Lambert yazmıştır. 2011’de, Kurtzman & Orci çizer Damon Lindelof ile birlikte yazdıkları ve yapımını üstlendikleri “Cowboys & Aliens” çizgi romanının uyarlamasını çıkarmıştır. Filmin yönetmeni  Jon Favreau’dur. DAniel Craig ve Harrison Ford rol almıştır. Aynı yıl 20th Century Fox ile 3 yıllık bir televizyon anlaşması imzalamıştır. Son televizyon gelişme sezonu, ikilinin FOX, CBS ve ABC kanallarına pilot bölümler hazırlamasıyla yoğun geçmiştir. Giderek büyüyen televizyon çalışmaları listesine CBS’in “Hawaii Five-O”, Fox’un “Fringe” ve Hub’ın şu anda kanalın izlenme oranı en yüksek dizisi olan, orijinal bilgisayar animasyonu “Transformers: Prime” dizilerinin de bulunduğu bir liste eklenmiştir.



“Star Trek”, “Transformers”, “Transformers: Revenge of the Fallen”, “Eagle Eye” ve “Mission: Impossible III” gibi on yılın en başarılı filmlerinin arkasındaki yazarlar Kurtzman ve Orci’dir. Ayrıca romantik komedi “The Proposal’ın sorumlu yapımcılığını da üstlenmişlerdir. İkilinin senaryoları dünya çapında 1.3 milyar dolar kazandırmıştır.



Kurtzman ve Orci kariyerlerine popüler televizyon dizileri “Hercules”  ve “xena: Warrior Princess” için senaryo yazarak başlamışlardır. 23 yaşında, kısa sürede baş yazar olmuşlardır. Daha sonra J.J. Abrams’ın Alias” dizisini yazmışlar ve son olarak sorumlu yapımcı olarak hizmet vermişlerdir.



Kurtzman ve Orci, aileleriyle birlikte Los Angeles’da yaşamaktadır.



DAMON LINDELOF (Yazar, Yapımcı) Beyninin çürüyeceği uyarılarına rağmen çocukluğunun büyük bölümünü televizyon izleyerek geçirmiştir. New York Üniversitesi Tisch Sanat Okulu’ndan aldığı sinema derecesi aracılığıyla sinemayla kısa bir flört dönemi geçirdikten sonra arabasına atlamış ve batıyı dolaşmıştır. Sonunda Kevin Williamson’ın ABC dizisi “Wasteland”de bir yazar asistanlığı işine girmiştir. Kısa süre sonra dizi kaldırılmıştır. Damon “Nash Bridges” için yazmaya devam etmiş ve sonra NBC’nin yeni dizisi “Crossing Jordan”a geçmiştir. Sonra “Lost”u almıştır. On iki hafta boyunca tam bir delilik yaşadıktan sonra yaratıcı ortağı J.J. Abrams ile birlikte ABC için Pasifik’in güneyindeki bir uçak kazasından kurtulanların konu edildiği inanılmaz zayıf, son derece pahalı bir pilot bölüm yapmayı başarmıştır. Bunlara rağmen “Lost” ilk sezonunda bir Altın Küre ile bir Emmy ödülü almıştır. Damon altı sezon sonra “Lost”u tamamlamış ama hala ne anlamana geldiğini anlamıyormuş.



Hayatı  boyunca Trek hayranı olan Damon, Abrams’ın Mayıs 2009’da vizyona giren “Star Trek” filmini yapmıştır ve “Bilinmeze Doğru Star Trek’te yazar ve yapımcıdır. Ayrıca Sir Ridley Scott filmi “Prometheus”u da yazmış ve yapmıştır. Boş zamanlarında da biyografisini yazmıştır.



Güney Carolina Üniversitesi Sinema Televizyon okulu mezunu olan BRYAN BURK (Yapımcı) kariyerine Columbia Pictures’dan Brad Weston, Sony Pictures’dan Ned Tanen ve Fox’dan John Davis ile  çalışarak başlamıştır. 1995’de Gerber Pictures’a katılmış ve TNT’nin Emmy adaylığı almış “James Dean”i geliştirmiştir. Halen “NFL: A Love Story’nin yapımını sürdürmektedir.



J.J. Abrams ile sık sık birlikte çalışmaktadır ve yapım şirketi Bad Robot Production’ın ortak kurucusudur. Abrams’la birlikte çalıştığı TV dizileri arasında “Alias”, “Six Degrees”, “What About Brian”, “Lost”, “Fringe”, “Undercovers”, “Person of Interest” ve “Alcatraz” bulunur. Ayrıca Abrams’ın “Cloverfield”, “Star Trek”, “Super 8” ve “Bilinmeze Doğru Star Trek” filmlerinde yapımcı olarak görev yapmıştır.



JEFFREY CHERNOV (Sorumlu Yapımcı) Dino De Laurentiis’in 1976 hiti “King Kong” filminde yapım asistanı olarak başladığı, “Body Heat”, “Cutter’s Way”, “The Thing”, “Escape from New York” ve “Starman” gibi klasiklerde yönetmen yardımcılığı yaparak geçen birkaç zorlu yılda seçkin bir film kariyerinin keyfini çıkarmıştır. Chernov basamakları tırmanırken prodüksiyon müdürü olmuş ve “Ruthless People”, “Halloween II” ve “Halloween III”de tamamen farklı beceriler öğrenmiştir. Ardından ortak yapımcı unvanını aldığı “Clue”, “The Dead Zone” ve “Richard Pryor: Live in Concert” filmleri gelmiştir. Daha sonra “Eddie Murphy Raw”da ortak yapımcı olarak, “10 Things I Hate About you”, “Sleeping with the Enemy” ve “The Replacements”da ise sorumlu yapımcı olarak görev yapmıştır. Ayrıca “A Line in the Sand”, “Place of Darkness”, “Bad Company” ve “Homeward Bound: The Incredible Journey” filmlerini yapmıştır.



Chernov, iki yılını Disney/Touchstone’da yapımdan sorumlu kıdemli başkan yardımcısı olarak geçirmiş, “Honey, I Shrunk the Kids”, “Pretty Woman” ve “Dead Poets Society” gibi hit filmleri denetlemiştir. 2001’de Spyglass Entertainment’a geçmiş, “Shanghai Knights”, “The Recruit”, “The Lookout”, “The Hitchhiker’s Guide to the Galaxy”, “The Pacifier” gibi birçok başarılı filmin yapımıyla çok yakından ilgilenmiştir.



Bad Robot’un 2009 yılındaki yapımı “Star Trek” filminde sorumlu yapımcılık görevini yürütmüştür ve “Bilinmeze Doğru Star Trek”te de aynı görevi yapmaktadır.



DAVID ELLISON (Sorumlu Yapımcı) üst düzey ticari filmlerin yaratımı ve yapımı amacıyla Skydance Production’ı kurmuştur. Şirket lokomotif aksiyon, macera, bilim kurgu ve fantezi filmleriyle orta bütçeli komedi ve janr filmlerine odaklanır. Skydance, film yapmanın giderek zorlaştığı bir şehirde film yapımcısı dostu olmaya çalışır. 2010’da Paramount Pictures ile birlikte 4 yıllık yapım, dağıtım ve finans anlaşması yapmıştır. Anlaşma altında çıkan ilk film “True Grit” olmuştur. Joel ve Ethan Coen’in Charles Portis romanından uyarlamasını Coenler, Scott Rudin ve Steven Spielberg yapmış, Matt Damon, Josh Brolin ve Jeff Bridges oynamıştır. En iyi film dalı da dahil on dalda Oscar adayı olmuştur.



Skydance, son dönemde “Bilinmeze Doğru Star Trek”e ek olarak J.J. Abrams yapımı olan ve Brad Bird yönettiği Paramount filmi “Mission: Impossible – Ghost Protocol”ü;  Bruce Willis, Channing Tatum ve Dwayne Johnson’ın oynadığı “G.I. Joe 2: Retaliation”; Barbra Streisand ve Seth Rogen’ın rol aldığın “The Guilt Trip”; Tom Cruise’un oynadığı “Jack Reacher” ve gelecek film “Jack Ryan” ile Chris Pine’ın rol aldığı Marc Forster gerilimi “World War Z” filmlerini yapmıştır. Şirket ayrıca Shawn Ryan’ın yazığı “Without Remorse’un ortak yapımcısı olacaktır. Halen Tim O’Connor’ın yazdığı “The Hitman’s bodyguard” filminin gelişimi aşamasındadır.



Her zaman bir sinema tutkusu olan Ellison, Kuzey California’da büyümüş, Güney California Üniversitesinin prestijli Sinema Sanatları bölümüne gitmiştir. Okuldayken sinema ve havacılık sevgini birleştiren I. Dünya Savaşı dramı “Flyboys”un yapımını ve oyunculuğunu gerçekleştirmiştir. Ticari çok motorlu uçak ve helikopter sınıflarında 2000’i aşan uçuş saatiyle başarılı bir pilottur. Ellison, 2003 yılında 20 yaşındayken Deneysel Uçak Birliği’nin Oshkosh’daki Airventure Gösterisi’ndeki en genç hava gösteri pilotu olmuştur. “Stars of Tomorrow’u sergileyen altı pilottan biridir. Yönetim kurulu üyesi olduğu ve birkaç komitede yer aldığı Conservatino International’da da yer almaktadır.



DANA GOLDBERG (Sorumlu Yapımcı) Dana Goldberg, Skydance Productions’a 2010 yılında yapımdan sorumlu başkan olarak katılmış. Daha önce Village Roadshow Pictures’da yapımdan sorumlu başkan görevindeyken aralarında “Ocean’s Eleven”, “Matrix” üçlemesi, “Training Day,” “Get Smart” ve “Charlie and the Chocolate Factory”nin de bulunduğu şirketin bütün filmleriyle ilgilenmiş.



Ayrıca şirketin birçok filminde sorumlu yapımcı olarak hizmet vermiş. Bunların arasında “I Am Legend” “The Brave One” ve Oscar ödüllü animasyon filmi “Happy Feet” bulunmaktadır. Goldberg, 1998’de Village Roadshow’a katılmasından önce üç yılını yapımdan sorumlusu başkan yardımcılığı görevinde Baltimore/Spring Creek Pictures’da Barry Levinson ve Paula Weinstein ile geçirmiştir. Eğlence sektöründeki kariyerine Hollywood Pictures’da asistan olarak başlamıştır. Goldberg 2007’den beri Academy of Motion Picture Arts and Sciences’ın üyesidir.



Goldberg, Skydance’da 21 Aralık 2012’de vizyona giren Tom Cruise’un rol aldığı Christopher McQuarrie filmi “Jack Reacher”ı, 25 Aralık 2012’de vizyona giren Barbra Streisand ve Seth Rogen’ın rol aldığı komedi filmi “The Guilt Trip” ile 29 Mart 2013’de vizyona giren Bruce Willis, Channing Tatum ve Dwayne Johnson’ın rol aldığı “G.I. Joe 2: Retaliation” filmlerini yapmıştır.



Goldberg’ün Skydance’de yapımından sorumlu olduğu diğer filmler arasında Kenneth Branagh’nın yönettiği, Chris Pine’ın rol aldığı, Lorenzo Di Bonaventura’nın yapımını üstlendiği isimsiz Jack Ryan projesi, 17 Mayıs 2013’de vizyona girecek Zachary Quinto ve Chris Pine’ın rol aldığı Star Trek’in devam filmi ve 21 Haziran 2013’de vizyona girecek Brad Pitt’in rol aldığı Marc Forster’ın gerilim filmi “World War Z” bulunmaktadır.



PAUL SCHWAKE (Sorumlu Yapımcı) Paul, Skydance'ın Operasyondan Sorumlu Başkanı ve Finanstan Sorumlu Başkanıdır. Paul, şirkete 2009 yılında katılmış ve Paramount Pictures ile birlikte ortak finans ve ortak yapım anlaşmasını sağlamaya yardım ediyormuş. Paul, Skydance'in JP Morgan ve 6 diğer banka tarafından yönetilen 200 milyon dolarlık sendika kredisini güven altına almıştır.



Skydance'a katılmadan önce yapımcı Bill Todman Jr. Ve emlak bankacılığı  milyoneri Edward Misteine ile ortak olmuş ve Operasyondan Sorumlu Başkan olarak görev yaptığı Level 1 Entertainment'ı kurmuştur. Level 1'da Adam Sandler'la birlikte "Grandma's Boy" ve "Strange Wilderness" komedilerini yapmıştır. Ayrıca Oscar ödüllü Reese Witherspoon, Meryl Streep ve yönetmen Gavin Hood ile birlikte "Rendition"ı yapmıştır. Bunlara ek olarak Level 1'ın televizyon yapımları faaliyetlerini de yönetmiştir.



Level 1'a katılmadan önce Spyglass Entertainment Group'da Gary Barber ve Roger Birnbaum ile birlikte çalışmış ve Finanstan Sorumlu başkan olarak görev yapmıştır. Görevi döneminde Spyglass, The Sixth Sense, Bruce Almighty ve Seabiscuit de dahil olmak üzere 20 'den fazla film çıkarmıştır.



Paul daha önce yedi yıl boyunca Morgan Creek'de Başkan yardımcısı ve Finanstan Sorumlu Başkan Yardımcısı görevlerini yürütmüştür. Paul’ün görev süresinde Morgan Creek; Robin Hood: Prince of Thieves, Ace Ventura, Last of the Mohicans, True Romance da dahil 30'dan fazla film çıkarmıştır.



Paul ayrıca beş yıl boyunca Price Waterhouse'da denetçi olarak görev yapmış ve eğlence sektöründeki müşterileri denetlemiş, ayrıca dört yıl boyunca da Walt Disney Stüdyolarının muhasebe bölümünden çalışmıştır.



DAN MINDEL, ASC, BSC (Görüntü Yönetmeni) görüntü yönetmeni olarak daha önce J.J. Abrams ile “Star Trek” ve “Mission: Impossible III”de çalışmıştır. Güney Afrika'da doğmuş, eğitimini Avustralya ve İngiltere'de almıştır. Kariyerine görüntü yönetmeni olarak reklam filmleri çekerek başlamış, Ridley Scott, Barry Kinsman, Hugh Johnson ve Mike Seresin gibi başarılı yönetmenlerle çalışmıştır. Tony Scott için yaptığı reklamlar arasında Coca-Cola, PepsiCo, Miller Coors and Marlboro gibi müşterilerin unutulmaz reklam filmleri bulunmaktadır.



Mindel, Tony Scott'ın “Domino”, Iain Softley’nin “The Skeleton Key”, “Tooth Fairy”, “Stuck on You” ve “Shanghai Noon” filmlerinde görüntü yönetmeni olarak çalışmıştır. "G.I. Jane"in Batı Sahili birimindeki görüntülerden, "The Bourne Identitiy" ile Tony Scott'ın "The Fan" filmlerinin ek görüntülerinden sorumlu olmuştur. "Enemy of The State" önemli bir sinema filminde tek başına görüntü yönetmeni olarak ilk denemesidir. Mindel ayrıca Kate Hudson’ın kısa filmi “Cutlass”da da görüntü yönetmeni görevindedir. Son dönemde Oliver Stone’un “Savages” filmi ile Andrew Stanton’ın “John Carter” filminde çalışmıştır.



MARYANN BRANDON, A.C.E. (Editör) yönetmen J.J. Abrams'la ilk kez Dram dizisi dalında Seçkin Tek Kamera Fotoğraf Kurgusu dalında Emmy adayı olduğu "Alias"da birlikte çalışmıştır. Brandon daha sonra Abrams için Alias'ın üçüncü ve dördüncü sezonlarında yönetmenlik yapmış ve dördüncü sezonda dizinin yapımını üstlenmiştir. Daha sonra kendisiyle “Star Trek”, “Mission Impossible: 3” ve “Super 8” birlikte çalışmıştır. Diğer film çalışmaları arasında “How to Train Your Dragon”, “Grumpier Old Men", ”The Jane Austin Book Club”, “Born to be Wild”, “Race for Glory” ve “A Thousand Acres” bulunmaktadır. Son dönemde “Kung Fu Panda 2”de danışmanlık yapmıştır.



Diğer televizyon çalışmaları arasında “Child Star: The Shirley Temple Story”, “The Miracle Worker”,  “Grapevine” ve TNT’nin “The Hunley” eserleri bulunmaktadır.



MARY JO MARKEY, A.C.E. (Editör) daha önce yönetmen J.J. Abrams'la “Felicity”, pilot bölümü Abrams'a da kendisine de Emmy ödülü kazandıran “Lost”, Emmy ödülüne aday olduğu "Alias", "Star Trek" filmleri, “Mission: Impossible III” ve “Super 8” ile televizyon dizisi "Anatomy of Hope"da birlikte çalışmıştır.



Diğer çalışmaları arasında "Killers”, “Rhapsody in Bloom”, “Dawg” ve “Medicine Man” bulunmaktadır. 2007 yılında HBO filmi "Life Support" ile üçüncü Emmy adaylığını ve A.C.E. Eddie adaylığını almıştır.



Ödüllü yapım tasarımcı SCOTT CHAMBLISS (Yapım Tasarımcı) New York'da ve Los Angeles'da sinema, televizyon ve tiyatro yapımları için tasarımlar yapmıştır. Chambliss, "Star Trek"te Alex Kurtzman, Roberto Orci ve J.J. Abrams ile birlikte çalışmıştır ve " Bilinmeze Doğru Star Trek " için geri gelmiştir. Abrams'la çalışması 20 yıla yayılır ve aralarında "Mission: Impossible III" ile hit televizyon dizileri "Alias" ve "Felicity" de bulunmaktadır.  Son dönemde "Cowboys and Aliens" ile Angelina Jolie'nin rol aldığı Phillip Noyce'nin "Salt" filmlerinin tasarımlarını yapmıştır. Üstün Sanat Yönetimi dalında Emmy ödülüne ve Sanat Yönetmenleri Birliğinin Yapım Tasarımı dalında Kusursuzluk Ödülüne aday gösterilmiştir. 2002 yılında Emmy, 2003 yılında ise Birliğin ödülünü almıştır.



Chambliss kariyerine “Anything Goes”, “Macbeth” ve “Grand Hotel” gibi birkaç Broadway yapımında Tony Wlaton'la ortak tasarımcı olarak başlamıştır.



Ayrıca yurtdışına seyahat eden iki arkadaşın egzotik açıdan zengin masalını anlatan  “Maahvelous!: Princess Puut and Dali Do Venice" isimli grafik romanı yazmış ve resimlendirmiştir. Devamı olan “Fromage d’Amour: Princess Puut in Love” yakın geçmişte www.princesspuut.com sitesinde yayınlanmıştır.



MICHAEL KAPLAN (Kostüm Tasarımcı) ‘Burlesque’ ile 'Winter's Tale'in dünyasındaki dönem kostümlerinden, ‘Blade Runner’ ile ‘Star Trek’in fütüristik kosütmlerine kadar Michael Kaplan’ın özgün ama esinlenmiş vizyonu her türlü dönemi süsler.

Ridley Scott'ın az önce sözü edilen çığır açan bilim kurgu dramı (Blade Runner) ile BAFTA ödülü aldıktan sonra Adrian Lyne'ın 'Flashdance' filmindeki kostüm tasarımlarıyla bir nesil için bir moda akımını başlatmıştır.



Ayrıca birkaç türdeki etkisi yönetmen David Ficnher'ın Fight Club,’ ‘Panic Room,’ ‘The Game’ ve ‘Se7en’ filleriyle, Michael Bay'in ‘Pearl Harbor’ ve ‘Armageddon’ filmlerinde tercih ettikleri kostüm tasarımcı olmasına yol açmış. Michael, 'Matchstick Men' filminin kostümlerini tasarlamak için de yönetmen Ridley Scott ile bir araya gelmiş.



Tasarımları Doug Liman'ın aksiyon komedi filmi 'Mr & Mrs. Smith' filmine cesur ve samimiyetsiz bir tarz, Michael Mann'ın aksiyon filmi 'Miami Vice'a sofistike ve parıltılı bir hava (Colin Farrel ve Jamie Fox'un rol aldığı), Tom Cruise'un oynadığı, Brad Bird'ün uluslararası hit filmi ‘Mission: Impossible – Ghost Protocol’'a canlı bir enerji ve Francis Lawrence'ın bilim kurgu gerilim filmi 'I am Legend' (Will Smith'in oynadığı) doğru bir sınırlama tonu katmıştır.



Michael, J.J. Abrams'ın gişe rekortmeni ‘Star Trek’ ile Kostüm Tasarımcıları Birliğinin dört ödülünden üçüne aday olmuştur.



Michael’ın yeni çalışmaları Russell Crowe ile Colin Farrell'ın rol aldığı  Akiva Goldsman'ın ‘Winter’s Tale’ filmiyle J.J. Abrams’ın merakla beklenen devam filmi Bilinmeze Doğru Star Trek’te yer alacaktır.



MICHAEL GIACCHINO (Besteci) film yapımı kariyerine 10 yaşında Edgewater Park, New Jersey'deki arka bahçesinde başlamış ve sonunda New york'da Görsel Sanatlar Okulunda film yapımcılığı eğitimi almış. Üniversiteden sonra Disney'de bir pazarlama işine girmiş ve müzik yapımı çalışmalarına önce Juilliard'da sonra da Ucla'da devam etmiş. Pazarlamadan sonra yeni kurulan Disney İnteraktif Bölümünde yapımcı olmuş ve kendisine video oyunları için müzik yapımı görevlerini  verme imkanı bulmuş. İşleri Steven Spielberg'e sunulduğunda şöyle söylemiş "Sağlıklı düşünen herkesin yapacağı şeyi yaptım, Medal of Honor'ın müzikleri için onunla anlaşma yaptım."



J.J. Abrams'ın dikkatini çeken Michael'ın video oyunundaki ustalığı olmuş ve Alias'ın müziği yapması için e-posta yoluyla kendisiyle iletişime geçmiş. Buluşmuşlar, işi almış ve Michael'ın Emmy aldığı çığır açan dizi Lost'un da dahil olduğu bir ilişki doğmuş.



Michael'ın sinema filmi müziğindeki çıkışı The Incredibles ile olmuş. Daha sonra The Family Stone, Mission: Impossible III, Ratatouille, Star Trek, Cars 2, Super 8 ve John Carter gibi gişe rekortmeni filmlerle devam etmiş. 2009'da Pixar'ın hit filmi Up ile bir Oscar, bir Altın Küre, bir BAFTA, Broadcast Film Eleştirmenleri ödülü ile iki Grammy ödülü almıştır.



Michael’ın vizyona girecek filmleri arasında J.J. Abrams’ın Bilinmeze Doğru Star Trek filmi ile Lana Wachowski’nin Jupiter Ascending filmleri bulunmaktadır. Michael,  Education Through Music Los Angeles'ın danışma kurulundadır.