Trabzon’un Çayırbağı
beldesinin bir belediyesi, belediyenin bir itfaiye teşkilâtı,
teşkilâtın da bir itfaiyecisi vardır ama her şeyden önce
olması gereken bir itfaiye aracı yoktur..
Ne Trabzon'dan, ne de çevre
illerden bu hususta kendilerine bir yardım eli uzanmaz, ama bin
kilometreden de uzaktaki Diyarbakır'ın büyük şehir
belediyesinden müjdeli haber tez ulaşır: Diyarbakır'a ait bir
itfaiye kamyonu artık bundan böyle Çayırbağı'lılarındır..
Beldenin tek itfaiyecisi Koşman (Osman
Sonant), istemeye istemeye de olsa, Diyarbakır’a gitmek
zorundadır..
Belediye başkanı, bu hizmetine karşılık olarak, teslim aldığı itfaiye kamyonuyla dönecek Koşman'ın, Artvin'in bir köyünde oturan annesini ziyaret etmesine de izin verir..
Belediye başkanı, bu hizmetine karşılık olarak, teslim aldığı itfaiye kamyonuyla dönecek Koşman'ın, Artvin'in bir köyünde oturan annesini ziyaret etmesine de izin verir..
İtfaiye aracı olmadan- yangınlara
müdahale etmenin dışında, bol miktarda olan boş zamanlarını
arkadaşlarıyla kahvede oyun oynayarak, geyik yaparak ve her
yayınlandığında, Selvi Boylum Al Yazmalım filmini televizyondan
izlemeyi asla ihmal etmeyerek değerlendiren Koşman, lümpen
olmasına lümpen ama 'hayâta şaşırarak bakma' duygusuna
da sahip, çocuksu ve de iyi niyetli bir Karadeniz gencidir..
Gideceği bölgeyle ilgili hiç
de hoş olmayan anıları olduğunu bilahare öğreneceğimiz
eleman, önce mırın kırın eder, başkanın verdiği
ültimatomla da Diyarbakır yolculuğuna çıkar..
Öte yandan, kocaman ve kıpkırmızı
itfaiye aracıyla doğduğu köyden geçerek yaşlı
anasını gururlandırmak, hemşerilerine hava atmak imkânı da
az şey değildir hani..
Otobüsle Diyarbakır'a varan
Koşman, burada ilk önce Kürtçe'yle ve
misafirperverlikle karşılanacak, sonra da Diyarbakır Belediye
Başkanı (Yavuz Bingöl)'nın dâvetiyle bir düğüne
katılarak, buranın itfaiye müdür yardımcısı olan
'dünyalar güzeli' Asya (Nesrin Cavadzade) ile
tanışacaktır.. Ve tabii bütün bunlar olurken de,
durmadan şaşıracaktır..
Asya -belki de- belediye reisi olan
eniştesinin torpiliyle (Aman yanlış olmasın, bu sadece bir
tahmin!) itfaiyede iş bulmuştur ama, o güzel olduğu kadar da
bilinçli, okuyup kendini yetiştirmiş, esprili ve özgüven
sahibi genç bir kadındır..
Aslında Koşman'ın, tam tersi
özelliklere sahip bu kızla en net ortak nokta, her ikisinde de
mevcut olan, Selvi Boylum Al Yazmalım sevgisidir.. Hatta bu
ortaklığa, kızına bu yüzden Asya adını veren, baba da
dâhil edilebilir..
Koşman, bu güzele baktıkça, hayallerinde kendini hep onun yerine koyduğu İlyas'a, yâni Kadir İnanır'a dönüştüğünü hissetmekte, karşısındaki Asya'da, Türkan Şoray'ın kapkara parlayan, ışıl ışıl gülümseyen gözlerini görmektedir sanki..
Ahh!. Bir de şu Al Yazmalı Asya'sını,
al renkli kamyonuna atıverse, hemen yanı başına oturtup da
yüreciğiyle sarıp sarmalayarak, köyüne, gönlüne
doğru götürüverse!
Yangını
Koşman'lar Söndürecek
"Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesi'nin Trabzon'un Düzköy ilçesine bağlı
Çayırbağı beldesine hibe ettiği itfaiye aracı ayrımcı
tepkilere yol açtı. Trabzon'da aracı görenler bomba
ihbarı yaptı. Çayırbağı'nda ise belde halkının bir
bölümü, aracı istemedi."
Bu yukarıdaki gerçek gazete
haberini okuyan -tabii ben de dâhil- çoğu kişi, acı
acı gülümser, sonra da unutur giderdi; ama, yazar ve
akademisyen Koray Çalışkan, bundan ilginç bir hikâye
çıkabileceğini düşünmüş, Murat Batgi'yle
birlikte senaryoyu tamamladıktan sonra da bu filmi ortaya çıkarmış..
Fark ettiğiniz üzre, filmin
adındaki 'yangın', sadece -o bildiğimiz- suyla, hortumla
sönenlerden değildir.. Birazı gönül yangınıdır,
söndürülmeyi de pek istemeyen; lâkin, belli ki
çoğu da, yangının en büyüğü, en kanlısı,
en acısıdır.. Asıl buna dikkat çekmek ister film, son bir
umut..
Türkiye'nin güneydoğusunda kıvılcımlanan, tarih boyunca hep için için yanan, son otuz yıldır da alevleri göklere yükselen ve bundan canı yananların feryâdı, ülkenin dört bir yanını tutan, 'memleket yangını'dır bu.. Elbette ateşinin düştüğü yeri en fecisinden yakıp da kavurandır bu..
Sen benim, yandıkça harlanan o
hisli ruhumdan süzülerek dökülen umarsız
tümcelerime bakarak, umutsuzluğa kapılma ey sevgili okur!
Yangın Var, yangının büyüklüğüne
ve ciddiliğine rağmen, asla -bencileyin- karamsarlığa kapılmayan,
umut yüklü bir filmdir..
İçlerindeki yangını, içlerine
akıttıkları gözyaşlarıyla söndürmeyi uman,
umarsız ama umutlu, yüreği temiz insanların ve barıştan
yana saf tutanların yanında duran film; bu sönmeyen cehennemi -eninde sonunda- onların cennete
çevireceğine -âdeta- emindir.. Bir de alabildiğine
neşeli, sempatik ve en önemlisi de, samimi..
Filmin sosyal medyaya tanıtımında
tanıştığım, senarist-yapımcı Koray Çalışkan'la ve
yönetmen Murat Saraçoğlu'yla sohbetimizden sonra ben,
iyi bir film izleyeceğimizden emin gibiydim aslında; ancak insanda,
kibarca 'hafif' denebilecek bir izlenim bırakan isim ve afişinden
dolayı, kendisine önyargılı yaklaşılacağı, küçümseneceği
de bir gerçekti..
Basın gösterimi öncesi ve sonrasında gayet net gördüm ki film, bütün sinema yazarlarını -tamam, ben de dâhil!- ters köşe yaparak, şaşırttı..
Basın gösterimi öncesi ve sonrasında gayet net gördüm ki film, bütün sinema yazarlarını -tamam, ben de dâhil!- ters köşe yaparak, şaşırttı..
Tanışıp kaynaşmanın, mümkünse
dost olmanın -yâni 'insan' olmanın- zamanla gangrenleşen
önyargıları bile silip atabileceğini hatırlatan bu hem
komik, hem de politik yol filmi, meselenin gerçekliğini iyice
ortaya koymak isterken -bu amaca materyal toplamak üzre-
tesadüflere sanırım biraz fazlaca abanmış görünüyor..
Aynı şekilde, her ne kadar hoş duygular yaratsa da, Selvi Boylum
Al Yazmalım vurgusunun abartıldığı gibi..
TRT’nin fenomen dizisi Leyla ile
Mecnun’da, 'Performans Sanatçısı Yavuz' rolünde
seyredip de sevdiğimiz Osman Sonant ile Dilber'in Sekiz Günü'nde
hayran kaldığımız Nesrin Cavadzade'nin, birbirlerini tamamlayan
'uyumlu' oyunculuklarına, 'kusursuzdular' demek mümkün..
Türkiye'nin Kürt Sorunu'nu,
olağan şüpheli 'Bölge İnsanı'nın onca yıldır ve
hâlen neler yaşadığını, -güvenlik görevlisinden,
'öteki' sokaktaki adama- kimlerin nasıl önyargılara sahip
olduğunu, Koşman'ların dahi anlayacağı bir şekilde -örneklerle-
anlatan, belki anlatmak iddialı gelebilir ama gerçeklerin
varlığını -en azından- hissettiren film, bu gayet 'politik'
derdini, asla slogan atmadan ortaya koymasıyla da övgüyü
hak ediyor..
Yönetmen: Murat Saraçoğlu
Senaryo: Murat Batgi, Koray Çalışkan
Oyuncular: Osman Sonant, Nesrin
Cavadzade, Yavuz Bingöl, Erkan Can, Şerif Sezer, Reha Özcan
Yapım: Türkiye, 2011, 98′
7 /10
7 /10