15.12.15

Steve Jobs



Steve Jobs filmi, merkezindeki muhteşem adamın kişisel portresini resmetmek üzere bizi dijital devrimin perde arkasına götürüyor. 

Steve Jobs’un yönetmeni Oscar® ödüllü Danny Boyle, yazarı ise senaryoyu Walter Isaacson’ın Apple’ın kurucusunun çok satan biyografisinden uyarlayan Oscar® ödüllü Aaron Sorkin. 

Yapımcılar, Film 360’dan Guymon Casady, Mark Gordon, Scott Rudin ve Oscar® ödüllü Christian Colson.

Apple’ın öncü kurucusu Steve Jobs’u Michael Fassbender, Macintosh’un eski pazarlama müdürü Joanna Hoffman’ı ise Kate Winslet canlandırıyor. 

Apple’ın kurucu ortaklarından Steve Wozniak’ı Seth Rogen canlandırırken, Jeff Daniels ise Apple’ın eski CEO’su John Sculley rolünde. 

Filmde ayrıca Jobs’un eski kız arkadaşı Chrisann Brennan rolünde Katherine Waterson, Apple Macintosh geliştirme takımının ilk üyelerinden Andy Hertzfeld rolünde Michael Stuhlbarg yer alıyor. 



Filmin mmknmrtb notu ::

Satmaya soyunduğu teknolojiye -en az benim kadar- uzak, adam çalıştırmayı ve kullanmayı gayet iyi bilen, pratik özelliğe sahip kafasını ve de ticari yeteneğini verimli kullanan egosantrik bir adamın hayatından kesitler..


Sanki istisnasız hepimiz bu 'kıl' herifin hayatını, ne yaptığını, ne haltlar yediğini ezelden bilmek zorundaymışız da yazar ve yönetmen dostlarımız işin iç yüzünü -o da lütfettikleri kadarıyla- anlatmak için bu filmi yapmışlar gibi davranan; teatral repliklerle çok geveze, göstermeden konuşturmayı tercih eden anlayışıyla da sinema tadına uzak bir yapım bu..


Bir de bu filmi Birdman'e benzetenler falan varmış; yapma canım, yapma be güzel kardeşim!.

Öte yandan, içerdiği diyalogları -zaman zaman- adeta bir aksiyon filmi kıvamına getirerek, nefes nefese sunmanın ve izletmenin, usta bir yönetmenlik gerektirdiğini inkâr edecek de değilim..


Bütün film aslında tek bir sekansla başlıyor ve bitiyor gibi..

Elinde tanıtımını yapacağı 'son sistem' zamazingoyla sahneye çıkmaya hazırlanan 'mükemmeliyetçi' Steve Emmi, sağa sola emirler veriyor, önüne geleni fırçalıyor, eski ortaklarına, arkadaşlarına kazıklar falan atıyor, burnundan asla kıl aldırmayacak tavırlarla ortalıkta dolaşıyor ve sanat güneşimiz Zeki Müren'i bile kıskandıracak edalı havalarla falan sahneye çıkıp şovunu yapıyor..

Ve bu sırada kahramanımız, küçük kızıyla birlikte kulise çadır kurduğunu düşündüğüm, -anladığım kadarıyla da- bir zamanlar üç kere "Boş ol kadın!" diyerek boşadığı 'imam nikahlı' zevcesiyle, tamamen parasal mevzularda cebelleşiyor falan..


Bu arada yıllar geçer, şirketler değişir, lansmanı yapılacak zımbırtılar gelişir, herkes yaşlanır; ama bu sekans sanki hiç değişmez..

Hem filmin, hem de rahmetli Steve Emmi'nin hayatındaki önemli tek değişiklik finalde oluşur; adam, önce sahiplenmediği, yüzüne bile bakmadığı -bu arada büyüyüp ergenleşen- kızından bi güzel ağzının payını aldıktan sonra ona yaltaklanmaya başlar..
Bu 'zavallı' duruma tanık olan, bencileyin hassas seyirciler de göz yaşlarına boğulur..
The End

3 / 5