23.8.20

13 Tzameti


"Sebastian kendi halinde, Fransa’ya göç etmiş Gürcü bir aileden gelen bir gençtir. 

Çatısını onardığı evin sahibi ölünce parasını alamayacağını öğrenir ve evdeki bir zarfı da alarak buradan ayrılır. 

Sebastian, zarftaki direktifleri izleyerek, küçük bir macera yaşayabileceğini düşünmektedir. 

Sonunda kendini, hiç hayal edemeyeceği tüyler ürpertici bir yerde bulur.

Gela Babluani’nin yönettiği ve George Babluani, Aurelien Recoing, Philippe Passon ile Pascal Bongard’ın oynadığı 13 Tzameti / 13, 06 Ekim 2006‘da Bir Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı."




Umutsuzluğun dibine vurmuş genç bir insan evladının, nerede, nasıl sonuçlanacağını bilemeden, 'bilinmeyen' bir yolculuğa çıkması, ilerlemesi, hayali bile güç, tüyler ürpertici bir yere düşmesi, tökezlemesi, süründürülmesi ve son bir umutla 'eve dönüş' çabası ve de durması/durdurulması/bitmesi üzerine; Gürcü yönetmenimizin yazıp yönettiği, düşünen 'hassas' beyinlere darbe etkili, kara, kapkara bir film bu..

Gela Babluani, belki de bir metafordan ibaret bu çalışmasında; bolluktan sıkılmış ve iyice semirmiş 'Düvel-i Muazzama' temsilcilerinin -biraz da can sıkıntısı kaynaklı- tertip eyledikleri 'oyun'larla, 'düvel-i küçümen'leri ya da onların zavallı, fukara halklarını birbirlerine düşürüp, sonra da karşılarına geçip, psikopatça bir keyif içinde onları izlemelerini, bu şekilde bizlere anlatmaya çalışmakta.. Kim bilir?.




O değil de; belki, yaşamak için hiçbir şeyi, yaşama dair hiçbir umudu kalmamış bir insan için ideal bir intihar yöntemi olarak görünse de, peşpeşe -ölene dek- defalarca kafanda tabanca tetiğinin düşürülmesini beklemek, intiharın da ötesinde ultra bir işkence olmalı..

Bilinmeyen o yolculuğun, meşum varış noktasının kâbusvari mekanında, sandalye tepesinden sağa sola emirler veren 'Hakem'in -ölesiye gaz verici- bir komutanmışcasına tavır ve konuşmaları, bize bir şeylerin tarifini verir gibidir..

Venedik'te En İyi İlk Film, Sundance'in Uluslararası Yarışma bölümünde ise En İyi Film seçilmiş 13 Tzameti'nin sahip olduğu 'film ruhu' -tam anlamıyla- öyle kasvetli ki, siyah-beyaz görüntüler adeta bu ruhu zombileştiren bir etki patlaması yaratıyor..





8,5   /10


(İşbu yazı 2006 yılında yazılmıştır)