11.11.15

Abluka :: Paranoid Halay


20 yıldır yattığı mapushaneden şartlı tahliyeyle salıverilen Kadir'in ilk işi, bunca yıldır göremediği kardeşi Ahmet'i, ikamet ettiği İstanbul'un, çevresi betondan mamul devasa binalarla ablukaya alınmış bir varoş mahallesinde arayıp bulmak olur..

Onun şimdi karşılaştığı İstanbul, her tarafta patlayan bombalarla kendini hissettiren 'gizli' bir direniş ile ona karşı koyan otoritenin, ayarsız ve duyarsız şiddetinin birlikte büyüttüğü politik bir kaosun, kanlı ve de korkunç karanlığına gömülmüş gibidir..

Tahliyesinin şartı da bu berbat ortamla ilgilidir zaten; bir nevi muhbirlik faaliyetine girişecek Kadir, direnişin yuvalandığı yerler olan gecekondu mahallelerinde çöp toplayıcısı kılığında dolaşacak, bomba yapımında kullanılarak çöpe atılmış malzemeleri araştırarak, elde ettiği delilleri polise raporlayacaktır..

İçerde çürüyeceğine -kısıtlı da olsa- özgür bir hayata kavuşan Kadir, şu andaki durumundan mutlu gibidir..




Oysa, belediyenin köpek imha ekibinde çalışan, etraftaki -zavallı- sokak köpeklerini öldürüp gömerek günlerini geçiren -bu arada karısının başka bir adama kaçtığını da öğrendiğimiz- sevgili kardeşi Ahmet'in durumu ise hiç iç açıcı değildir..


Ağbisini bir anda karşısında bulmaktan pek de memnun görünmeyen, onun ısrarlı ilgisinden her fırsatta kaçan, içe kapanık, aslında hayata küskün, bir endişe çukurunda sürekli debelenircesine yaşayan bu gencin tuhaf hallerinden pek bir anlam çıkaramayan Kadir, yeni işinin kendine ayrıca yüklediği kuşkucu hassasiyetini de kullanarak, hem çevresini, hem de kardeşini yakından izlemeyi sürdürür..



Pek işin içinden çıkamasa da- ortada mühim bir şeyler döndüğünün farkında olan Kadir, yüce bir güç tarafından görevlendirilmiş olmanın da bilinciyle boş durmayacaktır..
Ondan hizmet bekleyen üstlerine kendini daha iyi göstermenin; günlerdir devam eden sıkı çalışmaları sırasında –kendince- elde ettiği delillerden yola çıkarak kafasında yarattığı bazı neticelerin üzerine yürümenin, tam zamanıdır..




Ablukaya Hayır!.

Tepenin Ardı’yla tanıyıp sevdiğimiz ve Türk Sineması adına kendisinden çok şeyler beklediğimiz Emin Alper’in, Abluka gibi, herhangi bir yönetmeni  çok zorlayabilecek böylesi bir işin altından alnının akıyla çıkabilmesi mutluluk verici..


Emin Alper
Yukarıda tarif etmeye çalıştığım hâl ve şartlarda yaşamaya çalışan iki kardeşin, gerçek yaşantılarıyla içiçe geçmiş bir biçimde gösterilen 'kişisel' kâbus ya da halüsinasyonlarıyla bulanıklaşmış bilinçaltlarını, sürekli 'terörize' edilerek manipülasyona / tecavüze uğramış bir toplumun 'ortak' psikolojisine yansıtarak anlatan Alper, bunu gayet ustaca gerçekleştiriyor..

Yönetmen, Tepenin Ardı'nda yetkinlikle yaptığını aynı başarıyla tekrarlayarak, varlığını gayet net hissedebildiğimiz sosyal ve politik gerçeklerimizin zifiri karanlığına, yeniden ışık tutuyor..

Karanlığa biraz metaforik, biraz da doğrudan yapılan bu girişim, 'gerçek' olanı, halüsinasyon ve kâbusların sisinde bir kez daha ortaya koyarken, mevcut karamsarlığından da asla taviz vermiyor..




Karamsarlıktan vazgeçmek ne kadar mümkün, ne kadar anlamlı, ne kadar doğru ki zaten?.
Zira karamsarlık, belki de bizim en büyük ve 'barışçıl' silahımız, yalanları, ablukaları ve zulümleriyle bizi sindirmeye çalışan baskıcı muktedirlere karşı sürekli uyanık kalmamızı sağlayan, 'ruhsal alarm' sistemimiz..

Emin Alper, etkilerini şimdi bile hissettiğimiz otoriter baskıları, bazı eklemelerle şiddetlendirip, yaygınlaştırarak, muhataplarını cinnet sınırına dek taşıyan, tam da o en hassas bölgede yapayalnız bırakıveren, bir nevi 'distopik' bir ortam yaratıyor..




Gerçekle kâbusun arasındaki -normal şartlar altında- gayet belirgin olan sınırların, kısmen ya da tamamen silindiği, birbirine karıştığı, tekinsizliğin etrafı bir sis gibi sardığı, karabasanın ta kendisi haline gelmiş, alabildiğine sert bir dünya bu..

Abluka, son derece etkileyici, rahatsız edici, ama gerçek bir resim gösteriyor bize; sürreel gibi görünen, ama dibine kadar da ‘gerçekçi’ bir resim..




Faşist görünümlü, aşırı baskıcı bir sistemin amansız ablukası altında günden güne daralan, bunalan ve çıldıran bireylerin, bu sistemi bizzat uygulayanların çaldığı davul-zurna eşliğinde, atmosferi 'ekspresyonist', kaygısı 'paranoid' özellikli bir halaya duruşun resmi bu..
Halay başını ise, hepimiz çok iyi tanıyoruz!.

Öyleyse haydin bakalım!. herkese hayırlı halaylar!.


Abluka

Senaryo ve Yönetmen: Emin Alper
Oyuncular: Mehmet Özgür, Berkay Ateş, Tülin Özen, Müfit Kayacan, Ozan Akbaba
Yapım: 2015, Fransa / Katar / Türkiye, 119'

7,5   /10