27.2.17

Paterson


Yaşadığı yer gibi ismi de Paterson olan naif otobüs şoförü Paterson, güzel ve sevecen karısı Laura ve İngiliz Bulldog köpekleri Marvin’le beraber huzurlu, mutlu ve son derece mütevazi bir hayat yaşamaktadır. 

Paterson’ın her günü birbirine benzemektedir. 

Konuşmayı pek de sevmeyen Paterson, evde onu bekleyen sevecen karısından, arada sırada uğradığı mahalle barından, kısacası sıradan hayatından son derece memnundur. 

Hayattaki en büyük tutkusu ise yanında taşıdığı not defterine yazdığı şiirleridir. 

Laura, hergün sessiz ve yaratıcı bir aşkla defterine şiirler karalayan Paterson’a göre çok daha dışa dönüktür, hatta kocasını şiirlerini yayınlaması için ikna etmeye çalışır. 

Laura’nın tutkuyla yaptığı keklerini bir gün kendi dükkanını açıp orada satmak ve country şarkıcısı olmak gibi hayalleri vardır. 

Oysa Paterson, hayattan çok da fazlasını beklemeden mutlu olabilen ve her sabah 23 numaralı otobüsün direksiyonuna geçen gizli bir şair olarak kalmayı tercih etmektedir.





Jarmusch’un zaten aşina olduğumuz şiirsel sineması bu kez gerçekten şiirle harmanlanıyor ve Adam Driver’ın muhteşem oyunculuğuyla ortaya sinema tarihinin unutulmayacak karakterlerinden Paterson çıkıyor. 

Nostaljinin, melankolinin ve huzurun içinde kaybolacağınız, insan olmaya ve sanata dair naif, yalın ve muhteşem bir Jarmusch manifestosu.





Yönetmen: Jim Jarmusch
Oyuncular: Adam Driver, Golshifteh Farahani, Chasten Harmon, Barry Shabaka Henley, William Jackson Harper, Rizwan Manji
Ülke: Fransa, Almanya, A.B.D.
Dağıtım: Başka Sinema Dağıtım
Yapım: Joshua Astrachan
İthalat: Filmartı Film






Filmin mmknmrtb notu ::

Filmden çıkarılacak iki ders: Binbir emek vererek, yoktan var ederek yazıp çizdiklerinizin en azından birer kopyasını kağıtta ya da bilgisayarda saklayınız.. Gün gelir de onları bi şekilde tamamen kaybettiğiniz an yaşayacağınız acının korkunçluğunu hayal bile edemezsiniz..

Köpekleriniz sizin köleniz değildir; onları sustalı maymun misali davranacak biçimde eğitmeyiniz.. Onlara empatiyle yaklaşınız; bir köpeğin sizi, "Otur ve bekle!" komutuyla, saatlerce aynı yerde kıpırdamadan oturmaya zorladığını düşününüz.. hoşunuza gitti mi!?




Amerikan Bağımsız Sineması'nın en bağımsızı ve en babası Jim Jarmusch, bu son filminde ve her şeyin ötesinde, ideal ve de mutlu bir evliliğin nasıl olması gerektiğinin resmini çiziyor..

Ne erkek kadının işine, gücüne ya da hobilerine karışıyor, ne de kadın erkeğinkine..

Aksine, her ikisi de eşinin yaptığı her hobiyi, her faaliyeti önemsiyor, saygı duyuyor ve -o şeyden pek hoşlanmasa dahi- onu kırmıyor ve destekliyor..




Bir aradayken dünyanın en büyük aşkını yaşıyorlar; ama birbirlerine -zamanda ve mekanda- özgürlük alanları bırakmayı da ihmal etmiyorlar..

Her haliyle 'gerçekçi' duran film, sırf bu 'ideal evlilik' nedeniyle bu özelliğini zedeliyor!.

Küçük bir ihtimal, şu da olabilir; Bay Paterson ve köpeği gerçek, karısı ise bir hayal ürünü..

Sahi ne dersin Jim.. öyle mi?.

8  /10