15.5.17

Ağustos Böcekleri ve Karıncalar :: Başrolde Sevgisizlik!.


"Muzaffer İnan ölüm döşeğindedir. Kendisine bakmakta olan gazeteci oğlu Kemal, her biri hayat mücadelesi ile dağılmış ağabeyleri Metin ve Aziz’le birlikte ablası Selma’yı muhtemel ‘son bir gece’ için eve çağırır. 

Büyük ağabey ile kavgalı olduğu gerekçesi ile eve girmeyip, yakınlardaki bir kahvede haber bekleyen Aziz dışında herkes, kendi yaşam kaygılarını ve streslerini yanına alarak eve gelir. 

Artık son saatlerini yaşamakta olan baba ile kısa bir süre ilgilenen kardeşler, çok geçmeden miras paylaşımı üzerine sohbete dalarlar. 

Eski defterler açılır, pişmanlıklar ve suçlamalar başlar. 
Herkesin her şeyi ‘parçalayarak’ dağıttığı o gece çalan bir kapı, akılları karıştıracaktır. 

Bir ‘mal varlığına’ sahip olmak için kan bağı yeterli midir? 
Son bir gece, dört kardeşin birbirini tanıması için yetecek midir? 
‘Hak’ nedir?"






Aslında film, hemen üstte sıralanan bu soruları sormuyor, bunun muhtemel cevaplarını falan da aramıyor; sanırım bunu, 'film tanıtım yazısıyla seyirci merakını gıdıklama girişimi' olarak görmek gerekecek..

Ağustos Böcekleri ve Karıncalar, biyolojik açıdan bakıldığında 'doğal' gibi görünen, aksini söylemenin saçma, ayıp, hatta günah olarak karşılanacağı bir durumu irdeliyor; aile denen kurumun varoluşunda boylu boyunca yatan 'yapay  ilişki' ve 'zorlama sevgi' gibi, son derece evrensel gerçeklerin tesbitini yapıyor..

Babalığın gerçek tarifine uyacak şekilde; yani, evlenerek başını yaktığı bir kadına bol bol çocuk doğurttuktan sonra, tüm vazifesini böylelikle ve layıkıyla yapmışcasına köşesine çekilerek kasım kasım kasılan, keyfine bakan, sağa sola emirler yağdıran 'nobran' bir adam, artık yaşlanmış olarak, ölüm döşeğinde, azrail efendinin yolunu gözlemektedir..




Annelerini, en küçükleri Kemal'i doğururken kaybetmiş (çocukcağız -masumiyetine rağmen- sırf bu yüzden azap çekmekte, diğer kardeşlerin yanında ezilip büzülmektedir.) evlatlar, babalarının da çok geçmeden öleceklerinden emin vaziyette, baba evinde toplaşmışlardır..

Ailede herkese, her şeye karışmaya, tek başına kararlar almaya alışkın büyük ağbi ile abla, babaları daha ölmediği halde iki evden oluşan mirasın akıbetini konuşup tartışmaya ve -diğer iki kardeşe karşın- mevzuya büyük oranda el koymaya girişmişlerdir bile..

Yalnız onları ve tüm aileyi bekleyen büyük sürprizler, önemli gelişmeler sonucunda,  hiçbir şey beklendiği gibi gerçekleşmeyecektir..




Yukarıda sözünü ettiğim 'sözde kutsal' aile gerçeğini -dolayısıyla da- menfaatçiliği ve ikiyüzlülüğü genlerine kazınmış insan evladının hal-i pürmelalini resmetmesi, filmin -hiç kuşkusuz- en değerli yanı..

Performans kalitelerini başarılı bir biçimde ortaya koyan usta oyunculuklara ve bunda elbette pay sahibi olan metnin hiç de fena olmayan gücüne karşın, filmin -genel havasını oluşturan- teatralliği (ki dozunda ve iyi kullanılabilirse eğer bu kötü bir şey değildir!) hiçbir anında aşamayarak, bariz bir biçimde piyesleşmesi de en zayıf tarafıydı..




Öte yandan, zaman zaman devreye girerek, mevzuyu anlatmanın bir yolu olarak kullanılan, genç gazeteci Kemal ve onunla röportaj yapan yaşlı gazeteci sekansı, her haliyle gereksiz, rahatsız edici ve filmi resmen tökezleten bir unsur olmaktan başka bir işe yaramıyordu..

Son tahlilde, kara mizah unsurunu da her daim hissettiren Ağustos Böcekleri ve Karıncalar, sevgisizliğin başrolde olduğu ve babadan oğula geçtiği -ilişkisel bağları ise koptu kopacak incelikte- bir aileyi odağına alırken; sinema estetiğine uzak duruşuyla, vasatı aşamayan bir dramadan öteye pek geçemiyor..

Ağustos Böcekleri ve Karıncalar


Senarist Yönetmen: Erhan Tuncer
Oyuncular: Gün Koper, Bennu Yıldırımlar, Erdem Akakçe, Yücel Erten, Özer Arslan, Gözde Kocaoğlu Yağmur
Yapım: 2016, Türkiye, 122'

6  /10