18.9.08

Bir Zamanlar Fakir Ama Floydian Bir Genç Vardı


Yıl 1979-80 olmalı.. Bir yerlerden, piyasaya çıktığını duyduğum, dinlemek için sabırsızlandığım, Pink Floyd'un yeni albümü The Wall'ün peşindeydim..

O günlerde sık sık gidip, vitrinindeki müzik aletlerini ve hayranı olduğum toplulukların ya da sanatçıların yeni çıkmış albümlerini seyreylediğim Karaköy Yeraltı Çarşısı'ndaki, bir tür 'long play' cenneti olan müzik mağazasına girip, aradığımı bulunca, hemen kaset siparişimi verdim..

Aranızda, "Kaset siparişi de nedir beyamca?" sorusunu soracak tazelere yanıtımdır: Kaset siparişi, 33'lük orijinal plaklardan (Siz, büyük ihtimal bunu da anlamadınız ya.. neyse.) kasete çekim işlemidir.. 

Kaset, dükkana siparişi verdikten bir kaç gün sonra ancak hazır olurdu..
Evde pikap olmadığından, olsa bile uzunçalarlarının masrafını karşılamaya bütçemin yetmeyeceğinden dolayı, zorunlu olarak yaptırdığım bir işlem idi bu..
Daha sonra kaseti alırken, adamdan plağı istemek; geçici bir süreliğine de olsa, ele geçirdiğim bu kutsal emanetin kapağındaki parça adlarını falan, kasetin kapağına yazmak da, haliyle bana düşen, hayatımın en zevkli görevlerinden biri idi..

Yeni yetmelere anlattığımda, şaşkınlığın ötesine geçtikleri bu eskinin tuhaf işlemlerini şimdi düşününce, insanın kendisini bir kez daha dinozor gibi hissetmemesi mümkün mü?.


Keşke Burada Olsaydın Rick Wright

Benim en sevdiğim onlarca müzik grubu arasında ilk sıralarda sayabileceğim Pink Floyd'la, aslında ben, müzik zevkimin Rock müzikle olgunlaştığı; benim büyülü, Rock müziğin de altın yıllarına tekabül eden, yetmişli yıllarda tanıştım.. 

Pink Floyd'dan Rock müziğin efsanesi olarak bahsedilir ama şu bir gerçek ki, onlar, tür ya da kategori sınırlarının da üstüne çıkarak, müzik sanatında aşılamayacak bir zirvenin sahibi oldular..

Babalar, dağıldıktan 25 yıl kadar sonra ilk defa 2005 tarihinde Londra Hyde Park'ta düzenlenen 'Live 8' yardım konserlerinde bir araya geldiler..

Londra'dakileri bilemeyeceğim ama televizyon karşısındaki milyonlarca heyecanlı hayranının, efsaneleri, -bencileyin- göz yaşları içinde izlediğine eminim..

Onlar, bu 'son kez' bir araya gelişlerinde, yine üstün bir performansla, "Breathe", "Money", "Wish You Were Here" ve "Comfortably Numb" parçalarını çaldılar..
Evet son kez!. Artık kimse
-ne yaparsa yapsın- bu muhteşem dörtlüyü bir araya getiremeyecek.. Çünkü, klavyecileri Rick Wright bu dünyadan ayrıldı..

Grubun en sakin, en mütevazı, dolayısıyla en geride duran elemanıydı; aynı zamanda da en yakışıklısı..
Enstrümanıyla, bir Keith Emerson, Jon Lord veya Rick Wakeman kadar virtüözlük göstermiyordu belki ama, -bestesi kendine ait olsun, olmasın- grubun çoğu parçasına büyük katkıda bulunmuştu..
Pink Floyd müziğini oluşturan 'benzersiz' saundda, klavyenin gücünü ve önemini göz önüne getirirsek; Wright'ın, bu oluşan, görkemli ses kubbesinin, mimarı olduğunu -rahatlıkla- söyleyebiliriz..

Son olarak ona ve arkadaşlarına; çocukluğumu, gençliğimi (Yaşlılığımı demiyeceğim işte!.) yani, bütün yaşantımı aydınlattıkları, anlamlandırdıkları için ve de büyülü müzikleriyle çekilir kıldıkları, bu uzun, meşakkatli yoldaki yoldaşlıkları için, çok teşekkür ederim..

Pink Floyd'un en sevdiğim şarkılarından biri olan Wish You Were Here'i, onlar, kadim arkadaşları 'merhum' Syd Barrett'e ithaf etmişler idi.. Ben de şimdi -naçizane- Rick Wright'a..

Burada Olmanı İsterdim (Wish You Were Here)

Demek cehennemden cenneti
acılardan mavi gökleri anlatabileceğini sanıyorsun
soğuk çelik raylardan yeşil bir tarlayı
bir peçeden gülümsemeyi anlatabilir misin
anlatabileceğini sanıyor musun

Sana kahramanlarını hayaletlerin yerine
sıcak külleri ağaçların
sıcak havayı serin rüzgarın
soğuk konforu değişikliğin yerine mi koy dediler
ve kafeste önemli bir yeri bir savaş yürüyüşü ile mi
değiş tokuş ettiler

Ne kadar ne kadar isterdim burada olmanı
yıllar yılı bir akvaryumda yüzen iki yitik ruhuz biz
aynı yerlerde gezinip duran
ne bulduk
aynı eski korkuları
keşke burada olsaydın