11.7.08

The Chronicles of Narnia: Prince Caspian


Okumayla arası pek de parlak olmayan birisi olarak, C.S. Lewis’in bu fantastik seri romanlarından haberim, ilk defa, -hele ki- Türkçesiyle yan yana geldiğinde, bitmek bilmeyen bir isme sahip olan ilk filmle, yani The Chronicles of Narnia: The Lion, The Witch and The Wardrobe  / Narnia Günlükleri: Aslan, Cadı ve Dolap'la oldu..

Aynen, Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter serilerinde olduğu gibi, üç yıl kadar önce 'çocuk zoruyla' seyreylediğim bu ilk film, önemli kahramanlarından biri olarak, 'Aslan' adında haşmetli bir arslana yer vermesiyle ve bizim pek değerini bilmediğimiz Türk lokumuna bulunmaz Hint kumaşı muamelesi yapmasıyla beni de -hemen her Türk gibi- en hassas yerimden yakalamıştı..

Bu yeni bölümde lokumumuz yok ama, Aslan efendi tüm görkemiyle yine sahnede..

İlk filmde (Merak etmeyin, o metrelerce uzunluktaki ismi tekrar yazmayacağım.. Gerçi bu açıklama daha çok yer tuttu ya!) yaşanılan olağanüstü maceraların üzerinden tam bir yıl geçmiştir..

Talebelik yaptıkları, şu ‘gerçek’ ama sıkıcı dünyamızdan yeniden ‘hayali’ Narnia’ ya dönen genç kahramanlarımız: Peter, Susan, Edmund ve Lucy Pevensie kardeşler, bir nevi 'paralel evren' denebilecek bu yere, bu kez -ilkinde olduğu gibi- bir dolabın içinden değil, Londra’daki bir metro istasyonundan geçiş yaparlar..






İstasyona hızla giren bir acayip trenin açtığı yoldan, büyülü Narnia'ya, kral ve kraliçeler olarak sevinç içinde geri dönmüşlerdir..
‘Cennetten bir köşe’ güzelliğindeki bu yer, onlara pek yabancı gelmese de, aradan geçen bunca zamanın (Dünya için bir yıl, Narnia zamanıyla yaklaşık 1.300 yıldır.. Yaa.) orada çok şeyi değiştirdiğini de ibretle göreceklerdir.. 


Onların yokluğunda Narnia’nın Altın Çağı sona ermiş olup, artık bu topraklarda, buranın çeşitli boy ve ebattaki konuşan hayvanlarını ve altı hayvan, üstü insan şeklindeki yaratıklarını falan -uzun yıllar önce- ortadan kaldırmış bir devlet, Telmarinler hüküm sürmektedir..

Yine de, bu soykırımdan kendini kurtarabilmiş bir avuç Narnialı, ormanın derinliklerinde saklanmaktadır..
Narnia'nın bir nevi kurtarıcısı olan, kudretli ve ihtişamlı Aslan'dan ise bunca yıldır bir haber bile yoktur..






Telmarine kralı 9.Caspian'ın ölümünden/öldürülmesinden sonra, ülkeyi şu anda, rahmetli kralın kardeşi Lord Miraz, kral olmadığı halde -biraz da Lordlar Meclisi'nin acizliğiyle- yönetmektedir..


Şeytani ruhlu Miraz'ın yeni doğan oğlu, tahtın asıl varisi olan Prens Caspian'ın sonunu getirecek gibi görünmektedir..
Amcasının elinden kellesini güç bela kurtaran Prens Caspian, hakkı olan krallığı ele geçirebilecek mi?.
Bu berbat ötesi ahval ve şeraitte Narnia’ya ulaşan Pevensie kardeşler, bu ikinci ülkelerini, eski muhteşem günlerine geri döndürebilecek, halklarını, özgürlük ve barışa kavuşturabilecek mi?.




Yüzüklerin Efendisi'nde gördüğümüz bazı sahnelerin benzerlerini burada da görmemiz, Tolkien’le C.S.Lewis'in yakın arkadaş oldukları gerçeğini akla getiriyorsa da kimin kimden etkilendiği konusu beni aşmakta..

Gerçekten etkileyici bir karakteri perdede başarıyla yaratanları ayrıca kutlamak gerekirse de- bu hilekar karakterli, Şeytan'la Hacivat karışımı kılıklı Lord Miraz'ı canlandıran İtalyan aktör Sergio Castellitto'nun oyunculuğu ve -ikinci yarının sonlarına doğru- onunla, Peter Pevensie arasındaki uzun süreli dövüş sahnesi -doğrusu- pek takdire şayandı..

Karşılaştırıldığı Yüzüklerin Efendisi kadar görkemli olamasa da -Harry Potter serileri de dahil- en az onlar kadar masalsı, dolayısıyla çocuksu olduğu halde, 'bireysel özgürlükçü' yanının daha ağır basmasıyla olsa gerek, Narnia Günlükleri bana, daha bi ayakları yere basar gibi göründü..





Kaliteli ve anlamlı esprilerle de süslü bu film, aynen kahramanlarına yaptığı gibi beni de bir süreliğine şu tatsız-tuzsuz gerçek dünyadan alıp, hayal ülkesi Narnia'ya götürdü ve -maalesef- tekrar geri getirdi..
For Aslan!. 


Bu yeni günlüğü de en az ilki kadar beğendim..

4  /