Evet
evet, yanlış duymadınız..
Taksim Gezi Parkı Ruhu'nun ta
kendisiyim ben..
Siz onu sadece, birlikte yükseltilen bir
düşünce, hayali bir şey gibi algılamıştınız di mi?.
İşin o tarafı da var tabii..
Her neyse işte..
Arkadaşlarım bana
Takru derler..
İsterseniz siz de diyebilirsiniz..
Ne de olsa bundan
böyle arkadaş gibi olucaz..
En değerli varlığım olan
'Sevgili Günlük'ümün -konuyla ilgili- sayfalarını
paylaşıcam sizinle..
Daha ne olsun..
Evet,
her şeyin bir ruhu vardır; park ve bahçelerin de..
Bir şey
ne kadar doğal ve kapsamlı ise ruhu da o denli yücedir..
Örneğin bizim en büyük üstatlarımız, orman
ruhlarıdır..
Her güneşin doğuşunda ve batışında dua
ederim kendilerine; beni korusunlar diye..
Onların yüceliğinin
yanında, bir kaç nüfusluk ağacımla benim lafım bile
edilemez..
Yine de etrafımdaki bunca betondan mamul sefil ruhun
arasında, oldukça değerli biri sayılırım..
Sadece
hayvanlara görünürüm ben..
En çok kuşlarla
aram iyidir; sever ve sayarlar beni..
En iyi arkadaşlarımdan biri
Geyzi'dir; başında beyaz lekesi olan bir güvercin..
Geyzi
adının çağrıştırdıkları -bir 'erkek' olarak- biraz
tedirgin etse de onu, Gezi'ye çok benzemesinden memnundur
aslında..
Aramızdaki en klişe espri; "Başına güvercin
mi sıçtı lan!"dır..
Çok takılırım böyle,
ama o bana hiç kızmaz..
En fazla, "Hadi oradan be Ruhi!"
der, patlatır kahkahayı..
Genelde
mekanım, parktaki en yüksek ağacın en tepesindeki dallardır..
Fizyolojim icabı hiç uyumam..
Çoğunlukla uzaklara
bakar, ormanları falan düşünür, dalar giderim öyle
hülyalara..
Bir sabahın köründe, aşağıdan yükselen
gürültülerle çıktım, yine böyle tatlı bir hayalimden..
Bakın
şimdi hatırlayınca bile elim ayağım titriyor..
En iyisi ben
susayım da hatıra defterimin sayfaları anlatsın size o günlerde
olup bitenleri..
30
Mayıs 2013
Sevgili
Günlük, henüz gün doğarken duyduğum seslerden,
kötü bi şeylerin olduğunu anlamıştım..
Telaşla yanıma
gelen Geyzi, nefes nefeseydi..
Anlatmaya çalıştığı her
şeyi kendi gözlerimle görüyordum zaten..
Orada
bulunmaktan başka hiçbir suçu olmayan 'barış
güvercini' misali insancıklara, biber gazlarıyla, sopalarla
saldırıyorlar, çadırlarını yakıyorlardı..
Geyzi, "İlk
anda elimden geleni yaptım valla Takru," dedi..
"Hep
birlikte toplanarak, bu saldırganların üzerlerine sıçtık.. Hatta kargaları da örgütleyerek, taş maş attırdık
kafalarına.. Ancak hiç bi işe yaramadı; kudurmuş köpeğe
dönüşmüş bu yaratıkları durduramadık."
Evet
Günlük, maalesef durmadılar; yaktılar, yıktılar..
Geyzi'nin hep 'bi tanem' dediği sevgilisi Maksim'i de bugün
katlettiler..
Biber gazıyla boğuluvermiş zavallıcık..
Çok
ağladık Geyzi'yle çok..
Hem Maksim'in yok oluşuna, hem de
biber gazının yakıcı kokusuna..
Neyse ki akşama doğru toplanan
on binlerce çapulcu, giderek kararan içimizi biraz
olsun aydınlattı..
1
Haziran 2013
Kırklı
yıllardan beridir, yani kendimi bildim bileli -sen de tanıksın ya-
bu gözler çok şey gördü sevgili Günlük..
Devletin 'gizli' parmağının Taksim'i karıştırdığı olaylardan
bahsediyorum..
1969'daki Kanlı Pazar, 1977'deki Kanlı 1 Mayıs..
Son
üç gündür parkım ve çevresinde
kümelenmiş masum insanlar üzerinde 'alenen' uygulanan
böylesi devlet terörüne ise ilk kez tanık oluyorum..
Yine de halk -genciyle yaşlısıyla- günlerce direndi..
Adeta
korku duvarını aşıp gelen bu kitlenin kararlılığı karşısında
polis geri çekilmek zorunda kaldı..
İnsanlar nihayet,
meydanlarına ve parklarına kavuştular..
Güvercin Geyzi ile
beni görmeliydin be Günlük..
Birbirimize sarılarak
öyle sevindik, öyle coştuk ki..
Rahmetli Maksim'in ruhu
bile eşlik etti bize..
15
Haziran 2013
Sevgili
Günlük, ayın birinden beri sana yazmıyorum biliyorsun..
Bunun nedeni, hayatımda ilk kez olağanüstü bir şenliğin,
şahane bir bayramın içinde kendimden geçmiş
olmamdı..
İki hafta boyunca ben ve bilumum park ahalisi, cennete
düşmüş gibiydik.. Geyzi, "Ölmeden Cennet'te
yaşıyorum bre Ruhi"diyordu..
Heyhat!.
İnsanları mutlu gördüğünde adeta kanı beynine
sıçrayan 'Devlet Baba', kasklı, coplu zombileriyle, terörünü
yeniden hortlattı..
Gün batımından ertesi günün
doğumuna kadar süren, Allah'ı bile ağlatacak gaddarlıkta bir
yıkımla, cennetimizi cehenneme çevirdiler..
16
Haziran 2013
Bugün
canım çok sıkkın be Günlük..
Sanırım uzunca bir
süre seninle dertleşmek hiç içimden gelmeyecek..
En sevdiği oyuncağı elinden alınmış bir çocuk,
Cennet'ten düşmüş bir melek, Maksim'ini kaybetmiş bir
Geyzi kadar mutsuzum şu an..
Sabahleyin bir ağacın altında gördüm
onu sevgili Günlük..
Sırılsıklam bedeni kımıldamıyordu,
açıktı gözleri ama görmüyordu..
Güneşin
ilk ışıkları, başındaki lekeyi daha da beyaz gösteriyordu..