28.10.13

Benim Dünyam :: Karanlık ve sessizdi haykırışım


1950’li yılların Büyükada’sında kocaman bir konakta yaşayan zengin bir ailenin iki yaşındaki kızları Ela (Melis Mutluç), geçirdiği bir 'lanet' hastalık sonrası, hem gözlerini, hem de duyma -dolayısıyla da konuşma- yetisini kaybetmiştir..

Daha yeni- doğumuyla hayatlarını bambaşka ışıklara boğan sevgili yavrularının bir anda ne dertlere düçar olduğunu gören anne ve baba, yıkılan hayallerinin enkazı altında debelenirken, perişanlıktan öteye savrulan o hâllerini tahmin etmek, pek de zor olmasa gerek..

Ancak, asıl perişanlığı yaşayan, görmeyen, duymayan, konuşamayan ve kendini bildiğinden beri -dokunma duyusuyla anlamaya çalıştıkları dışında- çevresindeki her şeyden habersiz varolmaya çalışan, o zavallı kız çocuğudur..


Mevcut bu durum nedeniyle, her geçen yılla, çevresine ve hayata karşı olan nefreti daha da bi katmerlenen Ela, adeta vahşi bir hayvanı andıran davranışlarıyla, katlanılması zor bir evlat haline gelir..


Yavrusunun bu hali ne kadar katlanılmaz, ne kadar acı verici olursa olsun, anne Handan (Ayça Bingöl) için ondan 'kurtulmayı' düşünmek, imkânsızın da ötesindedir..
Ama -ne de olsa alt tarafı bencil bir erkek olan- baba Refik (Turgay Kantürk) için bu 'bela'dan kurtulmanın yolu, onu bir tımarhaneye kapatmaktır..

Bu sırada ortaya çıkan Mahir Hoca (Uğur Yücel), bu türden engelli çocuklar üzerine tecrübeli bir eğitimcidir belki ama, aynı zamanda 'dediğim dedik çaldığım düdük', 'başına buyruk kıçına kuyruk' bir alkoliğin de tekidir..

Hoca'nın ve Anne'nin ısrarı, Baba'nın inadını kırar ve çok zorlu bir eğitim ile öğretim süreci başlar..


Ailesinin geçmişinde, bu kızınkine benzer bir gerçeği bizzat yaşamış olan bu yaşlı adam, giderek güzel bir genç kıza evrilen Ela (Beren Saat) üzerinde büyük bir 'sabırla' yürüttüğü çalışmasında bakalım başarılı olabilecek midir?.

Uğur Yücel'in yönettiği Benim Dünyam, Hint yapımı Black (2005) adlı filmin -iddia edildiği gibi uyarlaması değil de- yeniden çevrimi, yani remake'idir..

Zira uyarlama ya da adaptasyon denen işlem o özgün eseri, hedeflenen kitleye göre düzenlemenin yanı sıra, yeni bir yorumlamaya da tabi tutar..

Burada karşılaştığımız yöntem, sadece isimlerin Türkleştirilmesi, geriye kalan hemen her unsurun da tamamen 'Hintli' bırakılmasıdır..
Bir de 'mecburen' yapılan bir değişiklik var ki o da, Hint filminde özellikle vurgulanan Hıristiyanlık yerine, din olgusunun tamamen devre dışı bırakılması..

Yaşasın laikliği dinsizlik olarak algılayıp benimseyen, cumhuriyet burjuvazimiz!.


Bunun gibi bir takım mecburi değişiklikler dışında, neredeyse kelimesi kelimesine sadık kalınarak çevrilmiş diyalog ve planlardan oluşan sahnelere karşın, pek de 'becerilememiş' bir filmle karşı karşıyayız..

Varlığıyla Black'i bir üst basamağa taşıyan 'incelikli' sahne ve esprilerin, burada -adeta sıkıcı bir görevi baştan savarcasına- çalakalem ve de kabaca geçiştirilmesini, bu başarısızlığın birincil nedeni olarak görüyorum..

Bu durumun, 'uyarlama' yerine 'kopyalama' yapmanın olası ya da doğal sonucu olduğunu da kabul etmek zorundayız..
Yani işin özüne inmenin zorluğunu tercih etmek yerine, biçimi kopyalamayı amaçlayarak, 'mal'ın kolay yoldan pazara sevkidir söz konusu olan..

Öte yandan Black'in, Arthur Penn'in yönettiği The Miracle Worker (1962)'dan uyarlandığını göz önüne alırsak, Benim Dünyam'a -bir nevi- 'tavşanın suyunun suyu' muamelesi de yapabiliriz..


İşin doğrusu, Uğur Yücel'in 'yaratıcılık' anlamında hiçbir katkı sunmadığı filmini, bu benzetmeyle nitelendirmekte hiçbir beis görmüyorum..

Oyuncu seçimiyle de 'inandırıcılık' sorununu had safhada yaşayan bir yapım bu..
İmajı hususunda medya tarafından her gün bombardımana uğratıldığımızdan, o güzel yüzünü her gördüğümde hemen yanında -tüm şirinliğiyle- Kenan Doğulu'nun belirdiği bir Beren Saat hayalini kafamdan silerek, onu tamamen alâkasız bu role nasıl oturtabilirim ki?.

Keşke bu rol, tanınmamış bir oyuncuya verilseymiş; zira sayın Saat -tüm iyi niyetli çabasına karşın- filmin hiçbir anında sağır, dilsiz ve âmâ o-la-mı-yor!.

Hoca rolünde Uğur Yücel'in, Küçük Ela'da Melis Mutluç'un ve ana acısını layıkıyla yansıtan Ayça Bingöl'ün performanslarını görmezden gelmek de olmaz..

O değil de Uğur Yücel öylesine Aziz Nesin'e benzemiş ki; keşke Nesin'in hayatı sinemaya konu olsa, o da bi güzel oynasa..


Ela'nın çektikleri yetmezmiş gibi bir de Mahir Hoca'nın 'alzheimer'a yakalanacağını düşündüğümüzde- her haliyle, duygusal sömürüye açık böyle bir senaryodan oluşan bir filmi, "Duygu sömürüsü yapılıyor ya." biçiminde eleştirmek, bana hiç de adil ve mantıklı gelmiyor..

Aynı şekilde, Benim Dünyam'ın Black'e nazaran daha bi 'seyirci ağlatmaya' yönelik olduğunu da söyleyemeyiz..

Gelgelelim şöyle de bir gerçek var ki Şevkat Yerimdar'ı izlerken bile duygulanan bendeniz 'sulugöz', bu filmden hiç etkilenemedim..
Hatta bir kaç yerde kahkaha attığımı dahi söyleyebilirim, ama ağladığımı asla..

O değil de, zaten 'kendinden iç bayıltıcı' bir mevzuya hiç durmaksızın eşlik eden o ağlak müzik, duygulandırmak bir yana sadece bunaltıyor yahu..


O da değil de dostlar!.
Genç kız olmanın belli belirtileriyle hocasına aşık olmaya kadar giden 'doğal' süreç, çeşitli kaygılarla kesintiye uğratıldığında oluşan mutsuzluk, ne de acıdır yahu!.

Aslında bunun çaresi o kadar açık ve net ortadadır ki..
Ama müsaade ederseniz, ben şimdi bunu açıkça zikretmeyeyim..
Zaten her şeyi dobra dobra söylemekten, birileri adımı çıkarmış sapığa..

Öyleyse ben şu iki sloganla bu mevzuyu kapatayım diyorum:
Kahrolsun doğal davranmayı ayıp, günah, sapıklık olarak niteleyen yobaz zihniyet!.

Kahrolsun insanın 'insanca' yaşamasına ve mutlu olmasına engel koyan her türlü 'sözde' din ve ahlâk kuralları!.





  2.5 5



Yönetmen: Uğur Yücel
Senaryo: Uğraş Güneş, Can Yücel
Oyuncular: Beren Saat, Uğur Yücel, Ayça Bingöl, Turgay Kantürk, Melis Mutluç
Yapım: 2013, Türkiye