18.11.17

Justice League : Adalet Birliği


Warner Bros. Pictures beyaz perdede ilk kez hayranlarıyla buluşacak olan destansı aksiyon macera Justice League:Adalet Birliği'ni sunar.

Zack Snyder’ın yönettiği filmde bir dizi ünlü oyuncu DC Süper Kahramanları olarak başrolü paylaşıyor: Batman rolünde Ben Affleck, Superman rolünde Henry Cavill, Wonder Woman rolünde Gal Gadot, Flash rolünde Ezra Miller, Aquaman rolünde Jason Momoa ve Cyborg rolünde Ray Fisher.

Filmde, ayrıca, Amy Adams’ı yeniden Lois Lane, Jeremy Irons’ı Alfred, Diane Lane’i Martha Kent, Connie Nielsen’ı Hippolyta ve Joe Morton’ı da Silas Stone olarak göreceğiz.

Bunların yanı sıra, Emniyet Müdürü Gordon rolünde J.K. Simmons, Steppenwolf rolünde Ciarán Hinds ve Mera rolünde Amber Heard filmin evrenini daha da genişletecekler.


Bruce Wayne insanlığa inancını geri kazanmanın verdiği enerji ve Superman’in fedakar davranışından aldığı ilhamla, daha da büyük bir düşmanla yüzleşmek için yeni edindiği müttefiki Diana Prince’in yardımına başvurur.
Batman ve Wonder Woman yeni ortaya çıkmış bu tehdide karşı durmak için meta-insanlardan oluşan bir takım kurmak üzere birlikte hızlı bir şekilde işe koyulurlar.
Ancak önceden benzeri görülmemiş bu kahramanlar birliği —Batman, Wonder Woman, Aquaman, Flash ve Cyborg— oluşturulsa da, gezegeni felaket boyutunda bir saldırıdan kurtarmak için çok geç bile kalınmış olabilir.

Justice League:Adalet Birliği'nin senaryosunu Chris Terrio ve Joss Whedon; hikayesini ise Chris Terrio ve Zack Snyder kaleme aldılar.
Filmin karakterleri Jerry Siegel ve Joe Shuster’ın DC için yarattığı Superman serisine dayanıyor.
Filmin yapımcılığını Charles Roven, Deborah Snyder, Jon Berg ve Geoff Johns; yönetici yapımcılığını ise Jim Rowe, Wesley Coller, Curtis Kanemoto, Chris Terrio ve Ben Affleck gerçekleştirdi.
Filmin kamera arkası ekibini oluşturan isimler şöyle sıralanabilir: Görüntü yönetiminde Fabian Wagner (“Game of Thrones”); yapım tasarımında Patrick Tatopoulos (“Batman v Superman: Dawn of Justice”); kurguda David Brenner (“Batman v Superman: Dawn of Justice”), Oscar adayı Richard Pearson (“Kong: Skull Island”, “United 93”) ve Oscar ödüllü Martin Walsh (“Wonder Woman”, “Chicago”); kostüm tasarımında ise Oscar adayı Michael Wilkinson’dan (“American Hustle”). Görsel efektler amirliğini John “DJ” DesJardin’in (“Batman v Superman: Dawn of Justice”) gerçekleştirdiği filmin müziğini Oscar adayı besteci Danny Elfman (“Milk,” “Men in Black”) yaptı.

Warner Bros. Pictures bir Atlas Entertainment/Cruel and Unusual yapımı olan Zack Snyder fimi “Justice League:Adalet Birliği”ni sunar.
Filmin tüm dünyada dağıtımını bir Warner Bros. Entertainment kuruluşu olan Warner Bros. Pictures çok geniş bir format çeşitliliği içinde gerçekleştirecek.




DÜNYAYI TEK BAŞINA KURTARAMAZSIN

“Uzaklardan bir saldırı geliyor” diye uyarır Bruce.
“Gelmiyor, Bruce” diye karşı çıkar Diana Prince. “Geldi bile.”

Yeryüzü gelmiş geçmiş en kötü niyetli uzaylı saldırısıyla karşı karşıyadır. Tarih kadar eski bu düşman, Kripton’un Oğlu’nun ölümüyle ortaya çıkan zayıflığı fırsat bilmiştir.
Eğer insanoğlunun hayatta kalmak için bir şansı olacaksa, bu ancak Batman ve Wonder Woman’ın diğer meta-insanları —Cyborg, Aquaman ve Flash—insanlığı savunmak için hep birlikte savaşmaya ikna etmesiyle mümkündür.

Bruce ile Diana’nın kendi yollarına gidişine tanık olmamızdan kısa süre sonra başlayan hikaye, ortak hedeflerine doğru giden yolu her zaman aynı görmeyebilen bu iki karakteri yeniden bir araya getirir.
Yolları ayrı olsa da motivasyonları —Superman’in yaptığı fedakarlığın hakkını vermek— aynı olduğu için hızla ortak bir zemin bulurlar; çünkü Apokolips’in kabusu andıran dünyasından gelen iki buçuk metrelik savaşçı Steppenwolf’la yüzleşmek zorundadırlar.
Steppenwolf’un amacı dünyayı fethedecek ve kendi dünyası hâline getirecek güce erişmektir.
O, sıradan bir düşman değildir ve onu yenmek olağanüstü bir güç gerektirecektir.

Zack Snyder bu konuda şunları söylüyor: “Adalet Birliği’ni aynı oyun alanında bir araya getirmek, sinema tuvalinde bir ekip olarak yerlerini almalarını ve muhteşem bir maceraya atılmalarını sağlamak… bu konsept başlı başına büyüleyiciydi.”

Bu türde bir düzineden fazla filmin yapımcılığını gerçekleştirmiş olan Charles Roven ise şunları aktarıyor: “Bu filmlerin yapımcılığını üstlenmemin nedenlerinden biri çok ödüllendirici olmaları —çizgi romanları saygıyla anmak, onlara tekrar hayat vermenin yeni yollarını bulmak, farklı bir mecra için onları yeniden yaratmak ve bu süreçte yeni gelenekler ortaya çıkarmak. Umarım ki sonuç hem eski hem yeni hayranlar olmak üzere herkese hitap eder. Şimdi, ayrıca, tüm bu karakterler ilk kez bir araya gelmişken, sinemaseverleri yeni birkaç karakterle tanıştırma fırsatı elde ettik… gelecekte takip edebilecekleri karakterlerle.”




Filmde, Superman’in —umudun— yitirilişi her iki cephede de olup bitenlerin bir tetikleyicisidir. Yas tutmak için çok az, eyleme geçmek için daha da az vakit vardır.
Dünya bu boşluk yüzünden saldırılara maruz kalmış ve savunmasız durumdadır. Ve umut ile adaletin temsilcisi olan kahraman yitmiş olduğu için, Birlik, onun kurtardığı dünya için onun adına savaşmak üzere birleşmek zorundadır. 

Yapımcı Deborah Snyder şunları ekliyor: “Bu karakterlerin hepsinin benzersiz kişilikleri ve çok farklı güç ve becerileri var. Bir birim olarak ne denli kudretli olacaklarını görmek için onları bir araya getirmek çok heyecan vericiydi. Önlerindeki görev çok ivedi. Pratik yapacak zaman yok. Bir araya geldikleri andan itibaren harekete geçmek zorundalar çünkü karşılarında muazzam bir düşman var.”

Hikaye, Birliği oluşturmak için bizi dünyanın en uzak köşelerine ve hatta ötesine götürüyor: Kasvetli Gotham’dan Central City’ye, yoğun nüfuslu Paris’ten İzlanda’nın buzlarla kaplı ıssız köylerine, Themyscira’dan Atlantis’e ve Metropolis’in keşmekeşinden Smallville’in dinginliğine. Eğer Bruce ve Diana hepsinin dünyalarını tehdit eden bu destansı savaşta yer almaları için onları ikna edebilirlerse, DC evrenindeki en müthiş Süper Kahramanlar ekibi bir araya gelmiş olacaktır.

BİRLİK

Bilgelik, şefkat, cesaret, güç, süper hız, üstün sibernetik özellikler ve bazı son derece gizli Bat-taşıtlar. Acaba hepsi bir araya gelse bile, bu, dünyayı ortaya çıkmış devasa tehditten kurtarmaya yeterli olacak mıdır?




BATMAN

Yaş beraberinde deneyimi getirir, özellikle de hayatınızın yarısından fazlasını adalet savaşçısı Kara Şövalye olarak geçirmiş Bruce Wayne’seniz. Onun görmediği bir şey kalmamıştır… ya da kendisi öyle sanmaktadır.
O bir dövüş sanatları ustasıdır; yüksek teknolojili kıyafetleriyle aşırı güçlü ve dayanıklıdır; çok etkili silahlara ve araçlara sahiptir; parlak bir zekası ve muazzam maddi imkanları vardır. Tüm bunlar ve yaptığı ince ayarlamalar sayesinde işini tek başına görebilir.
Daha doğrusu, şimdiye kadar görebilirdi.

Bruce Wayne’in diğerlerine ulaşmaya çalışması saklamaya çok uğraştığı ama kişiliğinin ve popülaritesinin özünde yatan bir yönünün yansımasıdır.
Filmin yapımcılarından biri de olan Ben Affleck, insanlar ile meta-insanlar arasında bir köprü görevi gördüğüne inandığı Batman’in kimliğine üçüncü kez büründü.
Batman’in bu kez köprüyü kahramanlar —buna kendisi de dahildir— arasında kurması gerekmektedir.

“Batman hâlâ insanlara yakın geliyor; çünkü o bir yandan bir Süper Kahraman, diğer yandan ise tıpkı bizim gibi” diyen Affleck, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kendini savunmasız hissediyor; bir yerini keserseniz kanı akar. O gerçek bir insan ama yine de ‘süper.’ Bu durumun getirdiği birçok tezadın olması hikaye anlatımını ilginç kılıyor.”
Aktör şöyle devam ediyor: Batman çizgi romanları “esasen gizemli hikayelerdir. Benlik, karakter ve kimliğin gizemleri; o adamın özünde kim olduğunun, belli bir dereceye kadar, kendisi için bir gizem oluşu ve her zaman öyle kalacak olması.”




Şimdi, Superman’in kaybının ardından, Batman’in yalnızca yardım kabul etmeyi değil, bizzat yardım istemenin bir yolunu bulmak için derinlere inmeyi görev edinmesi gerekir. Bir kez olsun, Batman’in diğerleriyle yakın ilişki kurması gerekecektir; ve bunu yapabilmek için yakınlaşmalıdır.
Roven şunları kaydediyor: “Batman’i asla sevecen olarak nitelemezsiniz; ama bu özel hikayede Ben, onu bu şekilde canlandırdı, çünkü Batman o karanlıktan çıkmaya, diğerlerine kendisiyle birlikte çalışmaları için ilham vermeye çalışıyor. Ben’in karakteri bambaşka bir çizgide canlandırışını izlemek gerçekten muhteşemdi. Rolde hâlâ karanlık olabiliyor ve oluyor. Sonuçta Batman’den söz ediyoruz. Ama kendisi adına bu sudan çıkmış balık durumunda gösterdiği gayretin neden olduğu bir mizah anlayışına da sahip. Ben bunu, harika bir şekilde hayata geçirdi.”

Bruce’u ilk arayıp bulan kişi daha önce dostluk benzeri bir ilişki kurduğu Diana Prince’tir. Bruce bir keresinde ona yakında bir saldırı olacağını hissettiğini söylemiştir.
Batman’in yaklaşmakta olan tehlikeyle ilgili hissi genellikle doğrudur. Ancak, “Bruce, Superman konusunda yanıldı ve bu kendisinin ilk müttefikini, dünyanın ise çok daha fazlasını kaybetmesine neden oldu” diyor Affleck ve ekliyor: “Aynı hatayı bir daha yapmayacak.”

Çok geç de olsa, Bruce, bir uzaylı olan Superman’in insanlarla pek çok açıdan kendisinden çok daha iyi bağ kurabilmiş olduğunu fark eder. Affleck bu konuda şunları söylüyor: “Kendimize bile yabancı olabileceğimiz gerçeğine ve bu filmde Batman karakterinin nasıl ilerlediğine ilişkin bakışım söz konusu farkındalıktan hakikaten çok etkilendi. Bruce’un dediği gibi, ‘Superman bu dünya için bir yol göstericiydi. Yalnızca insanları kurtarmakla kalmadı, onların kendilerindeki en iyi yanları görmelerini sağladı.’ Bu, Bruce’un daha önce hiç göz önünde bulundurmadığı bir şeydi ve bence karakterin bir takım oyuncusuna dönüşmesini sağlamak için harika bir yoldu.”

Deborah Snyder ise şu gözlemde bulunuyor: “Superman’in fedakarlığı Bruce Wayne’e hem gerçekten dokunuyor, hem de insanlığa inanç duymasını sağlıyor. Ama Batman bir yandan da Superman’i hayal kırıklığına uğrattığını düşünüyor. Bu nedenle, kendisine uyarısı yapılan tehlikeden dünyayı korumak için artık daha da büyük bir sorumluluğunun olduğuna ve Superman’in ölümünün boşuna olmamasını sağlamak için bunu ona borçlu olduğuna karar veriyor. Dolayısıyla, takımı toplayabilmek için Diana’dan yardım istiyor.”




WONDER WOMAN

Eğer Batman yılların deneyimine sahipse, Wonder Woman da asırların bilgeliğine ve insanoğlunun dünyasına daha adım bile atmadan önce yıllar süren dövüş eğitimine sahip.  Her türlü dövüşte usta olan Wonder Woman’ın, kavradığı herkesi doğruyu söylemeye zorlayan Hestia (Doğruluk) Kemendi, kurşunları sektiren efsunlu zırh eldivenleri, hiçbir şeyi geçirmeyen bir kalkanı ve sevgili Antiope teyzesinden yadigar bir saç bandı vardır.

Dosdoğru savaşa girmekten —Birinci Dünya Savaşı’nda insanlar için ve onlarla birlikte savaştığından beri olduğu gibi— hiçbir zaman korkmayan Diana Prince, ne zaman çağırılsa Wonder Woman olarak adalet için savaşmıştır.
Böylesi bir çağrı Batman ile Superman’in Doomsday’e karşı mücadelesi sırasında gelmiştir. O savaş kazanılırken, çoğunluğun iyiliği için kendini feda eden Superman kaybedilmiştir.
Bu, Diana’nın çok iyi anlayabildiği bir davranış biçimidir. Fakat şimdi daha da büyük bir kötülük dünyayı tehdit etmektedir ve Wonder Woman’ın onunla savaşmak için Batman’le güçlerini birleştirmesi gerekmektedir.

“Justice League:Adalet Birliği”nin çekimleri başladığında “Wonder Woman”ı henüz bitirmiş olan Gal Gadot, karaktere yeniden bürünmeyi kolay bulmuş olsa da, Birliğin bir araya gelişini görmenin verdiği keyif için hazırlıksızdı.
“Kostümümü giymek en normal şeymiş gibi geldi; çünkü daha altı ay öncesine kadar bunu defalarca yapmıştım” diyen Gadot, şöyle devam ediyor: “Fakat diğer herkesi kostümleriyle görmek muhteşemdi. İlk üç günü hatırlıyorum da, diğerlerine ve kendime bakıp bakıp gülüyordum, çünkü çok gerçeküstü bir şeydi. Pek çok Süper Kahraman birliktelerdi. Bu filmi yapmak sahiden harikaydı.”




Ekibin bir araya gelebilmesi için, önce ekip üyelerinin bulunması gerekmektedir.
Bruce’un çoğunun yeri hakkındaki bilgiler el koyduğu LexCorp dosyalarından ve Amanda Waller’ın ona verdiği raporlardan gelmektedir. Öte yandan, Diana’yla irtibatını koparmamıştır ve tam aramak üzereyken onu karşısında bulur.
“Diana’nın temasa geçtiği ilk kahraman Batman —daha doğrusu Bruce Wayne” diyor Gadot ve ekliyor: “Birbirlerini tamamlıyorlar. Batman çoğu zaman karanlık ve bezgin bir karakterken, Diana saf ve iyimser. Ortak yönleri de çok: Her ikisi de kendilerini bir şekilde dünyadan soyutlamaya çalışmışlar.”

Gadot açıklamalarını şöyle sürdürüyor: “Wonder Woman en büyük savaşçı. Hem muazzam bir güce sahip hem de çok ama çok insani olabiliyor. İnsanları çok önemsiyor ve dünyayı daha iyi bir yer yapmak istiyor; çünkü orayı çok özel bir yer olarak görüyor. Hayat o kadar karmaşık ki basit şeyleri unutuyoruz. Ama Diana onları her zaman hatırlıyor: Sev, umut et ve dünyada iyilik yap. Sanırım bunlar hepimizin heves edebileceği şeyler.”

Wonder Woman’ın da, Batman gibi, gölgelerden çıkması, başkalarıyla güçlerini birleştirmesi ve nihayetinde daha önce hiç görmediği kadar büyük çaplı bir şeyde yeniden liderliği ele alması gerekmektedir.
Zack Snyder bu konuda, “Canlandırdığı karakter gibi, Gal de hiç hafife alınmaması gereken bir güç ve gerek kamera önü, gerek kamera arkasında birlikte çalışması çok keyifli bir oyuncu. Hiç taviz vermiyor ama aynı zamanda kocaman bir yüreği var. O, Wonder Woman’ın ta kendisi” diyor.




FLASH

Bruce, Barry Allen’ı ekibe aldığında, deneyim coşkuyla buluşur, ama genç adamın katabileceği başka ne olabilir ki? Wonder Woman’ın ya da Batman’in yıllardır her türlü düşmanla girişmiş oldukları dövüşlerin aksine, Barry gergin bir şekilde aslında hiç dövüşmediğini şu sözcüklerle itiraf eder: “Sadece, bazı insanları ittim ve koşarak kaçtım.”

Elbette koşmak yapabildiği bir şeydir —ona hızlı demek, Barry’ye göre, süratini aşırı hafife almak olur. Hem de nasıl.
Central City Üniversitesi’ne giden olağanüstü enerjik Barry, bir gün hapisteki babasını serbest bıraktırabilme umuduyla ceza hukuku okumaktadır.
İkonlaşmış suç savaşçısı Batman’le takım olmaya son derece hevesli olan Barry’nin kayda değer hızlı zekası hiper hızlı hareket etme becerisiyle boy ölçüşebilecek niteliktedir.
Çifte rolü üstlenen Ezra Miller’ın kendisi de bu karakterin, çizgi romanın ve bunun ardından yatan fizik kurallarının uzun zamandır hayranı.
“Flash bir bilim insanı, çünkü bilim insanları eşyanın doğal düzenini incelerler, gözlemlerler ve deneyler yaparlar” diyor Miller ve ekliyor: “Ama Barry kuantum mekaniğine içten gelen bir ilgi duyuyor; çünkü kelimenin tam anlamıyla onlara rast geliyor. Filmde Barry’yle ilk karşılaştığımızda, güçlerini yeni yeni fark etmekte. Henüz onları tam anlamıyla test etmemiş, daha o eşiği geçmemiş. Fakat kendisini beklemekte olan bir fırsat olduğunu hissetmeye başlıyor.”




Bu fırsat Bruce Wayne’in sunduğundan başkası değildir. Barry ilk başta direnç gösterse de, yardım isteyenin aslında Batman olduğunu fark edince, heyecanını dizginleyemez. Miller bunun izleyiciler tarafından paylaşılacak bir heyecan olmasını umuyor. “Flash köprü oluşturan bir karakter” diyen Miller, bunu şöyle açıklıyor: “Aynı durumda hepimizin olacağı gibi, oyuna alınmış olmaktan ötürü heyecan duyan bir seyirci. Delişmen ve sevinçli, şaşkın ve kafası karışmış… ve itiraf ettiği gibi, gerçekten korkan biri.”

Miller’ın canlandırdığı hâliyle, Barry’nin gençliği ve saflığı, sevimliliğini daha da arttırıyor. Ama Barry’nin içinde fır dönen moleküller ona gergin bir enerji ve makineli tüfek gibi bir konuşma tarzı veriyor. Söz konusu enerji ve tarz, Birliğe katılma konusundaki samimi coşkusu ve tartışmasız istekliliği olmasa, yaşça daha büyük ekip arkadaşlarını yıpratabilir. Oluşan Birlik, Bruce’a göre, sayıca… “yeterli değil.”
Deborah Snyder’a göre, Miller rol arkadaşları ve çekim ekibi üzerinde çok büyük bir etki yarattı. “Ezra gerçekten ama gerçekten komik bir genç” diyen Snyder, şöyle devam ediyor: “Sette sık sık gülme krizine girdik çünkü bazen karaktere öylesine dalıyordu ki senaryodan uzaklaşıyor ve doğaçlama yapıyordu; bu her zaman çok komik ve hiç beklenmedik bir şekilde oluyordu.”
Roven ise şunu ekliyor: “Ezra çok eşsiz türde bir aktör. Pek çok farklı açıdan sizi yakalıyor. Son derece komik olmasının yanı sıra, aşırı sıcakkanlı. Ve Flash rolünde, bu espritüellik ve alaycılık içinde bile, onda bir tür savunmasızlık hissediyorsunuz. Karakter ve hikaye açısından mükemmel bir şeydi bu.”
Doğal hafifliğine rağmen, Miller, diğer Kahramanlarla birlikte sete adım attığında, Birliğe katılmanın ağırlığını hissettiğini belirtiyor: “Tanıdığınız birine, gerçek birine bakıp birden bire karşınızda bir Alex Ross tablosu gördüğünüz andaki his gibiydi. Üstelik siz de tablonun içindesiniz!”




CYBORG

Çağdaş dünyada pek çok insan  —özellikle milenyum çağı insanları— bir günlüğüne, hatta birkaç saatliğine bile online olmayı, interneti ve internetten gelen kesintisiz haber akışını bir kenara bırakmakta zorlanıyorlar. Peki ya kendiniz internet olsaydınız? Ya günün 24 saati boyunca bilginin içinden geçtiği, sürekli “üzerinden bağlantı kurulan” şey siz olsaydınız?

Victor Stone bir zamanlar Gotham Şehir Üniversitesi futbol takımının yıldız oyun kurucusu iken, neredeyse hayatına mâl olan korkunç bir kaza yaşamıştır. Bilim insanı olan babası Silas Stone oğlunu kurtarmıştır ama bunun bir bedeli vardır. Artık yarı insan, yarı makine olan Victor kendisinin her şeyle irtibat kurmasına neden olan, vücudunun yeni biyomekanik parçalarını anlamak için gece gündüz çalışmaktadır. Öyle ki, Bruce ve Diana’nın onu aradığını neredeyse onlar aramaya başlamadan önce bilmektedir.

Yeni oluşmuş meta-insanı canlandıran Ray Fisher, “Cyborg kendisini yaratmakta kullanılan teknolojinin bizzat kendi oluyor” dedikten sonra şöyle devam ediyor: “Cyborg’un babasının kullandığı teknoloji uzaydan gelmeydi ve süper beceriler içeriyordu. Cyborg süper güçlü. Uçabiliyor. Ayrıca, o bir teknopat, yani teknolojik her şeyin arayüzüne bağlanabiliyor. Dünyalarca bilgiye erişebiliyor; sadece kendi galaksimizin değil, diğer evrenlerin bilgilerine de. Fakat bunlar fazlasıyla yeni olduğu için zorlanıyor. Bu durumda ortaya şu soru çıkıyor, ‘Kim ve ne olduğunuza ilişkin fikre ne kadar köklü bir şekilde bağlanmalısınız?’”




Roven ise şunları söylüyor: “Cyborg’un yolculuğu gerçekten ilginç; çünkü hayatta kalmasını sağlamış uzaylı teknolojisinin şu anda dünyayı tehdit eden Apokolipt teknolojisiyle aynı olduğu gerçeğini kabullenmesi gerekiyor. İçindeki insanlık uzaylı teknolojisine hakim olmayı başarabilecek mi, yoksa sonunda kazanan uzaylı teknolojisi mi olacak? Bir aktörün sizi bu ikilemin her iki yönüne de ikna edebilmesi onun yeteneğinin bir kanıtıdır.”

Yeni bedenine hâlâ alışamamış olan ve becerilerini henüz kontrol edemeyen Cyborg, gizli kalmayı tercih etse de, aktör Fisher için Birliğe katılmak üzerinde çok düşünmeyi gerektirecek bir konu değildi.
“Bu oyuncu kadrosunun bir parçası olmak çocukluğuma dönmek gibiydi” diyor Fisher ve ekliyor: “Ben Batman’le büyüdüm. Boynuma havlu bağlayıp verandadan atlayarak Superman’cilik oynayarak —böyle şeyler yaparak— büyüdüm. Ve işte şimdi buradayım. Hayatımın bu şekilde gelişeceğini asla hayal edemezdim.”

Fisher sette Birliğin diğer üyeleriyle birlikte dururken kendini tekrar o çocuk gibi hissettiğini dile getiriyor. “Hepimiz ilk kez beraberce bu duvarın üzerine dizilmişken, sekiz yaşımdaki halimin rüyasının gerçekleştiğini izler gibi oldum. Zack ile Fabian’ın koreografisini yaptığı enfes kamera hareketinin kaydına bakarken, neredeyse ağlayacaktım. Ama kendimi iyi tuttum!” diyor aktör gülerek.



AQUAMAN

Güçlü bir adam yalnızken en güçlüdür inanışına sıkı sıkıya sarılan Arthur Curry sağı solu belli olmayan biridir. Bruce onu İzlanda’nın ücra bir balıkçı köyünde bulduğunda, Aquaman’i tek başına yaptığı iyi işleri ya da kendi seçimi olan yalnızlığı ardında bırakmaya ikna etmenin yolu yokmuş gibi görünmektedir.

Diğer bir deyişle, Arthur bir takım oyuncusu değildir. İnsan bir babanın ve efsanevi sualtı şehri Atlantis’in kraliyet ailesinden bir annenin çocuğu olan Arthur, ne karada ne suda kendini tam anlamıyla evinde hissetmektedir. Ama evim diye adlandırdığı, buzlarla kaplı bu yabancı diyarda, dağınık saçlı, iri yarı ve delici gözlere sahip bu adam huzura yakın bir şey bulmuştur. Bu yüzden de, korumakta olduğu ve karşılığında onun kimliğini gizli tutan bu ücra topluluğu ardında bırakmak hiç ilgisini çekmez.

Canlandırdığı karakteri ayrıntılandıran Jason Momoa şunları söylüyor: “Aquaman Atlantis tahtının varisi ama henüz kral değil. Dolayısıyla, daima olduğu gibi, iki dünya arasında. Fakat dünyanın bu donmuş uzak köşesinde bir amacı var. Arthur iyi bir adam; ona hakikaten ihtiyacı olan insanlara yardım ediyor; ve onu kabul edip saygı gösterdikleri bir yer bulmuş. Orada ‘maskesini’ çıkarabiliyor.”




Momoa’nın kendisi de karakter için biraz sıradışı bir seçim sayılabilir çünkü aktör hiçbir dönemdeki tipik Aquaman çizimlerine benzemiyor. Fakat işte bu, Zack Snyder’ın çemberin dışında düşünme —ya da belki, daha derinlere bakma— eğiliminin bir kanıtı.
“Bana göre, Jason karakterin ruhunu ve kalbini yansıtıyor” diyor Snyder ve ekliyor: “Çok sağlam bir enerjiye ve müthiş bir zekaya sahip. Aquaman çok parıltılı olmasını istemediğimiz bir kahramandı. Jason’da hem Aquaman’i özdeşleşilebilir ve havalı kılan bir asilik var hem de diğer tüm DC Süper Kahramanları gibi heves uyandırıyor.”

Wonder Woman’ın yarı tanrıça statüsüne benzer şekilde, Aquaman’in yarı Atlantisli oluşu da ona antik çağlardan gelen, mitolojik bir nitelik katar. Bu nitelikler, Aquaman’in durumunda, onun dünyadaki engin ve hâlen büyük ölçüde kullanılmayan okyanusları ve içerdikleri gizemleri içgüdüsel bir şekilde anlamasına  katkıda bulunur. Fakat Diana, Amazon tarihinden hikayelerle büyütülmüşken —ve duygularını bu yönde geliştirmişken— Arthur henüz o kişisel yolculuğa başlamamıştır ve bir şekilde kendini dünyadaki yerine yabancı hissetmektedir. Ancak, tehlike kendi kapısını çalınca, Birliğe katılması kaçınılmaz olur.

“Adalet Birliği’nde bir yeri olduğunu görünce, bir şeylere ait olabileceğini düşünmeye başlıyor” diyen Momoa, şöyle devam ediyor: “Ve bu sayede becerilerini gerçekten yararlı bir amaca yöneltebiliyor.” Bu beceriler arasında, ışıltılı, güçlü Üç Uçlu Mızrağını kullanarak denizleri ikiye ayırmak, istisnai bir hızda yüzebilmek ve hem karada hem suda nefes alabilmek bulunmaktadır.
Roven şu gözlemde bulunuyor: “Bu meta-insanların hepsinin —hatta süper güçleri olmayan ama aslında varmış gibi yaşayan Batman’in bile— geçmişlerinde bir noktada bir yabancılaşma ya da terk edilmişlik hissi yaşamalarını çok ilginç buluyorum. Bir bakıma onları birleştiren ve bir arada olmalarını anlamlı kılan şey bu.”




SUPERMAN

Filmde, en sonunda hepsini bir araya getiren şey dünyayı uzaylı bir düşmanın, yani Steppenwolf ve ordusunun hedeflediği yıkımdan koruma ihtiyacıdır. Ama görevin fitilini ateşleyen, Bruce Wayne’i bu kahramanları bir araya getirmeye iten, yitirilmiş bir kahramana, Süperman’e verdiği sözdür.
Üçüncü kez üstlendiği rolü ilki kadar keyifli bulduğunu belirten Henry Cavill’e göre, “Superman’i oynamak gibisi yok. Hâlâ gerçeküstü bir deneyim.”

Buna bir de beş DC kahramanının varlığı eklendi. “Uzun bir günün sonunda gerçekten yorgun hissettiğim bir anda, ‘Karnım aç ve uyumak için sabırsızlanıyorum’ diye düşündüğümü hatırlıyorum. İşte o sırada Cyborg, Aquaman ve Wonder Woman’ın kostümlerini giymiş olarak karşımda durduklarını ve muhteşem göründüklerini fark ettim. Birden bire yorgunluğum uçup gitti. O ânı yaşayıp çocukken yapmayı arzuladığım bir şeyi yaptığım, bir yetişkin olarak da bunun gerçekliğinin farkında olduğum için şükretmek istedim.  Böyle şeyler için büyük minnet duyuyorsunuz” diyor Cavill.

Superman doğruluk ve adalete daha yüksek bir sadakati ve tüm insanlık için daha derin bir saygıyı temsil etmekteydi. Fedakarlığıyla dünyayı afallatan bu idolün yokluğu Adalet Birliği’nin ilham kaynağı olmuştur. Ama herhangi ivedi bir görev olmadığında bile dünyadaki yanlışları düzeltmek için çabalayan başkaları da vardır.
Dünya koruyucusunun yokluğuna ağıt yakarken, Lois Lane ve Martha Kent daha kişisel bir kaybın kederini yaşamaktadırlar.
“Martha herkesin Superman karakterine yas tuttuğunu görüyor ama kendisi oğlunun matemini tutuyor” diyor Cavill ve ekliyor: “Üstelik kimseye Superman’in, oğlu olduğunu da söyleyemiyor. Bu onun açısından korkunç bir yalnızlık ve acı demek. Hem Martha hem Lois için insanların aslında hiç tanımadıkları bir adam için yas tuttuklarını görmek tam bir ızdırap.”

Diane Lane bir kez daha Martha’yı, Amy Adams da Lois Lane’i canlandırıyor. Adams bir zamanlar kararlı bir muhabir ve adalet savaşçısı olan Lois’in amacını yitirdiği görüşünde: “O artık Clark sonrası Lois. Eskiden olduğu kişi değil. Üstelik, Clark’ın hayatına getirdiği umut duygusunun yokluğunu kesinlikle hissediyor. Bu çok yıpratıcı bir his olduğu için kendini soyutluyor” diyor aktris. Lois Lane artık Daily Planet’ta önemsiz haberler yazıyor çünkü, Adams’a göre, “eskiye dönüp dünyayla yüzleşmeye henüz hazır değil.”




YARDIMCI OYUNCULAR

Lane ve Adams’ın yanı sıra, Jeremy Irons da vazgeçilmez Alfred Pennyworth karakteriyle bir kez daha Bruce Wayne için hayatı kolaylaştıran kişi rolüne —o olmasa, Batman olmak neredeyse imkansız olurdu— geri döndü.
“Hepimiz bir Alfred istemez miyiz?” diye soran Irons, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Şikayet etmiyor, taşıtları işler vaziyette tutuyor, biraz yemek pişiriyor, iyi bir danışman ve sakinleştirici bir etkisi var. Tamam, bir Süper Kahraman değil ama az da olsa, göze batmayan bir şekilde onun da bir kahraman olduğunu söyleyebiliriz —küçük ‘k’ ile belki.”

Elbette, Alfred’in birincil işlevlerinden biri her zaman “Efendi Wayne”e göz kulak olmak, gerektiğinde eylemlerini ve motivasyonlarını sorgulamak olmuştur. Yıllar boyunca, sosyallikten fazlasıyla uzak olan Batman’e hizmet etmiş Alfred, onun eve bazı “arkadaşlarını” getirmesine doğal olarak şüpheyle yaklaşır.
“Alfred, Batman’in iyi bir takım kurucu olacağından emin değil” diyor Irons ve ekliyor: “Hatta onun ne ölçüde bir takım oyuncusu olabileceğinden bile emin değil. Ama geçmiş hatalarından ders almış olmasını umuyor. Her ne olursa olsun, Alfred ona daima sadık.”

Batman’in suçla savaşta uzun zamandır ortağı olan bir diğer kişi de Gotham şehri Emniyet Müdürü Jim Gordon’dır. Bu rolü üstlenen J.K. Simmons, “Bu dünyanın bir parçası olmak, DC evrenine katılmak her oyuncu için bir ödüldür. Jim Gordon’ı canlandırmak bir onurdu” diyor.
Eğer bir kanun dışı bir adalet savaşçısıyla açık açık çalışmak kurallara aykırıysa, Gordon uzun zamandır kuralların pek de iyi olmadığını bilen bir adam olmalıdır. Simmons’a göre, “Kanun dışı bir adalet savaşçısı olmak iki yüzü olan bir madalyon ve belli ki DC evreninin temel öğelerinden biri. Gordon şehrin emniyet müdürü; dolayısıyla, Batman’i desteklemek, hatta onunla —ve şimdi diğerleriyle— birlikte çalışmak kendisi açısından hiçbir zaman tam anlamıyla uygun bir hareket biçimi olmadı. Fakat, Gotham şehri paramparça olurken, üstelik bir de Kimbilir-Nerede’nin yarattığı yeni tehdit söz konusuyken, eski müttefikine gerçekten ihtiyacı var. Gordon başının çaresine bakmayı biliyor; çoğu insana kıyasla oldukça sıkı bir adam, ama Batman (ve arkadaşları) ile kıyaslandığında oldukça zayıf kalıyor tabi. Bu ittifak çok mantıklı.”




Karşılarındaki olağanüstü güçlere karşı koymak bu kahramanlar için kolay bir görev olmayacaktır. Dünyanın uzak köşelerinde ve ötesinde gittikçe güçlenen düşmanla savaşırken bireysel yeteneklerinden yararlanmaları —ve çok sayıda ve çeşitlilikteki güçlü yanlarını birleştirerek çalışmaları— gerekecektir.
Bu, karakterler için muazzam bir gayrettir. Yapımın boyutu düşünüldüğünde, oyuncular ve çekim ekibi için de aynısı söz konusu.
Yine de, Affleck’e göre, çekimlere yüksek moral ve neşeli dostluklar hakimdi ve bunun kaynağı Zack Snyder’dı.
“Zack büyük enerji, coşku ve tutkuya sahip. Her gün kendini işine yüzde yüz verdi ve onun sırf işte olmaktan kaynaklanan çocuksu enerjisi, doğal olarak, yaptığımız şeyi çok daha az iş gibi hissetmemizi sağladı.”

Kadroya başka önemli oyuncular da katıldı: Victor’ın babası ve STAR laboratuvarlarının müdürü olan (kendisinin uzaylı teknolojisi üzerindeki çığır açan çalışmaları çok değerlidir ama hiç kuşkusuz tehlikelidir de) Silas Stone rolünde Joe Morton; Diana’nın annesi (ve onu yaklaşmakta olan tehlikeye karşı ilk uyaran) Amazon Kraliçesi Hippolyta rolünü yeniden üstlenen Connie Nielsen; ve kendi dünyasını Steppenwolf’un (Ciarán Hinds) saldırısından korumaya çalışan Atlantisli Mera rolünde Amber Heard.

Zack Snyder son olarak şunu söylüyor: “Her rolde böyle müthiş oyunculara sahip olmak gerçekten harikaydı. Her bir performansın böylesine iyi oluşu her sahneyi daha da yükseltiyor ve çizgi roman sayfalarından tanıdığımız karakterlerin çok gerçek bir his vermelerini sağlıyor.”


Filmin mmknmrtb notu 6   /10