3.11.11

Behzat Ç.'ye, Sinema Filmine ve Eleştirilmesine Dair



Dizi olayı ayrı da, vizyona yeni giren filmi hakkında -eli kalem tutan- herkes yazdığına göre, Behzat Ç.'nin kim olduğunu şu memlekette bilmeyen kalmamıştır sanırım..

Yine de 'yazar mesuliyeti' gereği, kendisini yaratan Emrah Serbes'in Her Temas İz Bırakır adlı ilk romanının arka kapağından kendisini tanıtalım:
"Behzat Ç., 'yeni müktesebata' uyum sağlayamamış, lambur lumbur, 'dişli' bir başkomiser. Müzik dinlemez, polis telsizi dinler. Kitap okumaz, gazeteye spor sayfasından başlar. Herhangi bir siyasi görüşü yok. 'İçimizden birinin' üçüncü sayfa haberlerine yansımış hali gibi, adı bile tam değil. 1. Amatör'de duran toplara iyi vuran bir stoperken, topçuluğu bırakıp başkalarını tekmelemeye başlamış. Mesela beş lira için kalbinden adam bıçaklayanları, on üç yaşında kızlara tecavüz eden, namus için en yakın akrabalarını vuranları... Kendi adalet anlayışı bakımından sorun yok; 'it uğursuz' kimdir, belli gibi görünüyor.."




Üstünüze afiyet- bizzat hastası olduğum dizisini izledikten, konuyla ilgili iki kitabını da hatmettikten sonra, Son Hafriyat adlı romanın filme aktarımı olan Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm'ü de gördüm ki 'Artık dört dörtlük oldum' diyebilirim..



Türk Sineması şartlarında- oldukça tatmin edici bir iş çıkarıldığı kesin; lâkin yine de filmi izlerken, nedense biraz aceleye getirilmiş, dolayısıyla, senaryosundan çekimine yeterince özen gösterilmemiş gibi bir izlenim de edindim doğrusu..




Son tahlilde, Türk televizyonlarında bir benzerine hiçbir zaman rastlanmamış derinlik ve kalitede bir diziden bahsettiğimize göre -özellikle süre kısıtlaması nedeniyle- sinemaya hiç uyarlamamak belki daha hayırlı olurmuş da denebilir..

Öte yandan, dizisi hiç yapılmamış olsaydı; sadece kaynaklandığı roman baz alınarak -yâni bir anlamda sıfırdan- çok daha iyi bir film yapılabileceği de kesin gibi sanki..

Lâkin, her hâliyle 'Ülke ve Internet' çapında bir fenomen durumuna gelmiş bir diziye göbekten bağlı -tamamen içselleştirilmiş- bir mevzudan ve üstelik aynı mevzunun dizisini çekmiş yönetmenle bundan daha farklı ve de etkileyici bir sonuç beklemek, haksızlık olsa gerek..




Bu cümleden olarak, eklemezsem duramam: Filmi eleştirmeye her kalkışanın, "Valla kardeş, bu filme iyi denebilir belki ama dizi bölümü olmanın dışına hiç çıkamamış ki" mealinde konuşması, bence saçmalamaya girer..
Bu arada, yararlanılan romanın bizzat kendisi dizinin herhangi bir bölümünden farklı değil ki, ortaya çıkan film farklı olsun..

Demek istediğim, senarist ve yönetmen, ne kadar uğraşırsa uğraşsın, hatta ağzıyla kuş tutsun, çıkan sonuca ‘dizi bölümü’ benzetmesi yapmak -bu durumda- kaçınılmaz olacaktır..

Getirilen bu eleştiriye -belki üstüme vazife değil ama- benim yanıtım -son kez- şöyle olabilir:
"Bak evladım! Her hafta bir bölümünü ağzının suyu akarak izlediğin diziye dayanan bir sinema filmi bundan pek de farklı olamaz..
Kaldı ki o günlerde diziden bahsederken, 'Behzat Ç'nin her bölümü, bir sinema filmi kalitesinde' diyen sen değil de ben miydim yoksa?"



(Gelecek Yazı: Behzat Ç.'ye devam, hem de en şıklısından)