12.10.11

Feysbuk -istemeden- Sunar :: Oğuzhan Ersümer'den Altın Portakal ve Ötesi


En son, değerli yönetmenimiz ve sevgili kardeşimiz Onur Ünlü'yle -patenti bizzat bana ait olan- 'Kulak Misafiri Yöntemi'yle röp. yapmama, "Yok daha neler!" biçiminde tepki verenler bakalım son girişimim olan bu 'Facebook Metodu' hakkında ne diyecekler?.

Öncelikle, "Alem buysa kral Mahsun Kırmızıgül, akademi buysa ben akademisyen değilim" mottosuyla yolunu aydınlatan; bu cümleden olarak, kendisine 'Akademisyen' denmesini hakaret olarak olarak kabul eden, ama -ne çare ki- hâzâ bir akademisyen olan Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Ersümer'i takdim etmekten onur duyarım..

Kendisiyle Adana Altın Koza'da, sadece bir gecenin, sadece küçük bir bölümünde tanışmış ve kısa bir sohbette bulunmuştum..

Görüşmemiz küçük ve kısaydı; lâkin, hâlden anlama ve aynı 'espri'de buluşma hususunda neredeyse tam bir âhenk sağladığımız gözlerden kaçmıyordu..
Yok korkmayın! Mevzuyu aşka falan bağlayacak değilim..

Sonuçta bu 'olası' arkadaşlık Feysbuk'a kadar taşındı ki işte asıl mevzuya ancak gelebildim..



Oradaki bir yazımın altına kendisinden gelen yoruma karşılık, benim karşı atağa geçmemle -yâni- "Antalya'dasınız herhal, nasıl gidiyor festival?" biçimindeki uyaklı sorumla başladı her şey..

Böylece açılan ve genişleyen bir söyleşi kapısı, bana -bile!- bir ilham verince, bunları bir yazı dizisi haline getirmeye karar verdim..

Öte yandan -koskoca- Uluslararası İstanbul Bienali'ne alternatif olacak şekilde, aynı tarihlerde, hem de tek başına ve devletin cümle kurumlarının desteğini de alarak bienal tertip eyleyen Neşe Banu gibi ultra girişimci bir sanatçımız dururken, benim bu yaptığıma mı şaşıracaksınız allasen! Hiç işte!.




Neyse, ben gidemedim festivale.. Sizlerin çoğu da gidemediğine göre, oralardan, hem de bu işlerin 'Keskin fikirli, tatlı dilli' bir ustasından malumat almak gibisi var mı..

Buyrun efendim -bu defa da- 'Feysbuk Metotlu' söyleşimize..

Yapma Aki, Yapma Aki Kaurismäki!

N.S.Hocam -format icabı- tekrar soruyorum: Nasıl gidiyor festival?"


Aki Kaurismäki
O.E.: Hım.. Çok kötü geçiyor.

Daha önce siparişi verilmiş bir çelik kapı zamanında gelmedi ve sarkma sonucu takılması festivalin ilk gününe kaldı.
Sabah erkenden işi bitecekken, berbat bir işçilikle takıldığı için, tüm gün firmanın patronuna kapının durumunu gösterebilmek adına evde hapsolmak zorunda kaldım :(
Ertesi gün 'garanti olsun, benim olsun' diyerek, Kaurismaki ile başlayayım dedim.

Fakat, aman Allahım! Nasıl böyle bir film yaptın Aki?



Le Havre
                            
Bir gün, yarıda çıkacağım bir Kaurismaki filmi de olacakmış...

Bugün Hicaz'ı seyredeyim dedim, Erkan Oğur müziğini yapmış, büyük hayal kırıklığı olmaz dedim, oldu.


Hicaz (Yön: Erdal Rahmi Hanay)
                                 
           
Ardından, yağmur dolayısıyla Antalya'yı dolaşmayayım, Behzat Ç.'yi seyredeyim dedim, bulunduğum yerde.

Bir saat bekledim, giriş kapısına geldim, 'beyaz kart'lıları almıyoruz dediler.
Sebep?

Yönetim öyle düşünmüş, bu filme özel. Çok yoğun talep olacağı tahmin edilmiş de ondan.

İyi ama bir duyuru astınız mı, internete yazdınız mı dedim. 
Herkes biliyor dediler.

Eh dedim, radyo dalgalarıyla mı anlayacağım bu değişikliği ben, beyninizi mi okuyacağım, ne diye kapıdan döndürüyorsunuz... falan.




Can sıkıntısı.

Şu an evdeyim. 
Sürüsüne bereket izlenmemiş filmim var, hiçbir festival programı, elimdeki filmlerin zenginliğinde olamaz. 
Aman dedim, benim kartım burada tüm kapıları açıyor.

Şimdilik böyle devam edeceğim. Selamlar. bin ah işittin mi? :))

N.S.Hem de nasıl..

Öyle ki festivale gitmediğime mebzul miktarda şükredecek kadar :)

Bu arada, bu festivalle ilgili bundan daha güzel, daha kısa, daha öz bir yazı şimdiye kadar okumadım desem yalan olmaz hocam.. (Gülüşmeler!)

Devamını bekliyorum -çok afedersin :)