(Çıkan Kısmın Özeti:
Çıkan kısmın özeti mi olur kardeşim -yahut- Altın
Portakal, sağlıcakla kal.)
Oğuzhan Ersümer: Numan Ağbi,
Çıkan Kısmın Özeti'ni yazdıysan eğer, azar azar
devam edeyim diyorum ben.
Numan Serteli: ....
O.E.: Le Havre / Umut Limanı.
Bazen hümanizmden tiksiniyorum.
Dozu biraz fazla kaçarsa
fantezi, biraz daha kaçarsa saflık, biraz daha kaçarsa
adı ahmaklık oluyor.
Kaurismaki -eğer önemli bir şey
kaçırmadıysam ki bu ihtimal her zaman vardır- saflık
seviyesine yaklaşmış gibi filminde.
Bu kadar iyi niyetle örülen film, bizi cehenneme götürmez belki ama cennetin kapısını da aralayamaz.
Bu mu yani dünyanın mülteci
sorunu, bu mu yani Müslümanların sorunu, bu mu insanlığın
sorunu.
Teşhis yanlışsa, tedavi de yok.
Ya da tedavi yoksa bile insana,
acılarımızı sanat dindirecekse yalandan da olsa, daha iyi
yalanlar istiyorum kanacak.
Aman alt tarafı bir film işte bir
yandan.
Sevmedim.
Sadece o da değil...
Mültecileri limana taşıyan
konteyner açıldığında, hafiften Hollywood yaylı sazları
giriyor devreye 'acındırıcı' müzik olarak..
Bu sırada kamera yakın planlar alıyor
onlardan.
Henüz o noktada, başlarda
çıkacaktım filmden, birkaç nokta daha sonra
dayanamayıp, gerçekleştirdim bunu.
N.S.: Aki ağbiden bunu ben de
beklemezdim Hocam..
İzninle, kendisine teessüf etmek
istiyorum..
Bu arada, müzik dedin yaramı
deştin valla..
Bana kalsa sinemada müziği hepten
yasaklarım, yani o derece.. Müzikaller hariç tabii :)
O.E.: Neyse, seyret de (istersen).
İnsan kendi ipiyle bile kuyuya
inemiyor, değil başkalarının ipiyle inebilsin.
Yumurta filmini izlediğimde, "Bu ne ya berbat" demiştim.
Sonra, 'Kardeş, niye sevildi ki bu bu
kadar' diye, bir kez daha seyrettim, bayıldım.
Böyle dönek oluyor işte
bakış açısı...
N.S.: Yumurta candır..
O.E.: :))
Yumurta, ikinci seyredişimde candır.
Kim bilir neler gelecek daha başına :)))
N.S.: Kısmet, diyorum..
O.E.: Kısmet sık sık ayağımıza
geliyor: "Film asla değişmiyor, her seyrettiğinde farklı
geliyor. Çünkü sen değişmiş oluyorsun. Farklı
şeyler görüyorsun."
N.S.: Yumurta'yı, vizyona girdiğinde
bir sinemada en fazla on kişilik bir seyirciyle izlemiştim..
Film ilerledikçe yükselen
homurtular, bittiğinde resmen protestoya dönüşmüştü..
Bense, gözüm perdede akan
yazılarda, biten filmin güzelliğinden mest vaziyetteydim..
O protestoculardan biri de sen miydin
yoksa hocam -çok afedersin :)
O.E.: Protesto etmedim ama öf püf
etmiştim haliyle :)
N.S.: Peki, bugünkü festival
raporu ne merkezde desem?
O.E.: Bugünkü festival raporunu 2,5 saat sürmüş bir 'Kadın Paneli'nden verebilirim ancak.
Geri kalan saatler, uyumak,
üniversiteden maaşımı alabilmek için bir takım rutin
formları doldurmak ve bazı bürokratik sorunları halletmek,
ayrıca akşam, bir sürücü kursuna gitmekle geçti.
İstersen, biraz kendime gelince paneli
yorumlayayım.
Gayet eğlenceli olabilir, hakikaten
:))
N.S.: ....
O.E.: '80'lerden Günümüze
Türk Sinemasında Kadın Temsilleri'dir başlık.
Ama önce çay falan içmem
lazım.
N.S.: Tamamdır Hocam..
Ben de bu arada içeyim bi
şeyler..
Zira, Türk Sineması'nda kadın
mevzusu derindir, yorar..
Adamın dilini, damağını kurutabilir
maazallah..