Dizi olayı ayrı da, vizyona yeni giren
filmi hakkında -eli kalem tutan- herkes yazdığına göre,
Behzat Ç.'nin kim olduğunu şu memlekette bilmeyen
kalmamıştır sanırım..
Yine de 'yazar mesuliyeti' gereği,
kendisini yaratan Emrah Serbes'in Her Temas İz Bırakır adlı ilk
romanının arka kapağından kendisini tanıtalım:
"Behzat Ç., 'yeni
müktesebata' uyum sağlayamamış, lambur lumbur, 'dişli' bir
başkomiser. Müzik dinlemez, polis telsizi dinler. Kitap okumaz,
gazeteye spor sayfasından başlar. Herhangi bir siyasi görüşü
yok. 'İçimizden birinin' üçüncü sayfa
haberlerine yansımış hali gibi, adı bile tam değil. 1. Amatör'de
duran toplara iyi vuran bir stoperken, topçuluğu bırakıp
başkalarını tekmelemeye başlamış. Mesela beş lira için
kalbinden adam bıçaklayanları, on üç yaşında
kızlara tecavüz eden, namus için en yakın akrabalarını
vuranları... Kendi adalet anlayışı bakımından sorun yok; 'it
uğursuz' kimdir, belli gibi görünüyor.."
Üstünüze afiyet- bizzat
hastası olduğum dizisini izledikten, konuyla ilgili iki kitabını
da hatmettikten sonra, Son Hafriyat adlı romanın filme aktarımı
olan Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm'ü de gördüm
ki 'Artık dört dörtlük oldum' diyebilirim..
Türk Sineması şartlarında-
oldukça tatmin edici bir iş çıkarıldığı kesin;
lâkin yine de filmi izlerken, nedense biraz aceleye getirilmiş,
dolayısıyla, senaryosundan çekimine yeterince özen
gösterilmemiş gibi bir izlenim de edindim doğrusu..
Son tahlilde, Türk
televizyonlarında bir benzerine hiçbir zaman rastlanmamış
derinlik ve kalitede bir diziden bahsettiğimize göre -özellikle
süre kısıtlaması nedeniyle- sinemaya hiç uyarlamamak
belki daha hayırlı olurmuş da denebilir..
Öte yandan, dizisi hiç
yapılmamış olsaydı; sadece kaynaklandığı roman baz alınarak
-yâni bir anlamda sıfırdan- çok daha iyi bir film
yapılabileceği de kesin gibi sanki..
Lâkin, her hâliyle 'Ülke
ve Internet' çapında bir fenomen durumuna gelmiş bir diziye
göbekten bağlı -tamamen içselleştirilmiş- bir
mevzudan ve üstelik aynı mevzunun dizisini çekmiş
yönetmenle bundan daha farklı ve de etkileyici bir sonuç
beklemek, haksızlık olsa gerek..
Bu cümleden olarak, eklemezsem
duramam: Filmi eleştirmeye her kalkışanın, "Valla kardeş,
bu filme iyi denebilir belki ama dizi bölümü olmanın
dışına hiç çıkamamış ki" mealinde konuşması,
bence saçmalamaya girer..
Bu arada, yararlanılan romanın bizzat
kendisi dizinin herhangi bir bölümünden farklı değil
ki, ortaya çıkan film farklı olsun..
Demek istediğim, senarist ve yönetmen,
ne kadar uğraşırsa uğraşsın, hatta ağzıyla kuş tutsun, çıkan
sonuca ‘dizi bölümü’ benzetmesi yapmak -bu
durumda- kaçınılmaz olacaktır..
Getirilen bu eleştiriye -belki üstüme
vazife değil ama- benim yanıtım -son kez- şöyle olabilir:
"Bak evladım! Her hafta bir
bölümünü ağzının suyu akarak izlediğin diziye
dayanan bir sinema filmi bundan pek de farklı olamaz..
Kaldı ki o günlerde diziden
bahsederken, 'Behzat Ç'nin her bölümü, bir
sinema filmi kalitesinde' diyen sen değil de ben miydim yoksa?"
(Gelecek Yazı: Behzat Ç.'ye
devam, hem de en şıklısından)