11.1.15

The Captive / Kayıp Çocuk



Dokuz yaşındaki Cassandra babasının lokantadan turta alıp dönmesini beklerken yol kenarına park ettikleri kamyonetlerinin içinden kaçırılır.
Polisin soruşturmaları sonucunda Cassandra’nın babası Matthew olayın baş şüphelisi haline gelir.
Aradan sekiz yıl geçer, Cassandra'dan tek bir haber alınamaz.
Küçük kızın hayatta olup olmadığı dahi belirsizdir.
Genç adam bu süreçte ailesinin parçalanışına tanık olur ve tek başına kızının izini sürmeye devam eder...

Yönetmenliğini Atom Egoyan’ın üstlendiği ve senaryosunu David Fraser ile beraber kaleme aldığı gerilim dolu filmin başrolünde Ryan Reynolds yer alırken kadroda ayrıca Scott Speedman, Rosario Dawson, Mireille Enos ve Kevin Durand gibi isimler yer alıyor.

Bir psikolojik gerilim filmi olan The Captive / Kayıp Çocuk, çocukları kaçırılan ailelerin kendi iç ilişkilerinin nasıl yerle bir olabileceğini ele alıyor.
Film, kurbanın, ailesinin, suçluların ve kanun görevlilerinin arasındaki karmaşık bağları sırayla örerken çocuğun yaşadığı gizemi de yavaşça aralıyor.

The Captive, zenginliklerine ve bize çektirdiği acılara rağmen nasıl geçmişle yaşamakta ısrarcı olduğumuzu bize hatırlatıyor.
Dokuz yıllık bir süreç içerisinde inişleri ve çıkışları olan üç farklı ilişki ağı konu ediliyor; kaçırılan çocuğun adeta dağılmış ailesi, kızı arayan dedektifler ve kaçıranlarla kaçırılan kız.
Film bu karanlık temeller üzerine kurulmuşken seyirciye şu soruyu yöneltiyor; böylesine cani bir dünyada huzura ermek mümkün mü?


Matthew ve Tina Lan, pek çok çift gibi ekonomik zorluklarla boğuşuyor.
Lise aşkları sonucunda 18 yaşında evleniyorlar ve Tina 18 yaşında hamile kalıyor.
Bundan sekiz yıl sonra giderek kendini geliştiren bir sporcu olan güzel kızları Cass’le birlikte mutlu bir hayat sürmeye hızla devam ediyorlar.
Cass’i buz pateni antrenmanından evine götürdüğü sırada Matthew turta almak için bir lokantada durur.
İçeri girer.
Turta ve dondurmasıyla geri döndüğündeyse kızı Cass ortada yoktur.


Çocuk İstismarıyla Mücadele Timi’nden Dedektif Nicole Dunlop (Rosario Dawson), Tina’nın acısı ve korkusuyla yakından ilgilenir ama ortağı Jeffrey Cornwall (SCOTT SPEEDMAN), Matthew’ün hikâyesinden yana şüpheler duyarken kaçırılma olayıyla ilgili onu suçlamaya başlar.

Dokuz yıl sonra Cass hala kayıptır.
Matthew ve Tina artık birlikte yaşamıyordur ama duydukları tarifsiz acı dolayısıyla bağları kopmamıştır.
Matthew’ün Cass’le ilgilenmediği için kaybolduğunu düşünen Tina, onun kendi çabalarıyla kızını aramasına da artık katkı sağlamamaya başlamıştır.


Uzun bir aradan sonra Cass’in internet üzerinde görüntüsünü saptayan polis bir türlü yerini bulamamıştır.
Cass’i ve diğer kayıp çocukları bulamadığı için artık ne yapacağını bilemeyen Jeffrey iş ahlakının sınırlarını zorlamaya başlar ve sorumsuz davranışıyla Nicole’un da kaybolmasına neden olur.

Filmdeki en sıra dışı çiftse, artık bir genç kız olan Cass’le onu kaçıran Mika’dır (KEVIN DURAND).
Mika, Cass’le uyumlu bir ikili olmuş gibi görünmektedir.
Tutsak kaldığı süre boyunca Cass edebiyat ve müzikle ilgilenmiş.
Genç kız kendini kaçıran Mika’yı bir şekilde kandırarak Tina’yı çalışırken izlemenin yolunu bulmuştur ve bunun da ötesinde yıllar sonra babasını görmeyi de başarmıştır.
Babasıyla birkaç dakika geçiren Cass, yıllar süren fiziksel ve psikolojik tutsaklığından kurtulmanın ilk adımını atmıştır.
Peki ama bu arada Nicole nerededir?



PRODÜKSİYON NOTLARI

Kaybı ve arayışı konu alan bir film olan The Captive, seyirci üzerinde doğal olarak dramatik bir etki bırakan Kuzey Ontario ve Niagara Şelaleleri gibi büyüleyici mekânlarda çekilmiştir.
İç karartıcı gri gökyüzünün altındaki bu çorak, bembeyaz, kara bürünmüş ağaçlarla donanmış uçsuz bucaksız arazi KAYIP ÇOCUK için kusursuz bir arka plan oluşturmuş.

“Toronto’da çekmek için gerçek bir kış havası yakalayabileceğimize güvenemezdik.” diyen ATOM EGOYAN, “Setlerimizi daha da kuzeye taşıyarak mantıklı bir iş yaptık. Seyirciye yabancı gelecek, çoğu kişinin sadece bu filmle görmüş olacağı mekânlarla hikayeyi kuvvetlendirmek istedik.” diye de ekliyor.


Sinematograf PAUL SAROSSY de bu mekânların bıraktığı etkide sıra dışı bir özgürlük hissi bulduğunu düşünmüş.
“Bu çorak toprakların hikâyeyi kesinlikle en iyi şekilde desteklediğini düşünüyorum. Burada yeşil renk yok, sadece beyaz var. Yani pek çok renkten yoksunuz. Kısacası Sudbury, kış mevsiminde setlerimizi kurmamız için bize oldukça kolaylık sağladı.” diye devam ediyor.

Prodüksiyon tasarımcısı PHILLIP BARKER da KAYIP ÇOCUK filminin görsel tabakalarını en iyi şekilde oturtmak için çaba sarf edenlerden.
“ATOM’la çalıştığım son iki filmden biri Chloe’ydi, çoğunlukla iç mekanlarda geçen diyaloglara dayalıydı. Devil’s Knot filmi ise insanların sakındığı, kaçmak istediği bir ormanda. KAYIP ÇOCUK’laysa mekân seçimi başta olmak üzere prodüksiyona dayalı hemen hemen bütün unsurların seçiminde deneyim ve bilgilerimizden ziyade içgüdülerimize kulak vermemiz gerekti. Set tasarımcısı ROD HEPBURN’le birlikte boş araziler ve sade mekânlar yaratmak için arka plandan devamlı bir şeyler eksilttik. Filmin sonlarına doğru, bir lokantadaydık. Her şeyin tek bir rengin tonunda olmasını istedim ve sadece iki ışık kaynağı kullandım. Sonunda da lokanta sahnesi filmde en çok hoşuma giden setlerden birinde çekildi. Bu ruhsuz, soğuk yerde Matthew nihayet kötü adamlarla yüzleşiyor.”


KAYIP ÇOCUK filmine kadar daha önce birlikte çalışmamış olan RYAN REYNOLDS ve MIREILLE ENOS, Sudbury’ye gitmeden önce yönetmen ATOM EGOYAN’la birlikte New York’ta provalar yapmış.
“Karakterlerin gelgitlerle dolu ilişkilerini yansıtmak için harika bir ritim yakaladık.” diyen REYNOLDS, “Film boyunca sadece kurbanın ailesinin arasında değil diğer karakterlerin de kendi aralarındaki ilişkilerde pek çok iniş çıkış yaşanıyor. Bu insanlar, işleri gereği bulmaları gereken insanların yanında kendilerini de arayışlarına, durmadan dâhil etmeye çalışıyorlar.” diye devam ediyor.

ENOS ise, “RYAN REYNOLDS, çok eğlenceli, komik ve genellikle romantik komedi filmleriyle ün yapmış biri. Ve yeterince zeki olmazsanız, insan doğasını gerektiği gibi anlamazsanız komik olamazsınız. Bunda bir derinlik de var. Ben Matthew’ün eşini oynamaktan büyük keyif aldım. Eminim Ryan da, karanlık yönleri ağır basan bu karakteri canlandırırken yeterince heyecanlanmıştır. Onunla çalışırken gerçekten harika zaman geçirdim.” diyor.

“Filmden önce, çocuk istismarı hakkında bolca araştırma yaptım.” diyen ROSARIO DAWSON, “Acı çeken ve kötü muamele gören çocuklara zamanında ve gerektiği gibi müdahale edilip yardımda bulunulması gerekiyor çünkü bu insanlar zaman içinde Mika karakterine dönüşebiliyorlar ve bitmek bilmeyen bir döngü oluşmuş oluyor.” diye ekliyor.



OYUNCU KADROSU İLE KARAKTERLERİ ÜZERİNE

RYAN REYNOLDS, “Burada olmamın en büyük sebebi ATOM EGOYAN’dır. Sonrasında da aşk hikayelerini ve ATOM’un senaryosunu çok sevmem olabilir. Bir yerlere varmak için çabalayan bu ailenin başından geçenler oldukça ilgimi çekti. Daha ne kadar tutunabilirler? Vazgeçmelerine ne kadar kaldı? Çocuklarını görebilecekler mi? Görebileceklerini biliyorlarsa daha ne kadar çabalamalılar? Bu sorular beni hiç düşünmeden filmde yer almamı sağladı.” diyor.

MIREILLE ENOS da RYAN’a sonuna kadar katılırken, “Matthew etrafında olunca Tina adeta kalakalıyor. Kaçırılma olayından sonra onu sorunlu tutmaya başlıyor ve neredeyse yüzüne bakması bile zor geliyor. Ona bakınca Cass’i anımsadığını düşünüyor ve artık kızlarını bulmak için elinden bir şey gelemez oluyor. Bu tür değişken dinamikler içinde böyle bir gerilim filminde rol almak, özellikle de işin içinde ATOM varken, iki kere düşünülecek bir konu değildir.” diyor.

“MIREILLE ile birlikte, böylesine zor bir durumun içinde iki kadın karakterin bağının nasıl olacağı, nasıl gelişeceğine dair uzun konuşmalar yaptık.” diyen ROSARIO DAWSON, “İki karakter arasında ilgi çekici çalışmalar yaptık. Durumun karmaşıklık derecesi çok hoşuma gitti. Vazgeçirmeyecek kadar tutku veren ama tek başına bir kadının çoğu zaman kontrol edemeyeceği kadar da ağır bir işi vardı karakterimin.” diye devam ediyor.

“Bir süre Jeffrey’nin Matthew’e neden bu kadar yüklendiğini ve aşırı tepki gösterdiğini anlayamıyoruz.” diyen SCOTT SPEEDMAN, “İyi bir polisin içgüdülerinin yerine mantığını kullanarak işini yapabileceğine ikna olamıyor ve Jeffrey’nin geçmişe dayalı bu psikolojik yarasının, filmin gizemlerinden biri olduğunu düşünüyorum.” diye devam ediyor.


“Mika karakterinde ATOM, çok boyutlu bir altyapı hazırlamış. Müzik ve edebiyat konularında sofistike bir birikime sahip olmasının yanı sıra başarılı görünen bir iş adamı. Ayrıca çocuklara karşı da önlenemez bir zaafa sahip.” diyor KEVIN DURAND ve “Mika bence yanlış bir şey yaptığını düşünmüyor. Hayatını bu şekilde ilerleyecek şekilde tasarlamış. Çocukların yanında kendini güvende hissediyor.” şeklinde ekliyor.

YARATICI EKİP

ATOM EGOYAN
Yönetmen, Senarist-Yazar, Yapımcı

ATOM EGOYAN, uluslararası arenada günümüzün en çok takdir edilen film yapımcılarından biridir.
Bunun yanında tiyatro, müzik ve resme olan ilgileri de yadsınamaz.
Ve bu alanların hepsinde anılarla, geçmişle, günümüz teknolojisini modern bir çizgide buluşturmak için çabalar.

EGOYAN, Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel ödülü ve Film Eleştirmenleri Ödülü olmak üzere iki kez kürsüye çağırılmış olmasının yanında sayısız festivalde En İyi Film, En İyi Senaryo Uyarlaması gibi dalların da aralarında bulunduğu yine sayısız ödüle layık görülmüştür.

DAVID FRASER
Senarist

Başarılı şekilde yapabileceğini düşündüğü pek çok işin yanında DAVID FRASER, eğitimini Toronto Üniversitesi’nde tamamlayıp çocukluğundan beri tutkusu olan senaristliği profesyonel anlamda yapmaya başlamış ve bu noktada da ATOM EGOYAN’la tanışmıştır.
Kaliforniya Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar yüksek lisansı yaptıktan sonra 1982’den günümüze kadar eleştirmenlerin beğenisini toplayan onlarca prodüksiyona adını yazdırmıştır.





The Captive

Yönetmen: Atom Egoyan
Oyuncular: Ryan Reynolds, Mireille Enos, Scott Speedman, Rosario Dawson, Kevin Durand, Alexia Fast
Ülke: Kanada
Yapım: Atom Egoyan, Stephen Traynor, Simone Urdl, Jennifer Weiss

Dağıtım: Mars Dağıtım
İthalat: Tanweer


Filmin mmknmrtb notu ::  2 / 5