3.5.16

The Jungle Book / Orman Çocuğu



Bu ormanla ilgili pek çok garip hikaye anlatıldı. Ama hiçbiri Mowgli dediğimiz yavrunun hikayesi kadar garip değildi.
~ Bagheera

Orman Çocuğu, kurtlar tarafından büyütülen insan yavrusu Mowgli’nin yepyeni ve destansı canlı aksiyon macera filmidir.
Ama Mowgli, İnsan yaraları taşıyan korkutucu kaplan Shere Khan’ın tehdit olarak gördüklerini yok etmeye başlamasından sonra ormanda hoş karşılanmadığını hissetmeye başlar.
Bildiği yegâne yuvayı terk etmek zorunda kalan Mowgli, sert akıl hocası panter Bagheera ve özgür ruhlu ayı Baloo’yla birlikte kendini keşfettiği heyecan verici bir maceraya atılır.
Mowgli yolda içinde pek iyi niyetler olmayan orman yaratıklarıyla karşılaşır, bunlara çekici sesi ve insan yavrusunu hipnotize eden bakışlarıyla Kaa ve Mowgli’yi nadide ve ölümcül kırmızı çiçeğin, yani ateşin sırlarını vermeye ikna etmeye çalışan yumuşak sesli Kral Louie de dahildir.

Rudyard Kipling’nin eskimeyen hikayelerinden “Ormanın Kitabı” adlı romanından esinlenilen bu klasik Disney animasyon filmi, kendi başına bir yaklaşıma sahip.
Yönetmen Jon Favreau, “Kipling’in gizemli özelliklerini benimseyerek bu filmdeki bakış açısını daha da yoğunlaştırdık. Ama 67’deki filminden hatırladıklarımıza yer de bıraktık ve o çekici Disneyvari özellikleri koruduk.” diyor.

Film yapımcıları hikayeyi daha modern ve sürükleyici bir şekilde anlatabilmek için en yeni teknolojiyi kullanarak canlı aksiyon performansını bilgisayar grafiği ortamıyla buluşturdular ve sanatçıların tarz verdiği olağanüstü foto-gerçek hayvan karakterlerle hikaye anlatımını güçlendirdiler.



Yapımcı Brigham Taylor, “’Orman Çocuğu’ aslında herkesin bir bağ kurabileceği evrensel ergenliğe erişme hikayesidir. Walt bu hikayeyi geleneksel hücre animasyonuyla anlattı ve şimdi de elimizde bu karakterleri gerçekten hayata geçirebilecek, onları foto-gerçek yapacak ve gerçek bir çocuğu pürüzsüz, inanılır bir şekilde bir ortama yerleştirebilecek teknoloji var. Günümüzdeki teknolojiyle yapabileceklerimizi görme fırsatı kesinlikle dayanılmazdı.” Diyor.

Favreau’ya göre kral olan hikaye.
Yönetmen, “Bence filmlerin seyircilere duygusal bir deneyim yaşatmaları gerekiyor. Eğer karakterlere duygusal olarak bağlı değilse görüntülerin bir anlamı olmaz. Her hikayenin espri anlayışının yanı sıra -tabii filmin özelliğine karşı gelmeyecek şekilde- insancıllığa, duyguya ve karakter gelişimine ihtiyacı vardır. Bu filmde “Bu çocuğa neler olacak?” diye merak ettiğiniz gergin anlar var.” Diyor.

Yeni gelen Neel Sethi, filmin tek insan karakteri Mowgli rolünde.
12 yaşındaki Sethi dünya çapında yapılan seçmelerde binlerce insan arasından seçildi.
Yıldız oyuncular arasında ayrıca Baloo’yu seslendiren Bill Murray (“Bir Konuşabilse”), Bagheera’yı seslendiren Ben Kingsley (“Learning to Drive,” “Tehlikeli Yürüyüş”), Shere Khan’ı seslendiren Idris Elba (“Star Trek Sonsuzluk”) ve anne kurt  Raksha’yı seslendiren Lupita Nyong’o (“12 Yıllık Esaret,” “Star Wars 7: Güç Uyanıyor”) yer alıyor.
Scarlett Johansson (“Yenilmezler: Ultron Çağı”) Kaa’ya hayat katarken, Giancarlo Esposito (“Breaking Bad”) alfa erkek kurt Akela’yı seslendiriyor ve Christopher Walken da (“Avcı”) ikonik sesini Kral Louie’ye veriyor.


Favreau (“Iron Man,” “Iron Man 2,” “Şef”), “Orman Çocuğu” filmini Justin Marks’a ait (“Top Gun 2,” TV’s “Rewind”) bir senaryodan yönetiyor.
Filmin yapımcıları Favreau ve Taylor (EP “Karayip Korsanları 5,” “Yarının Dünyası”).
Baş yapımcılar Peter Tobyansen (“Alis Harikalar Diyarında”), Molly Allen (“Şef”) ve Karen Gilchrist (“Şef”).
Hindistan’ın orman ve hayvanlarını hayata geçiren ödüllü sanatçılardan oluşan ekibin başında Oscar® ödüllü görsel efekt denetmeni Rob Legato (“Avatar,” “Hugo,” “Titanic,” “Apollo 13”), Moving Picture şirketinin görsel efekt denetmeni Adam Valdez (“Malefiz,” “Dünya Savaşı Z,” “Narnia Günlükleri: Şafak Yıldızının Yolculuğu”) ve WETA’nın görsel efekt denetmeni Dan Lemmon (“Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği,” “Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü”) bulunuyor.

Filmin animasyon denetmeni Oscar® ödüllü Andy Jones (“Avatar,” Dünya Savaşı Z,” ve “Ben, Robot”). Bill Pope (“Matrix,” “Örümcek Adam 2”) görüntü yönetmenliğini yaparken Christopher Glass da (“Arthur Newman”) yapım tasarımcılığını üstleniyor.
Kostüm tasarımcısı Laura Jean Shannon (“Şef,” “Iron Man,” “Elf”) ve editör ise Mark Livolsi (“Mr. Banks,” “Şeytan Marka Giyer,” “Kör Nokta”).
Film müziği Emmy® ödüllü ve Oscar-, BAFTA- ve Annie ödülü adaylığı alan John Debney (“Elf,” “Iron Man 2”) tarafından yapılan “Orman Çocuğu” 3D olarak 15 Nisan 2016’da vizyona girdi.

ORMANA HOŞ GELDİNİZ

İnsan Yavrusu Mowgli’nin Sevilen Hikayesi Yeni Nesle Dokunacak

“Bu Mowgli’nin yolu. Bu Baloo’nun yolu. Bu bizim yolumuz. Biz işleri böyle yaparız.”
~ Baloo

“Orman Çocuğu” hikayeleri ve karakterleri dünyanın her tarafındaki insanlara ulaştı.
Bombay doğumlu İngiliz yazar Rudyard Kipling Hindistan’a dair tüm sevgisini 1894’te yazdığı “Orman Kitabı”nın ardından 1895’te “İkinci Orman Kitabı”na kanalize etmişti.
Her ne kadar çocuk kitapları olarak düşünülse de yemyeşil manzaraları ve konuşan hayvanlarıyla dolu hikayeleri küçük büyük herkesin ilgisini çekerken bazı okuyuculara ilk defa Hindistan’ı tanıtmış oldu.
Hikayeleri Vermont’ta aile kurduğu sırada yazan Kipling, ilave kitaplar ve kısa hikaye koleksiyonları yayınlayarak sonunda 32 yaşında en yüksek geliri elde eden yazar oldu.
1907 yılında edebiyat dalında Nobel ödülü kazandı.

Yönetmen Jon Favreau, “Kipling’in hikayeleri Joseph Campbell’ın ‘Bin yüzlü Kahraman’ını efsanevi bir hikaye anlatımıyla takip ediyor. Burada bir kahramanın yükselişi var- genç bir oğlan ormanda bir sürü orijinal karakterle birlikte yetişkinliğe erişiyor. Bir film yapımcısı olarak bunu verimli bir toprak olarak görüyorum.” Diyor.

Kipling’in hikayeleri yayınlanmalarından sonraki 120 yıl içersinde pek çok defa uyarlandı.
Yönetmenliğini Wolfgang Reitherman’ın yaptığı Walt Disney Animasyon Stüdyoları’nın animasyon filmi “Orman Çocuğu”nun ilk taslakları, Walt Disney’in Kipling’in hikayelerindeki daha karanlık tonu ortaya çıkardığını ve fazla ciddi olduğunu düşünmesi üzere revize edilmişti.
Disney’in ölümünden bir yıl sonra, yani 18 Ekim 1967’de yayınlanan film sevilen bir klasik haline geldi.
Terry Gilkyson’un “The Bare Necessities” ve Sherman Kardeşlerin “I Wanna Be Like You” gibi ikonik şarkılarıyla birlikte bu filmin müzikleri bugün bile hâlâ anlık mırıldanmaların ve ayak ritimlerinin ilham kaynağı oluyor.
Disney’in “Orman Çocuğu” filmi iki kere sinemaya çıkmasının yanı sıra ev videoları, DVD ve Blu-ray™ olarak da yayınlanarak tüm nesiller arasında kendine hayran topladı ve Mowgli’yle hayvan arkadaşları ve düşmanları dünya çapındaki seyircilerin yüreklerini kazandı.

Favreau, “Mowgli’yle Baloo arasındaki bağ, çocukken bende çok güçlü bir etki bırakmıştı. Bana hayatımın büyük bir parçası olan dedemle ilişkimi hatırlatmıştı. Mowgli’nin neşeli ve sürekli başını derde sokar hali çok hoşuma gidiyor. O standart uslu bir çocuk değil, ama biraz büyümüş de küçülmüş bir tip -biraz Afacan Dennis tiplemesine benziyor. Büyük vahşi hayvanlar onu korkutmuyor, hatta kendini yanlarındayken evinde hissediyor. O zorlu bir çocuk ama aynı zamanda duygusal olarak hassas, özellikle de Baloo’ylayken.” Diyor.



Favreau sözlerine şöyle devam ediyor; “Disney’in “Orman Çocuğu” için klasik animasyon versiyonunda eğlence unsuru da var. Müziğini seviyorum ve karakterlerle ilgili akılda kalıcı rüyalar gördüğümü hatırlıyorum. Bazı sahnelerin üzerimde büyük görsel etkileri olmuştu- ki bunları bu film versiyonuna da taşıdım. Bunlar Mowgli’nin Baloo’nun göbeğinde nehir üstünde ilerlemesi, Piton Kaa’nın hipnotize edici gözleri ve yürüyen fillerin görkemli manzarasıydı.”

Yapımcı Brigham Taylor’ın da karakterlere ve hikayeye girişi Favreau gibi çocukluğunda izlediği animasyon klasiğinden geçiyor.
Taylor, “Kipling’in orijinal çalışmalarını görmeden çok önce Disney’in animasyon versiyonunu görmüştüm. Pek çok çocuk gibi ben de harika karakterlerden ve ormanda hayvanlar arasında yaşayan bir çocuğun memnuniyetinden çok etkilenmiştim. Şimdi ‘Orman Çocuğu’ filminde temel ve evrensel bir hikaye var ve bu defa bunu ilk defa Kipling’in gerçekte hayal ettiği gibi gösterebilecek teknoloji gücüne sahibiz: burada gerçek bir çocuk gerçek bir ormanda, onunla konuşabilen gerçek hayvanlarla yaşıyor.” Diyor.

Film yapımcıları işe animasyon filminin motomot tekrarını veya Kipling’in versiyonuna tam bir dönüş olmasını yapmak için yola çıkmadılar.
Hikayenin bu yeni versiyonu için doğru tonu yakalamak en birincil öncelikti.
Favreau’nun “Orman Çocuğu” uyarlaması Disney’in sevilen animasyon klasiğinden esinlense de Rudyard Kipling’in orijinal hikayelerinin ciddiyetini ve mitolojik doğasını barındırıyor.
Taylor, “Animasyon film karakterlerine bağlı kaldık.” Diyor ve ekliyor, “Ve diğer yönlerden Kipling’in hikayelerindeki gerçekçiliği ve tonu kullandık. Animasyon filminde gördüğümüz karakterler arasında bize en tanıdık gelenlere doğru eğilim gösterdik, ama hikayenin bu versiyonunda biraz farklı eşleştirmeler yaptık.”



Favreau, “Mowgli’nin çocukken ormanda büyüdüğü ve büyük, kötü bir düşmanın varlığı -yani kaplan Shere Khan- yüzünden oradan ayrılmaya zorlandığı temel fikre dönüp durduk. Burada kaygısız bir hayat süren Mowgli’miz var, ama insan olduğu için ormana pek uymuyor. Her ne kadar kurtlar tarafından büyütülmüş ve ormanda yaşamış olsa da öyle bir ortamda hayatta kalacak fiziksel özelliklere sahip değil. Güzel ve bazı dost canlısı sakinlere sahip olan bu orman aslında çok tehlikeli bir yer.” Diyor.

Yönetmen şu sözlerle devam ediyor; “Kipling’in bu ortamın gerçek bir tehlike barındırdığı fikrini aldık. Burası bir çocuk için güvenli değil. Animasyon filminin temel hikaye fikrini aldık, ama bunu çıtayı biraz daha yükselterek kullandık. Tehlikeleri biraz daha artırarak ve hayatta kalma şansının pek fazla verilmediği bir ton yarattık.”

Taylor şöyle ekliyor; “Bu, büyüdüğü sırada dünyadaki yerini bulmaya çalışan bir çocuğun hikayesi. Maceralar gerçek, riskler yüksek ama aynı zamanda film çok sıcak ve insani. Bu kombinasyonu bulmak çok zor ama Jon hepsini bir araya getirmeyi başardı.”

Favreau’ya göre bu denge her yaştan izleyiciyi çekecek.
Favreau, “Bir ebeveyn olarak çocuklarımın izlemesi için uygun ama onlara anlatılanları hafifletmeyen bir film olmasına minnettarım. Çocuklar sofistike hikaye anlamını anlayabiliyorlar. Walt’ın hayali her zaman aileleri bir araya getirmekti ama bunu pek bariz ve tahmin edilir bir şekilde yapmazdı.” Diyor.

Yönetmen şöyle devam ediyor; “Bizim versiyonumuzda, eğer Disney hayranıysanız asıl filme gönderme yapılan detayları fark edebilirsiniz. Eğer ‘Orman Çocuğu’nu ilk defa izleyen bir çocuksanız patlamış mısırınızı yemeyi unutabilirsiniz, çünkü bu çok eğlenceli bir yolculuk olacak.”

ORMANDA KİMLER VAR

Film Yapımcıları Geleneksel Karakterleri Bazı Değişimlerle Baştan Yarattılar

Zavallı, tatlı yavru. Ormanın bu derinliklerinde ne arıyorsun?
~ Kaa

Yaklaşık 50 yıl önce pek çok izleyenin kalbini kazanan unutulmaz karakter listesini alan film yapımcıları, tanıdık yüzlerin sihrini korurken yeni hayranlar kazanacak eşsiz yenilikler eklemek istediler.
Mowgli’yi oynaması için karizmatik bir oyuncu çağırdıktan sonra, onun karşılaştığı hayvanları canlandıracak yıldız sesler kattılar ve en son teknolojiden faydalandılar.

Yapımcı Brigham Taylor’a göre Hollywood’da Kim Kimdir yarışmasına benzeyen seslendirenler tam bir hayal takımı.
Taylor, “Oyuncu listemizdeki herkesin [Yönetmen] Jon [Favreau]’nun ilk tercihleri olduğunu söylemekten mutluluk duyuyorum. Ki bu da projenin kökenini ve Jon’un bir yönetmen olarak oyuncu camiasındaki statüsünü gösteriyor.” Diyor.

Favreau, “Bir şefin kusursuz yemeği hazırlamak için uygun malzemelere ihtiyacının olması gibi bir film yapımcısının da doğru oyunculara ihtiyacı vardır.” Diyor ve ekliyor, “Ben bütün filmlerimde her zaman önce oyuncu seçimiyle başlarım. Harika bir oyuncu listesine ve doğru bir aktör karışımına sahip olmam gerek, yoksa işimi düzgün yapamam -özellikle de zaten sevilen bir filmin yeni versiyonunu çekerken.”

Karakterler, seslendirme ve bilgisayar grafiği animasyonuyla yapılan performansların birleşimiyle hayata geçirildiler.
Bazen ikisini birbirinden ayırmak zor oldu.
Taylor bunu şöyle açıklıyor; “Seslendirme oyuncuları seçildikten sonra bazı karakterlerde, kiminde hafif, kiminde büyük oranda geliştirmeler oldu. Her durumda hayvanların doğadaki eşlerine benzer görünmelerini istedik. Bir ayının gerçek bir ayıya ve bir panterin gerçek bir pantere benzemesini istedik, ama yüz ifadelerinin seslendirmelere uygun olmaları için belirli bazı hafif, hatta fark edilmez ayarlamalar yapıldı. Animasyon sanatçıları onların hâlâ hayvan olduklarına inanacağınız çok hafif ve akıllıca ayarlamalar yaptılar.”

KARAKTER SIRALAMASI

Mowgli, bebekken ormanda terk edilen bir oğlandır.
Bagheera isimli siyah bir panter bu yalnız bebeği bulur ve onu kurt sürüsüne götürdükten sonra sürü onu kendilerinden biriymiş gibi sahiplenir.
Ormanda insan yavrusu olarak tanınan Mowgli hayvanlar arasında büyür- bazıları dostu, bazıları düşmanıdır- ama bir an bile oraya ait olduğundan şüphe etmez.

Favreau, “Mowgli bir yere ait olmak isteyen bir karakter. Kendini yabancı hissediyor. Oraya uymuyor. Savunmasız, küçük bir çocuk, tıpkı kurt sürüsündeki çirkin ördek gibi. Her yıl kurt yavruları ondan daha hızlı büyüyor, yetişkinliğe erişiyor ve sonunda kurt kuruluna katılıyorlar. O da her yıl sınıfta kalan bir çocuk gibi geride kalıyor. Her ne kadar kendine güvenen atılgan ve neşeli bir çocuk olsa da hayatı hiç kolay değil.” Diyor.

Mowgli, bildiği yegâne yuvayı terk etmesi istendiğinde kendini kaybolmuş ve aklı karışmış hissediyor.
Ama tamamen yalnız değil. Hatta karşı fikirler beyan eden iki baba figürü ona yol gösteriyor.
Taylor, “Mowgli çok sevecen ve kabullenici bir karakter. Baloo’yla Bagheera’yı oldukları gibi kabul ediyor ama sonunda ikisinden de öğrendiklerini sentezlemesi gerekiyor. Baloo Mowgli’ye olduğu gibi davranacağı ve yeteneklerini ifade edebileceği özgürlüğü veren bir karakter. Bagheera ise toplum, sosyal yapı, disiplin ve birlikte çalışmanın önemini anlayan bir karakter. Hikayenin sonunda Mowgli ikisinden de bir parça alıyor ve ikisinin de başında tam olarak göremedikleri bir şekilde kendine uyarlamayı başarıyor.” Diyor.

Film yapımcıları Mowgli için yeni gelen Neel Sethi’yi aldılar.
Ekranda çıkacak tek insan karakter olan Sethi, sadece sevilen Mowgli karakterini betimlemesi için değil, aynı zamanda her sahnedeki diğer unsurları gözünde canlandırması için gereken olağanüstü hayal gücü becerisi için de seçildi.
Favreau, “Mowgli’yi oynayacak doğru çocuğu bulmak çok önemliydi. Neel’i bulmadan önce dünya çapında 2,000 çocuğu kapsayan büyük bir arama yaptık. O baktığımız son kişilerden biriydi ve onu gördüğüm anda Mowgli’nin 1967 animasyon filmindeki fiziksel özelliklerine ve duygularına sahip olduğunu hissettim. Görüntüsünün istediğimiz özellikleri ne kadar çağrıştırıyor olduğu son derece ilginçti. Ayrıca iyi bir eğlence ve espri anlayışı vardı.” Diyor.



Oyuncu yönetmeni Sarah Finn’e göre Sethi bu rolü karakteriyle kazanmış.
Finn, “Neel bu karakterin yüreğinin, espri anlayışının ve cesaretinin somutlaşmış hali. Sıcak ve ulaşılabilir biri, aynı zamanda aklı yaşının çok ötesine geçiyor ve her durumda yerini koruma becerisi hepimizi çok etkiledi. En etkilendiğimiz yönü de doğal karizması ve içgüdüleri oldu.” Diyor.

Taylor şu şekilde ekliyor, “Bu oyuncu seçmelerinde daha önce hiç yaşamadığım heyecan verici bir andı. Neel hayatımda gördüğüm en hızlı öğrenen insanlardan biri ve Jon [Favreau] da en iyi oyuncu koçlarından biri.”

Sethi daha önce profesyonel olarak oyunculuk yapmadığı için yönetmenin koçluk becerileri işe yarıyor.
Favreau, “Bu filmdeki her şey bir çocuğun performansına bağlıydı. İstediğim performansı alabilmek için çocuklarla kendime güvenecek kadar çok çalıştım. O son derece gerçek biriydi. Doğru hissiyatı veriyordu. Mowgli’mizi bulduğumuzu biliyorduk.”

Sethi’nin gardrobu kısıtlı olsa da üzerinde çok fazla düşünüldü. Kostüm tasarımcısı Laura Jean Shannon, “Görevimiz hem gerçekçi hem de kabul edilir bir peştamal yaratmaktı. Seyirciyi hikayeden ve performanstan uzaklaştırmayacak organik bir şey olmasını istedik. Mowgli’nin gençliğimizin animasyon özelliği hissiyatını vermesini istediğimiz için peştamalı kırmızı yaptık.” Diyor.

Shannon bu giyim parçası için bir hikaye bile geliştirdi; Mowgli’nin bebekken geleneksel Hindistan giysisi giydiğini ve bunun zamanla soluklaştığını ve yıprandığını hayal etti.

Bagheera, Mowgli’yi bebekken ormanda terk edilmesinden sonra kurtaran parlak tüylü ve etkileyici bir panter.
Bu çabası büyük kediyle insan yavrusu arasında bir bağ kuruluyor - hatta Bagheera’nın yüreğinde oğlana karşı yumuşak bir nokta oluşuyor.
Bagheera, Mowgli’nin akıl hocası olarak onu ormanın kurallarına uyması için yönlendiriyor.
Ve Mowgli’nin orman yuvasını terk etme zamanı gelince Bagheera, bu insan yavrusunun şerefiyle ayrılmasına yardım etmeyi kendine görev biliyor.

Bagheera’yı asil sesiyle Akademi® Ödüllü Ben Kingsley seslendiriyor. Favreau, “Bu karaktere bir zarafet ve kibarlığın yanı sıra büyük bir metanet kattı. Çılgın bir ses çeşitliliği olan ilginç bir insan.” Diyor.

Kingsley ise, “Bagheera Mowgli’yi evlat edinen ebeveyni. Mowgli’nin hayatındaki rolü onu eğitmek, korumak ve rehberlik etmek.” Diyor.

Kingsley şu sözlerle devam ediyor; “Bir aktör olarak karakterle bağımı bulmam gerek. Ben benim Bagheera’mın ordudan - muhtemelen bir albay- olduğunu hayal ederek, rolün yazıdaki ritmini bulmasına karar verdim. Konuşma şekli, davranış şekli ve etik kurallarıyla anında tanınan bir karakter oldu.”

Aktör kayıt sırasında karakterin fizik özelliklerini de düşündü. “Bagheera hikayede Mowgli’nin akıl hocası olduğu zamanları düşündüğü sırada ben kayıt stüdyosunda arkama yaslanmış, sakin bir şekilde oturmuş oluyordum. Bir hikaye anlatıyordum. Ama karakter Mowgli’yi ormanda yönlendirirken, onu aktif bir şekilde korurken mikrofona karşı daha fiziksel bir yaklaşım içersindeydim. Bu epey disiplinli bir iş.”

Kingsley kaynak malzemeyle birlikte büyümüştü.
Bunu şu sözlerle açıklıyor; “Rudyard Kipling’in Mowgli’nin macera hikayelerinde bir sürü olağanüstü ve güzelce tarif edilmiş karakterleri dünya çapındaki pek çok insana Hindistan yarım kıtasını ve kültürünü tanıtıyordu.”

Aktör aynı zamanda Kipling’in hikayelerinden esinlenilerek yapılan animasyon filmlerinin de hayranı.
“1967 Disney versiyonunu sevmiştim. Karakterleri ve müziği çok beğendim.”

Kingsley “Orman Çocuğu”nun aslında birinin aile arayışını anlattığını söylüyor.
“Bir çocuğun aile bulma, etrafında bir aile oluşturma çabası üstüne kurulmuş olan bir sürü harika hikaye var ki bu da Jon Favreau’nun film versiyonundaki  en keskin parçayı oluşturuyor. İçinde son derece güzel, heyecan verici ve mutlu kutlama anları var. Ama aynı zamanda tabii ki karanlık anlar da var, çünkü burada çok büyük zorlukları aşmayı başarmış yalnız bir çocuktan bahsediyoruz.”

Raksha, sevgi dolu ve amansızca koruyucu olan ve -bebekken ormanda terk edilmesinden sonra kendisine aitmiş gibi onu evlat edindiği insan yavrusu Mowgli de dahil olmak üzere- yavrularına çok iyi bakan bir kurt anne.

Favreau, “İş Raksha’ya geldiğinde Kipling’den biraz daha fazla bilgi aldık. Hikayelerinde kurtların daha büyük bir önemi vardı ve bu da benim için çok önemliydi.” Diyor.

Raksha’yı hayata geçiren kişi Oscar® ödüllü Lupita Nyong’o oldu. Nyong’o, “Karakterimi çok sevdim. O bir koruyucu ve daimi bir anne. Raksha kelimesi aslında Hindi dilinde koruma demek. Aslında ona ait olmayan ama kendisininmiş gibi benimsediği bir oğlanı koruma isteğiyle gerçekten bir bağ hissettim.” Diyor.

Nyong’o sözlerine şöyle devam ediyor; “Role hazırlık yaparken, kurtları, ne kadar sosyal olduklarını ve birbirlerini koruduklarını öğrenmekten çok keyif aldım. Aralarında bir kurt sürüsünün düzeni, bir hiyerarşi var. Mowgli diğer kurt yavrularının arasına girmeye çalışıyor. Kendi zorlukları var ama Raksha’nın düşündüğü kadarıyla sürünün kesinlikle bir parçası olmuş durumda.”

Taylor aktrisin içindeki kurdu ortaya çıkarmasını övüyor.
 “Lupita bu karakterin duygusunu çok iyi verebildi ki bu his animasyon versiyonunda pek fazla ete bürünmemişti. Sahiplenici anneyle oğlu arasındaki bağı içgüdüsel olarak çok iyi yakaladı.”

Favreau şu sözlerle ekleme yapıyor; “Lupita çok zarif ve rafine ama aynı zamanda bunun daha da ötesinde. Raksha için gerçekten çok istediğimiz bir erişime sahip. Anne gibi hissediyor ama Mowgli’den farklı bir yerden gelmiş olduğu da ortada.”

Nyong’o, film yapımcılarının kendisine gelmelerinden önce hikayeyi bildiğini söylüyor.
Nyong’o, “Disney versiyonunu izleyerek büyüdüm ve onu çok sevdim. Küçük bir kızken en sevdiğim karakter Baloo’ydu. Mowgli’in hikayesinin sihirli yanı her çocuğun içindeki türünün tek örneği olduğu hissini anlatıyor olduğu. Ben bu fikirle kendimi çok fazla özdeşleştirdim.. Ve yetişkinlerin olmadığı bir maceraya atılmak da en büyük çocukluk hayalidir. Bu çocuğun bu harika macera sırasında kendini keşfetmesine bayıldım. Bu harika bir reşit olma hikayesi.” Diyor.



Akela, sürünün sorumluluğunu sırtında taşıyan güçlü ve sertleşmiş alfa erkeği.
Düzeni koruyor, ormanın kanunlarını yürütüyor ve kendine güvenen bir şef konumunda.
Mowgli’yle ilgili içinde karmaşık duygular var. Akela her ne kadar insan yavrusunu sürüye almış olsa da Mowgli’nin büyüdüğünde geçmişte deneyimlediği iyi olmayan insanlara dönüşecek olmasından ve ailesinin emniyetini tehlikeye sokmasından korkuyor.

Karakteri seslendiren Giancarlo Esposito şöyle anlatıyor; “Akela kurt sürüsünün amansız reisi. Sürünün gücünün her bir kurdun sunabildiklerine bağlı olduğuna inanıyor. Eğer birlikte kalırlarsa hayatta kalabileceklerini biliyor. O harika bir lider ve bilgili bir öğretmen. Onun gibi olmak isterdim.”

Taylor’a göre Esposito çoktan bu hedefe ulaşmış durumda.
Taylor, “Giancarlo kesinlikle bu karakterin doğasını somutlaştırabilen saygın bir aktör.” Diyor.

Esposito uzun zamandır “Orman Çocuğu” hayranı.
“Çocukken 1967’de sinemalara gelen klasik animasyon versiyonunu izlemiştim. O kadar çok keyif almıştım ki Rudyard Kipling’in versiyonunu okumam için ilham kaynağı olmuştu. Sonradan Kipling’in egzotik topraklarda geçen muhteşem hikayeler yazdığını fark ettim.”

Bengal kaplanı Shere Khan’ın içinde insanlara karşı yoğun bir nefret var.
Güçlü ve acımasız olan bu korkusuz kaplan, insan yavrusu Mowgli’ye ve ormandaki varlığına karşı hislerini saklamıyor.
Shere Khan’ın görevi her şeyden önce Mowgli’nin ve elinde olduğunu bildiği ateş gücünün gelecekte tehdit olmamasını sağlamak.
Shere Khan aslında İnsanoğlundan intikam almak istiyor ve bunun bedelini ödeyen de Mowgli oluyor.

Kaplanı hayata geçiren kişi Altın Küre® ödülü sahibi Idris Elba oluyor. Elba, “Jon  [Favreau]’la birlikte sesin nasıl olması gerektiğini belirledik. Doğru sesi bulana kadar son derece hassas müzakereler yaptık.” Diyor.

Favreau, “Idris’in orada muazzam bir varlığı var ve bu da sesinden belli oluyor. Öyle bir ağırbaşlılığı, çeliğimsi bir varlığı var ki, sesindeki derin tını hayata sığmayan bir ekoya benziyor. Bu yaralı ve görkemli kaplanın karakterine gerekenleri çok iyi anlıyor.” Diyor.

Elba, “Shere Khan korku saçarak hükmediyor. Karşılaştığı herkese terör saçıyor çünkü korkunun var olduğu bir yerden gelmiş.” Diyor.

Elba karakterin gerçekleştiğini görünce çok şaşırmış.
Bunu şöyle açıklıyor; “Jon [Favreau] bana Shere Khan’ın yüz ifadelerini ve nasıl hareket ettiğini gösterdiğinde ona ‘Bu gerçek bir kaplan mı?” diye sormam gerekti. Teknoloji gerçekten olağanüstü.”

Kaa, Mowgli’yi ormanda tek başına dolaşırken gördüğünde onu hedef seçiyor. Dev piton etkileyici sesini ve hipnotize edici bakışlarını kullanarak insan yavrusuna yaklaşıyor ve Mowgli kendini bu büyüleyici kucaklamaya karşı koyamaz halde buluyor.

Favreau, “Mowgli ormanın farklı bölgelerini keşfediyor -ormanın daha puslu, daha karanlık ve daha gizemli bölgelerini. Kaa da orada yaşıyor. Orada onu tutsak ediyor ta ki Baloo onu kurtarana ve mağarasına getirene kadar.” Diyor.

Yönetmen 1967 animasyon filminin en unutulmaz anılarından birinin yılan olduğunu söylüyor.
“Kaa’nın fırıldak gibi dönen hipnotik gözlerini hiç unutmuyorum.”

Her ne kadar Favreau karakterini ruhunu korumayı istemiş olsa da cinsiyetini değiştirmeye karar veriyor.
Çekici yılanı hayata geçirmesinde yardımcı olması için Altın Küre® adaylığı olan Scarlett Johansson’ı çağıran Favreau, “1967 versiyonunda tüm roller erkeklere aitti, bu yüzden işleri biraz değiştirmek için Kaa’yla fırsatı değerlendirmeye karar verdim.” Diyor.

“Orman Çocuğu” filmi Johansson’ın Favreau’la üçüncü işbirliği oluyor. Birlikte çalıştıkları ilk iki film Black Widow rolüyle “Iron Man 2” ve başrolu paylaştığı Favreau’nun hit Hint filmi “Şef”.
Yönetmen, “‘Aşk’ isimli filmi izlemiştim ve Scarlett’ın sadece sesini kullanarak yaptığı etkiyi görmüştüm. Sesiyle muazzam bir varlığı var.” Diyor.

Johansson, “Küçüklüğümden beri seslendirme yapmaktan çok hoşlanıyorum. Oyuncuların farklı araçları vardır -fiziksel halimiz ve seslerimiz gibi. Bunlardan birini çıkardığınız zaman her türlü eğilimin aşırı farkında oluyorsunuz. Bu ilginç bir süreç ve bazen performansı süsleyen mutlu kazalar yaşanabiliyor. Çalışmak ve derine inmek için heyecan verici bir yol.” diyor.

Johansson sözlerine şöyle devam ediyor; “Bana göre Jon [Favreau]’nun öngördüğü Kaa’yı oynama fırsatı heyecan vericiydi. Animasyon filmdeki yılan bir erkekti. Karakterin daha dost canlısı ve komik bir versiyonuydu. Bu filmde Kaa Mowgli’yi hikaye anlatımıyla- yani sesiyle cezp ederek tuzağa düşürüyor. O Mowgli’nin geçmişinin aynası. Yeniden tasarlanan bu hikayedeki karakteri baştan yaratmak heyecan verici oldu.”

Karakter göz korkutucu ama inandırıcı bir şekilde tasarlandı. Johansson, “Yapımın başlarında Kaa’yı biraz görme şansım oldu. Sesime onun varlığını ve yoğunluğunu katmak açısından Mowgli’nin karşısındaki orantısını görmek benim için çok önemliydi. Benim bir aracım var -sesim. Bu yüzden önceden görebileceğim bir referans olmadan çalışmam çok zor olurdu.” Diyor.

Johansson sözlerine şöyle devam ediyor; “Kaa muazzam bir yaratık. Hareket edişi çok cezbedici, neredeyse cilveli denebilir. Seyirci bu yaratığı küçük Mowgli’nin masum gözlerinden görecek, bu dünyanın bir parçası olacaklar.”

Johansson’ın 1967’deki “Orman Çocuğu” versiyonuna dair keskin anıları var.
Bunları şöyle anlatıyor; “Film müziğini çok iyi hatırlıyorum -ben çocukken çok popülerdi. Benim yaşımdaki her çocuk sürekli olarak arka arkaya ‘Bare Necessities’ şarkısını dinlerdi. Ve hayvanlar tarafından büyütülen bir orman çocuğu fikri gerçekten muhteşemdi.”

Aktris şöyle devam ediyor; “Bence küçük çocuklar aile bulma, aile olmanın nasıl bir şey olduğunu keşfetme temasıyla bağ kurabilecekler. Aile tanımı son derece kişiseldir ve aileler her şekilde ve boyda olabilir. Ama sonuç olarak aile, etrafınızda sizi kayıtsız şartsız seven insanlar demektir.”

Baloo, Mowgli’nin ormandan kovulmasından sonra onunla tanışan özgür ruhlu bir ayıdır.
Bohem ruhu insan yavrusuna bulaşarak ondaki içebakışı canlandırır.  Favreau, “Baloo kocaman, hayata sığmayan bir ayı. Lisede okumaya izniniz olmayan kitapları okumanız için sizi cesaretlendiren ve gözlerinizi açarak gerçek dünyanın nasıl olduğunu gösteren bir öğretmen gibi. O sürekli düşünen biri. Tam olarak orman toplumuna uyan biri değil. Kendi kurallarıyla oynuyor ve Mowgli’yi de aynısını yapması için cesaretlendiriyor.” Diyor.



Yönetmene göre Baloo gözün gördüğünden daha karmaşık gibi.
“Asıl zorluk Baloo’nun 1967 filmindeki babacan doğasını yakalamaktı. Tembeldi ve yemeyi seviyordu. Ama kocaman ve kucaklanası bir ayı değildi. Hırlıyordu ve kükrüyordu. Nasıl dövüşeceğini biliyordu, kendini nasıl koruyacağını biliyordu. Ve yine de bu çocukla bir bağ kuruyordu -ona sıcak duygular beslemeye başlamıştı. Bill Murray bu özellikleri koruyarak role ikonik sesini katmayı başardı.”

Favreau, projenin başında Baloo’yu Oscar® adayı aktörün seslendirmesini istemişti.
Yönetmen “O kusursuz. Bill, Baloo’dan bekleyebileceğiniz bütün etkileyici ve şakacı özelliklere sahip. Belirli bir yavanlığı ve asilik özelliği var.” Diyor.

Favreau sözlerine şöyle devam ediyor; “Her zaman Bill Murray’le çalışmak istemiştim. Çok büyük hayranıyım. Ama ulaşılması pek kolay bir insan değil. Bill Murray’i bu filme katılmaya ikna etmek tek boynuzlu at yakalamak kadar zordu. Resmen onu kovalamam gerekti.”

Neyse ki yönetmen Favreau tek boynuzlu atını yakaladı.
“Sonuçta Bill bu karaktere bayılıyormuş. Oynamayı kabul etmesinden sonra inanılmaz heveslendi. Çok yüksek bir standardı vardı.”

Murray, “Baloo’yu canlandırma fikrine hayır diyemedim. Jon [Favreau] muhteşem bir hikaye anlatıcısı ve ben orijinal hikayelerin büyük hayranıyım. Kipling bir sürü muhteşem şey yazdı. O kitabı 22 yaşlarındayken okudum ve her zaman olağanüstü bir yazar olduğunu düşünmüşümdür.” Diyor.

Kral Louie yabani ve kurnaz maymun kolonisi olan Bandar-Log’un hükümdarı.
İtibari ve cesareti onu yenilmez bir güç yapıyor ama bir tek büyük tutkusu var: İnsanoğlunun ölümcül “Kırmızı çiçeğinin” -yani ateşin- sırlarını öğrenmek.
Devasa bir maymun, sonuçta bir insan yavrusu olan Mowgli’nin aradığı bilgiye sahip olduğu konusunda onu ikna ettiğinde, Kral Louie tüm kurnazlığıyla Mowgli’nin bu bilgiyi vermesi için yumuşak konuşmalarıyla onu ikna etmeye çalışır.

Favreau, “Kırmızı çiçeği kontrol eden her kimse ormanı da kontrol eder. O sihirli bir yıkıcı güçtür.” Diyor.

Yönetmen, eğer Mowgli Kral Louie’ye istediğini vermezse, maymunun onun ne olduğunu ortaya çıkartacağını söylüyor.

Kral Louie’yi ikonik sesiyle Oscar® ödüllü aktör Christopher Walken seslendiriyor.
Favreau, “Chris Walken’ın güçlü karakteri oynamayı çok eğlenceliydi. O etkileyici ve sevecen biri ama tahmin edilemeyen bir yönü de var.” Diyor.

Film yapıcımcıları Kral Louie’nin görüntüsünü ve türünü baştan düşündüler.
Favreau, “Ormanın bu tarafında orangutan yok, bu yüzden animasyon filminden biraz uzaklaşmamız gerekti. Bir Hindistan efsanesine göre Gigantopitekus, koca ayak’ın orman versiyonu olan nadide bir karakter. Biz boyunu ve ebatlarını biraz daha abarttık - sonuçta hayali bir karakter olduğu için sınırları zorladık.” Diyor.

Özellikle de Kral Louie’nin ekrandaki görüntüsünün arkasında yatan teknolojik çaba sayesinde referans görüntüler yaratıldı.
Favreau, “Bir primat olan Kral Louie gibi bir karakter bulduk, yüz ifadeleri için bir insandan çok fazla bilgi toplayabilirdik. İnsan yüzünde bir yılanın veya ayının anatomisine uygun olan bir ifade yok ama Kral Louie için bundan faydalanabildik.” Diyor.

WETA’dan Dan Lemmon’a göre 3,5 metre boyundaki Kral Louie için onu seslendiren aktörden ilham alınmış.
Lemmon, “Christopher Walken’ın yüz detaylarından bazılarını kullandık. ‘Ucuz Roman’ ve ‘Çılgın Romantik’ gibi filmlerin yanı sıra kayıt sırasındaki performansını inceledik.” Diyor.

Lemmon sözlerine şöyle devam ediyor; “Belirli tuhaflıkları var. Konuşurken sık sık dudaklarını yalıyor ve alt dudağında belirgin bir şey var. Kral Louie kesinlikle çok eğlenceli bir karakter.”

Walken’ın Kral Louie’nin orijinal sesi Louis Prima’yla da bir geçmişi var.
Aktör, “Ben küçük bir çocukken Copacabana’ya giderdim. Copacabana’da sık sık sahneye çıkanlardan ikisi Louis Prima ve Keely Smith’ti. ‘I Wan’na Be Like You’ onun imzası haline gelmişti.” Diyor.

ORMANIN YAPILIŞI

Sanatçılar En Son Film Yapım Teknolojisini Kullandılar

Bu ormanı filler kurdular … Burada olan her şeyi onlar yarattılar. Dağlar, ağaçlar, ağaçlardaki kuşlar. Ama seni onlar yapmadı. Bu yüzden gitmek zorundasın.
~ Bagheera

Yönetmen Jon Favreau, “Disney’in mirasını düşündüğüm zaman Walt’ın orijinal hayalini anlayabiliyorum. Walt Disney’in çalışmaları benimkilere ilham oldu. O dönemin en yüksek teknolojisini kullanıyordu. Görüntüye müziği sokan ilk kişi oydu, böylece karakterler müzikle birlikte kusursuzca koreografi yapabiliyorlardı. Bu da insanların aklını uçuran bir şeydi. Disney her zaman en son teknolojiyi kullanırdı.” Diyor.

Film yapımcıları Disney’in teknolojiye olan bağlılığını yaşatmak için dünyadaki seyircileri hikayenin kendi hayal ettikleri versiyonuna sokmanın en iyi yolunu araştırdılar.
Favreau, “Kendimize ‘Bir dünyayı nasıl yaratırız?’ diye sorduk. İdeal olarak seyircinin ortada bir teknoloji olduğunu unutmasını ve sadece o dünyaya geçmelerini istedik.” Diyor.

Yapımcı Brigham Taylor buna katılıyor. Taylor, “Seyirciler görsel bakış açısı olarak daha önce görülmemiş şekilde tehlikelerle dolu, yemyeşil bir ormana dalacaklar. Bazı izleyiciler için gerçek kamera elementlerinin dijital elementlerle birleştiği yerleri bulmaya çalışmak eğlenceli olabilir, ama bence eninde sonunda herkes bütün bunları unutacak çünkü filmin duygusal içeriği son derece sürükleyici. Jon [Favreau] duyguyla dolu tam kıvamında bir hikaye yarattı.” Diyor.

Filmde -biri hariç hepsi bilgisayar grafiği olan- sürükleyici karakterler bulunuyor ve arkasında da minimal canlı aksiyonla dijital yapım ortamlarının karıştığı muazzam bir manzara yer alıyor.
Film yapımcıları, “Pi’nin Yaşamı,” “Yer Çekimi,” “Avatar” ve “Galaksinin Koruyucuları” gibi filmlerle deneyimleri olan ve Favreau’nun öngördüğü orijinalliğe ulaşmak için geniş bir araştırma yaparak kaliteyi arttıran ve seyircilere gerçek bir macera yaşatan bir uzman ekibi kurdu.

Doğru dengeye ulaşmanın yolu hikayeyle başlamaktan geçiyordu. Hikaye oluşturulduktan sonra sanatçılardan filmi Favreau’un istediği gerçek görünüme ulaşacak şekilde adım adım kavramsallaştırmaları istendi.
Önce projeye girişen sanatçılar, yönetmene film yapımcılığında olabileceklerin sınırını zorlayacak bir özgürlüğü sağlayacak film sihrinin yaratılacağı en son teknoloji iş akışını, sistemi ve VFX hattını tasarlama işine başladılar.
Favreau, “En iyi foto-gerçek animasyon işlemini, en iyi hareket yakalama tekniklerini ve en iyi canlı aksiyon çekimlerini alarak bu üç şeyi daha önce kimsenin yapmadığı gibi bir araya getirdik. Bu teknolojiyi kullanarak tamamen gerçekçi görünen ve seyirciye organik gelen bir şeyler yaratabileceğimizi fark ettik.” Diyor.

Yönetmen şu sözlerle devam ediyor; “Eğer inandırıcılık istiyorsanız fizik gerçek olmalı. Mowgli ve tasarımlar gerçek bir şekilde yapıldılar ama ormanı yarattığımız sırada inanılmaz oranda cesaretimizi kullandık. Disneyland’in aksine hayvanları gerçek hayattan daha büyük yaparak bu küçük oğlanın ormanda hissettiği savunmasızlık hissini vurgulayabileceğimizi düşündük. Ekranın her köşesi muazzam detaylarla dolu. Çok güzel, yemyeşil bir orman kubbemiz var, sanat yönü var ve eski çoklu düzlemli animasyon filmlerini çağrıştıran sinematografi var.”

Film yapımcıları her yere gidebilecek olan ama gitmeyen sanal bir kamera kullandılar. Görsel efekt denetmeni Robert Legato, “Kamera hareketlerimizi gerçekte olacağı gibi gösterdik. Kamera sadece canlı aksiyon vincinin, bir Steadicam’in veya elle tutulan kameranın gidebileceği yerlere gidiyor. Gerçek hayatta imkansız olan çılgın çekimler yapmadık.” Diyor.

Bu süreç, liderliğini Legato ve yapım tasarımcısı Christopher Glass’la birlikte çalışan animasyon denetmeni Andrew R. Jones’un; Digital Domain’in hareket yakalama ekibinin; bilgisayar ortamında hassas şekilde ayarlanan orman hayvanlarıyla görsel efekt denetmeni Adam Valdez ve Moving Picture şirketinin; ve primatların yaratılması ve bilgisayar ortamında oluşturulmasında denetmenlik yapan WETA’nın görsel efekt denetmeni Dan Lemmon’ın ekiplerinin yoğun işbirliği gerektiriyordu.

Legato, “Bu gerçek dünyaya dayanan foto-gerçek bir film. Bununla ilgili çok ilginç bir şey var. En büyük zorluk hepimizin- buna seyirciler de dahil- gerçek hayvanların görünüşleri konusunda uzman olmamız. Filmimizde hepsi gerçek bir oğlanla aynı karedeler. Bu yüzden fazla sinematik olma güdümüze engel olmamız gerekiyordu. Kendimizi tutmalı ve gerçekliği aklımızdan çıkarmamalıydık.” Diyor.



Film yapımcılar hayvanların performanslarını yaratmak için en son teknoloji bilgisayar grafiği kullandılar.
Favreau, “Dijital hayvanlar çok etkileyici bir diyar. ‘Pi’nin Yaşamı’ ve ‘Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti” gibi filmlerde neredeyse gerçekten ayrılamayan biyolojik formlar ve tüyler kullanılmaya başlandı. ‘Iron Man’ filminde metal yüzerleri ikna edici bir şekilde yaratmamız gerekiyordu. Ama deri ve kürk gibi organik maddeleri yapmak daha da zor. Birkaç yıl önce bunu başaramıyorduk- şu anda yapabildiğimiz boyutta olmuyordu.” Diyor.

Araştırmaları geniş çaplı oldu. Sanatçılar videolara, resimlere baktılar, kitaplar okudular, hayvanat bahçelerini ziyaret ettiler, hayvan uzmanlarına danıştılar ve hayvanların hareketlerini incelediler.
Jones, “Doğada, doğal gün ışığındaki hayvanların çekimleri gerçeklik için temelimizi oluşturdu. Hayvanların gerçek fotografik referanslarını temelimiz ve başlama noktamız olarak kullandık. Ardından yavaşça hayvanların bilgisayar grafiklerini yavaş yavaş seslendirme oyuncularının performanslarına göre değiştirdik ama asla fazla çizgi film gibi görüneceği çizgiyi aşmadık.” Diyor.

Görsel öncesi oluşum için kullanılan tekniklerinden biri hareket yakalama oldu.
Bu teknoloji büyük ekrandaki insan performanslarını yakalamak için değil, bir engel aracı olarak kullanıldı.
Taylor, “Hareket Yakalama çok önemli çünkü sanatçıların filmi çekim öncesinde sanal olarak yaratabilmeleri için canlı aksiyon görseli sağlıyor. Yapım öncesi aşamasında hareket yakalama aktörlerini Neel Sethi’yle yan yana sahneye koyduk ve Jon [Favreau] onları yönlendirdi. Sonuç olarak üzerinde oynayabileceğimiz güzel bir görsel öncesi dosya çıktı ve daha canlı aksiyon çekimine başlamadan önce aradaki ilişkiler ve performanslar daha iyi anlaşıldı.” Diyor.

Film için bilgisayar grafiğiyle 70 hayvan türü sıfırdan yaratıldı, buna sahne ortasında yer alacak ikonik karakterler Baloo, Bagheera, Kaa, Shere Khan ve Mowgli’nin kurt ailesi, ayrıca yüzlerce primat, Kral Louie ve Seeonee ormanında yaşayan maymun ordusu Bander-Log da dahil.
Sanatçılar inanılırlığı arttırabilmek adına gerçek hayattaki hayvanların en göze çarpmayan davranışlarını bile dahil etmeye çalışırlarken kasları, deriyi, kürkleri taklit edecek yeni programlar yazıldı.
Favreau, “Her hayvanın kendi duygusal dili var. Bir kaplan öfkesini bir kurttan veya ayıdan daha farklı şekilde ifade ediyor.” Diyor.

Valdez’e göre çabayı köklendiren şey hikayenin sunduğu fantezi. Sanatçılar seyirciye canlı hayvanlarla yaşamayı hayal etmelerini sağlayacakları bir fırsat olduğunu fark ettiler.
Valdez, “Dünyanın ve karakterlerin şüphe götürmez bir inandırıcılıktan geçmeleri gerekiyordu. Klasik animasyon filmi gibi çekici bir etki yaratmanın yanı sıra gereken yerlerde yoğunluk da katmalıydık.” Diyor.

Valdez sözlerine şöyle devam ediyor; “Bizim ormanımız ilk mitoloji için bir sahne. Bu bir peri masalı değil. Ama son sahneleri izlemek bir şekilde sihir yaratıyor.



GERÇEK DÜNYA

Film yapımcıları bilgisayar grafiğini gerçek ormanla uydurmak için tamamen dijital bir orman yaratmaya karar verdiler.
Favreau, “Belirli ölçekler gibi unsurları değiştirebiliyor ve abartabiliyorduk. Hindistan ormanlarından bir bitki örtüsünü alıp belirli renkleri güçlendirebiliyorduk ama hepsi gerçeğe bağlı olarak yapıldı.”

Bangalore, Hindistan’daki MPC stüdyosunda bulunan sanatçılar gerçek yerlerin 100,000 resmini çekerek en ince detaylarının bile uydurabilinmesi için devasa bir kaynak malzeme kütüphanesi yarattılar.
 Sonuç ise otantik görünümlü yosunlar, ağaç kabukları, taşlar ve su oldu.
Valdez, “Seyirciler sanki ellerini uzatırlarsa dokunabilecekmiş gibi hissedecekler. Her sahnedeki bitkiler, arazi boyunca uzanan sarmaşıklar teker teker elle hazırlandılar, yayılmış binlerce yaprak parçasına kadar detaylandırıldılar. Çağlayan nehirler, toprak kaymaları ve rüzgarda savrulan otlar var. Zamanın yüzde yüzünde karenin yüzde 80’ine hakim olan bu orman, filmin yaratılmasının en büyük kısmını oluşturuyor.” Diyor.

Glass’a göre film için yaratılan birkaç farklı ortam olmuş.
Seyircileri maceraya çıkartan hikaye Mowgli’nin büyüdüğü kurt ininde başlıyor, ardından insan yavrusu Kaa’nın karanlık ve puslu orman inine gidiyor ve animasyon filmi daha çok hatırlatan Baloo’nun renkli dünyasından geçiyor.
Gerçek bir Hindistan tapınağından esinlenilen Kral Louie’nin tapınağı Mowgli’nin ilk insan yapımı binalarla karşılaşmasını temsil ediyor. Glass, “Bu filmde çok önemli bir an. Burada ilk defa insanların kayalara oydukları şeyleri görüyor- bunlar pek çok yönden birer mecaz.” Diyor.

Glass, Mowgli’nin büyük yolculuğunu tasvir edebilmek için arka planın bilinçli olarak çeşitlendirildiğini söylüyor.
Film yapımcıları gerçek Hindistan ortamlarından esinlenseler de Mowgli’nin adımlarını takip etmek kolay olmadı.
Glass, “Toplamda sadece 25 kilometre yol gidebilir. Ama tasarımlarımıza ilham veren bölgelerin arasında 1120 kilometre olabilir. Hindistan’ı tam olarak kapsıyor.”

Legato, “Seyirciler Hindistan ormanının büyüklüğünü hissedecekler. Bu egzotik araziyi deneyimleyecekler. Sinemaya gitmenin eğlenceli kısmı da bu- daha önce görmediğiniz bir yeri görmek. Orayı yaşamak. İçinde yürümek.” Diyor.



MOWGLI ÇEKİMDE

Filmde insan karakter Mowgli’nin içinde bulunduğu ortama dokunması, onunla etkileşime geçmesi sebebiyle yoğun bir görselleştirme öncesi çalışma çok önemliydi.
Tasarımcılar sadece belirli çekimler için gerekecek olan kullanışlı setler hazırladılar, daha sonra bunlar bilgisayar grafiği ortamına yerleştirildiler.
Favreau, “Hiç bu kadar yoğun bir şekilde çalışılmamıştı. Her sahnede, her karede. Ekrana bakarak hazırlamış olduğumuz sanal seti ve o ortama ne kadar iyi oturduğunu görebiliyorduk. Kamerayı hareket ettirerek uzaktan çekim yapabiliyorduk- orada olması gereken her dağı ve her ağacı görebiliyorduk.” Diyor.

Glass, dijital setlerle kusursuz bir şekilde uyum sağlayacak pratik setlerin yaratılmasından sorumluydu.
Glass, “En büyük zorluk setin hangi kısmının yapılması gerektiğini çözmekti. İşte filmin hareket yakalama versiyonu orada işimize yaradı. Mowgli’nin adımlarının bastığı noktaları, dokunduğu yerleri görebiliyorduk. Bütün bunlar gerçek çekim için yapacaklarımızı belirliyordu.” Diyor.

Film yapımcıları o ikonik nehirden aşağı yüzme sahnesinin yaratılması için içinde jetler ve pompalar olan iki su tankı inşa ettiler.
Glass, “Büyük tanka dalga yaratan dev jetler vardı.” Diyor.

Her setin sahneye eklenecek olan dijital karakterler düşünülerek inşa edilmesi gerekiyordu.
“Anime hayvanların nerede olduklarını bilmemiz gerekiyordu çünkü eğer tam Baloo’nun yürüdüğü noktaya bir bitki koyarsak bir sorun yaşardık, onunla etkileşimini yakalayamamış olurduk. Diğer taraftan Mowgli’nin çevresiyle çok fazla etkileşime girebilmesi için koyabildiğimiz kadar şey koyduk.”

Favreau her seçimin seyircilerin düşünülerek yapıldığını söylüyor. “Seyircinin bir maceraya çıkartılması gerekiyor. O heyecanı, o macerayı, gerilimi ve kahkahayı yaşamak istiyorlar. Ve duygu istiyorlar. Ben, kendim izlemek isteyeceğim bir film çektim.” Diyor.



ESKİ USÜL YETENEKLER YÜKSEK TEKNOLOJİ ZORLUKLARI ÇÖZÜYOR

Film Yapımcıları Canlı-Aksiyon Performansı Ateşlemek İçin Meşhur Kuklacıları Çağırdı

Çünkü bu orman artık senin için güvenli değil. Peşinde bir kaplan var.
Seni artık sadece İnsanlar koruyabilir.
~ Bagheera

Yeni gelen Neel Sethi’nin karakteri ve doğal yetenekleri ona liste başı oyuncular karşısındaki Mowgli rolünde yardımcı oldu.
Ama Sethi, filmdeki tek canlı-aksiyon aktörü olduğu için benzersiz bir zorlukla karşı karşıyaydı: yardımcı yıldızlarla birlikte oynayamayacaktı, bunlar dijital olarak ekleneceklerdi.
Yapımcı Brigham Taylor, “Neel’in performansı için gerçekçi bir duygusal derinliğe ihtiyacımız olacağını biliyorduk. Cansız şeylere karşı böyle bir oyunculuğu alamazsınız, bu yüzden [yönetmen] Jon [Favreau] sahnede sürekli Neel’la beraber olacak ama tamamlanan filmde asla görülmeyecek olan bazı oyuncular koyma fikri geliştirdi. Bu ya Jon’un kendisi olacaktı, ya da beş kuklacımızdan bir tanesi. Neel her zaman canlı birine tepki vereceği için nereye odaklanacağını bilecekti.” Diyor.

Film yapımcıları Jim Henson’ın Yaratık Dükkanından kuklalar alarak sahneleri Sethi için canlı tutmak istediler.
Sette mavi ekran denizi karşısındaki kuklacılar hareketlerini ses aktörleri tarafından kaydedilen seslerle senkronize ettiler.

Görsel efekt denetmeni Robert Legato, “Tabii, ucunda tenis topu olan sopa da kullanabilirdik ama bu aynı olmazdı. Birinin gülümsediğini veya bir şey söylediğiniz zaman yüz ifadesinin değiştiğini görmek kimyasal bir reaksiyon yaratır. Bir tenis topu, çocuklarla çalışmaya ve duygularını ortaya çıkarmaya alışkın bir kuklacıyla aynı tepkileri tetiklemez.” Diyor.

Legato, “Bazen bir kuklacının elinde küçük gözler veya elinde tam boy bir kukla olabiliyordu. Sahneleri deneyimli bir oyuncu olmayan genç bir çocuk için taze tutmak adına her çekimde bir şeyleri değiştirmemiz gerekiyordu. Bu sayede harika bir performans sergiledi.” Diyor.
Taylor, “Bu sihirli anlar neredeyse her gün yaşanıyordu.” diye ekliyor.

Henson’ın kıdemli kuklacısı Artie Esposito, canlı-aksiyon çekimleri sırasında Baloo’yu canlandırdı.
Ama çalışması ve diğer kuklacı meslektaşları seyirciler tarafından görülmeyecekler.
Esposito, “Neel’a [Sethi] sette oyunculuk partneri yarattık ve animasyonla VFX departmanlarına hayvanların yaşadıkları fiziksel alanı hesap edebilmeleri için göz mesafeyi sağladık, böylece hazırlanan kareye kusursuz bir şekilde oturdular.” Diyor.

ORMANIN SESLERİ

Seçilen Film Müziğini Tecrübeli Besteci John Debney Yarattı

İnsan yavrusu büyüyüp insan oldu, ve insan burada yasaktır.
~ Shere Khan

Jon Favreau’un, kökleri klasik Disney animasyonu “Orman Çocuğu” filmine uzanan destansı canlı-aksiyon versiyonu için güçlü bir müzik gerekiyordu.
Tecrübeli besteci John Debney, Disney ailesinin bir parçası olarak tarihe adını yazdırmasıyla birlikte ödül alan özsezilerini filme taşıdı.

Babası Louis Debney’nin 1930’ların ortasında Walt Disney tarafından işe alınan Debney, “Disney’le uzun bir geçmişim var. Küçükken ‘Orman Çocuğu’ isimli bu olağanüstü büyüleyici filmi çekiyorlardı ve ben de stüdyo afacanıydım. Mowgli’yi oynayan genç adamı, Bruce Reitherman’i tanıyordum. Ailesiyle birlikte dünya çapında maceralara çıkıyorduk.” Diyor.

20-30 yılı hızla geçen Debney, sonunda “Tutku: Hz. İsa’nın Çilesi” filminden Favreau’nun “Iron Man 2”ye kadar pek çok filmin müziklerini yapan ödüllü bir besteci oldu.
Dedney’e göre plan daha en başında 1967 filmini anımsatacak klasik bir müzik yaratmak olmuş.
Besteci, “Jon [Favreau] müzikte eskimeyen notalar olmasını istiyordu ve ben de bunu verdim. Benim geldiğim yer burası. Çok zengin ve güzel, Disneyvari müzikler yazmayı seviyorum.” Diyor.

Yapımcı Brigham Taylor’a göre filmin yeni versiyonu eskisinin aksine bir müzikal değil.
Taylor, “Animasyon film kesinlikle müzikal bir komediydi ve bizim versiyonumuz destansı bir macera. Ama hepimiz orijinal müziğe gönderme olmazsa doğru olmayacağını hissettik.” Diyor.

Favreau orijinal filme hürmetlerini daha göze çarpmaz bir şekilde göndermek istedi.
 Debney, “Hepimizin bildiği ve sevdiği şarkıların ufak tefek parçalarını öne çıkartarak baştan yorumladık. Dick ve Bob Sherman’ın müzikleriyle çalıştığıma inanamadım. Bence bu muhteşem, klasik melodileri tutmak- ama hikayeye kendi yeni yorumumuzla uyarlamak çok akıllıca oldu.” Diyor.

Debney, Mowgli için benzersiz bir melodi yarattı. Buna, “Aşırı duygusal değil. İçinde bir zarafet ve heybet var. Bu deneyim içersinde bir erkeğe dönüşüyor ve bu müzikte yansıtmak istediğimiz de buydu.” Diyor.

Korkusuz kaplan Shere Khan için de bir müzik yapıldı, bunun için üç veya dört notalık motif, diyor Debney.
Her zaman yakınlarda dolaştığı fikrini veren alçak nefesli ve yaylı çalgılardan oluşuyor.
Bagheera’nın kendi müziği yok ama Fransız borusu ve yaylı çalgılardan oluşan heybetli seslerle temsil ediliyor.
Kaa’nın müziği için Scarlett Johansson’ın ses çalışmalarından ilham alındı ve yılan benzeri koyu sesler yer alıyor.
Kral Louie düşük kalite vurmalı çalgılar, bas klisifonlar, sentetik rüzgar dokuları ve kontrbas bassonlar kullanıldı.
Ve Baloo da eğlenceli New Orleans tarzı seslerle temsil edildi. Debney, “Çok şenlikli ve duygusal. Baloo için değişik yaylı çalgılar ve bas gerekiyordu.” Diyor.

Film müziğinde etnik enstrümanların kullanıldığı klasik orkestra sesleri bulunuyor, bunlara bas flütler, tahta nefesli çalgılar, büyük davullar, Hindistan kemanı ve Hindistan flütü dahil. Debney’nin film müziğini 104 sesten oluşan bir orkestra hayata geçirdi.

Besteci seyircilerin canlı-aksiyon filme hayran olacaklarını düşünüyor. Debney, “Film yapımcılığında yeni bir kriter yaratıldığını düşünüyorum. Umarım insanlar bildikleri harika melodilerden bazılarını ve belki de yeni bir iki şarkıyı mırıldanarak çıkarlar. Eğer orijinalinin yarısı kadar unutulmaz olursa sonsuza dek mutlu bir adam olurum.” Diyor.



FİLM YAPIMCILARI HAKKINDA

JON FAVREAU (Yönetmen)

Bu piyasadaki kariyerine ilham verici spor filmi “Rudy” ile başladı. Büyük beğeni toplayan yenilikçi komedi “Hızlı Yaşayanlar” filmiyle yazar kimliğine büründü.
O zamandan sonra kendini çeşitli derleme projelerle zorlamaya devam etti.
Marvel evreninin oluşmasının ve genişlemesinin önemli bir parçası olan Favreau, hasılat rekorları kıran hit filmler “Iron Man” ve “Iron Man 2” filmlerini yönetti ve bu filmler dünya çapında 1,3 milyar dolar gişe hasılatı getirdi.
Ayrıca dünya çapında 2,9 milyar dolar gişe hasılatı getiren ve tüm zamanların en çok hasılat getiren 7. filmleri olan Marvel’in “Yenilmezler” ve “Yenilmezler: Ultron Çağı” filmlerinde başyapımcılığı üstlendi.
Favreau, yakın zamanda hit Hint filmi olan “Şef”in yazarlığını, yönetmenliğini ve oyunculuğunu üstlendi ve başrolü Sofia Vergara, Scarlett Johansson ve Robert Downey Jr.’la paylaştı.
Favreau 2011’de Harrison Ford ve Daniel Craig’in oynadığı “Kovboylar ve Uzaylılar” filminin yönetmenliğini ve yapımcılığını üstlendi.
Favreau, “Iron Man” serisinin ilk iki filmini yönetmesinden önce Radar Pictures and Sony Entertainment için bir çocuk filmi olan ve başrolü Tim Robbins’in oynadığı “Zathura: Bir Uzay Macerası” filminin yönetmenliğini yaptı.
 2003’te New Line Cinema için büyük beğeni toplayan ve başrolünü Will Ferrell’ın oynadığı tatil filmi “Elf” için yönetmenlik koltuğuna oturdu.
Favreau ilk uzun metrajlı sinema filmi yönetmenliği çıkışını Artisan Entertainment adına senaryosunu kendi yazdığı ve başrolü Vince Vaughn ve Sean Combs’la birlikte paylaştığı “Made” filmiyle yaptı.
Favreau kamera karşısında “Para Avcısı,” “Kimlik Hırsızı” ve “Bizim Gibi İnsanlar” adlı filmlerde görülebilir.
 Diğer film çalışmaları arasında “Arıza Çiftler,” “Adamım Benim,” “Zoraki Tatil,” “Ayrılık,” “Wimbledon,” “Aşkta Her şey Mümkün,” “Korkusuz,” “Aşk ve Seks,” “Yedek Oyuncular,” “Hiç Hesapta Yokken” ve “Derin Darbe” filmleri bulunuyor.
Ayrıca MGM biyografisi “Rocky Marciano” filminde efsanevi ağırsıklet şampiyonu Rocky Marciano’yu canlandırdı.
Favreau’nun televizyon çalışmaları arasında “Friends” dizinde tekrarlayan rolü ve HBO’nun “The Sopranos” dizisinde kendisini canlandırdığı özel çıkışı bulunuyor.
Ayrıca on parmağında on marifet listesine eklediği gösteri sunuculuğu dizesiyle birlikte büyük beğeni toplayan ve Emmy® ödülüne aday gösterilen IFC dizisi “Dinner for Five” reality programının da yaratıcılığını, yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendi.
Ayrıca televizyon dizisi “Revolution”un da baş yapımcılığını yaptı. Favreau şu anda televizyon dizisi “The Shannara Chronicles”ın başyapımcı koltuğunda oturuyor.



JUSTIN MARKS (Senaryo Yazarı)

Jerry Bruckheimer ile birlikte Tom Cruise’u setlere döndürecek “Top Gun” serisinin yazarlığını yaptı.
Marks’ın “İntihar Timi” uyarlamasının yönetmenliğini, David Ayer yapıyor.
Marks ayrıca David Goyer’ın yapımcılığı için Vertigo Çizgi filmi “FBP: Federal Bureau of Physics” uyarlamasını da yaptı.
Paramount Pictures, Marks tarafından yazılan, yapımcılığını Jerry Bruckheimer’in, yönetmenliğini de Fredrik Bond’un yaptığı “Dogs of War” filminin projesini aldı.
Marks ayrıca, Mark Wahlberg yapımcılığında Universal için aynı başlıklardaki video oyunlarından uyarlanan “Kuzgun”, Sony Pictures için de “Shadow of the Colossus” filmlerini yazdı.

RUDYARD KIPLING (Çalışmalarından ilham alınan kişi)

Hint yarı kıtasıyla ilgili diğer hikayelerinin dışında “Orman Çocuğu” kitabının yazarı.
1984’te yayınladığı “Orman Çocuğu”, Hindistan ormanlarını konu alan kurgusal hikayelerin bir koleksiyonuydu ve pek çoğunda kurtlar tarafından büyütülen yabani oğlan Mowgli vardı.
1895’te çıkan “İkinci Orman Çocuğu” son derece popüler olan ve beğenilen Walt Disney animasyon filmine konu oldu.

Yazar 1865’te Bombay, Hindistan’da doğdu. Babası bir sanat müzesinde yöneticiydi ve annesi de bir sosyetikti.
Beş yaşındayken kendini sanatta, felsefede ve edebiyatta geliştirmesi için İngiltere’ye yollandı. Ama Hindistan’daki İngiliz çocuklara bakıcılık eden ailenin kültürsüz eğitimi yüzünden kendini ihmal edilmiş ve yalnız hissetti.
Kısa zamanda yazıları sığınak yeri oldu ve Kipling kısa hikayeler yazmaya başladı.

Kipling 1882’de Hindistan’da geri döndü ve gazeteciliğe başlayarak hikayelerini ve şiirlerini yayınlamaya başladı.
Popülerliği giderek artmaya başladığında çalışmaları çoğu zaman İngiliz emperyalizminin karmaşık ve sorunlu doğasını ortaya çıkartıyordu.