29.5.09

Led Zeppelin :: Rock'ın Öteki Adı


Robert Plant: Vokal
Jimmy Page: Gitar
John Paul Jones: Bas ve keyboard
John Bonham: Davul

Baktığımızda, bir araya gelmeleri mucize gibi bir şey olan bu muhteşem dörtlü, gelmiş geçmiş en iyi rock gruplarından biri belki de birincisi olan Led Zeppelin'i oluşturur.

Öteden beri benzerleriyle sürekli karşılaştığımdan, büyük ihtimal beklerim ki aranızda mukim bazıları, önceki yazımdan buna geçince ister istemez şaşıracak, gerçeküstücü bir tabloya bakar gibi: "Ne alaka" diyecekler; sonra da ekleyeceklerdir: "Önce bizim Tayyip'in Kasımpaşa'sı, şimdi de onun eski kankası Tony Blair'in Led Zeppelin'i.. Bu ne biçim dam, ne bu üstündeki saksağan!"

Oysa, bu tuhaf bağlantılarla yapılan geçişler, Türkiye'de doğup büyüyen ve bencileyin aynı zevkten ve de şevkten muzdarip bir takım insanlar için hiç bir olağanüstülük taşımaz ki; zira, Kasımpaşa camilerinin minarelerinden yükselip de beş vakit ortalığı kaplayan ilahi ezan sesleriyle; Jimmy Page'in şeytan azdıran, adam çıldırtan gitar soloları ve Robert Plant'in mest eden haykırışları -bir başka ilahi ses olarak- hep aynı kulaklardan içeriye doğru süzülmedi mi?

Yoksa sadece, Kasımpaşalı olmak mı problem? bilmem ki..
Bilmem ki.. Lafın hem gelişi hem de gidişi elbet.. neyse fazla kurcalamayalım..
..diyeceğim ama bir de irdelenmesi gereken, ezeli bir 'tip' sorunum var tabii.. (Lütfen Dikkat! tipsizlik demedim)

Gençlik zamanımda, yazlık yerlerde falan yeni tanıştığım elemanlarla müzik zevkimizden bahsederken sık sık karşılaşırdım buna benzer tavırlarla..
Beni dinleyen eleman önce kulaklarına inanamaz, daha sonra, oraya dinlemek üzere götürdüğüm kasetlerimi de görünce (Evet kaset! Üzgünüm.. taş plaklara yetişemedim) bir onlara bakar, bir de yüzüme bakar ve şöyle demek ihtiyacı hissederdi: "Hey dostum, ben seni ilk gördüğümde, tipinden, 'bu herif kesin Müslüm Gürses, bilemedin Orhan Gencebay hayranıdır' diye düşünmüştüm.. İnan, ciddiyim adamım!."


(Buna benzer olaylarla -hem de küpesine rağmen- en az benim kadar karşılaştığına emin olduğum aziz dostum Landlord'dan da, bu nevi anılar dinlemek isteriz doğrusu.. ne dersiniz dostlar?)

Kasımpaşa'yla hazır eskilere gitmiş, Futbol dünyasından da Rock dünyasına geçişimizi yapmışken -aynen o Kasımpaşa yazımda da yaptığım gibi- bu konudaki eski bir yazımı temel alarak yola devam edeyim.. (İş bu kısım, Tuğbağnıma bir mesaj içermektedir)

Led Zeppelin, 'topluluk' anlayışları üst düzeyde olan, kurulduğu yıl olan 1968'den, 'mecburen' dağıldıkları 1980 yılına kadar kadrosunu aynen koruyup, elemanlarını hiç değiştirmemiş nadir gruplardandır..

Efsanevi davulcu John Bonham'ın 'zamansız' ölümü sonrası dağılan grup, böylesi beklenmedik ve şok edici bir olayla karşılaşan çoğu topluluğun yaptığını yapmamayı tercih etmişler; yani, "yeni eleman alarak yola devam" gibi çıkarcı bir anlayışa yeltenmemişlerdir..
Ayrıca, kalan elemanlar, daha sonraki hiçbir projelerinde Led Zeppelin adını kullanmazlar ki bu da gayet takdir edilesi bir davranıştır..


Tüm profesyonelliklerine rağmen amatör bir ruhla ve salt müzik sevgisiyle (Yine de bu tespitte fazla ısrar edecek değilim), yoğun bi şekilde sanatlarını icra eyleyen toplulukla esaslı tanışmam, içinde en sevdiğim 'Led Zep' parçası olan Stairway to Heaven'ın da bulunduğu dördüncü albümleriyle gerçekleşmiştir..

Ve o yılların en mühim sorusu olan "Led Zeppelin mi daha büyük yoksa Deep Purple mı?" nın yanıtını kolayca vermekte zorlansam da, son tahlilde Zeppelin'in 'en birinci' favorim olduğunu -içten içe- hissettiğimi ise şimdi anımsadım da gözlerim dolar gibi oldu valla..

O güzel geçmiş zamanların diğer bir sorusu olarak, "En iyi Zeppelin albümü hangisidir?" var idi ki, iki seçenekten birini, yani, ya Led Zeppelin IV ya da Physical Graffiti'yi seçmek zorunluluğu da -pek de manalı olmayan- başka bir hatıramdır..

Çok merak ettiğinizin farkında olarak açıklamak zorundayım ki ilkinde parıldayan Stairway to Heaven'e karşın Rock tarihinin en iyi albümlerinden birisi olarak değerlendirdiğim ikincisi benim seçimimdi ve elbette bunda muhteşem Kashmir'in de büyük payı var idi..


Tam manasıyla babalığını da yaparak, müzik dünyasını Metal Müzik tohumlarıyla dölleyen Led Zep, "Eğer olmasaydı, Rock müziğin geldiği nokta bu denli muhteşem olur muydu?." sorusuna olumlu yanıt vermenin imkansızlığını ortaya koymuş ölümsüz bir efsanedir..
Ölümsüzlüğü mecazi tabii.. God rahmet eylesin..


3 yorum:

  1. tebrikler müthiş yorumlar bunlar .. led zeppeline olan hayranlığı hissetmek kolaydır ama anlatmak daima zor olmuştur .. bunu kısmen başarmıssın .. bir pikapım bile olmadığı halde neden bir müzik grubunun plaklarını toplarım sorusunun cevabını ben bilirim de anlatamki işte ..

    YanıtlaSil
  2. Of, ağğbi! Mesaj alındı alınmasına da ne yapayım bilmem ki! Metalin öncülü (demek de sakınca yok sanırım) bi Led Zep olsun, bi Deep Purp olsun, bi Jimi Hend ağbim olsun, bi de The Doors (bunu kısaltamadım) ile Janis ablam olsun, severiz sayarız. Külliyen '70'ler der taparız (çok yerine oturmadı kelime ama...). Lakin cumartesileri uyku açmak için sabah çığırttığım metal gruplarına bile laf eden veletlerin, Robert Plant'in ses ve söyleyiş tarzına ettikleri lafları duysan, hangi kimliğinden kayarsın bilemem :-) Yok merak etmeyin, ben icabına bakıyor, ortak intikamımızı, onlar için daha 'fena' olabilecek gruplarla alıyorum:)
    Kaset mevzusunda da birşey yazacaktım ama bana ayrılan yerin sonuna geldim galiba...

    YanıtlaSil
  3. "led zeppeline olan hayranlığı hissetmek kolaydır ama anlatmak daima zor olmuştur"
    ne kadar da doğru bir tespit sayın birinci..

    belki bu herkes için geçerlidir amma hayran olduğum herhangi bir şeyi anlatma hususundaki tutukluğum dillere destandır.
    oysa beğenmediğim ya da kötülüğünü dünyaya ilan etmek istediğim bir hususta ise beni kimse tutamaz.. resmen coşarım..

    öte yandan da yazmak istiyorum işte.. "ledzeplini seviyom ulan" deyu bağırmak istiyorum..
    sağolasın ama kısmen de olsa bir şey başarmış değilim.. farkındaysan, köşeyi doldurmak, lafı uzatmak için kıvranıp durmuşum işte.. idare edeceksiniz artık..
    peki neden bütün bunlar?
    dedim ya, sevdiğim bir şeyleri bi şekilde başkalarıyla/sizlerle paylaşmak için.. hem bu konuda yalnız olmadığımın da farkındayım elbet, yoksa bu kadar çok blog başka ne için ki?.


    mesajı anında alabilen tuğba kardeşim benim..
    o veletlere söyle gelmiim oraya..

    kaset mevzusunda da yaz da okuyalım, neşelenelim..

    kaset deyince.. bir de kartuşlar vardı çok eski zamanlarda.. kasetin bayağı bi irisi.. sen bilmen, bilse bilse buban bilir..

    YanıtlaSil