Vahşice işkence görmüş yarı Çeçen, yarı
Rus bir göçmen, Hamburg’un İslam topluluğuna girer ve babasının haksız
kazanılmış servetinde hak iddia eder.
Alman ve ABD gizli servisleri konuya
yakın ilgi gösterir.
Zaman ilerleyip risk yükseldikçe bu en
çok istenen adamın gerçek kimliğini ortaya çıkarma yarışı başlar.
Ezilmiş bir kurban mı, yoksa yok etme
eğilimli bir radikal mi?
John le Carré’nin romanından uyarlanan
film, yürekleri durduran son sahnesine kadar gerilimle ilerleyen modern bir
aşk, rekabet ve politikanın müthiş hikayesini konu alıyor.
Filmin başrolü ve görünürdeki her şeyi olan 'rahmetli' Philip Seymour Hoffman'ın, bu son filminde de şahane oynadığını söylemenin pek bi anlamı olmasa gerek..
Corbijn, kaliteli müzik videolarıyla tanınan, bundan önce yaptığı iki uzun metrajı [Control (2007) ve The American (2010)] ile de üst düzey işlerin yönetmeni izlenimini hafızalarımıza kazımayı başaran, Hollandalı bir fotografçı / yönetmen..
Filmin mmknmrtb notu ::
Bir nevi, bulanık suda zıpkınla köpekbalığı avlamaya benzeyen; avcıyken av, avken de yeme dönüşebilecek bir meslek olan, 'casusluk' üzerine bir film A Most Wanted Man..
Filmin başrolü ve görünürdeki her şeyi olan 'rahmetli' Philip Seymour Hoffman'ın, bu son filminde de şahane oynadığını söylemenin pek bi anlamı olmasa gerek..
Tesettürlü bir Türk anneyi canlandıran Derya Alabora'nın ve bazı 'Alamancı' yapımlardan aşina olduğumuz Vedat Erincin ile Tamer Yiğit'in, rolleri küçük de olsa, bu filmde oynadıklarını zikredeyim..
Bu arada, bir ilk yaşadığımızı da sanıyorum; Türk karakterlerin de olduğu ecnebi bir filmde "Türkçe" konuşanların ne dediklerini tam olarak ilk defa anladık galiba..
Bu arada, bir ilk yaşadığımızı da sanıyorum; Türk karakterlerin de olduğu ecnebi bir filmde "Türkçe" konuşanların ne dediklerini tam olarak ilk defa anladık galiba..
Bu işin 'meslekten' gelen bir piri olarak John le Carré'nin romanından yapılmış bir casusuluk filmi olur da zevkle izlenmez mi hiç?.
Öte yandan, filmin senarist ve yönetmenleriyle ilgili olarak bu zevkin düzeyinde inişler çıkışlar olması da normaldir tabii..
Yazarımızın bundan önceki roman uyarlaması olan Tinker Tailor Soldier Spy'da Tomas Alfredson'un gösterdiği üstün başarıyı, bu kez de yönetmen Anton Corbijn'in yinelediğine tanıklık ediyoruz..
Bu türün ağır hastalığı olan, 'alabildiğine aksiyon' virüsüne -elbette le Carré'nin üslubuna binaen- bulaşmadan filmini kotaran yönetmen, kahramanlarının erdemleri ya da zaaflarıyla kendini gösteren 'insani' yanlarını önemserken; devletin güvenlik güçlerinin, bürokratlarının, bireyi küçümseyip yok sayan, o katılığını, nobranlığını ve hoyratlığını da -özellikle- vurguluyor..
7 /10
YÖNETMEN ANTON CORBIJN:
Anton Corbijn, Şubat 2014’ye yaşamını
kaybeden Philip Seymour Hoffman
için; “O bir devdi. Philip’in mirasına bakarken nereden başlamalı
emin değilim, zira kapsamı ve derinliği muazzam.
Ancak bu, onun seçimleri
hakkında çok şey anlatıyor.
O, bildiğim en iyi karakter oyuncusuydu.
Oynadığı küçük rollere baktığınızda, o
performanslarının da onu çağdaşlarından
ayırdığını görebilirsiniz.
Güçlü yanı,
rolün içine girebilmesi ve kibirli olmayışındaydı. Aynı zamanda, sevdiği şeyden
nefret de ederdi. Bu da onun lanetiydi.
Performansları yüzünden kendini yiyip
bitirirdi. Onun hakkını veren bir yazı yazma ihtimalim az, ama çektiğimiz filmin hakkını verdiğini düşünüyorum.
Filmde gerçekten
muhteşemdi ve bütün ilgimizi hak ediyordu. Onunla son derece gurur duyduğunu
biliyorum.
İki hafta önce karşılaştığımızda tekrar birlikte çalışmaktan
bahsetmiştik.
Bu konuda şöyle demişti: Umarım bunu başka bir filmde tekrarlayabiliriz. Artık daha çok
şey biliyoruz ve bence birlikte iyi mücadele eder ve sarsılmaz oluruz. Bu çok
heyecanlı.
İlk karşılaşmamız, 2011’de New York’ta
Vogue için onunla birlikte yaptığım çekimdi.
Bitişik otel odasında pantolonu
düzeltilirken biz de filmden ve rolünden bahsettik.
Elbette iç çamaşırlarıyla
oturuyordu ama dikkatinin bu durumdaki absürtlüğe kaymasına hiç izin vermedi.
İş hakkında ciddiydi. Yazık ki bu asla olmayacak.
Filmin sonunu izlemeyi daha
da zorlaştıran da bu."
PRODÜKSİYON NOTLARI
Gerilimli, heyecanlı bir casus hikayesi
ve bir yalnızlık portresi olan A Most Wanted Man, Hollandalı yapımcı Anton
Corbijn’in (Kontrol, Centilmen) yönettiği üçüncü film.
John le Carré’nin 2008
tarihli aynı adlı romanından uyarlandı.
Filmin yapımcı firmaları, Potboiler Yapım, The Ink Factory ve Amusement Park.
"A Most Wanted Man’in ilginç yanlarından
biri de muhalifi olmaması” diyor, Cornwell (The Ink Factory’nin kurucusu ve sahibi).
“Doğru olanı yaptığına inanan birçok kişi
var ve hepsinin sebebi farklı. Hepsi tek bir merkezi amaç etrafında ters
düşüyorlar ki o da, hepsinin farklı bir bakış açısıyla ve farklı sebeplerle istediği en çok istenen
adam.”
Corbijn’in projeyi kendine özgü kılmasını
sağlayan şeylerden biri de sonbahar çekiminde ısrar etmesiydi.
Böylece başrol oyuncusu, Akademi Ödülü®
sahibi Philip Seymour Hoffman’la çalışma imkanı bulur.
Corbijn şöyle espri yapar: “Filmde
sonbahar havası ve sonbahar yapraklarının rengi olsun istedim. Philip, yazın
çalışmamak istiyordu. Ben de yapımcılara bunun için baskı yapmasını
istedim!”
Stephen Cornwell “Roman ona ait, ama film
Anton’un olacak. Bu, onun desteklediği ve hoşuna giden bir dönüşüm.” der.
Kadronun ve ekibin çoğu için, Corbijn ve
Philip Seymour Hoffman da dâhil olmak üzere, A Most Wanted Man le Carré’nin
romanlarına giriş niteliği taşıdı.
Hoffman, “Bu, genellikle daha gösterişli
ve romantik tarzda anlatılan, devletler ve casus örgütleri hakkında insancıl
bir hikaye.” diyerek gözlemde bulunuyor.
“Bunda romantik bir şey yok. Kitap filmin
içinde, ki bundan memnunum çünkü inanılmaz bir kitap.”
A Most Wanted Man’in hikayesi aynı
zamanda Hamburg’un da hikayesi.
Hamburg, zengin, tarihi bir liman şehri.
Avrupa’nın en zengin kodamanlarına uzun
süre ev sahipliği yapmış.
En yıkık dökük bölgeleri şu anda nazik
bir seçkinleştirme sürecinden geçiyor.
Burası yüzyıllarca göçmenleri ağırlamış.
Özellikle de yakınındaki Türkiye ve Kuzey
Afrika’dan gelenleri.
Ancak 11 Eylül teröristlerinin şeytani
planlarını, istihbarat yetkililerinin
gözlerinden uzak bir şekilde oluşturdukları yer olması, ahlaki bir panik ve yabancılara karşı güvensizlik yaratmış.
YÖNETMEN VE OYUNCULAR HAKKINDA
ANTON CORBIJN – Yönetmen
Anton Corbijn, daha önceden iki uzun metrajı olan bir film yönetmeni:
Ian Curtis’in biyografik filmi
Kontrol ve Avrupalı bir tetikçi filmi
olan, George Clooney’nin başrolünü oynadığı
Centilmen.
Sonraki filmi, Life dergisi için James
Dean’in fotoğraflarını çekmesi için görevlendirilen fotoğrafçı Dennis Stock
hakkındaki Hayat olacak.
Kendisi ayrıca oldukça başarılı bir
fotoğrafçı, sahne tasarımcısı ve sanat ve klip yönetmeni.
Bir fotoğrafçı olarak 15 kitap yayınladı ve büyük müze sergileri
düzenledi.
En çok Depeche Mode, U2 ve Tom Waits’le
uzun sureli çalışmalarıyla tanınır.
Miles Davis, Gerhard Richter, Patti Smith, Kate Moss,
Lucian Freud, Frank Sinatra, Damien Hirst
ve Captain Beefheart gibi kişilerle çalıştı.
PHILIP SEYMOUR HOFFMAN – ‘Gunter
Bachmann’
Philip Seymour Hoffman, en son Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak’ta görülmüştü.
Yakın zamandaki diğer filmlerinden
bazıları Paul Thomas Anderson’ın The Master’ı, Christopher Walken ve Catherine Keener’la
Son Konser, George Clooney’nin yönettiği Zirveye Giden Yol ve Brad
Pitt’in oynadığı, Bennett Miller’ın yönettiği Kazanma Sanatı.
Hoffman ilk uzun metraj yönetmenliğini,
bir Cooper’s Town yapımı olan ve aynı adlı oyundan uyarlanan Jack’in Kayık
Gezintisi’yle yaptı.
Diğer filmlerinden bazıları, New York
Yanılsamaları, Şüphe, Vahşiler, Charlie Wilson’ın Savaşı ve
Şeytan Duymadan Önce.
Hoffman’ın, Bennett Miller’ın yönettiği
ve şirketi Cooper’s Town Yapım’ın yapımcılığını
üstlendiği Capote’deki performansı, ona Akademi Ödülü®
kazandırdı.
Bir oyuncu olarak, tiyatro oyunları
arasında Mike Nichols’ın yeniden canlandırdığı
Satıcının Ölümü, Peter Sellers’ın uyarlayıp yönettiği Othello’nun
sınırlı bir gösterimi, LAByrinth’in yapımcılığını üstlendiği Jack’in Kayık
Gezintisi, Günden Geceye, Martı, Vahşi Batı, Defying Gravity, Venedik
Taciri (yönetmen yine Peter
Sellers), Alışveriş ve Sevişme ve The
Author’s Voice.
Yönettiği tiyatro oyunlarından bazıları
The Last Days of Judas Iscariot, Our Lady of
121st Street, Jesus Hopped the ‘A’ Train, In Arabia We’d All Be Kings ve
The Little Flower of East Orange’dir.
Hoffman, yine LAByrinth’in yapımcılığını
üstlendiği ve Bob Glaudini’nin yazdığı A
Family for All Occasions’ı yönetti.
Ayrıca MCC Tiyatrosu’nda Rebecca
Gilman’ın The Glory of Living’ini yönetti.
Ayrıca Chicago’daki Goodman Tiyatrosu’nda
Brett C. Leonard’ın The Long Red Road’unu da yönetti.
Ardından Vahşi Batı’yı yönetmek için
Sydney Tiyatro Kumpanyası’na döndü.
2 Şubat 2014’te New York’taki evinde ölü bulunan Hoffman,
Hollywood dünyasını ve sevenlerini yasa boğdu.
RACHEL MCADAMS – ‘Annabel Richter’
Rachel McAdams, 2013’te gösterime giren
üç filmde görüldü: Richard Curtis’in
Zamanda Aşk’ında Domnhall Gleeson ve Bill
Nighy’yle birlikte, Terrence Malick’in Aşkın İzleri’nde Ben Affleck, Olga
Kurylenko ve Javier Bardem’le ve Brian de Palma’nın yönettiği Öldüren Tutku’da Noomi Rapace’le birlikte.
2013’de Bradley Cooper ve Emma Stone’la
birlikte Cameron Crowe’un isimsiz filmine başladı.
Küçük Prens’te de James Franco ve Jeff
Bridges’le seslendirme kadrosuna girdi.
2013’te ayrıca Wim Wenders’ın Her Şey
Güzel Olacak’ında James Franco, Charlotte Gainsbourg ve Robert Naylor’la
birlikte çekimlere başladı.
Usta hikayeci John le Carré’nin 23 kitabı
altmış yıldır dünyanın her yanında en
çok satanlar listelerine girdi.
John le Carré, Hamburg’u ilk kez 60’ların başındaki Soğuk Savaş döneminde,
İngiliz hükümeti adına başkonsolos olarak atandığında tanıdı.
Yakın zaman önce de A Most Wanted Man’i
araştırıp yazmak için oraya döndü.
Romanlarından bazıları filme uyarlandı.
Bazıları, Köstebek, Arka Bahçe ve The Spy who Came In From The Cold’dur.
OYUNCU SEÇİMİ SÜRECİ
Philip Seymour Hoffman, Hamburg’daki küçük bir terör karşıtı
örgütün zeki lideri Gunther Bachmann’ı canlandırıyor.
Örgüt, yumuşak yaklaşımı ve uzun vadeye
odaklanmasıyla Alman istihbarat toplulukları tarafından sevilmiyor.
Hoffman, neslinin en iyi oyuncularından
biri. Ayrıca işine bağlılığıyla tanınıyor.
Bachman için, büyük empati geliştirdiği
Bovell’la çalıştı.
Hoffman, “Bu film birçok şey hakkında.
Örneğin ülkelerin terörizmle nasıl başa çıktığı gibi.” diyor.
“Ama aynı zamanda hep aynı şeyi yapıp
aynı sonucu alan bir adam hakkında. Duramadığını hissediyorsunuz. Doğru olanı
yapmaya çalıştığına inanıyor ve bence öyle de yapıyor ama dünya, onun kötü
adamlarla ilgilenme yöntemini onaylamıyor.”
DERYA ALABORA
Filmin Türkiye’de izleyicilere en büyük
süprizi ise ünlü tiyatrocu Derya Alabora’nın
da projede yer alıyor olması.
Almanya’da Die Fremde/Ayrılık filmine
kendisini öneren Harika Uygur’a gelen email ile başlayan serüven, Alabora için projede
yer alması için adım olmuş.
YÖNETMEN ANTON CORBİJN’LE ÇALIŞMAK
Corbijn’in dinamik film yapım tarzı sette
olumlu ve enerjik bir ortam yarattı.
Egan şöyle diyor: “Anton’da
fotoğrafçılıktan geldiği için bir uyanıklık hâli var. Sürekli olarak anı yakalayan ve hikayeyi en ekonomik şekilde
anlatan görsel bir dil arıyor.”
Corbijn’in olaylara hızlı yanıt verebilme
yeteneği, Hamburg’da her gün pek çok farklı yere gidilmesi gereken bir çekimde
çok işe yaramış.
Egan şöyle diyor: “40 günde çekmek için
fazla uzun bir senaryoydu.”
Malte Grunert: “Anton’un görsel dilinde
çok pratik bir etkisi olan dolaysız bir tarz var. Bir tren istasyonunda
çekimdeydik ve tren bekliyorduk. Yarım saat sonra trenin yandığını ve başka
istasyona park ettiğini duyduk. Altı itfaiye arabasının yangını söndürmesini ve
bize yeni tren verilmesini beklerken başka şeyler çektik.”
Kadrosu, yönetmenden oldukça iyi bahsediyor.
Hoffman:
“Anton muhteşem ve güzel bir insan. Müthiş bir sanatçı duyarlılığı var.
Her şeye benzersiz bir şekilde bakar. Onun özel bir şey yapacağına güvenirsiniz.
Ayrıca insanlara, istediklerini yapmaları için izin verir.
Ondan yardım
istersem elinden geleni yapar ama ayrıca yapmam gereken ne varsa yapmama da
izin verir. Yolunuza çıkmaz. Hatta bazen hiç söylemeden ipleri elinize verir.
Kocaman bir kalbi var. Sanat anlayışı keskin. İnsanlara güveni ise tam.”
Corbijn oyuncularına özgürlük ve yetki
hissi vererek, sürecin tam olarak bir parçası olmalarını sağladı.
McAdams: “O harika, nazik ve olumlu biri.
Her sahnenin sonunda mutlaka olumlu bir şey söyler ve oyuncunun egosunu okşar,
ki bu bazen gereklidir.
Çok nazik ve yaratıcı bir ortam. Güzellik ve estetik
anlayışı inanılmaz. Olayları doğru şekilde görür. Hikayeyi zenginleştiren
beklenmedik anları iyi yakalar.”
Corbijn, oyuncuların yorumu için her
zaman imkan olduğunu söyleyerek doğaçlamayı teşvik eder.
Ancak sadece uygun olduğunda.
Bunu şöyle açıklar: “Her zaman sayfada
yazanlara bağlı kalmam. Benden tecrübeli insanları daima dinlerim ama
haksızlarsa onları dinlemem.”
A Most Wanted Man / İnsan Avı
Yönetmen: Anton Corbijn
Yapımcılar: Andrea Calderwood, Simon
Cornwell, Stephen Cornwell, Gail Egan
Türü: Gerilim
Oyuncular: Rachel McAdams, Robin Wright,
Philip Seymour Hoffman, Willem Dafoe, Derya Alabora
Yapım Yılı / Süre: 2014 / 121 dk.
İthalat / Dağıtım: Pinema