18.11.08

[Rec] :: Angela Kızın Kayda Geçen Umarsız Halleri


Bu tip, Tv muhabir-sunucu kızlar bizde de bulunur ya..
Alırlar ellerine 'koca kafalı' bir mikrofon, bir yandan, bitmez tükenmez bir enerjiyle neşe içinde sağa-sola seyirterek, beraberindeki 'zavallı' kameramanı peşlerinden koştururlar; bir yandan da yakaladığı 'kurbanlarla' ayaküstü söyleşi yaparlar..

Öyle olsa da olmasa da- kendini dünyalar şirini belleyerek yola çıkmış muhabir kızla; karşısındaki bu 'şirinlik muskasına' -arada bir- içinden okkalı küfürler sallayarak, omzunda kilolarca ağırlıkta bir aletle dolaşan kameramandan ibaret iki kişilik bu takımı, kim durdurabilir ki?.
Bizde olsa yanıt kolay: Elbette polis durdurur..
Gel gör ki İspanya'da, bu kahraman basın ikilisini ne polis durdurabiliyor, ne de en vahşisinden zombigiller..

"Güzel güzel şirinlik muskası falan anlatıyordun, zombiler nerden çıktı şimdi" deyu soracak olursanız; valla ben de, [Rec] adlı bu filmde -allahı var- bu kez harbiden şirin olan muhabir kızımız Angela (Manuela Velasco)'yı ağzım açık seyrederken aniden karşılaştım kendileriyle derim ve susarım..





Başlangıcından itibaren uzun bir süre ‘laylaylom’ ekseninde gidiyor olsa da bir korku filmini seyre koyulduğumun bilincinde olarak, her an kötü bir şeyler olmasını tetikte beklemekteydim..

Çoğu filmde olduğu gibi- hakkında bir şeyler bilinmeden gidilse, bu filmin etkisinin de çok daha güçlü olacağı bir gerçek, ama 'şu iletişim çağında' bu pek mümkün değil galiba.. 

Aynen, okuduğunuz bu yazıyla, şimdi size de olduğu üzre..

Merak etmeyin.. 

"Yazıya başlarken, okuyucuyla, önce şöyle bir sohbet edeyim" amaçlı bu 'boş' laflamalar, eğer giderseniz, [Rec]'den aldığınız heyecanı azaltmaya kafi gelmeyecek; olsa olsa, hazırlıklı olduğunuzdan kelli, sizi -allah muhafaza- bir kalp krizinden koruyacaktır..





Angela Kızın Umarsız Halleri

Angela ile 'çilekeş' kameramanı Pablo (Pablo Rosso) bir televizyon kanalına, 'Siz Uyurken' adlı, adından da anlaşılacağı üzre; Barselona'nın, geceleri herkes uyurken çalışan insanlarıyla ilgili bir program hazırlamaktadır..
Sıra itfaiyecilerdedir; Angela kız, gecenin bir köründe dolaştığı itfaiye binasında girilmedik delik, konuşulmadık itfaiyeci bırakmamıştır.. 

Şimdi de, gelecek bir yangın ihbarı anonsuyla ortamın şenlenmesi için -içinden- dua etmektedir..

Beklenen ihbar gecikmez; mevzu yangın değildir ama bilindiği üzre itfaiyenin görevleri çeşitlidir.. Bir apartmandan, yaşlı bir kadının kapısı kilitli dairesinden gürültüler ve çığlıklar geldiği ihbarı alınmıştır..
"Olsa olsa, yalnız ve yaşlı bir kadın evde düşmüş bir tarafını kırmıştır" şeklinde düşünen, biri şoför üç kişilik bir itfaiye timi ve 'bizim' televizyoncular -güle oynaya- apartmanın kapısına dayanırlar..


Kendilerinden önce polisin de binaya girmiş olduğunu gören elemanlar, dairesinde kilitli kalmış kadın dışında, apartman sakinlerinin 'hemen hemen' hepsinin girişte toplandığını fark ederler..


Cebren açılan daire kapısından içeriye dalan polis, itfaiyeciler, Angela ve kameraman Pablo'nun, burada gördüklerine ve daha sonra da göreceklerine, Pablo'nun omzundaki kamera sayesinde biz seyirciler de -tüyler diken diken vaziyette- vakıf olacağızdır..

Karanlık ama rahat sinema salonunda bizler ve eski bir apartmanın tekinsiz iç mekanında, olayın bizzat muhatabı olanlarla birlikte hepimiz, şahit olunan gerçeğin, yaşlı bir kadının mağduriyetini çoktan aştığını, hatta dehşet ötesi bir boyuta ulaştığını kavradığımızda, artık her şey için çok geçtir..


Ülke yönetimi, koskoca şehrin küçücük bir apartmanı içinde gelişen ve tüm vatanı istila edebilecek, son derece zararlı etkeni tesirsiz hale getirmek için kendi memurlarını dahi feda etmiş, apartmanı karantina altına alarak, oradan dışarı çıkmayı engellemiştir..

Benden bu kadar.. 
Hikayenin devamını öğrenmek isteyenler -tamamını dahi- sanal alemde bolca bulabilirler.. 
Çünkü, 2007 yılı yapımı bu İspanyol filmi, her yerde gösterildikten, hatta Amerikalılar yeniden çevrimini yaptıktan sonra bizde daha yeni gösterime girdi..
Ancak bir sinemasever, hele korku filmi sever iseniz, bu film hakkında daha fazla bir şeyler öğrenmeden, hemen sinemaya gitmeli ve 'güvenli' korkunun o doyumsuz zevkine varmalısınız..






Yağmurdan Kaçarken Doluya Tutulmak

Jaume Balaguero ve Paco Plaza'nın yönettiği, ilk kez Blair Witch Project / Blair Cadısı ile tanık olduğumuz teknikle, yani bir aktüel kamerayla, belgesel tadında çekilmiş bu filme; yakın zamanda görüp -şahsen- beğendiğim El Orfanato / Yetimhane'yu da eklersek, İspanyol korku sinemasının hızla yükseldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz..

Klostrofobi azdırıcı etkenler olarak, karanlık ve dar ortamların iyi kullanılması; olayların ya da gerilimin yumuşak geçişlerle ve dalgalanarak zirveye tırmandırılması; başta muhabir kızınki olmak üzere, başarılı oyunculuklarla 'gerçeklik' duygusunun yitirilmemesi; kameramanı oynarken, aynı zamanda filmin görüntü yönetmenliği işini de aradan çıkaran Pablo Rosso'nun 'uygun olmayan' koşullarda çekebildiği, kimi net olmayan hareket ve şekillerle, seyircinin dikkatini sürekli ayakta tutarak hayal gücüne güç katması.. [Rec] / Ölüm Çığlığı’in ürkütücülüğünü arttıran sebepler..

Çekim tekniği açısından -gelecek eleştirileri de göze alarak- Blair Cadısı'nın yolundan gitmesi filmin değerini pek azaltmıyorsa da; olan bitenlerin açıklanmasının, zaten süresi kısa olan filmin son onbeş dakikasına sıkıştırılması ve vuzuha kavuşmayı sağlayan tesadüflerin yoğunluğu falan, biraz can sıkıcıydı..

Neden, bu acil ve ayrıntılı açıklamaya ihtiyaç duyuldu?. diye sorulabileceği gibi; filmin son sekansına kadar öyle dişe dokunur bir senaryoya sahip olmaması da, buna yanıt olarak gösterilebilir sanırım..
Aslında, finalinde bayağı ayrıntı içeren bu hikayenin öncesi, ayrı bir filmle de anlatılabilirmiş..

Onbeş dakika kadar süren, özellikle kameranın ‘gece görüşüne’ geçmesiyle de korku atmosferini yoğunlaştıran “belleklerden çıkması zor” finaliyle, 'Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak' deyimini akla getiren bu filmi -şöyle ağız tadıyla bir türlü korkamamaktan şikayet edenlere- tavsiye ediyorum..


Böbreküstü bezlerinizden pompalanan adrenalin hormonu kanınıza karışıp da içiniz bir hoş olduğunda, beni hatırlayınız..


8,5   /10