Unutmuşum.. Meğer, İstanbul Film
Festivali sırasında küçük bir yorumda bile
bulunmuşum film üzerine..
Hatta, "Film, normal gösterime
girince bir kez daha izleyeyim de hakkında daha kapsamlı bir
yazı yazayım" deyu düşündüğümü de
anımsadım şimdi..
Ne yapalım, kısmet değilmiş demek ki..
Ne yapalım, kısmet değilmiş demek ki..
Bildiğiniz üzre film 'normal'
kanallardan gösterime girmedi..
Bunun için alternatif bir yöntem
uygulanarak, ancak sınırlı sayıda bir izleyiciyle buluştu..
Tamam, 'Yüzde yüz ticaret,
yüzde sıfır sanat' kafalı, mevcut 'sinemacılık' anlayışını
takmamak ya da protesto etmek, gayet yerinde bir davranış..
Ancak, kendileri ne düşünür
bilemem ama, bulunan bu yöntemin filmle seyircisi arasına -hiç
de hesapta olmayan- bi mesafe koyduğunu düşünüyorum
ben..
Çünkü etrafımda çok
sayıda insanın, filmin nerelerde gösterime girdiğini takip
edememekten, dolayısıyla da izleyememekten şikayetçi
olduğunu biliyorum..
Ve iddia ediyorum ki film bildiğimiz
yöntemle gösterime sokulsaydı eğer, şimdikinden çok
daha fazla kişiyle buluşacaktı..
Şurası bi gerçek ki bir Onur
Ünlü filmi, asla bir 'gişe filmi' rağbeti görmeyecektir..
Naçizane temennim de, duam da, değerli yönetmenimizin böyle bir yola hiç sapmaması
-daha doğrusu- yoldan çıkmamasıdır..
Buna karşın, Ünlü'nün
popülaritesinin -Tv dizilerinin de etkin gücüyle- eskisine
nazaran bir hayli arttığını da gözden kaçırmamalıyız..
İddiamı da bu gerçeğe dayandırıyorum zaten..
İddiamı da bu gerçeğe dayandırıyorum zaten..
Her neyse işte..
Sevgili okur, şimdi bunları yazmamın
bir nedeni de, 'Aylak bakkal bilmem nesini tartar' hesabı bir ruh
hali içinde bulunduğumdandır..
Üstünüze afiyet- ayak
bileğim burkuk vaziyette pinekliyorum evde, tam iki haftadır..
Ne basın gösterimlerine
gidebiliyorum, ne de o caanım Caddebostan sahilindeki mutat yürüyüşlerimi
yapabiliyorum..
Hoş görün yani..
Son olarak, film üzerine yaptığım
o küçük yorumu yeniden görüşlerinize
sunuyor; aziz dostum Onur Ünlü'ye de -bu vesileyle- sevgi
ve saygılarımı yolluyorum..
"Göğünde iki güneşi
olan bir kasabanın sakinlerinden olan, duvarların içinden
geçebilen Cemal´in, hayattan bir beklentisi kalmamıştır.
Nesneleri parmağıyla oynatabilen Yasemin de kendine bir çıkış
yolu ararken, zamanı durdurabilen Defne, bir süre sonra işlerin
iyice karışmasına sebep olacaktır."
Onur Ünlü, kendi 'tuhaf'
kafasında yeniden yarattığı ya da kendi paralel evreninde yeniden
inşa ettiği küçük bir Anadolu kasabası dekorunda,
'endişeden ibaret' insanın varoluş sıkıntısına ateşle
yaklaşıyor..
Hatta bi de üstüne defalarca şarjör boşaltıyor..
Hatta bi de üstüne defalarca şarjör boşaltıyor..
Herkesten 'farklı' özelliklere ya
da 'özel' güçlere sahip olmanın, insanı ancak bir
yere kadar 'oyalayabileceği'ne dikkat çeken film, önünde
sonunda her insanın, kendi kadim yolculuğunda yalnız ve çaresiz
kalarak, bir çıkış yolu aramakla meşgul olacağına da
işaret ediyor..
Ne yapacağını ya da ne yapmayacağını
gayet iyi bilen, ama nasıl yapacağını sanki hemen o anda
kararlaştırmışcasına doğal ve 'kolay' bir yönetmenlik
gösterisiyle ortaya koyan Ünlü -çok belli ki
artık- yaratıcılığının zirvesinde dolaşıyor..
Absürdün, adamı gerçekten
berbat bir uçuruma düşürmesi an meselesi olan o
bıçak sırtında, duble yolda gider gibi at koşturan bu
'inanılmaz' adamdan korkulur yahu!.
Sen Aydınlatırsın Geceyi / Thou Gild'st the Even
Senarist - Yönetmen: Onur Ünlü
Oyuncular: Ali Atay, Demet Evgar, Ercan Kesal, Tansu Biçer, Damla Sönmez
Yapım: 2013, Türkiye, 107'
9 /10
Filmi nerede izleyeceğini bilemeyenlerden biri de benim. DVD'sini alayım dedim ancak o da yok.
YanıtlaSilUmuyorum ki DVD formatında piyasaya sürülür.. Tepki sebebi ile DVD'sini de çıkartmamazlık yapmazlar umarım.