23.6.08

Aramızda Yaşayan Cansız Şeyler


Eğer bir şehirde, hele bencileyin İstanbul gibi bir metropolde yaşıyorsanız, işlek bir caddeden geçtiğinizde ya da özellikle giysi satan bir pasaja falan daldığınızda, adeta etrafınızı saran nesnelerdir bu cansız şeyler..

Yine de, normalde kanıksadığımız, dikkat etmezsek pek gözümüze çarpmayan, bakışlarımız özellikle onları aradığında fark edebileceğimiz ve çokluklarına şaşıracağımız bu vitrin insanları, "varlık"larını hep aramızda, ancak bambaşka bir alemdeymişcesine sürdürürler..

Adları vitrin mankenleri olsa da, mekanın durumuna göre vitrinlerden taşmış, sokaklara kadar yayılmış durumda olduklarını söyleyebiliriz..
Bunların, küçük-büyük, kadın-erkek, bakımlı-bakımsız, saçlı-saçsız, kollu-kolsuz hatta kafalı-kafasız olarak binbir çeşiti varsa da, tek görevleri vardır, o da üzerlerine geçirilen giysileri müşterilere göstermektir..

Canlı meslektaşları gibi değillerdir, kaprisleri falan yoktur.. 

Üzerlerine ne giydirilirse giydirilsin itiraz etmezler; yazları kürk giydirilse terlemez, kışın bikini giydirilse üşümez, hatta herkesin önünde günlerce çırılçıplak bırakılsalar bile gıkları çıkmaz..
Yemezler, içmezler para mara istemeden, kelimenin tam anlamıyla parçalanana kadar çalışırlar..

Öte yandan, özellikle 'bayan' olanları, biraz da fazlasıyla düzgün ve seksi bedenleri nedeniyle, -ne yazık ki- bir takım kendini bilmez, sapık kişilerin tacizine, hatta tecavüzüne maruz kalmaktadır ki bu bile onların ne denli ağır şartlarda çalıştıklarını gözler önüne sermektedir..






Kendimi bildim bileli, çocukluktan bugüne değin çevremdeki bu cansız emekçilere hep sempati ve saygı duydum..


Bir ay kadar önce, bir fotograf sergisi projesinin çekimleri sırasında, her halleriyle beni etkileyen bu cansız mankenlerin dünyasına duhul olarak, onlarla sabah-akşam yoğun bir çalışma içine girdim..

Yüzlerce fotograflık çekim çalışmamda; İstanbul sokaklarında bana tuhaf tuhaf bakanlarla ve 

-yaptığım işe bir anlam veremediklerinden olsa gerek- şahsıma sert çıkışlarda bulunan bazı mağaza sahipleriyle karşılaştım..
Tüm bu yaşadıklarım ve -bence anlamlı- bir sessizlikle karşılanan -mütevazı- sergi denememden sonra, şimdi de buraya bu yazıyı yazıyor olmam -bence de- sanırım biraz fazla oldu..

Doğrusu, diğer insanların gayet olağan karşılayıp da hiç ilgisini çekmeyen şeylere falan, benim heyecanla yaklaşmam, özümü fena halde geriyor a dostlar..
Ne olur, aranızdan en azından bir-iki kişi çıksın da: "Üzülme dostum.. Ben de aynen senin gibi düşünmüşümdür hep.. Bu acayip şeyler beni de etkilemiştir." falan desin..

Bildiğin gibi değil; şu sıralar kendimi tamamiyle "yalnız ve tuhaf" hissediyorum sevgili blogum..




1 yorum:

  1. Oo biraz geç olmuş ama...Benim cansız mankenlerle bağım daha farklı. Sokaktayken aklım onbin karış havada olduğundan kimseyi görmem. İnsanlar benin için silüetlerden oluşurlar. Dolayısıyla çok sefer bu cansız mankenleri canlı sanıp yol verdiğim, ne bileyim, mankenin olduğu tarafa bakmayı başaramayıp,cansızı canlı yerine koyup ne diye bana bakıyor bu diye sinir küplerine bindiğim çok olmuştur. Ya işte böyle... Üzülme dostum diyemiyorum ama cansız mankenle ilişkisini tamamen salaklık üstüne kurmuş birileri olduğunu bilmek belki rahatlatır:))

    YanıtlaSil