14.11.07

Prestige / Prestij


En son Batman Başlıyor filmiyle Yarasa Adam'ı yere çakılmaktan nasıl kurtardığına tanık olduğum yönetmen Christopher Nolan'ı ilk önce, elbette herkes gibi, göz kamaştırıcı başyapıtı Memento'yla tanıdım..

Nolan şimdi de, özü ve biçimi itibariyle bu iki filmin arasına bir yere oturtabileceğimiz "gizem kumkuması" Prestij ile karşımızda..

Bir nevi büyücü ya da "şaman" diyebileceğimiz Jim Morrison, Tanrılar Yeni Yaratıklar adlı kitabında: "Sinema resimden, edebiyattan, heykelden ve tiyatrodan değil, eski popüler sihirbazlıktan türer." der..

Christopher Nolan'da ünlü sanatçıyla aynı fikirde olup: "Sinema bir gözbağıdır; benim olayım da kurgudur." demiş ve diğerlerinde olduğu gibi bu filmde de bu "olay"ını yani kurguyu bir illüzyon gibi kullandığını bize göstermiştir..



Filmin hikayesi, yola birlikte çıkan iki sihirbaz arkadaşın, daha sonra aralarında oluşacak ölümüne bir rekabet ve düşmanlığın ateşiyle beslenen, uzun süreli bir "düello"su olarak özetlenebilir..

Öte yandan senaryo, Nikola Tesla gibi tarihten silinmeye çalışılmış bir bilimsel dehayı ve onun "sürreal" bir abide gibi duran makinasını da bu düelloya katarak, olağanüstü bir atmosferin oluşmasını sağlıyor..

Şimdi bu yazımda sıralamak istemediğim, ancak buradaki afişinde pek az bir kısmını okuyabileceğiniz muhteşem bir oyuncu kadrosu, filmi adeta bir "müthiş yetenekler zirvesi"ne çevirmiş çevirmesine, ama yönetmenin film üzerindeki başat etkisi öylesine güçlü ki, bütün bu "dev" oyuncular, onun yarattığı organik makinanın birer dişlisi olma sorumluluğunun dışına çıkmadan, bu yapıtı oluşturuyorlar..




Sihirbazlık gösterisini oluşturan aşamalar filmde altı çizilerek seyirciye hatırlatılıyor, öncelikle, dikkatle bakmamız öğütlenerek..

Bu aşamalar şöyle sıralanır: Sihirbaz size sıradan bir şey gösterir, bu 'Vaat'dir; sonra bu şeyden yaratılan, sırlarını seyircinin bulmaya çalıştığı bir gizemli 'Dönemeç' aşaması vardır ve en sonunda da hiç görülmemiş, sarsıcı bir şeye tanık olmamızla yani 'Prestij' aşamasıyla olay tamamlanır..

"Dikkatle bakmak" önemli!.
Daha filmin en başında, sadece sihirbazı seyredenlere değil, biz filmi izleyenlere de yapılan bu uyarıya ne kadar kulak asılmıştır bilemiyorum ama benim daha ikinci sahnede bu uyarıyla ilişkim kesilmiş ve Nolan'ın bir yandan ardı ardına gelen sürprizleri, öte yandan filmin ultra-flashback diyebileceğim kurgusal büyüsüyle kendimden geçmiştim..

Bu kendinden geçmekle mütevellit dikkatle bakamamak olgusu, aslında (filmde de bahsi geçiyor) büyük oranda, biz seyircilerin gerçeğin katılığından uzaklaşıp, büyülenip şaşırmak arzumuzdan da kaynaklanıyor..




Yani, biz istersek "numara"yı çözeriz, ama -ne kadar dikkatle baksak dahi- asla böyle birşeyin olmasını istemiyoruzdur ki..
Yukarıda bahsedilen bu sihirli gösterinin aşamaları filmin bizzat kendisinde de uygulanır ve bize vaat edilenlerin dolambaçlı yollardan geçirilmesiyle gelişen olaylar, şaşırtarak ama hep şaşırtarak devam eder..

Nihayet film, müthiş bir final başarısıyla doyuma ulaşmış seyirciyi önce koltuklarına mıhlar, akabinde sinemanın kapısına bırakır..

Başarı ve gücü bir saplantı haline getirip de duracağı yeri ya da daha da kötüsü, durmayı bilemeyenlerin kaçınılmaz trajik sonlarını bize ana fikir olarak sunan bu film, kesinlikle yılın en iyi filmlerinden biri..


4,5  /5