6.11.11

Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm ve Son Hafriyat Arasındaki 7 Fark


Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm filminin -büyük ölçüde- Emrah Serbes’in Son Hafriyat adlı romanından uyarlandığını hatırlatmama -bilmiyorum- gerek var mı?
Yok mu?. Peki..

Bu film hakkında yazmayan bi ben kalmıştım ki o borcumuzu da geçende eda ettik, çok şükür..

Yine de bendeniz, farklı bir şey yapayım da fark yaratayım diyerek, romanla filmi -bu işin standartı olan- yedi şıkla şık bi şekilde karşılaştırmaya kalkışmış bulunuyorum..
Bir kusurum olursa affola..

Bu farklara, bir eksiklik, bir kusur penceresinden bakıyor değilim elbette; yaptığım, sadece birer tespit, hem de sadece benim gözüme ve aklıma takılanlarla sınırlı..

Zaten kitabı yazan, filmin senaryosunu da yazdığına göre, olaya o biçimde eleştirel bir yaklaşım, pek de anlamlı olmayacaktır..
Ayrıca eklemeliyim ki, bir kitaptan yararlanarak çekilen filmin, oradaki her ayrıntıyı kullanmasını beklemek kadar saçma bi şey de olamaz..


Yönetmen: Serdar Akar

Yine de Buyrun İşte Tam Yedi Fark


1. 'Biri film, diğeri roman' diyerek, birinci maddeyi kolayca geçiştirebilirdim, ama benden bu çakallığı beklemezdiniz umarım..
Bekler miydiniz?!
Valla teessüf ederim, ben öyle bir insan mıyım?

Baştan alıyorum:
Filmde bülbül gibi şakımasa da 'gerektiği kadar' konuşan bir Behzat Ç. vardır; oysa romanda, 'kızının başına gelenler sonrası -tek kelime etmeyen- suskunluğa gömülmüş bir Amirim' vaziyeti hâkimdir.. 
Ta ki son sayfalara doğru, Harun'un 'Bowling topu' sertliğindeki kafasını, alnının tam ortasına yiyene kadar..

Dili çözüldüğünde ağzından çıkan ilk cümleyse, "Saçma sapan konuşma" olur..




2. Filmde Cansu Dere'nin canlandırdığı Songül adında bir karakter romanda da var; lâkin -dişi olmanın dışında- başta 'karakteri' olmak üzere, her şeyiyle farklı biridir o..
Çok bilmiş bir 'Olay Yeri İnceleme' komiseri olarak, Behzat'la önce didişen, sonra da bi güzel sevişen Songül'ün romandaki karşılığı, 'seri katil' Red kit'in hedeflerinden bir diğer polis olan Ekrem'in, bir güzellik tanrıçası endamında olduğu halde -ne yazık ki- zekâ geriliğinden muzdarip gencecik kız kardeşidir..


Cansu Dere

Bu arada, filmdeki Songül ya da Cansu Dere gerçeğine şu itirazımı yapmazsam da rahat edemem:
Ne kitaptaki, ne de dizideki Behzat Ç. -bırakın aynı teşkilatta çalışıyor olma sakıncasını- o yaşta ve bu denli 'ulaşılmaz' güzellikteki bir kıza pek takılmaz diye düşünüyorum..

Yine bizim tanıdığımız Behzat'ın, öyle daha yeni tanıştığı bir kadına şapur şupur giriştiği, hemen akabinde yatağa attığı da görülmüş şey değildir..
Hatırlatırım ki onun Savcı Esra ile olan vuslatını, tam bir sezon boyunca ve umarsızca bekledik de durduk..


Ayça Eren  (Şule)

3. Romanda olup da filmde olmayan karakterlerden ilk aklıma gelenler, Behzat âmirin gönlüne taht kurmuş kadınlardan, 'solcu aktivist' Bahar ve 'pavyonlar kraliçesi' Gönül olduysa da en büyük eksikliği -manevi kızımız- Şule'de hissettim..

Dizide her göründüğü sahnede şirinliğiyle insanın içini ısıtan, romanda adının geçtiği her bölümde yüzümüze tebessüm yerleştiren Şule'nin, mesela filmin bir yerinde amuda kalkmış vaziyetini bozmadan söylediği, "Ben Hegelci'yim de, bir Marksist'in gelip beni ayaklarımın üstüne oturtmasını bekliyorum." repliğini işitmeyi, doğrusu çok isterdim..




4. Kitapta olmayıp da dizide ve 'Sinema Filmi'nde tüm güzelliği ve de çekiciliğiyle yer alan Savcı Esra'yı anmamak ne mümkün..
Üstelik romanda, 'kirpi bıyıklı' bir tıfıl herifin -Esra'nın yerine- savcı koltuğuna oturduğunu, hatırlamak bile istemiyorum..

5. SSK İşhanı'nda meydana gelen ve Behzat Ç.'nin tabancayla bir adamı yaralamasıyla da sonuçlanan olayın müfettişlerce soruşturulması, romanın büyük bir kısmını kapsarken -bu konu daha önce dizide işlendiğinden olacak- filmde hiç yer almıyor..




Bu konuyu hatırlamak isteyenlere şöyle yardımcı olayım: Behzat âmirini müfettişlere ispiyonlayan Akbaba'nın, "Cinayet ben oldum cinayet!" başlığıyla özetlenebilecek -bencileyin hassas bünyeleri- anında gözyaşlarına boğan o müthiş tiradı vardı ya hani..

6. Özellikle Harun'un yoğun isteği ve ısrarı sonucu Cinayet Masası ekibinin kullandığı emektâr araba nihayet yenilenir..
Bu değişim romanda, 'Röno Toros-Renault Megane' biçiminde olurken; filmdeki elemanlar, Hyundai Accent'den inip, Renault Clio Symbol'e binerler..
Fakat ne yazık ki bu yeni arabayla fazla bi mesafe de katedemezler..




7. Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm -hakkındaki tartışmalar hâlâ sürüyorsa da- bir sinema filmidir; Son Hafriyat ise -neyse ki tartışılmıyor- bir romandır..

Ben kaçtım, hadi eyvallah!.



2 yorum:

  1. Film çekilecek dendiğinde çok acayip bi şey hayal etmiştim o malzemeyle o oyuncularla neler yapılır diye, ki yine filmde oyuncu seçimi gayet başarılı ama bir şeyler eksik olmuş... Ne bilim...

    YanıtlaSil
  2. yazdığına katılmamam mümkün değil özgür c.c..
    benim hayallerimi bi bilsen.. inan, en azından seninkiyle baya bi çekişirdi valla :)

    öte yandan koruyor insan çok beğendiği bir şeyi, rahatça tarafsız olamıyor eleştirirken.. büyük ihtimal, biliyor neyin eksik olduğunu da "ne biliim" deyip geçiştiriyor..

    konuyla ilgili bir önceki yazımda vurguladığım gibi bu film aslında hiç çekilmemeliymiş.. ya da o kitap ya da kahraman, hiç dizileşmeden direkt film olmalıymış sanki..

    YanıtlaSil