29.12.15

Sarmaşık :: Gemideki Kürt'ün Hayaleti


"Dramdan komediye, psikolojik gerilimden, fantastik ve gerçeküstü sahnelere kadar geniş bir spektruma yayılan tür seçimiyle de göz dolduran bu ilk uzun metrajlı filminden sonra, Tolga Karaçelik'in kesinlikle izlenmesi gereken bir yönetmen olduğunu düşünüyorum."

Genç  yönetmenimizin ilk filmi olan, 2010 yılı yapımı Gişe Memuru hakkındaki yazımı işte bu cümleyle bitirmişim; ki şimdi bu konuda yanılmadığımı -daha doğrusu- onun beni yanıltmadığını görmekten mutluyum..

Karaçelik'in ikinci uzun metrajı olan Sarmaşık'ta,  muhtelif türlerin geniş kapsamlı işbirliği sürerken; bizzat o gişe memurunun psikolojik durumunun yerini ise, bir gemide toplaşan ve hapsolan altı kişinin, hem kendi içlerinde ayrı ayrı büyüttükleri  bunalımlarının karanlığına, hem de birbirlerinden etkileşerek yarattıkları bir nevi 'toplumsal psikoz'un bulanık sularına bırakıyor..

Aslında yolun başında her şey olabildiği kadar ya da olabileceği kadar normaldir..

Hep olduğu gibi- işe yarayan, daha doğrusu onlarsız yola çıkılamayan bir kaç kalifiye ve tecrübeli eleman ile "Ne iş olsa yaparım ağbi." kontenjanından kadroya dahil olmuş, niteliksiz ve çoğunlukla da tekinsiz  elemanlardan oluşan mürettebatla, seferine başlar gemimiz..




Gemide işler tıkırındadır; yiyecek, içecek boldur, aşçının yaptığı yemekler lezzetlidir, maaşlar da zamanında yatarsa eğer, gel keyfim gel..

Bu arada –bir yerlerine rahat batan- 'tekinsiz' elemanlardan kaynaklanan bazı ufak tefek çatırtılar patırtılar çıksa da hiç önemli değildir..
Gemiye hakim olan hiyerarşik ve müesses nizam, bunları rahatlıkla bastırabilecek, çıkacak çatlak sesleri de susturabilecek güçtedir..

Lâkin gemimiz varış noktasına yaklaşırken, işler sarpa sarmaya başlar; armatör iflasını açıklamış, gemiye de haciz uygulanmıştır..




Liman yetkilileri gemiyi, kimselerin uğramadığı bir demirleme alanına çekerler; kendisine Beybaba diye hitap edilen kaptan, bir makineci, bir usta gemici, bir aşçı ve iki de gemici dışındakiler gemiden ayrılmış, kalan bu altı kişinin -kaçmasınlar diye- pasaportlarına da el konulmuştur..

Yiyecek ve içeceklerin tükenme noktasına geldiği, tutukluluğun nasıl, ne zaman biteceği belirsiz bu deniz-üstü mapushanesinde yaşamak giderek zorlaşır; sonradan ekibe katılan, 'niteliksiz ve asi' iki gemiciyi özellikle dışlayan gruplaşmalar derinleşir, çelişkiler keskinleşir; bir kaç gün önce burnundan kıl aldırmayan, ama daralan kadro ve kötüleşen durumlar nedeniyle, altındakilerle yüz göz olmak zorunda kalan Beybaba'nın temsil ettiği 'müesses nizam' sarsılır, hiyerarşi duvarı yerle bir olur..

Gemimizin yola çıktığı andaki o eski halinden eser kalmamıştır; burası artık, insanın kendisini ve diğerini tüketmeye çabaladığı bir cehenneme dönüşmüştür..




Bir Gemi Gibidir Memleket

Gemiyi bir plato olarak çok iyi kullanan, denizcilik olayını, maddi ve manevi açıdan tam anlamıyla perdeye yansıtan senarist - yönetmen Tolga Karaçelik'in bu başarısında pay sahibi olarak gördüğüm; nispeten dar gemi mekanını ustalıkla kullanarak müthiş kareler yakalayan görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki ve yaptığı müzikle, atmosfer oluşumuna güçlü bir katkı sunan Ahmet Kenan Bilgiç'in haklarını teslim ederken, bu filmi yükselten asıl unsurun oyunculuklar olduğunu da söylemek zorundayım..




İçinde yer aldıkları her projede parlayan Nadir Sarıbacak ve Özgür Emre Yıldırım başta olmak üzere tüm oyuncular, senaryoda iyi bir biçimde oluşturulmuş, her biri 'gerçekten yaşayan' karakterleri, kusursuzca canlandırıyorlar..

İçinde, adı -açıkça- Kürt olan bir adamın da bulunduğu (Türkiye gemisi!) çok iyi çalışılmış bu karakterler, sinemamız açısından oldukça bakir ve özgün bulduğum filmin öyküsüyle bir araya geldiğinde ortaya da mükemmel bir iş çıkıyor..

Ülke yönetiminden, gemi yönetimine kadar her 'şirket'te önem arz eden otorite ve birey ilişkilerine, hem sınıfsal, hem de otoriteye boyun eğenler ile ona başkaldıranların özelinde yaklaşan Sarmaşık'ın, anlattığı öyküyle bir Türkiye alegorisi oluşturduğunu görebilmek pek zor değil..




Her şey yolunda giderken pamuk gibi görünen otoritenin, şartlar olumsuza döndüğünde baskıyı arttırarak giderek totaliterleştiği bir ülke gemisinde, Kaptan Beybaba'ların akibeti nice olacaktır?.
Ya halklarının akıbeti?.
Bir bilinmeyene demir atmış bir geminin, aç, susuz ve umutsuz kalmış mürettebatı misali, birbirlerinin gözünü mü oyacaklardır?.

Tüm ciddiyetine karşın zaman zaman kahkaha attıracak kadar mizahı da sağlam Sarmaşık, metaforu yoğun ve güncel, yeri geldiğinde oluşturulan gerilimi son derece işlevsel, her geçen dakika katmerleşen etkisi ise tonlarca ağırlıkta bir yapım..

Lâkin fazla metafor da biraz can sıkıcı oluyor sanki..
Belki Karaçelik için, filme adını verecek kadar önemli bir husustur bu ama, onun yerinde ben olsaydım şu 'sarmaşık' olayına hiç girmezdim galiba..
Bir yerde, olumlu bir katkı da sunan 'Kürt Hayalet' ya da 'Salyangoz' metaforlarını tolere edebilen filmin 'gerçekçi' duygusu, sarmaşıklarla birlikte sanki gücünü yitiriyor, hafifliyor gibi geldi bana..
Şu da var ki  benim bu muhalefet şerhim, işin mükemmelliğini pek de etkilemiyor..




Öte yandan, gemide oluşan bu acayip, katlanılması gerçekten güç, ruhsal ve toplumsal iklimin abartıldığı akla gelebilir; ama gerçek hiç de öyle değil!.
Bencileyin -kısa süreliğine de olsa- uluslararası sularda gemicilik yapmış olanlar, bana hemen hak vereceklerdir sanırım..
Limana alınmayarak, günler boyunca açıkta, alargada beklemenin, karaya ayak basamamanın, hemen karşıda ışıkları görünen o şehre gidememenin, gemi adamının morali üzerine uyguladığı, bunaltıcı, delirtici baskıyı, bu hali yaşamayan anlayamaz dostlar..
Kaldı ki benim bahsettiğim, özellikle yoğun limanlarda uygulanan, normal bir prosedürdür ve çok da uzun sürmez..
Burada ise durum çok farklıdır; resmen el konulan gemi, limanın çok dışında bir yere çekilmiş, bir nevi tutuklanmıştır..
Tarif etmeye çalıştığım etkinin onlarca katını hayâl etmek zorundayız yani; üstelik açlık ve susuzluk hemen kapıda beklerken..




İçeriğinde 'Gemi, kaptan ve mürettebat' bulunan bizden bir film söz konusu olunca, hemen aklımıza Serdar Akar'ın başyapıtı Gemide'nin  gelmemesi düşünülemez bile..
'Demirleblebi' özellikli içeriği, gemici davranışları ve uzun, sıkıcı bir süreç boyunca, tamamen erkek erkeğe bir birlikteliğin mecburi deformasyonuyla oluşan 'küfürlü dil' dışında, pek de bir benzerlik yok aslında..
Öte yandan bu 'benzersizlik' konu açısından geçerli; mesela Gemide'nin, 'Bir memleket gibidir gemi' mottosu, Sarmaşık'a da yakışacaktır bence..

Yalnız bi dakika..
Bu sözün sıralamasında yapılacak ufak bir değişiklik ona çok daha yaraşacak gibi; 'Bir gemi gibidir memleket!'.





Senarist-Yönetmen: Tolga Karaçelik 
Oyuncular: Nadir Sarıbacak, Özgür Emre Yıldırım, Hakan Karsak, Kadir Çermik, Osman Alkaş, Seyithan Özdemir
Yapım: 2015, Türkiye / Almanya, 104'

8   /10


(İşbu yazı Filmarası dergisinin Aralık sayısında yayınlanmıştır)