11.8.08

Metallica Sami Yen


İki pazar önce, bunca yaşında bir adam olarak ilk stat ve metal konserimi yaşadım.. Çok isterdim ama maalesef konseri ben vermedim..

Aradan geçen iki haftadan fazla süreye rağmen hala seslerini kulağımda işitmeye devam ettiğim ve hiçbir ayrıntısını unutamadığım o geceyi bize Metallica yaşattı..

Aslında James Hetfield'in gözlerinden de okuduğumuz gibi, muhteşem bir seyirciyle birlikte coşan bir müzik topluluğunun görkemli bir performansıydı o gece Mecidiyeköy'de tanık olduğumuz..

İki oğlumla birlikte hangi akla hizmet bilmiyorum ama erkenden stadın önündeydik.. 
Bu girişimimizde, bazı sitelerde okuduğum, "iki gün önceden stadın önünde kuyruğa girdiler.." gibisinden saçma sapan hikayelerin etkisi olmuştu sanırım..
Baba ve oğullardan oluşan -bu aslında oradaki gayet olağan görüntü- yine de ortalıkta av arayan televizyon muhabirlerinin gözünden kaçmamıştı.. Yakalandık, sorgulandık ve de kameralarla tespit edildik..



Stadın kapılarını uzaktan ve yüksekten kesen bir noktada konuşlanmış, açılmalarını ve müsait bir zamanda da içeriye dahil olmayı kolluyorduk..
Üç saat kadar orada oyalandık, biralandık ki kapılar da açıldı.. Fakat kapı önlerindeki insan yığını azalacak gibi görünmüyordu..
 
Karar verdik ve gözümüzü kestirdiğimiz bir kapıya yöneldik (Stadın neresine hangi kapıdan girileceği tamamen belirsizdi.).
"Orası olmadı burası olabilir" 'ihtimaliyet' metoduyla açık tribündeki yerimizi -çok şükür- aldık..





Bir Bardak Suyu İki Liradan Satan Şeytan

Türkiye' de kurulmuş gelmiş geçmiş en büyük olduğunu medyadan bildiğimiz sahne, bulunduğumuz yerden cücük kadar görünüyordu.. 

Üstündekileri ne ebatta görebileceğimizi ise sizin hayal gücünüze bırakıyorum..
Allahtan/prodüksiyondan, sahnenin arkasına ve yanlara konmuş, şahane netlikte, sahnede ya da seyircide olan bitenleri bize yansıtan üç adet dev ekran durumumuzu kurtarıyordu.. Başta bahsettiğim James'in gözlerini nasıl gördük sanıyorsunuz..

Yerimize yerleştik, sağa sola bakındık, susadık ve bardağı iki Ytl'den imamın abdest suyu kıvamında su aldık.. 

İçtik ama –enayi gibi- bu kadar para toslamanın siniriyle bünyemi ter bastığından daha da bi susadım.
Nasıl sinirlenip de kendimi yemem arkadaş!. Tam beş litrelik bir bidon suyu, bakkaldan 1,25 Ytl'ye alıyorum ben.. İnsafsız, pis kolpacı seni!.

Neyse, biraz sonra sahneye ön gruplardan Sword, sonra da bizim Pentagram çıktı.. 

Pentagram'la beraber "Uzun ince bir yoldayım"ı pek güzel bir şekilde terennüm ettik falan ama -doğrusu- Sword'dan pek bi bok anlamadım.. 
Benim gibi kimsenin de bir şey anlamadığını ya da mevzunun sarmadığını, herkesin, sahne hariç her yere bakıp durmalarından çıkardım.. 
Metallica'dan önce son olarak down adlı grup çıktı ki onların müziği daha bir dinlenir idi.. 
Benim büyük oğlanın ayaklanıp da -boru gibi sesiylen- şarkılara katılmasından, bir yandan da kafa sallamasından ve bu arada -ayıptır söylemesi- hassas kulağıma gelen hoş musikiden bu kanıya vardım.. 

Yine de bu ‘ön grup’ muamelesinden -prensip olarak- pek hoşlandığımı söyleyemem.. 

Benim oraya kimler için geldiğim belli.. Bütün, müzik dinleyip zevk alma, şevk duyup, kendimi kaybetme potansiyellerim dinelmiş Metallica'yı beklemekteyim.. 
Saatlerce kulağımda çınlayan bütün bu sesler, sözler bir yerde hevesimden yedi canım.. 
Hadi bir tanesiyle başa çıkardık ama üç tane birden doğrusu bünyemi yordu.. 
Evet ben yaşlıyım!. N' olmuş yani?!

Baki Kalan Bu Kubbede Metallica İmiş

Boru değil, en son, tam kırk beş dakika daha sabrettikten sonra beklenenler sahnede göründüler.. Gerçi tüm stat ahalisi olarak bir süredir gruptan umudumuzu kesmiş Meksika Dalgası denilen yapması da seyretmesi de gayet zevkli olan dalgayı gerçekleştiriyor, biz bize güzelce eğleniyorduk..
O değil de, böylesine 'aktif' seyircilik ne güzel bir etkinlikmiş.. Bu konser -en azından- bunu bana kırk yıl sonra hatırlatmasıyla bile önemliydi.. Bu hevesle, Gassaray’ın önümüzdeki bazı maçlarına gitme kararı bile aldım..

Metallica nihayet sahneye zımba gibi çıkmış, zımba gibi çalmış, söylemiş, şovunu da pek güzel icra edip, son bisten sonra da zımba gibi inmişlerdi.. 

Konserin çok kısa özeti buydu..

Beğendiğim, kusursuz bir sanatsal gösterinin anlatımı bence en zor işlerden biridir.. 

Övmelere kalkışırım alabildiğine, kendimi tutamam saçmalarım..
Naçizane -kendi küçük çapımda- ihtisasım olan sinema yazılarımda bile beğendiğim filmleri yazarken hafiften zorlanırım.. 

Oysa sıradan ya da kötü filmleri falan öyle güzel, akıcı ve verimli bir yazıyla kotarırım ki yazım bittiğinde hayranlıkla bir yazıya bakar, sonra da gider bir de aynada alık alık beni süzmekte olan suretime bakar, "Bunu sen mi yazdın lan tip?." deyu hayretle sorarım kendi kendime..


Metallica deyince hemen akla gelecek parçaları barındıran bir playlistle kulaklarımıza bayram ettiren topluluk da; ses, görüntü ve daha sayamadığım her nevi üst düzey teknik kadro da; tüm bu mürettebata sesleriyle, hareketleriyle ve büyük bir uyumla eşlik eden seyirci de mükemmeldi.. 
Öyle ki -ağzıyla kuş tutsa- topluluğun ortodoks hayranlarına kendini sevdiremeyecek yeni basçı -allah affetsin- maymunumsu Robert Trujillo bile herkese badem gözlü görünüyordu..

Bu arada, şahsen en beğendiğim Metallica parçası olan One, öyle başarılı bir gösteriyle, öyle etkileyici icra edildi ki keşke hep sürse, hiç bitmese dilekleri -adeta- dua halini alıp, göklere yükseldi ki gecenin karanlığının tanrısal bir iradenin tezahürüyle yarıldığını gözlerimizle tanık olduk.. (Al işte sonunda yine saçmalayıp, övmelerin bokunu çıkarmayı başardım.. Ama ben sizi uyarmıştım.)

İlk ama son olmamasını dilediğim bir metal konserinden memnuniyetle ayrılmıştım.. Biliyordum ki girişte ve çıkışta çektiğimiz çileleri, yediğimiz kazıkları kısa sürede unutacak, gök kubbemizde baki kalan sadece güzelim Metallica nağmeleri olacaktı..






2 yorum:

  1. Sevgili Numan ağbi;
    Senin gençliğinin, benim çocukluğumun (daha çok gencim:p) güzide grubu Metallica (her ne kadar ben onları '99'da içime gömmüş idiysem de) memleket topraklarına girmiş, bense salako ağbimin, artık bana gıcıklık olsun diye midir nedir, o güne aldığı nikah tarihi dolayısıyla, nikah boyunca konsere gidememenin verdiği acıyla akıttığım gözyaşlarımı, 'ağbisinin evlenişine' yoran eş-dost- akrabalar tarafından sırtım sıvazlanmak suretiyle az da olsa bastırmış idim.
    Senin bu ailevi konser yazına ben de kendi ailemden bir yorum vereyim dedim. Bilmem iyi mi ettim!

    YanıtlaSil
  2. çok iyi ettin sevgili tuğba
    üzülme henüz çok gençsin ki
    ne konserler görürsün daha

    mutluluklar dileyeyim ağbine
    darılar serpeyim başına ki
    bari tam olsun şu nane
    pardon name

    YanıtlaSil